Geleceğe ışınlanalım ve soralım: Sendikaların geleceği dijital çağda ne olacak? Üyelerinin ihtiyaçlarına yanıt vermek için ne gibi stratejik kararlar almış olacaklar? Ne gibi hizmetler sunacaklar?
Pandemiden kısa süre önce düzenlenen bir Uluslararası Çalışma Örgütü etkinliğinde, önemli bir konuşmacı sendikaların geleceğinin olmadığını söyledi. Sendikaların altın çağının geçtiğini, işçilerin bir araya gelmeye ihtiyaç duymayacaklarını, hatta böyle bir şeyi istemeyeceklerini iddia etti. Bu şüpheciliği alalım, geleceğe ışınlanalım ve soralım: Sendikaların geleceği dijital çağda ne olacak? Üyelerinin ihtiyaçlarına yanıt vermek için ne gibi stratejik kararlar almış olacaklar? Ne gibi hizmetler sunacaklar?
2035’te çalışma hayatı daha da dijitalleşmiş, dijital platformlar işgücü piyasasında aracılar olarak sağlam bir şekilde yerleşmiş ve algoritmik yönetim yaygın hale gelmiş oldu. Ancak işçiler ve sendikalar çalışma standartlarını ve işin yeniden insanileştirilmesini savundular. Platform işçileri, diğer tüm işçilerle aynı haklara ve sosyal korumaya sahipler. Tüm işçiler dijital haklara, kendi verileri üzerinde kontrole ve dinlenme hakkına sahipler. İşverenler dijital sistemleri sendikalarla işbirliği içinde yürütmek ve yeni bir teknoloji getirecekleri zaman sendikalara danışmak zorundalar. Sendikalar ayrıca işçilerin “sürekli eğitim” ve “yeniden beceri edinme” hakkını kazandı; mesleki sistemlerin ve beceri eğitim programlarının yönetim organlarının bir parçası oldu.
Bu değişimler bir gecede olmadı; sendikaların ve küresel emek hareketinin stratejik kararlarının sonucunda geldi. Sendikalar, 2020’lerin başında küresel sendikaların önerdiği dijital kapasite geliştirme üzerine yatırım yaptılar. İşte başardıkları şeyler:
1- Dijital örgütlenme ve iletişimi güvenilir bir şekilde yürütebilecek kapasiteye sahip sendika personeli: COVID-19 işçi hareketi içindeki pek çok kişinin gözünü açtı. Sendikalar, işçilerle iletişim halinde kalabilmek için iç iletişim, propaganda, örgütlenme ve üye ihtiyaçlarıyla ilgilenme konularında “dijitalleşmek” zorunda kaldı. Sendikalar, sendikal değerler ve stratejik hedeflerle uyumlu yeni dijital donanım ve yazılımlara yatırım yaptı. Daha da önemlisi tüm personel, örgütçüler ve gönüllüler eğitildi; dijital teknolojilerin potansiyelleri ve tuzakları, örgütlenme, kampanya, üye hizmetleri ve bunların politika savunuculuğunda nasıl kullanılacakları konusunda bilinçlendirildi.
2- İşle ilgili verileri kolayca toplayabilme yeteneği: Sendikalar, işverenlerin dijital çağda işçiler üzerinde büyük bir avantaja, yani veriye sahip olduğunu fark etti. İşverenler karmaşık analizleri yürütebiliyor, veriyi tekelleştirebiliyor ve işçileri atomize, güvencesiz ve sessiz tutmak için kullanabiliyordu. Bazı sendikalar işin modern hakikatleri hakkında veri toplayabilen araçlar geliştirince bu durum değişti. Bu verileri sendikanın kendi haberleri, deneyimleri ve kampanyalarına dönüştürdüler. Sonuç olarak politikacılar, kamuoyu, işverenler ve piyasalar artık gerçeğin işçilerden gelen alternatif versiyonlarını duymaya başladılar.
Bu kapasiteye sahip olmak, sendikaların yeni yönlere bakmasını da gerektirdi: Veri toplama, analiz etme, koruma ve kullanma konularında sendikalarla birlikte çalışan genç teknoloji çalışanlarına, veri bilimcilerine, geliştiricilere ve programcılara. Sendikaların ürettiği araçlar genel bir kabul gördü ve yaygın şekilde kullanıldı. Bu yeni araçlar şikayet ve bilgi sızdırma mekanizmaları kurmaya yardımcı oldu, işyeri mücadelelerine sıkı bir destek sağladı ve sonuç olarak sendikalar üyelerini harekete geçirerek yeni ve örgütsüz işçilere ulaştı. İşçilerin işyerindeki adaletsizliklerle etkili bir şekilde mücadele etmelerine yardımcı olmak -ve bu konuları daha geniş bir kamuoyu tartışmasına açmak- sendikaların neler yapabileceğine dair algının değişmesine yardımcı oldu.
3- Tüm işçilerin daha önce mümkün olmayan biçimlerde sendikalara aktif olarak katılmasını sağlayan yeni dijital sistemler: Bu sistemler ister yerinde ister uzaktan çalışsınlar, üyelerle düzenli toplantılar yapmayı kolaylaştırdı. Toplu sözleşme ve mücadele süreçleri hakkında bilgi verip onları destekleyebilecek, kapsayıcı ve şeffaf anketler, araştırmalar ya da dilekçeler, sendikanın politika ve strateji oluşturma süreçlerini demokratikleştirdi. Sonuç olarak çok sayıda üye seslerinin duyulduğunu ve sendikanın ulaşılabilir ve kendilerine yakın olduğunu hissetti. Sendikal faaliyetlerde patlama yaşandı.
4- Güvenilir dijital altyapı: Sendikalar üyelerinin özel hayatlarının gizliliğine saygı duyan güvenli dijital altyapılara yatırım yapmaya karar verdi. Sendikalar, hiçbir özel şirketin içindeki bilgilere erişemeyeceğini garanti ettikleri güvenli dosya depolama, e-posta sistemleri ve iletişim araçları sağlayan korumalı ulusal ve uluslararası sunucu sistemleri geliştirdi. Bu da şirketlerin sendikal eylemler ve stratejiler hakkında bilgi edinmesini engelledi, sendikal faaliyete yönelik engellemeleri frenledi. Güvenilir dijital altyapıların oluşturulması, üyelerin sendikalarına ve verilerinin işlenmesine dair güvenlerini de artırdı.
Üyelik bilgileri, ihtiyaca uygun bir şekilde oluşturulan Üye İlişkileri Yönetim Sistemleri’nde güvenli bir biçimde depolandı. Bu sistemler, üyelerin arzuladığı ya da ihtiyaç duyduğu bilgileri almalarını sağlamak için kullanılıyor. Sendikalar, 2035’te, hangi verilerin ne kadar süreyle saklanacağı, bunlara kimlerin erişebileceği ve nasıl güvende tutulacağı konusunda katı veri yönetimi politikalarına sahipler. Demokratik olarak yönetilen bu işçi veri kolektiflerinin inşası, sendikalara üyelerinin verilerine ilişkin kolektif bir kavrayış yakalama avantajı sağladı.
5- Kapsayıcı sendika hizmetleri: Yeni iletişim araçlarını kullanma becerisiyle birlikte, botları ve dijital merkezleri üyelere hizmet amacıyla kullanmak ve üye olmayanlara ilk adım hizmetleri sunmak daha kolay hale geldi. Sendika üyeleri, hakları ve toplu sözleşmelerle ilgili sorularına sendika hizmet botu aracılığıyla anında yanıt bulabiliyor ve bu bot onları hızlı bir şekilde uzman personele de bağlayabiliyor. Yasal haklar, toplu sözleşmeler ve uyuşmazlıkların nasıl ele alınacağına ilişkin temel bilgiler, sözleşmeli ve kendi hesabına çalışanların örgütlenmesi için kimi hareket noktaları sağladı. İşçiler kendilerine dijital bir merkez, kişiye özel bilgiler ve sendikal demokrasiye uzaktan katılabilecekleri araçlar sunulduğu için duyulduklarını ve görüldüklerini hissettiler. Artık kamuoyunun gözünden ve politikalardan uzak “hayalet işçiler” değiller.
Tüm bu yeni sistemler, araçlar ve hizmetler organizasyonel değişiklikler de gerektirdi.
6- DijiTem’ler: İşin ve işçilerin dijitalleşmesinin karmaşık teknik yönleriyle başa çıkabilmek için sendikalar yeni bir uzman işyeri temsilcileri grubu oluşturdu: Dijital Temsilciler (DijiTem). DijiTem’ler özel olarak eğitildiler ve işyerlerinde dijital teknolojilerin kullanılmasında taraf olma hakkını kazandılar. Teknolojilerin nasıl ve hangi amaçlarla kullanıldığı konusunda yönetimi sorumlu tuttular; dijital araçların ne için kullanılıp kullanılamayacağını belirleyerek çalışanların haklarını korudular. DijiTem’ler, toplu sözleşmelerde dijital maddelerin müzakere edilmesi için kilit kaynaklardır.
7- Esnek örgütlenme birimleri: Dijital örgütlenme araçları, genel örgütlenme becerileriyle donatılmış, sektörü ve şirketleri iyi tanıyan sendika yetkilileriyle eşleştirildi ve bunların kullanıldığı stratejik örgütlenmeler norm haline geldi. Yeni örgütlenme taktiklerini sınır ötesi faaliyet gösterme becerisiyle birleştiren bu yeni örgütlenme birim ve yöntemleri, çok uluslu şirketlerde toplu sözleşmeler yapılmasını sağladı ve böylece küresel tedarik ve değer zincirlerinde yukarı ve aşağı doğru güçlü ulusal ve sektörel pazarlıkların önünü açtı.
8- Fiziksel olarak açık bir sendika şubesi: 2035’te ister evden ister ortak çalışma alanlarından olsun, çok daha fazla iş uzaktan yerine getirilmeye başlandı. Sendikalar bu yeni gerçekliği ele almak ve üyelerini sendika faaliyetlerine kolayca katabilmek için güvenli çevrimiçi toplantı alanları oluşturdu. Ama aynı zamanda fiziksel sendika şubelerini de açık tuttular. Ülkenin dört bir yanına dağılmış olan bu güvenli çalışma alanları işçilere buluşma, çalışma, toplantı yapma ve etkinlik düzenleme fırsatı sunuyor. Sendikalar 2035’te “sadece” dijital olmaktan çok uzaktalar – sosyal alanlar sunarak izolasyonu kıran günümüzün yerel belediye binaları haline geldiler.
9- Büyük sendikalar: Çok sayıda sendika, dijital çalışma hayatının getirdiği zorlukların, nispeten küçük sendikaların edinmekte zorlandığı kaynaklar gerektirdiğinin farkına vardı. Küresel tedarik ve değer zincirlerinin sendikal sınırları aştığının anlaşılmasıyla birlikte yeni bir sendikal işbirliği ve birleşme dalgası başladı. Büyük sendikalar, tedarik ve değer zincirlerinde yukarı ve aşağı doğru örgütlenme ve şirketleri -artık zorunlu olan- kurumsal hesap verebilirlik konusunda sorumlu tutma becerilerini kanıtladılar.
Sendikal hareketin elbette bir geleceği var. Ancak sendikal hareketin ne yapacağı ve nasıl yapacağı konularında ciddi bir değişim gerekecek. Bugünü 2035’e taşımak için yenilikçi ve cesur sendika liderlerinin öncülük etmesi ve felaket tellallarının yanıldığını kanıtlaması gerekiyor.
Christina Colclough, The Why Not Lab kurucusu, sendikalara dijital çalışma hayatını işçilerin çıkarları doğrultusunda şekillendirmeleri için danışmanlık yapıyor.
Mirko Herberg, FES Küresel Sendika Programı ve “Dönüşümde Sendikalar” projesi koordinatörü.
[Global Labour Column’da yer alan İngilizce orijinalinden Can Kaya tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.