Sayısallaşma artık siber mekânlar, siber dünya yaratır ve kuantum bilgisayar, algoritma ve yapay zekâ da bu dünyaya destek sağlar. Verilerin jeopolitiği genişliyor, karmaşık hale geliyor. Devletler arası güç dengeleri değişiyor
Son 20 yılda sayısal (dijital) devrim ile bir alt üst oluş yaşanıyor. Toplumsal, iktisadi, siyasi ve jeopolitik alanlarda da alt üst olma var. Yazı ve matbaa gibi sayısal (dijital) devrimden geçiyoruz ve uyum sağlamak zorundayız. Teknoloji ve iletişim araçlarına ve veriye sahip olma ya da bağımlı olma giderek artıyor. Kişilerin yaşamları kadar devletlerin de sayısal egemenlik alanı tehdit altında. Ticari, siyasi, stratejik aç gözlülük de bunlara ekleniyor. Yaşamımız artık sayısalın emrinde.
Sayısallaşma siyasi, iktisadi ve toplumsal alanda yeni bağımlılık ve kırılganlık yaratıyor.
İnterneti kullanan insan sayısı 5 milyar ve bilginin çoğu da buralardan geçiyor.
Pierre François ve Claire Lemercier “Kapitalizmin Tarihsel Toplumbilimi” adlı eserinde kapitalizmin kopuşun olmadığı, iç içe geçen ama farklı özelliklere sahip üç dönemini ele alırlar. 1680-1880 yılları arası ticaret dönemidir. 1880-1980 yılları arası imalathane-işletme dönemidir. 1980’den bu yana ise finansallaşma dönemi olup en büyük özelliğinin sayısallaşma (dijitalleşme) olduğunu belirtirler.
Sayısallaşma artık siber mekânlar, siber dünya yaratır ve kuantum bilgisayar, algoritma ve yapay zekâ da bu dünyaya destek sağlar. Verilerin jeopolitiği genişliyor, karmaşık hale geliyor. Devletler arası güç dengeleri değişiyor.
Siber mekânda, veri dünyasında yaşıyor ve her gün ve her an saldırılarla karşılaşıyoruz ve bu dünyanın özel ya da kamu sayısal güçleri de verileri kendi amaçları yani kâr amacı doğrultusunda kullanıyor. Siber saldırı, sabotaj, askeri ve sanayi casusluğu, bozgunculuk yaratma, ekonomik etkinliği durdurma ve felç etme, ünlü birini ya da örgütü sert ya da yumuşak şekilde (hard and soft) yaralama amaçlarıyla doğrudan ağları ve etkinlikleri vurduğu gibi dolaylı yoldan kişileri de etkiliyor. Saldırının sahibini bulmak zor ve zararın kime ve nasıl verildiği konusunda belirsizlik de var. Siber saldırıdan korunmak ise rakibe karşı daha ivedi davranmak, daha güçlü yanıt vermek değil ama daha çok siber mekânın özelliklerini değiştirip saldırıya karşı koruma sağlamak, soyutlamak, saldırı araçlarını etkisiz hale getirmek, gireceği alanları saptayıp korumak oluyor ve ulusal güvenlikle iç içe çalışıyor.
Bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) dünyası bizi ilişkiye geçirdiği gibi insanlarla da uzaktan ilişkiye giriyor, düşünce ve duygularımızı paylaşıyoruz. Ayrıca bağlantılı nesneler giderek yaşamımıza giriyor ve bize büyük ölçüde yardımcı olduğu söyleniyor. Ticaret, ulaşım, sağlık, eğitim, banka ve birçok konu sayısal dünyaya bağlı. Emek de artık sayısal dünyaya bağlı. Milyarlarca kullanıcı her gün ekran önünde zaman geçiriyor. Bekleme zamanı az olan, sürekli değişen bir dünyada yaşamaya çalışıyoruz. Pegasus gibi özel casusluk yazılımları devreye giriyor.
Bu arada Elon Musk 220 milyon kullanıcısı olan Twitter’i 44 milyara satın alıyor ve gücüne güç ekliyor.
Yaşamımızın her anını bilgisayar, cep telefonu ve kameralarla gözetleyen bilişim dünyası aynı zamanda dünyayı da kirletiyor. 2 gram yonga üretimi 2 kilo çöp üretiyor, hem de tehlikeli çöp. Üretimden veri merkezlerine kadar kullanılan enerjinin çoğu fosil kaynaklı. Ekolojik düşünce sayısal kapitalizmin düşüncesi değil. Evde odayı aydınlatmak için elinizi kullanmak yerine bağlantılı nesneye “lambayı yak” demeniz yeterli!
BİT dünyasını, yaşamımıza getirdiği yenilikleri ve sorunları incelemek çok uzun bir yazının konusu olabilir. Burada Clément Austin’in ele aldığı iki konuya değinip sayısal dünyanın jeopolitik amaçlarına odaklanmaya çalışacağız. Çin’in kuşak yol sayısal (dijital) ekonomi işbirliği projesi ve devletlerin sayısal egemenliklerini sağlama ve koruma konuları bu amaçlardan birkaçı.
Dikkat çekme ve şimdiki zaman
Clément Augustin “Bilgi zenginliği içinde yüzen sayısal dünyayı yaratan ve kullananların ilk amacı ‘dikkat çekme’dir” diyor. Böylece zamanımızı bu dünyaya ayırıyor ve sayısal dünyanın egemenleri ve devletler de zamanımızı çalarak davranışlarımızı etkiliyor. Beynimizi esir alarak “sevdim” diyerek ve özçekim yaparak her saniye 29 bin ve her yıl 900 milyar gigabyte bilgi üretiyoruz.
İkinci olarak sayısal dünya ile sonsuz hapishanemiz olan hep “şimdiki zamanda” yaşıyoruz. Sürekli değişen, yenilenen, tüketilen ve unutulan şimdiki zaman içinde kaygılı, sinirli, kesikli saldırı ve eğlence içinde bekleme zamanı az olan şimdiki zaman bizi köreltiyor. Düşünceden çok reflekslere yer veriyoruz. Doğmalar, basitlikler dışına çıkamıyor ve geçmiş ve geleceğe bakamıyoruz. Tocqueville’in de dediği gibi “Geçmiş geleceği aydınlatmaz ise karanlıkta kalırız.”
Sayısal (dijital) jeopolitik ve altyapısı
“Siber güç altyapı, ağ, yazılım ve insan yetenekleri düzeyinde elektronik ve bilişimsel bilginin yaratılması, denetlenmesi ve iletişime ait kaynakların tümüdür” diyor J. Nye.
Sayısal mekânın ya da siber dünyanın 3 önemli bileşeni vardır:
Altyapıda kablolar yani internet yollarında özel ve resmi oyuncular vardır. Okyanus ötesi kabloların yüzde 90’ı ABD’den geçer. Bu nedenle dünyanın değişik yerlerinde kablo tekelinden kurtulmak amacıyla kablo projeleri gerçekleştirilmeye çalışılır. Birkaç örnek verelim:
“Africa Coast to Europe” hattı 2012’de kurulmuştur ve 19 şirket ortaktır. MAREA kablo hattı ABD ile İspanya’yı bağlar ve Facebook, Microsoft ve Telxius şirketlerine aittir. Google’un kendi kablo hatları vardır. SAİL-SACS Brezilya, Kamerun ve Angola’yı birbirine bağlar. Avrupa-Asya arası karadan giden TEA (Transit Europe Asie) projesi 2005 yılında kurulur. BRICS ülkeleri kablo ağını kurma projesi içindedir. Çin sayısal İpek Yolu ile sadece iktisadi ve teknolojik amaç gütmeyip jeopolitik ve stratejik amaçları da göz önünde bulundurur.
Kablolar 8500 metre derinlikte yer alırlar ve bugün 436 adet denizaltı kablo hattı vardır. 25 adedi Pasifik Okyanusu’ndan, 25 adedi de Atlantik Okyanusu’ndan geçer. Karaya çıktıklarında kablo sonu istasyonundan geçerler. Uzunlukları 1 milyon km’dir.
Yönelticiler verileri hatlar yoluyla gerekli merkezlere yollarlar.
Avrupa’da 7 milyon adet veri merkezi bulunmaktadır. Orta boy bir veri merkezi saat başı 4 MW enerji tüketir. Bu da 3 bin evin elektrik tüketimine bedeldir. Dünya enerjisinin yüzde 1,5-2’sini kullanırlar ve kullanılan enerji çoğu kez kömürden üretilir.
Verilerin kablo yerine uydu yoluyla yollanma projeleri de vardır.
Sayısal dünyanın oyuncuları ve jeopolitik
Siber mekânda üç eğilim gözlenmektedir:
Oyuncular devletler, özel şirketler, platformlar ve vatandaşlardır. Son 20 yılda silahlanma yarışı gibi özellikle ulus devletler düzeyinde sayısallaşma yarışı başlamıştır. Her ulus devlet sayısal egemenliğini korumak için kendi altyapısını ya da bulutunu (Cloud) kurmak zorunda kalmış ve vatandaş, devlet ve kurumlarına (vergi dairesinden hastaneye kadar) yönelik siber saldırılara (korsanlık, virüs, veri çalma, casusluk, siber tehdit ve özellikle zehirli, kirli, yanlış bilgi, yalan ve propaganda) karşı önlem almaya çalışmakta ve aynı zamanda gerekirse siber saldırıda bulunmaktadırlar. Dolayısıyla sayısal dünya jeopolitik yarışın içine girmiştir. Konu sadece bilişimsel güvenlik değil, ulusal güvenlik de söz konusudur.
Devletler aynı zamanda askeri güçlerini (ordu, asker ve altyapı) sayısal dünyaya uyum sağlamak amacıyla değiştirmekte, siber-asker robotlar, insansız hava araçları, yapay zekâ giderek daha fazla kullanılmaktadır.
Devlet bir yönden kendi sayısal altyapısını kurup güvenlik ve egemenlik sağlamak isterken özel girişimciler ile gerektiğinde çatışmaya girebilmektedir ve bu özel oyuncular çoğu kez yabancı oyunculardır. Diğer yönden aynı devlet kendi vatandaşlarını sayısal dünya yoluyla gözetim ve denetim altına almaya çalışmaktadır. Dış güvenlik ve iç güvenlik söz konusudur.
Devletler neler yapmakta?
Devletler sayısal bağımsız altyapıyı kurmak zorunda. Zira bağımlılık arttıkça yeni sorunlar, özellikle güvenlik ve siber saldırılar söz konusu ve korunmak zorunda. Uzaktan saldırı, sabotaj ve kimlik bilgilerine ulaşmayla siber savaşın içindeyiz. İktidarları istikrarsız hale getirdiği gibi devirebilir de.
Devletler arası güç dengeleri değişmekte ve güçlü sayısal altyapı ve şirketlere sahip olanlar askeri, teknik üstünlüklerle yeni bağımlılıklar yaratıyorlar. Ordular bile siber savaşa hazırlanıyor. Propaganda toplumsal ağlarda sürekli dolaşıyor.
ABD ve dünyada rolü çok önemli olan GAFAM şirketlerine karşı Çin, kendi altyapısını kurar ve BATX (Baidu, Ali Baba, Tencent ve Xiaomi) ile saldırı ve savunmaya geçer. Çin malı cep telefonlarının casusluk yaptığı söylentisi de yayılır.
2021 yılında GAFAM’ın toplam kârı 240 milyardır. Devlet vergi dışında pek dokunmak istemez bu bilişim devlerine.
Rus oligarkı Evgueni Prigojine “İnternet Research Agency”ni kurarak propagandaya başlar.
28 Nisan 2022’de ABD Başkanı Biden 60 ülke başkanını toplar (Hindistan, Brezilya, G. Afrika hariç) ve güvenilir, emin, uluslararası calışan “İnternet’in Geleceği için Birlik”i kurmaya çalışır. Amaç Çin’in yükselişine karşı koymaktır.
Avrupa Birliği ise kendi GAFAM’ını yaratıp yaratmama konusunda kararsızdır. Sayısalı güç olarak kullanma konusunda kararsız olduğundan ABD firmaları gelip yerleşir. Kültürünü de getirir ve benimsetir.
“Toplumsal, siyasi yaşamımızı devlet mi yönetecek yoksa bu şirketler mi?” diye soru sorulmaya başlar. Egemenlik tehdidi, sayısal savunma ve saldırı kapsamında devlet ve özel şirketler, devletler arası ilişkiler değişime uğrar. Veriler ve özellikle gizli verilere ulaşılmaması için siber kalkanlar yaratılır. Devlet, kurum ve vatandaşlarını korumak ve bu konuda özel şirketlerle işbirliği yapmak ve aynı zamanda bunları denetlemek zorundadır.
ABD ve İsrail’le işbirliği içinde olan Stuxnet İran’ın nükleer santrallerine karşı siber saldırıda bulunur. 2007 mayıs ayında Estonya siber saldırı altında kalır ve banka ve devlet işleri 3 gün boyunca durur. E. Snowden ABD’nin Çin ve Rusya’yı dinlediği konusunda gizli belgeleri açıklar ve başı derde girer. 2022 yılında Fransa’da hastanelerin bilişim sistemleri felce uğratılır. Rusya-Ukrayna savaşında IT Army of Ukraine Rusya’ya karşı sayısal ordu kurar ve saldırıya geçer.
Rusya ABD’de seçimlere siber dünyadan, uzaktan katılır. İran veri coğrafyasından ayrılma arzuları gösterir. Kimi devletler interneti keserek erişimi, dolayısıyla dışsal ve içsel saldırıyı da önlemeye çalışır. Örnekleri çoğaltabiliriz ve bunların bir kısmı sadece kişisel korsanlık girişimleri olup bilgi çalma, tehdit etme ve ödeme yapma gibi amaçlar taşır.
Özel şirketler ise kâr amacı doğrultusunda hem kişisel yaşama hem de toplumsal yaşama girer ve özellikle platformlar yoluyla bilgi toplarlar ve bunları gerekirse ticari amaçla kullanıp satarlar. Troller devreye girer ve yanlış bilgi, kin, komplo, ırkçılık konuları gerçeğe göre altı kat fazla dolaşmaya başlar. Siber suçluluk artar. Ama aynı zamanda insanların düşüncelerini açıklama olanağı, bilgi hazinesi, uzaktan tartışma olanağı da sunarlar. Kimi uzmanlar ulusal seçim öncesi ve seçim zamanı özel şirketlerin “sayısal sessizliğe” girmesini öneriyorlar. Mevzuatın sayısal dünyaya göre yeniden düzenlenmesini istiyorlar.
Kimileri de sayısal ya da siber dünyanın tehlikelerini belirtip yakında belki de sayısal bir “Nuh’un gemisinin” yararlı olup olmayacağını sorguluyorlar.
Vatandaş ise özel şirketler yoluyla toplumsal ağlara girip şimdiki zamanla oyalanırken seçimleriyle yaratılan verileri şirketler kullanmaktadır. Hükümetlerde toplumsal ağları denetlemek, gözetlemek çabaları içinde ulusal egemenliği sağlamaya çalışmaktadırlar.
2018 yılında ABD verilere el koyma ve toplama yetkisine sahip “Cloud Act” ile stratejik güç sağlamaya çalışır.
Birleşmiş Milletler siber olayları denetleme, düzenleme ve kurallar koyma konusunda çalışmalar yapıyor ama henüz uluslararası bir antlaşma ufukta görünmüyor.
Avrupa siber dünyada sorumluluk, açıklık, şeffaflık olsun ve içerik ve ürünle ilgili “Digital Service Act” düzenlemesi ile platformların rekabete saygılı olması için “Digital Market Act” düzenlemesini 2023’te devreye almak için çabalıyor.
Sayısal dünyanın giderek yaşamımıza egemen olması, denetlemesi ve gözetlemesi nedeniyle sayısal egemenlik ve bağımsızlık gerekli olduğu gibi devletlerin vatandaşları üzerindeki sayısal denetim bağımsız organlar yoluyla sürekli denetlenmelidir. Yabancı sayısal veri ve internet sitelerinin yerleştikleri ülkede vergi ödeyip ödememeleri denetlenmeli ve sahip oldukları kişisel ve kurumsal veriler de denetlenmelidir ve yerlerine ulusal bağımsız site ve platformlar kurulmalıdır.
Yaşamımızı artık sayısal dünya mı yönetecek? Sayısal sömürgeler mi ortaya çıkacak?
Bekleyelim, gözleyelim.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.