Merhaba Canım: “Arkadaş(ımız)” Zekai Özger

Belgesel, bu şiirin izini sürerek, Arkadaş Z. Özger’in 'kaybolan' portresini yakalamaya çalışıyor. Tarihsel anlatılardan yola çıkarak, ötekilik deneyimine dikkat çekiyor ve Arkadaş'ın trajik hikayesini, özenli bir dil kullanarak ve arkadaşlarının hatıraları ve itiraflarıyla birleştirerek anlatıyor

Merhaba Canım: “Arkadaş(ımız)” Zekai Özger

açtık çok açtık çokçok açtık tanrı istedik”

Ulaş Tosun’un yönetmenliğinde çekilen belgesel, Arkadaş Z. Özger’in 1970 yılında Dost Dergisi’nde yayınlanan ve o dönemde büyük tartışmalara yol açan ‘’Merhaba Canım’’ adlı şiirinden ilham alıyor. Şiir, heteronormatif toplumsal normlara meydan okuyan, bir başkaldırı şiiri. Epizodik bir yapıya sahip olan bu şiir, şairin ailesi, kişiliği, toplumsal ilişkileri ve beklenmedik ölümüne dair göndermeler içeriyor.

Belgesel, bu şiirin izini sürerek, Arkadaş Z. Özger’in ‘kaybolan’ portresini yakalamaya çalışıyor. Tarihsel anlatılardan yola çıkarak, ötekilik deneyimine dikkat çekiyor ve Arkadaş’ın trajik hikayesini, özenli bir dil kullanarak ve arkadaşlarının hatıraları ve itiraflarıyla birleştirerek anlatıyor. 50 yıl gibi uzun bir süre sonra döneme dair hatıralar, Arkadaş’ın dizeleriyle birleşerek, filme özgün bir anlatım sunuyor. Hareketi ve devrimci mücadelenin simgeleştiği dönemi yansıtan görüntüler, filmde anlatılan hikayeye güçlü bir atmosfer katıyor.

Arkadaş’ın eserleri, ataerkil normlara meydan okuyan, sol düşünceyi yansıtan ve ötekilik deneyimlerini ele alan birçok tema içeriyor. Şair, kadınların ve diğer ötekileştirilmiş grupların deneyimlerine empatiyle yaklaşıyor ve onların sesini yükseltmeye çalışıyor. Toplumsal adalet, eşitlik ve özgürlük gibi değerlere vurgu yapıyor. Bu nedenle, Arkadaş’ın dizeleri, bugünün toplumsal ve kültürel meseleleriyle buluşarak kayıp portresini ortaya çıkarmayı hedefliyor.

açtık çok açtık çokçok açtık tanrı istedik
ve oturup ağladık niye
ve niye hiç görmemiş gibi sanki
oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum
ona şaşıyorum biz sanki hiç tanrı görmedik
hadi hiç görmedik diyelim/çok doğru/
tanrı da mı hiç görmedi bizi

Hafta sonları ek iş olarak ayakkabı tamirciliği yapan, işçi bir ailenin yedi çocuğundan biri Arkadaş Z. Özger. Geçirdiği ameliyat sonucu bir bacağı kısa kalıyor. ‘Öteki’ olmayı, ‘farklı’ görülmeyi daha o yıllarda deneyimliyor. Çocukluğundan itibaren edebiyatla oldukça ilgili, şiirler yazıyor. Öğrencilik yıllarında sol hareketin içinde yer alıyor. Bir gün sokakta yaralı bulunuyor ve ölüm sebebi ortak hafızamıza ‘beyin kanaması’ olarak geçiyor..

Yaşadığı heteronormatif düzende homofobi mağduru oluyor Arkadaş Z. Özger. Bugün devrimci ritüellerin parçası olan şiirleri o dönemlerde bireyci şiir olarak nitelendiriliyor ve itibar görmüyor. Ötekileştirilerek yalnızlaştırılıyor. Acısı, yalnızlığı şiirlerinde can buluyor, şu dizeleri aklımıza düşüyor:

Akşam
hüznümün soluk aynası
vurdukça yüreğime kanım oynaşır
derinleşir acısı parmakuçlarımın
kırmızı bir ölümü görmüş gibi kanarım
hergün gövdemle
büyüyen hüznümle
kimselerden habersiz eskiyen yüreğimin
dinlemiyorlar
dinlemiyorlar şarkısını oy
sustukça çoğalıyor tekliğim2

Arkadaş Z. Özger, kendisinde birçok hakkı görenlerin dünyasına başkaldırıyor. 1960’ların Türkiyesinde ülkenin yaşadığı trajediyi devrimci bir ruhla tasvir ediyor. Toplumcu şiirleri olduğu kadar sınıf bilinci üzerine yazdıkları ile de öne çıkıyor:

ezilmişliğin kompleksiyle büyüdüm böyle
yaşıyamadığım günlere özlemli
yaklaşmak istedikçe burjuva özentilerine
sınıfım çekiyordu utandırarak beni
yaklaştıkça üşüyen damarlarımdaki hınç
çekildikçe yanıyordu sınıfımın ateşinden

Arkadaş Z. Özger, ülkenin sosyo-kültürel normlarına karşı çıkıyor. Queer bir tavırla ele aldığı şiirlerinde eril dile ve dini baskıya savaş açıyor. Aşkın bir şairanelikle cinsiyet kodlarını alaşağı eden şiirler yazıyor. Her türlü sansüre rağmen Arkadaş, şiirinin sesini yükseltmeye devam ediyor. Dönemin yıkıcı ve boğucu karanlığından şiirleriyle çıkıyor.

çalınmamış kapıları biz çaldık korkusuzca
hep kötü bakışlı insanlardı karşımıza çıkan
ama hiç korkmadık kötülüklerinden ne var ki
nasılsa yaşamıyorduk açlığa inat
korkmak da neydi kötü bakışlarından
onlarda olmıyan birşey vardı tek kozumuz
küme küme mutsuzluğumuz vardı onları korkutacak
sonra bikırıntı umudumuz vardı az da
olsa tanrı avlusunda güvercinlerden çaldığımız
hiç olmadı güvercinleyin olabilirdik sanıyorduk
çalınmış umudumuza güveniyorduk
mutsuzluğumuza

Normatif kültürel kodların, ötekileştirmenin, dini muhafazakârlığın arasından fikirleri ve cesaretiyle sıyrılan Arkadaş’ın hikayesi kendi yolunu seçme cesaretini gösteren ve farklılıklara saygı duyan bir yaşamı temsil ediyor ve sıkıştırıldığımız kapandan çıkabilmemiz için umut ışığı oluyor.


Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.

Sendika.Org'u destekle

Okurlarından başka destekçisi yoktur