SS deyince aklımıza, adı suça bulaşan hemen herkesin yanında yer aldığı fotoğraf albümü geliyor, dersek yalan olmaz. Kimler yok ki bunların arasında: 6 yaşındaki kız çocuğunu imam nikâhıyla evlendiren Hiranur Vakfı yöneticileri, Aysel Tuğluk’un cenazesine saldırıda bulananlardan Murat Alp, kokain çektiği görüntüleri “pudra şekeri” diye savunan AKP’li Kürşat Ayvaoğlu ve daha niceleriyle birlikte -bilinen adıyla- Aleyna Çakır’ın katil zanlısı Ümitcan Uygun’un babası Durak Uygun
“Devlet kayıpları bulamıyor, cinayetleri çözemiyor da Müge Anlı nasıl çözüyor?”
Gündüz kuşağı programlarından haberdar olan herkesin aklındaki bu soru, 2017 yılında CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer tarafından Meclis gündemine taşındı. Peki, Müge Anlı’nın programındaki bu itiraflar nasıl gerçekleşiyor? BBC Türkçe‘nin haberine göre, Türkiye Psikiyatri Derneği eski başkanı Şeref Özer, bu tür itiraf örneklerinde iki durumun geçerli olduğunu ifade ediyor: “Biri zanlıları programa çıkartan, diğeri ise onlara bu itirafları yaptıran durum.” Özer, zanlıların programlara çıkış sebebinin, “bilinçle” ilişkili olduğunu söylüyor ve bu kişilerin, “Eğer bu programa çıkmazsam çevrem suçlu olduğumu düşünür” psikolojisiyle bilinçli bir şekilde karar alarak bu programlara katıldıklarını ifade ediyor. Ancak suç işlemiş kişilere böyle itirafları yaptıran durumun ise psikiyatri biliminde, “bilinç dışı hareketler” olarak tanımlandığını söylüyor.
Türkiye’nin güvenilir gazetecilerinden Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu, SS adlı yeni bir kitaba imza attı. Kırmızı Kedi tarafından yayımlanan bu kitap SS’in, yani herkesin tanıdığı Süleyman Soylu’nun öyküsünü anlatıyor. Öykü derken bunun bir biyografi olmadığını, “onun varoluşunun özünü anlatmanın, onu anlatmaktan daha önemli” olduğunu kitabın hemen girişinde belirtiyor yazarlar. SS’in etrafındaki ilişki sistemini anlatarak yaşadığımız çağın evrilişini takip ettiklerini dile getiriyorlar. Kolay değil, 21 yıllık “tiran”lığın sonu olabilecek bir zaman dilimine “dönemin sopası” olarak inen, “anlattığı uydurma hikâyeler, kullandığı hakaretler, başvurduğu hukuksuzluklar birer cilde sığar”ken onu tek kitapla anlatabilmek. İşte SS, birçoğunu ilk kez okuyacağınız pek çok bilgi ve belgeyle Erdoğan düşmanı Soylu’dan Erdoğan’cı Soylu’ya ve denildiğine göre Erdoğan’ın deprem sürecinde bakanların ve AKP’nin üst düzey yöneticilerinin arasında azarladığı Erdoğan’ın düşmanı Soylu’ya nasıl döndüğünün, tek kitapla anlatılan hikâyesi.
SS deyince aklımıza, adı suça bulaşan hemen herkesin yanında yer aldığı fotoğraf albümü geliyor, dersek yalan olmaz. Kimler yok ki bunların arasında: 6 yaşındaki kız çocuğunu imam nikâhıyla evlendiren Hiranur Vakfı yöneticileri, Aysel Tuğluk’un cenazesine saldırıda bulananlardan Murat Alp, kokain çektiği görüntüleri “pudra şekeri” diye savunan AKP’li Kürşat Ayvaoğlu ve daha niceleriyle birlikte -bilinen adıyla- Aleyna Çakır’ın katil zanlısı Ümitcan Uygun’un babası Durak Uygun… SS’in “Müge Anlı ile Soylu Karşı Karşıya” başlığıyla gündemine aldığı önemli konulardan biri de Aleyna Çakır cinayeti.
Müge Anlı, 3 Haziran 2020’de Ankara’daki evinde ölü olarak bulunan Aleyna Çakır’ın şüpheli ölümünü ekrana taşıdı. Aleyna’nın çevresindekiler, erkek arkadaşı Ümitcan Uygun’un uyguladığı darp, şiddet, tehdit ve işkencenin tanığıydı. Tırnaklarının arasında erkeğe ait olduğu düşünülen DNA örnekleri, Ümitcan Uygun tarafından sosyal medyada paylaşılan dayak videosu, Aleyna’nın “Bir gün duyarsın, bu beni öldürür,” şeklinde daha önceden verdiği ifade ve dahası Uygun’un “Aleyna’yı ben öldürdüm, elime geçen kadının kurtuluşu olmaz,” dediği cümleler adaleti bir türlü harekete geçirmiyordu.
Günlerce ülkeyi ayağa kaldıran bir “kadın cinayeti” üzerine hop oturup hop kalktık. Tahammül sınırlarımızı zorlayan, insan haklarını ihlal eden, ancak kötü bir senaryo olmasını dilediğimiz bir hikâyeyi Müge Anlı ile Tatlı Sert’te canlı canlı dinliyorduk. Her programın ardından “bu resmen cinayet” diye kapanıyordu ekranlar. Ancak aynı ekranlara daha sonra “Ömrüm boyunca has ülkücüyüm,” diyerek “bakanı” Süleyman Soylu’ya seslenen baba Durak Uygun’un SS ile fotoğrafları, oğulları Ümitcan Uygun’un MHP binasında Bahçeli ve SS’le yan yana çekilen görüntüleri düşüyordu. “Adalet” bekleyen milyonlarca insanın içineyse bir kurt… Katillerin faillerini kim koruyor? “Fotoğraf bir ilişkinin kanıtı sadece. Kimi suçlular, koca bir ağacın gölgesine sığınır gibi korunmak için fotoğraf çektiriyorlar,” diyen Pehlivan ve Terkoğlu, apolitik görünen bir ölüm hikâyesinin Türkiye’nin atardamarına saplandığını söylüyor:
“Belki bu programları izlemeye değer bulmuyorsunuz. Belki adını bile bilmiyorsunuz. Oysa Meclis’te İçişleri Bakanlığı’na ‘Devlet kayıpları bulamıyor, cinayetleri çözemiyor da Müge Anlı nasıl çözüyor?’ diye soru önergesi bile verildi. Hükümet medyasının, parti tabanının, iktidar içi kliklerin, ideolojik grupların yaşandığı çatlakların öyle veya böyle tam ortasında…”
Tacizden tecavüze, hırsızlıktan kaçakçılığa aklınıza gelebilecek küçük büyük ne kadar suç varsa AKP döneminde temize çıkmanın da bir karinesi var: İktidara, “iktidardan biri ya da birilerine” yakın olmak. Artık o kadar ayyuka çıkan bir durum ki bu, verilebilecek örnekler günlerimizi alabilir. Aklınıza gelen türlü çeşit örnek malumunuz. SS, aklımıza gelmeyen/gelemeyen çeşitli açıklamalarla bu hukuksuzluğun örneklerini çoğaltıyor. 17 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz etmekle suçlanan Sadullah Alagöz’ün geçmişinin ve dahi “geleceğinin” nasıl aklandığı. Binlerce kişiyi Thodex üzerinden dolandırıp yurtdışına kaçan Faruk Fatih Özer’in yakalandığı Arnavutluk’tan Türkiye’ye iadesinin istenmeyip nasıl ve neden tekrar kırmızı bültenle aranmaya devam edildiği. Sinan Ateş cinayeti soruşturmasının Olcay Kılavuz’a dayanmasının ardından neden daha ileri gidilmediği… Bunlar ve daha sayfalarca ortaya konan bilgi ve belgeyle gördük ki “din referansıyla sunulan biat, sözde milliyetçilik sosuna batırılmış içi boş gurur, tarihsel sembollerle süslenmiş devlet övgüsü”yle üretilen sistem, karşına da yanına da SS’i almış. Failleri kim koruyor, tek tek söylemek, belki de bilmek zor, ancak devlette gücü olan biriyle çektirilen bir kare fotoğrafın birçok kapıyı açtığını söylemek mümkün.
Not: Rap müziğin usta isimlerinden Fuat Ergin’in SS için yazıp bestelediği şarkıyı mutlaka dinlemelisiniz.
*SS, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2023.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.