Kızıldere’de katledilen THKP-C ve THKO savaşçıları, katledilişlerinin 51. yılında Mersin’de anıldı
Mersin Emek ve Demokrasi Platformu bugün (30 Mart) saat 12.30’da Özgür Çocuk Parkı’nda bir araya gelerek Kızıldere’nin 51. yılında bir anma yaptı. “Onlara Sözümüz Devrim Olacak”, “Kızıldere Son Değil Mücadele Sürüyor” sloganlarının atıldığı eylemde basın metnini Hasan Kapıkıran okudu.
Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarını engellemek için NATO üssünden kaçırdıkları rehinelerle birlikte Tokat Niksar’a bağlı Kızıldere köyüne geçen THKO ve THKP-C savaşçıları, bulundukları evde katledilişlerinin 51. yılında Mersin’de anıldı.
Mersin Emek ve Demokrasi Platformu’nun çağrısıyla Özgür Çocuk Parkı’nda bir araya gelenler “Onlara Sözümüz Devrim Olacak”, “Kızıldere Son Değil Mücadele Sürüyor” sloganlarını attı. Eylem bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Sonrasında basın açıklaması yapıldı. Basın metnini okuyan Mersin 68’liler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Kapıkıran şunları söyledi:
30 Mart 1972’de, on devrimci yoldaşımız, Mahir Çayan, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Ertan Saruhan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Nihat Yılmaz ve Ahmet Atasoy, Niksar’ın Kızıldere köyünde kuşatıldıkları kerpiç bir evde katledilmelerinin üzerinden 51 yıl geçti. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve arkadaşlarını idamdan kurtarmak için yaptıkları bu girişim dayanışmanın en iyi örneklerinden biri olarak tarihteki yerini aldı.
Bugün ise doğanın, kentlerin sermaye için talan edilerek yaratılan ekolojik tahribatın, emeğin kazanılmış haklarına dahi göz dikilmesinin, Kürt halkına yönelik tahakküm ve baskı politikalarının, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin devlet eliyle örgütlendirilerek ötekileştirme ve ayrımcılık politikalarının hız kazanmasının ve farklı inançları yok saymanın temelleri o günlere 50 yıl öncesine dayanmaktadır. AKP iktidarı ise bu temelleri bir yapısallığa kazandırarak toplumsal yaşama dair ne varsa her şeyi piyasalaştırmış, en temel kamu hizmetlerini dahi sermayenin ellerine bırakmıştır.
Egemen siyaset ve sistem açısından durum böyleyken, bizler açısından da dayanışmanın, mücadelenin ve direnişin temel mihenk taşlarından biri ise Kızıldere’de yoldaşları için ölümü göze alarak mücadele eden devrimcilerin duruşu olmuştur. Bu duruş kendisini hakları için direnen işçilerin işyeri işgallerinde ya da şirketlerin önünde çadır kurmasında, eşitsizliğe karşı sokakları özgürleştiren kadınlarda, doğasını yok edenlerin önüne dikilenlerde, insanca yaşam talebini yaşamın her alanında dile getirenlerde yeniden göstermektedir. Mahir Çayan ve arkadaşlarını anmak sadece onları unutmamak değil, içerisinde olduğumuz siyasal koşullarda mücadele olanaklarını zorlamaktır. Savaş, eşitsizlik, yoksulluk ve faşizm kıskacı içerisine hapsedilmeye çalışılanların, bu sermaye, mafya ve yıkım düzenini değiştirecek bir toplumsal yeniden inşayı sağlayacak örgütlenmeler kurmaktır.
Ülkemizde 6 Şubat’ta yaşanan depremler bir kez daha gösterdi ki siyasal iktidar vergileri halktan toplayıp sermayeye hizmet etmektedir. Yerleşim yerleri ve kentler fay hatları üzerinde inşa edilmiş, zemin etüt çalışmaları, proje ve kontrol aşamaları denetlenmemiş ve üstüne birde imar afları çıkarılarak milyonlar ölüme terk edilmiştir.
Deprem sonrası ise ülkeyi şirket mantığı ile yöneten anlayış Kızılay ve AFAD gibi kurumların içi boşaltılmış depremin ilk 3 günü depremzedelere ulaşılmamış binlerce kişi “bizi duyan kimse yok mu” çığlıkları ile ölüme terk edilmiş. Halkın dayanışması acıları biraz da olsa hafifletmiştir. Bugün öncelikle depremde etkilenen kentlerde yaşayan milyonlarca insan için güvenli yaşam alanları oluşturulmalı, bu konutlar teslim edilene kadar deprem bölgesinde ve diğer kentlere taşınan depremzedelerin eğitim ve sağlık başta olmak üzere çadır konteyner gibi yaşamsal ihtiyaçları ücretsiz olarak sağlanmalıdır.
68 kuşağının yiğit devrimci önderleri bir yandan halka bağlılığı, yoldaşları için ölüme gitmeyi göze alan dayanışmayı bize miras bırakırken, diğer yandan emperyalizme ve sermayenin egemenliğine karşı demokratik halk iktidarına giden yolun birleşerek mücadele etmekten geçtiğini de canları pahasına hafızamıza kazıdılar.
Yaklaşık olarak 20 yıldır ülkeyi yöneten ve 2018’den sonra tek adam tek parti iktidarı ile işçi sınıfına, emekçilere ve ezilen halklara yaşam hakkı tanımayan bu tekçi iktidardan kurtulmak için 14 Mayıs bize son dönemlerdeki en önemli olanağı sağlamış durumdadır.
Bugün Kızıldere katliamının 51. yılında Mahirleri, Cihanları anarken onların özlem duyduğu Emeğin, Eşitliğin ve Özgürlüğün ülkesinde barış içinde bir arada yaşamanın yolu tek adam ve tek parti yönetimine son vermek ve demokratik bir ülke için bütün güçlerimizi birleştirmek ve ortak mücadele gerektiğine inanıyoruz.
Bizler Mersin Emek ve Demokrasi Platformu olarak Kızıldere Katliamında hayatını kaybeden on devrimci arkadaşı saygı, sevgi ve özlem ile anıyor. ON’ları unutmadığımızı ve her zaman bugünün toplumsal mücadeleleri içerisinde yaşatacağımıza söz veriyor. Ve diyoruz ki tıpkı Mahir Çayan’ın söylediği gibi “Onların bugün büyük görünen güçleri ve imkanları bizlere vız gelir. Onlar bir avuç, biz ise milyonlarız. Kaybedeceğimiz hiçbir şey yoktur ama kazanacağımız koca bir dünya vardır.”
Sendika.Org