Türkiye ve Suriye'yi vuran çifte depremin üzerinden iki hafta geçmesine rağmen uluslararası acil yardım akışı devam ediyor. Diğerlerinin yanı sıra Müslüman Arap ülkeleri de güçlü bir seferberlik içinde
Türkiye ve Suriye’yi vuran çifte depremin üzerinden iki hafta geçmesine rağmen uluslararası acil yardım akışı devam ediyor. Diğerlerinin yanı sıra Müslüman Arap ülkeleri de güçlü bir seferberlik içinde.
Bu yoğun atılım anında gerçekleşti. Katkılar Körfez ülkelerinden geldiği kadar Pakistan, Cezayir, Filistin topraklarından ve dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Afganistan’dan da geldi. Hükümetler ilk sırada. Kimi zaman da halkın yardımları da ekleniyor. Suudi Arabistan’da çevrim içi bir kampanya ile birkaç günde 100 milyon dolar toplandı. Soykırımdan kurtulmak için ülkelerinden kaçan Rohinya sığınmacıları nakit ve ayni yardımlarla dayanışmalarını gösterdiler.
Felaketin yönetiminde, 27 Avrupa ülkesi insani ve finansal yardımda ilk sırada görünüyor. Ama ülke temelinde bir karşılaştırma yaparsak, Batılılar ve özellikle Avrupalılar alana hızla ulaşanlar ve felaket anında işlemleri finanse eden tek kesim değiller. Gelişmekte olan ülkelerin artık finansal bir gücü ve insani yardım konusunda önemli oyuncu olma istekleri var.
Söz verilen tutarlar devasa boyutlarda
Birleşik Arap Emirlikleri depremin hemen ardından 100 milyon dolarlık bir yardımı söz veren en hızlı ülkelerden biri olmuştur. Bu yardım Vaşington’un söz verdiği 85 milyon dolarlık yardımdan fazladır. Bu sözden sonra emirliklerin kargo uçakları Türkiye ve Suriye’ye gerekli donanımları yollamaktadırlar. ABD de pek geri kalmıyor. Antony Blinken yardımın iki kat artacağını söyledi. Cezayir ise 45 milyon dolar yardım yapacağını bildirdi. Karşılaştırma yaparsak, Dışişleri Bakanlığının verdiği sayılara göre Fransa’nın yardımı dört kat azdır. Suudi Arabistan Türkiye’ye yardım ettiği gibi 10 yıldır ilişkisini kestiği Suriye’ye yardımda bulunuyor.
Türkiye ve Suriye’ye yapılan yardım jeopolitik gerçeği de oluşturmalı mı?
Çatışmalarla donan ilişkilerin çerçevesi yeniden çizilebilir. Bu durum özellikle Suriye için geçerlidir. Amerika Birleşik Devletleri, yardım akışı devam ederken yaptırımları üç aylığına kaldırmayı kabul etti. Münih Güvenlik Konferansı’nda, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı birçok Arap ülkesinin kara listeye aldığı Esad rejimiyle diyaloğa girilmesini önerdi. İran’a komşu ve yakın olan bu iki ülke de hızla ve yoğun şekilde yardıma koşan Körfez ülkeleri Tahran’ın etkisi, hatta bağımlılığı altında olan bir bölgede yeniden yer almak umuduyla Şam ile ilişkileri normalleştirmek istemektedir.
Bugüne kadar düşman olarak gördükleri ülkelerin cömertliği karşısında Türkiye ve Suriye nasıl davranmaktadırlar?
Türkiye Cumhurbaşkanı için ise bu uygulama tehlikeli. Recep Tayyip Erdoğan Yunanistan, İsrail, Ermenistan ya da NATO’ya aday ülke İsveç ve Finlandiya’ya karşı milliyetçi damarı kullandı ki bu ülkeler depremden kurtulanlara doğrudan yardım sunan ülkelerdi. Türk halkı da bu somut ve etkili yardımlardan hoşnut oldu. Yeniden inşa gibi acil olan durumlarda önemli bir yardımdan vazgeçmek zordur. Bugüne kadar Rus ve İran müttefikleriyle diyaloğa giren Esad için ise bu ani açılım yakalayacağı büyük bir fırsat olmuştur. Ancak Türkiye Cumhurbaşkanı’nın aksine, komşusu İsrail’in yardımını reddetmiştir.
[Rfi.fr’deki 20.02.2023 tarihli Fransızca orijinalinden İsmail Kılınç tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]