Yıkılan hayatlarımız, hayallerimiz, bitirdiğin umutlarımız öyle kolay toparlanmıyor. Bizler hep öleceğiz, sen yok edeceksin insan değerine dair ne varsa ve çıkıp helallik isteyeceksin. Sana asla hakkımızı helal etmiyoruz
Bir Alman kanalında “Yolsuzluk sultanı Erdoğan” diye bir şarkı yapılmış, ayrıca İsrail’de protestolarda taşınan dövizdeki diktatörler içerisinde senin de posterin var. Gücenecek bir durum yok. Dünya çapında nam yapmışsın. Sultan, kral, padişah, halife, diktatör Erdoğan diye biliniyorsun.
Elbette biz de biliyoruz bunları ama bir türlü anlatamadık birilerine.
Aslına bakarsan senin de FETÖ olarak isimlendirdiğin (Senin hasretini çektiğin hoca efendi, hatırla böyle seslenmiştin, bu hasretlik bitsin demiştin) Gülen Cemaati’yle birlikte yargılanman gerekirdi çoktan.
Ama yine birçok masum yargılandı, sen ise kandırılmıştın.
Bu “kandırılman”, gerçeği ise bizi kandırman ülkeye pahalıya mal oldu. Helallik istedin yine. Müritlerin veya aklı askıya alıp ruhi itaatte sınır tanımayan kitle bir şey demeyip yine seni destekledi. Hatta seni değil kendilerini suçladılar çünkü sen “gönderilmiş kişi”ydin. O kadar kandırılmıştın ki binlerce insanın ocağını söndürdün.
Bu yüzden seni asla affetmiyoruz, hakkımızı helal etmiyoruz.
Para sıfırlamada ve yolsuzlukta çağ atladın. Seninle beraber yolsuzluk tüm topluma yayıldı. Eğitime tam bir dogmatizm hâkim oldu.
Üniversiteler birer çiftliğe döndü, hak hukuk, hakkaniyet, özgürlük, adalet kavramlarının içeriği boşaltıldı ve rafa kaldırıldılar.
Ülkenin üzerine bir karanlık gibi çöktün.
“Ben devletin şirket gibi yönetilmesini istiyorum” dedin ve devleti kendi şirketine dönüştürdün. Şirket mantığıyla yönetip hırsızlığın, talanın ve dolandırıcılığın önünü açtın.
Allah’ın ismini kullanarak, dinden nemalanarak insanları hep kandırdın.
Seninle beraber hırsızlar, dolandırıcılar ve çeteler çoğaldı. Organize suç örgütleri ülkede cirit atmaya başladı.
Öyle bir hale getirdin ki, senin ve tüm yönetiminin hukuka, yasalara hesap vermesi gerekirken, hukuk ve yasalar sana hesap veriyor ve yaptıklarınıza ses çıkarmıyorlar.
Yani hukuk senin istediğin sınırlar içinde hareket ediyor.
İşte bu yüzden sana asla hakkımızı helal etmiyoruz.
Önünü açtığın, öncülük ettiğin hırsızlık ve dolandırıcılığın vardığı boyutu yaşanan deprem felaketinde de gördük.
Binlerce insan hayatını kaybetti. Sarayında oturup kötü gidişata ses çıkaranları tutuklattın ama hırsızlara hep yeni ihaleler verdin. Çeteleri musallat ettin halkın başına.
Seçim zamanlarında nutuklarından geçilmiyordu.
Ama ülkemiz deprem altında kaldı. 20 yılda nutuk atmaktan, insanlara “şerefsiz”, “haysiyetsiz”, “adiler”, “terbiyesizler” gibi küfürler etmekten, paramızla güya yollar, köprüler yapmaktan başka bir şey yapmadın. Kısacası ülkeyi batırdın.
Felaket yaşayan ve bir türlü bekledikleri o devleti yanında bulamayan Adıyaman için “Müdahalede birkaç gün geç kaldık, helallik istiyorum” demişsin. Binlerce insan senin devleti aile şirketi gibi kullanman, kısacası devleti yönetememen yüzünden hayatını kaybetti, bir şehir çöktü ama sen helallik istiyorsun.
Sonra dalga geçer gibi “Dünyada bu kadar geniş alanda, çok nüfusun etkilendiği büyük felakete maruz kalıp da bizim kadar hızlı toparlanabilecek bir başka ülke olmamıştır” diyorsun. Elbette akli melekelerini askıya alanlar sana inanır ama biz asla…
Hiçbir şey olmamış gibi hareket ettiğin için toparlanmak sana kolay geliyor olabilir ama gel sen o toparlanmayı tüm hayatlarını kaybeden, çöken insanlara sor. Sana göre bina dikmekle her şey hal oluyor. Devleti şirket gibi yönettiğin için senin beşli çetenin şirketleri binaları yine bizim paralarımızla çabuk diker.
Yıkılan hayatlarımız, hayallerimiz, bitirdiğin umutlarımız öyle kolay toparlanmıyor.
Bizler hep öleceğiz, sen yok edeceksin insan değerine dair ne varsa ve çıkıp helallik isteyeceksin.
Sana asla hakkımızı helal etmiyoruz.
Hatırla! Şirketine (devlet yönetimine) ortak ettiğin ve o da senin gibi küfürden ve tehdit etmekten çok hoşlanan kişi de senin için şunları söylüyordu:
“Senin yaptıklarına ancak iblis teşebbüs edecektir.
Rüşvet ve çamur yolsuzluğuna düşmüşsün.
Cumhurbaşkanı olmanı geçtik de sen nasıl bir insansın.
Sende hiç mi Allah korkusu yok?
Sen alçaksın ve şerefsizsin.
Rüşvet ve yolsuzluklara kol kanat geren birinden cumhurbaşkanı olmaz.
Sende şeref ve mertlik işportaya düşmüş.
Erdoğan sen Esad’ın kirli bir kopyasısın,
Pensilvanyanın eski bir sevdalısısın,
Türklüğün yaşayan düşmanısın.”
Şimdi bunları sana sıradan bir insan söyleseydi o kişinin sonu ne olurdu hepimiz az çok tahmin ediyoruz.
Sana “rüşvet ve yolsuzluklara kol kanat geren birinden cumhurbaşkanı olmaz” diyen kişiyi de ne olduysa onu da yanına aldın. Ortaklığınızın içeriğini bilmiyorum ama sadece tahmin ediyorum. Ama birbirinizi iyi tanımlamışsınız.
Tabii sen de ona karşı boş değildin ve aynı güzellikte ona cevap verdin.
“Bu adamla bir yere varamazsın.
Irkçılık ve kabilecilik yaptın ve şeytani olan anlayışa hizmet ettin.
Ey Bahçeli sen alçaksın, adisin, namertsin.
Bu adam siyasette çırak bile olamaz.
Ağzından salyalar akıyor.
Aile nedir bilmez.
Bildim bileli o koltukta oturuyorsun ve hiçbir işe yaramıyorsun.”
Birbirinizin niteliklerini iyi özetlemişsiniz. Evet şu an ikiniz “devleti yönetiyorsunuz” birbirinize olan övgülü sözlerinizden devletin nasıl yönetildiğini herkes çok rahat bir şekilde görüyor. Ülke çökmüş, deprem altında kalmış ve sorumluluklarınızı yerine getirmediğiniz için insanlar istifanızı istiyor diye arkanızı yasladığınız çetelerle birlikte onları tehdit ediyorsunuz.
Sizleri övünce sorun yok ama istifanızı isteyince herkes hain oluyor öyle mi?
Sorumlusunuz,
Suçlusunuz!
Yıktığınız o adaletle elbet bir gün yargılanacaksınız.
Affetmiyoruz ve asla hakkımızı helal etmiyoruz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.