Hatay’dan dönen Halkevleri Genel Sekreteri Kutay Meriç, bölgeye dair izlenimlerini aktardı. Meriç barınma ve sağlık sorunlarının sürdüğünü, kentin boşaldığını ama kentten gidebilen kadar gidemeyen de olduğunu aktardı
Depremlerin yedinci gününde, yıkımın en yoğun olduğu Hatay’dan dönen Halkevleri Genel Sekreteri Kutay Meriç’ten deprem bölgesine dair izlenimlerini aldık. Meriç depremin ilk günü Hatay’a giden Halkevleri ekibindeydi. Meriç, bölgedeki son durumu, Halkevleri’nin ve diğer grupların faaliyetlerini, resmi ekiplerin durumunu ve bölge halkının yaşadıklarını anlattı.
Meriç bölgedeki arama kurtarma ve enkaz kaldırma faaliyetlerinin hâlâ sürdüğünü ancak çok yetersiz kaldığını ifade etti. Ses gelen enkaz sayısının giderek azaldığını belirten Meriç, sesin gelmediği enkazla kimsenin ilgilenmediğini, yaşayan varsa da ölü kabul edildiğini ekledi. Meriç’in bölgedeki son duruma dair aktarımı şöyle:
Resmi kurumlar bölgeye çok sonra geldi. Geldikten sonra da yeterli olamadılar. Gerek arama kurtarma faaliyetlerinde gerekse yardım dağıtım organizasyonlarında AFAD da Kızılay da yok denecek kadar az. İslamcı vakıf ve derneklerin de kuvvetli bir varlığından söz edemeyiz. Çeşitli illerden gelen belediyelerin ekipleri, sosyalistlerin ve demokratik kitle örgütlerinin gönüllü ekipleri yapılan faaliyetin büyük kısmını üstleniyor.
Ancak çeşitli gönüllü grupları ve ekipler arasında da bir koordinasyon problemi var. Her grup en yakınındaki, en kolay ulaşabileceği yerde çalışma yürütüyor. Dolayısıyla yardım dağıtımından arama kurtarma faaliyetine kadar çeşitli konularda kent genelinde bir plandan bahsetmek zor. Zaten bunu üstlenmesi gereken resmi görevliler de yok. AFAD’ın personeli yetersiz. Kamu binaları yıkılmış vaziyette. Sürekli yardım geliyor ama yardımın dağıtılması bile sıkıntı.
Merkezi bir plan olmayınca bilgi kirliliği de yüksek. Örneğin bir ihbar geliyor, şu apartmanın enkazında yaşayanların olduğu söyleniyor. Aslında iki gün önce kurtarılmış kişiler. Ama Whatsapp gruplarında dolaşıyor bu bilgi. Ya da asılsız haberler, iddialar için de benzer durum geçerli. Bu bilgileri teyit edecek, güncelleyecek, sağlıklı bilgi akışını sağlayacak bir merkez yok.
Bölgeye gelen yardımlarla giysi ve gıda ihtiyacı önemli oranda gideriliyor. Ama en büyük sorun barınma. İnsanlar sağlam kalan kafelerde, araçlarının içinde, parklardaki kamelyeleri brandalarla çevirerek oluşturdukları alanlarda kalıyorlar. Isınma büyük bir sorun. Gelen yardımlarla sobalar kurulabiliyor ama büyük bir kesim için bu sorun devam ediyor. Henüz bir konteynır kent kurulmadı. Kışlık çadırlar çok yetersiz. Biz Aşağı Okçular Mahallesi’nde bir aşevi kurduk. Başka aşevleri de var. Aşevi olmayan çok sayıda mahalle var. Tüp temini hala büyük sorun.
Sağlık krizi de derinleşiyor. Kronik rahatsızlığı olanlar ilaçlara erişemiyor. Devlet hastaneleri yıkıldı. Özel hastanelerin bir kısmı yıkıldı. Hijyeni sağlamak oldukça zor. Tuvalet sorunu var örneğin. Seyyar tuvalet yok denecek kadar az. Salgın hastalıklar da kapıda görünüyor.
Biz revir kurduk. Diğer grupların da revirleri var ama yetersiz kalıyor. Sahra hastanesi kurulması gerekiyor. Sağlık emekçisi eksiği var.
Enkazdan yakınlarını, sevdiklerini ölü ya da sağ çıkaranlar kentte kalmak istemiyor. Çünkü hayatı devam ettirebilecek pek uygun koşullar yok. Parklarda kalıyorlar. Hava soğuk. Ne kadar daha kalabilirler? Bir yandan artçılar da sürüyor. İnsanlar tedirgin oluyor tabii.
İnsanlar akrabalarının, yakınlarının yanına gidiyorlar. Antalya’daki otellere geçici olarak yerleştirilenler var. Kısacası imkanı olan, nereyi bulursa oraya gidiyor. Kent çıkışında trafik sıkışıyor.
Ama gidemeyen, gidecek imkanı olmayan da çok sayıda kişi var. Barınma, ısınma, sağlık sorunu yaşayan çok sayıda kişi var. Başka şehirlerde gidecek yer imkanı yaratanlar arasında kentten çıkamayanlar da var. İnsanların arabaları da enkaz altında. Yollar enkazlarla kapanmış durumda. Otogara ulaşım da çok zor. Dolmuş yok, otobüs yok, taksi yok. Gidebilecek insan da gidemiyor.
Sendika.Org