Adıyaman’da kadınlar tuvalet, iç çamaşırı ve hijyen malzemelerine erişemedikleri için hastalanıyor. Buna karşın erkek yetkililer, kadınların özgül ihtiyaçlarına öncelik vermiyor. Kadın Zamanı’ndan Dilek Başalan, “Bu durum, ileride kadın sağlığıyla ilgili ciddi sorunlara yol açacak. Ve bunu sadece biz görüyoruz maalesef” diyor
Maraş’ta 6 Şubat’ta peş peşe meydana gelen, 10 şehirde yıkıma neden olan, 14 milyondan fazla insanı etkileyen iki büyük depremin üzerinden bir hafta geçti. En ağır yıkımın yaşandığı kentlerden Adıyaman’da 2 bini aşkın bina yerle bir oldu ya da ağır hasar aldı, yaşamını yitirenlerin sayısı 4 bini aştı. Enkazlarda arama kurtarma çalışmaları ise sürüyor.
Devlet, birçok ilde olduğu gibi Adıyaman’da da hâlâ depremzedelerin temel gereksinimlerini karşılayabilmiş değil. Çadırlar yetersiz, bir çadırda beş altı aile birden kalıyor. Çok sayıda depremzede derme çatma brandaların altında dondurucu soğukla mücadele ediyor. Köylerde ise durumun daha kötü olduğu belirtiliyor.
Kentte su, tuvalet ve hijyen sıkıntısı ciddi boyutta. Bu durum sağlık sorunlarını ve salgın hastalık riskini artırıyor. Özellikle kadınlar birçok sağlık riskiyle karşı karşıya. Buna karşın kamu kurumlarınca yürütülen çalışmalarda, kadınların özgül sorun ve gereksinimleri göz önünde bulundurulmuyor.
Feministler ve kadın örgütleri, kamu kurumlarının aksine, kentte ilk günden bu yana dönüşümlü ve koordineli şekilde dayanışma faaliyeti yürütüyor. Kadın Zamanı Derneği de bu örgütler arasında. Adıyaman merkezde çalışma yapan dernek, önümüzdeki günlerde kadın çadırları açmaya hazırlanıyor. Dernekten Dilek Başalan ile kentteki son durumu, kadınların yaşadıklarını, dernek olarak yaptıkları ve yapacakları çalışmaları konuştuk.
Kaç gündür Adıyaman’dasınız, nerelerde çalışma yürütüyorsunuz?
Biz buraya geleli dört gün oldu. İlk grubumuz Maraş ve Hatay’a gitmişti. Buraya ilk Roza Kadın Derneği geldi, iki gün onlar kaldılar, köylerde çalışma yürüttüler. Şimdi onlar gittiler, biz devraldık. Adıyaman Merkez Cemevi’ndeyiz.
Diğer feminist/kadın örgütleriyle koordineli mi hareket ediyorsunuz?
Evet, burada bizim aramızda çok iyi bir koordinasyon var. İstanbul’da biliyorsunuz, depremin ardından hemen Afetlere Karşı Feminist Dayanışma Grubu kuruldu. Bu inanılmaz güzel, faydalı bir şey oldu bizim için. Şöyle örnek vereyim: Bugün Mor Çatı’dan Selime’ye ilettim, burada kadınlar açısından temizlik ve hijyen sorunu var. Bu durum, ciddi hastalıklara neden olmaya başladı. Biz bile şu an idrar yolu enfeksiyonu ve kaşınma problemi yaşıyoruz. Çünkü iç çamaşırını çok sık değiştiremiyorsun; tuvaletler yetersiz ve karma olduğu için, su olmadığı için temizlenemiyorsun hiçbir şekilde. Islak mendil kullanılıyor mecburen ama ıslak mendil kullandıktan sonra yanmaların olduğuna dair kadınların şikâyetleri artmaya başladı.
Ben de Selime’ye “Bununla ilgili bir bilgi notu hazırlanabilir mi?” diye sordum ve hemen hızlıca gruptan Irmak arkadaşımız bir bilgi notu hazırladı. Şimdi biz gittiğimiz her yerde tüm kadınlara bu nottaki bilgileri anlatıyoruz. Genital bölge temizliğinde bunlar önemlidir, şunlar yanlış bilgidir, doğrusu budur şeklinde… Böylece hemen kadın dayanışmasıyla aldığımız bilgilerle deneyim aktarımı içerisinde oluyoruz.
O zaman temizlik/hijyen malzemeleri ve iç çamaşırı halen en acil ihtiyaçlar arasında…
Prefabrik tuvaletler, kadın-çocuk hijyen malzemeleri, ped, iç çamaşırı, ısıtıcı, jenaratör… Bunlara ihtiyaç var. Ancak burada ve aslında birçok yerde şöyle bir durum da söz konusu: Erkeklerle ciddi sorunlarımız var. Muhtarlar ya da yardım dağıtımı yapan temsilci/yetkili erkekler, pedlere ya da sutyen, külota öncelik vermiyor, biz öncelik verdiğimizde de sınır koymaya çalışıyor kendince.
Peki, kadınlar bu ihtiyaçlarını dile getirebiliyor mu?
Toplumsal baskıdan kaynaklı olarak kadınlar da rahatça bunları dile getiremiyor. “Ben ped istiyorum” ya da “Benim külota ihtiyacım var” diyemiyorlar. Dağıtımı yapan grup evden çıktıktan ya da köyden ayrıldıktan sonra bize ulaşmaya çalışıyorlar.
Biz böyle bir afet sürecinde bunu elbette yıkamayacağız, toplumsal cinsiyet tartışmalarına giremeyeceğiz; ama en azından kadın dayanışmasının burada olduğunu, birbirimizden aldığımız güçle bizden ne isterlerse –sınırlarımızı da çizerek elbette- onu yapabileceğimizi aktarıyoruz. Çünkü gerçekten bölgede kadınların özgül ihtiyaçlarına yönelik bir çalışma yürütülmesine çok ihtiyaç var. Yani biz bugün kadın dayanışmasıyla kadınların ihtiyaçlarını öncelemezsek bu ileride kadın sağlığıyla ilgili çok ciddi sorunlara, hastalıklara yol açacak. Ve bunu sadece biz görüyoruz maalesef. Resmi kurumlar bu konuda da sınıfta kaldı.
Çadır problemiyle ilgili son durum nedir?
Maalesef birçok çadıra el konuluyor tırlarda. O yüzden bu prosedürleri yıkmaya çalışıyoruz. Çok ciddi problemler yaşanıyor, AFAD’ın ve Kızılay’ın çadırları yeterli değil, özellikle köylerdeki insanlar çok zor durumda. Ve buraya, bizim de içinde çalışma yürüttüğümüz cemevine çok fazla talep geliyor, herkes buradan bir şey istiyor ve bekliyor, bu da aslında devlete olan güvensizlik ve öfkeden kaynaklanıyor.
Kadınlar cemevine kolay ulaşabiliyor mu?
Evet, kadınlar buraya çok rahat gelmeye başladı. Cemevi içerisinde bir sağlık ofisi de kuruldu. Poliklinik var yani. Serumunu taktırabiliyor, muayenesini olabiliyor, kadınlar buraya gelip rahatlıkla dertlerini anlatabiliyorlar. Kurumlar arası iletişim ve bağ da çok iyi.Şu an mesela Diyarbakır’dan 20 kişilik karma bir grup geldi. Alanlarında uzman olan arkadaşların buraya gelmesi ve aktif olması çok anlamlı ve işleri daha da kolaylaştırıyor. Burada genç doktorlar, hemşireler, sağlıkçılar çok fazla, bu çok güzel bir şey.
Önümüzdeki süreçte neler yapmayı planlıyorsunuz?
Hem Kadın Zamanı olarak planlarımız var hem de bütün kadın kurumlarıyla, feministlerle ortaklaşa yapmak istediğimiz başka çalışmalarımız var. Bunlar kısa sürede netleşecektir. Biz Kadın Zamanı olarak birkaç gün sonra buradan ayrılacağız ama tekrar geleceğiz. İstanbul’a döndüğümüzde farklı kurumlardan diğer şehirlere giden arkadaşlarımızla bir araya geleceğiz, bölgedeki durumu aktaracağız ve neler yapabileceğimizi detaylıca konuşacağız.
Psikososyal destekler için kadın örgütleri olarak çalışmalar yapmayı planlıyoruz. Kadın çadırları kuracağız, bu çadırlarda kadınların özgül sorunlarına yönelik çalışmalar olacak, kadınların bütün ihtiyaçları… O çadırlarda sosyal hizmet uzmanları ve psikologlarımız olacak. Yani kısa süre sonra tekrar gelmiş olacağız ama bu kez kadın çadırıyla geleceğiz.
Bunun için özellikle Kürtçe bilen psikologlara ve sosyal hizmet uzmanlarına çağrı yaptınız sosyal medyadan…
Gönüllülerimiz var ama yeterli olmayacak. Çünkü psikolojik boyutu da var olayın, dönüşümlü gideceğiz, bu nedenle çağrı yaptık. Özellikle burada Kürtçe çok önemli, bunu buraya geldiğimizde bir kez daha anladım. Mesela ben Kürtçe bilmiyorum ama kadınlar Kürtçe konuşuyor. Onları anlayamama duygusu çok kötü. O yüzden bölgede çalışma yürüteceklerin bunu göz önünde bulundurması gerekiyor. Kadınlarda yoğun bir güvensizlik ve korku psikolojisi var ve bunu aşabilecek tek şey onlarla bağ kurabilmek. O bağı kurabilmenin yolunun da, anadilinde konuşan kadını anlayabilmek ve kendini anlatabilmekten geçtiğine inanıyorum.
Kadın mücadelesinin içinde olunca, afet bölgesinde de olsan ister istemez kadın-erkek ilişkilerini hep gözlemliyorsun. Erkeklerin yaklaşımıyla kadınların yaklaşımı, kurulan bağdaki güven duygusu çok daha başka. Kadınların kadınlarla kurduğu bağlar, gönüllülük esasındaki kadın dayanışması… Burada bunu hissetmek önemli.
Buraya gelenlerin çoğu örgütlü kadınlar. Örgütlü olmanın da olumlu yanını burada görmüş olduk; çünkü birbirimizi koruyan demeyeyim ama birbirimize güç veren, birbirimizin eksiğini tamamlayan bir yerde duruyoruz. Bu da gerçekten çok değerli.
Kaynak: Kadın İşçi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.