Meslek odasında mühendis olduğunu hatırlayan değil toplumun içinde mühendis olduğunu unutmayan ve kendisini o toplumun bir parçası olarak görecek; mühendislik, mimarlık, plancılık ilkesini değerli kılacak bir rüzgârın esme zamanı artık gelmiştir
Bizler, emeğinin karşılığını alamayan, çalışırken hak gasplarına uğrayan mühendisler, mimarlar ve şehir plancılarıyız. Bugün %80’inden fazlası ücretli çalışan ve işsiz haline gelmiş olan meslektaşlarımızla bir araya gelmeyi, hakkımız olanı birlikte talep etmeyi ve almayı istiyoruz.
Geçmişte Tüm Teknik Elemanlar Derneği (TÜTED) ve Teknik Elemanlar Sendikası (TEKSEN) içerisinde örgütlenen mühendisler, mimarlar, şehir plancıları ve teknik elemanların bizlere bıraktığı tarihsel mirası sahipleniyoruz. 1973-1980 yılları arasında TMMOB’de başkanlık görevini yürüten ve TMMOB’nin devrimci bir çizgide hareket etmesini sağlayan Teoman Öztürk’ün söylediği gibi; “Bilimi ve tekniği emperyalizmin ve sömürgenlerin değil, emekçi halkımızın hizmetine sunmak için her çabayı güçlendirerek sürdürme yolunda inançlı ve kararlıyız”.
Pozitif bilimlerin erkek aklı ile ilişkilendirilmesi daha üniversite yıllarından mühendis mimar şehir plancı kadınların tercihlerinin sorgulanmasına, iş arama süreçlerinde iş ilanlarındaki nitelikleri karşılanmasına rağmen kadın olduğu için iş bulma sorununun iki kat artmasına sebep olmaktadır. Cinsiyetçilik çalışma alanlarında da kendini göstermektedir. Kadın mühendislerin maruz bırakıldığı mobbinge, cinsiyetçiliğe, ne zaman çocuk doğurup doğurmayacağının sorgulanmasından, kadının sözünün değerinin bir erkeğin sözü kadar olmadığı çalışma alanlarımızda, ofislerde, şantiyelerde eşitlik mücadelemizi yükselteceğiz.
Her biri geleceğin mühendisleri, mimarları ve şehir plancıları olan üniversitelerin mühendislik fakültesi öğrencileri; plansız şekilde artan fakülte ve bölüm sayılarıyla, artan kontenjanlarla, temel mühendislik derslerinin azaltılmasıyla, artan proje bazlı ödevler nedeniyle niteliksiz bir eğitimle ve geleceksizlikle karşı karşıya bırakılmaktadır. Üniversitelere rektör atayarak, akademisyen kadrolarını hukuksuzca tasfiye ederek üniversitelerin içi sistematik bir şekilde boşaltılmak, bilimden ve sorgulamadan uzaklaştırılmak istenmektedir. Üniversiteler sisteme kalifiye işçi üretme merkezleri haline getirilmiştir. Buna karşı çıkmak mühendisliğin özünde vardır. Bu sebeple halkın mühendislerinin örgütlenip, mücadele zemini yaratması halk ve bilim için zorunluluktur.
Hem kafa emeğiyle hem kol emeğiyle sömürülen, geleceksizleştirilen genç mühendisler, kadın mühendisler yani bizler bu sömürüye karşı çıkmak zorundayız. Emeği ile geçinen işçi sınıfının tüm katmanlarıyla ortak bir geleceğe sahibiz. Ofislerde, plazalarda, maden ocaklarında, şantiyelerde, arazilerde her türlü zorluğa, zorbalığa, mobbinge, yoksulluğa, güvencesizliğe, sömürüye maruz kalanlar ve ölüme terk edilenleriz; hiçbir alan fark etmeksizin meslektaşlarımızla, statü farkı gözetmeksizin tüm emekçilerle ve halkımızla mücadele edeceğiz.
İçinde bulunduğumuz yoksulluktan en çok etkilenenler genç meslektaşlarımızdır. Genç mühendisler umudu yurtdışında aramaktadır. Ülkeden gitmeyi kendisine kurtuluş olarak gören gençlere yeni bir yaşamı vaat etmek, ancak onlara mücadele örgütünü açmak, fırsat tanımak, güvenmek ve umut vermek ile mümkün olabilecektir.
Çalışma alanlarımızda teknik bilgi birikimimiz ile doğa talanının, iş cinayetlerinin önüne geçmeyi ilke edinmiş, mesleğini ve bilimi halk için kullanmayı hedefleyen mühendisleriz biz. Bu yüzdendir ki kavgamız emek kavgasıdır, bu yüzdendir ki kavgamız dogmalardan uzak halk için üretebileceğimiz bilim kavgasıdır.
Elbette kavgamızı verirken meslek odalarımıza yönelen saldırıların karşısında duracağız, her mevzimizi savunacağız. Gezi Direnişi gibi onurlu bir mücadelenin temsilcilerinden olan mühendislerin halk gözündeki itibarının ortadan kaldırılması iktidar açısından bir ihtiyaç haline geldi. Yasal düzenlemelerle TMMOB’ye ve TTB’ye yönelik saldırılar sürerken Taksim Dayanışması üyeleri Mücella Yapıcı ve Tayfun Kahraman’ın ve ardından da Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanması tesadüf değildir. İktidar bu saldırılarla yeni bir dönemi işaret etmektedir. Bu saldırıların karşısında mesleğimizin onurunu koruyarak ve direnişin meşruluğuna inanarak halkın isyanının sorumluluğunu taşımak için mücadele edeceğiz
Her mühendis, mimar ve şehir plancısı kendi yaşam alanının doğal mücadele neferi olmalıdır. Çalıştığı fabrikada, plazada, maden ocağında, şantiyede işine kamusal çıkarları gözeterek yaklaşırken işyeri dışındaki yaşam alanlarında kentin nefes aldığı parkların, akan derelerin, tarım alanlarının yağma ve talanına karşı mücadeleyi de işyerindeki mücadeleden ayrı tutmamalıdır. Her türlü insani ve teknik iletişimin dijitalleştirildiği günümüzde yan yana durmak ve birbirimize dokunmak zorunda oldugumuzu biliyoruz.
Meslek odasında mühendis olduğunu hatırlayan değil toplumun içinde mühendis olduğunu unutmayan ve kendisini o toplumun bir parçası olarak görecek; mühendislik, mimarlık, plancılık ilkesini değerli kılacak bir rüzgârın esme zamanı artık gelmiştir.
Ayak basmadığımız toprak, koklamadığımız hava, içmediğimiz su kalmadığı zaman bu coğrafyanın kaderi değişecek ve üzerinde halkın özgürce yaşayabildiği bir memlekete dönüşecektir.
Çağrımız ücretli çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarına,
Çağrımız işsiz mühendis, mimar ve şehir plancılarına,
Çağrımız serbest çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarına,
Çağrımız kadın meslektaşlarımıza,
Çağrımız mühendislik fakültesi öğrencilerine;
gelin insanca yaşayabileceğimiz, eşitlik, özgürlük, barış içinde bir ülkeyi ve sınıfsız, sömürüsüz bir dünyayı birlikte inşa edelim!
Halkın Mühendisleri Mimarları Şehir Plancıları
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.