Tarihi Yedikule Bostanları Koruma Girişimi, İBB tarafından geçtiğimiz sene Kara Surlarında başlatılan restorasyon nedeniyle tarihi bostanların gördüğü zararı anlatmak üzere bir basın toplantısı düzenledi
Tarihi Yedikule Bostanlarını Koruma Girişimi, 2013’ten beri Kara Surlarının bostanlarla birlikte korunması ve yaşatılması için mücadele veriyor. Sur bostanlarının bazı kısımları, geçtiğimiz günlerde İBB’nin Kara Surları restorasyonu kapsamında geliştirilen ve tarihi bostanların varlığını ve korunmasını bir değer olarak kabul etmeyen bir proje ile yerinden edildi. Silivrikapı ile Yedikule Kapı arasında, ana sur ile ön sur arasında kalan peribolos adı verilen bölümde bazı bostanlar artık yok. Bu yok ediliş, büyük bir hızla ve hiç kimseyle diyalog kurulmadan gerçekleşti.
Bostanların parça parça surlardan sökülmesine karşı ses çıkarmak ve dayanışmayı büyütmek, surlardaki bostansızlaştırmaya dikkat çekmek ve onları yaşatmak için Tarihi Yedikule Bostanlarını Koruma Girişimi bugün (9 Ocak) saat 12.00’de TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nde bir araya geldi.
Basın toplantısına koruma girişimi üyeleri, Harvard Üniversitesi’nden Cemal Kafadar, Kültür Poltikaları ve Kültür Mirası Yönetimi Öğretim Üyesi Asu Aksoy, Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Gökhan Turan ve Ekoloji ve tarım çalışmaları yapan Kiraz Özdoğan’ın yanı sıra kent ve yaşam savunucuları, çeşitli yerellerden aktivistler katıldı.
Basın metnini Asu Aksoy’un okuduğu toplantıda, Sur restorasyonunun bostanlarla birlikte, bostanları ve bostancıları koruyarak yapılması gerektiğini söyleyen girişim üyeleri ön ve arka sur arasındaki peribolos bölgesinde yok edilen bostan alanlarına dikkat çekti.
Açıklamanın sonunda 14 Ocak Cumartesi günü saat 14.00’te Cemal Kafadar ile Yedikule Kapı’dan içeri girince, hemen soldaki moloza gömülmüş İsmail Paşa Bostanında açık ders yapılacağı duyuruldu.
Açıklamanın tam metni şöyle:
Surları Korumak Bostanları Yok Etmek Değildir!
İstanbul Kara Surlarının inşa edildiği günden beri bostancılık faaliyetlerine ev sahipliği yaptığını, tarihi belgelerden ve fermanlardan biliyoruz. Kara Surları birbirine paralel örülmüş duvarlardan, bu duvarların arasında bırakılmış peribolos alanından, burçlardan (kuleler), hendekten ve kapılardan oluşmaktadır. Bostanlar da yüzyıllardır bu tarihi savunma sisteminin içinde ve çevresinde varlığını sürdürmektedir. Bostanlar, surların çevresindeki mezarlıklar, anıt yapılar ve tarihi yerleşim dokusu ile birlikte Dünya Mirası Kara Surlarının eşsiz bir kültürel peyzajla yaşamasına katkıda bulunmaktadır. Yedikule Bostanları ise Mevlanakapı ile Yedikule (Altınkapı) arasında, bu alanlarda yaşamakta, dört mevsim kente sebze sunmaktadır.
Üç devlet görmüş bu bostanlar, yüzyıllar boyunca çeşitli idari kararlarla koruma altına alınmış ve surlarla bir bütün olarak gelecek kuşaklara, yani bizlere ve bostancılarına miras bırakılmıştır. Ancak, İstanbul’un çok yakın zamana kadar neredeyse her semtinde karşılaştığımız bostanlarının başına gelen, Kara Surları ile bütünleşik olarak gelişmiş bostanların da başına gelmiştir; maalesef pek azı aramızdadır. Yedikule Bostanları bunlardan biridir.
Bölgedeki bostanların yıkımı 1960’larda hızlanmış, 2000’lerde ise bostanları şehirden tümüyle silecek bir noktaya gelmiştir. Örneğin, 2013’te Yedikule Kapı ve Belgradkapı arasındaki Sur İçi bostanlarının bir kısmı moloza gömülmüştür ve hâlâ da molozun altında yatmaktadır. Bu bostanların molozlardan temizlenerek yeniden bostan haline getirilmesi için yetkililerle defalarca iletişim kurduk. Ancak bir sonuç alamadık. Bostanların yerine rezidans ve villalar; otopark ve süs havuzlu park; restoran ve kafe gibi çeşitli tasarımlar geliştirildi. Moloza gömülen bostanlık alan yer yer araçların park etmesi için kullanılmaktadır. Bunları siz değerli basın ve kamuoyu ile daha önce paylaşmıştık.
2013’te moloza yığılmış bostanların yanı başında uzun zamandır ihmal edilmiş Kara Surları’nda beklenen restorasyon 2021’de başladı. Bugün, üzülerek belirtmeliyiz ki Yedikule bostanları bir kez daha, parça parça yıkılıyor. İBB tarafından restorasyon doğrultusunda geliştirilen projeler arasında “Mevlanakapı Karakolu Restorasyonu ve Kara Surları Ziyaretçi Merkezi”, “Sulukule Kara Surları Restorasyon Uygulaması”, “Silivrikapı Hipojesi” ve “Belgradkapı T15-T19 Arası Kara Surları Uygulaması” dahil birkaç noktada surların korunması ve güçlendirilmesi için elzem olan çalışmalar yer alıyordu.
Kara Surlarında devam eden çalışmalar ve projeler ile ilgili kritik bir noktaya dikkatinizi çekmeliyiz: Mevlanakapı ve Yedikule arasında hayata geçirilmek istenen projeler aynı zamanda bostancıların halihazırda dört mevsim toprağı işlediği Tarihi Yedikule Sur Dışı Bostanları olarak adlandırdığımız alandan geçmektedir. Böylesi bir yanyanalık her şehre nasip olmayacak bir kültürel peyzaj değeri iken bu restorasyon çalışmaları sırasında bostancıların yerlerinden çıkarıldıklarını ve bostanların tahrip edildiklerini görüyoruz.
Restorasyon çalışmaları sırasında, 2021 başından günümüze kadar Silivrikapı – Yedikule Kapı arasında 9 bostan yok edildi. Aralık 2022’de yaptığımız ziyaretlerde, sur restorasyonunun Belgradkapı – Silivrikapı etabında, surların peribolos bölümünde iş makinelerinin bir süredir aralıksız çalıştığını, kepçelerle toprağın derin bir şekilde kazıldığını, zeminin yer yer 3 ila 4 metre aralığında düşürüldüğünü gördük. Bu çalışmalar için bostancılar bostancılık yaptıkları alandan çıkartıldılar. Daha yeni ekilmiş, toprakta büyümeyi bekleyen kış sebzeleriyle beraber bostanlar alt üst edildi. Yüzlerce yıldır burada yetişen marullar, maydanozlar ve yadigar tohumlar tarihin izlerini taşıyan ve bilimsel araştırmalar için bir arşiv barındıran bostan toprağıyla beraber yerlerinden edildiler.
Peribolos alanına, Mevlanakapı’da ve Silivrikapı Hipojesi’nin çevresinde yapılan peyzaj düzenlemesine benzer bir şekilde her daim sulanması ve bakılması gereken rulo çimlerin serilmesinden, saksıda zeytin ağaçlarının teşhir edilmesinden, bostanlarla yaşayan dokusunu kaybetmiş, taştan ibaret bir yere indirgenmesinden ve bu yaklaşımın ileride bütün surlar ve bostanlar için uygulanmasından endişeliyiz.
1600 yaşındaki Kara Surlarının tarihi ve kültür mirası değeri savaşlar, fetih ve mimari yapım tekniklerinden ibaret değildir. Surların çevresinde manastırlar, camiler, bostanlar, mezarlıkların oluşturduğu peyzaj ve bu peyzaj etrafında oluşmuş bir yaşam hakimdi. Bu yeni projelerde kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze gelen ve bostancılarımızda yaşayan bostancılık zanaatı hiçe sayılmaktadır. Bostancılık, üzerinde yeşerdiği toprağın iş makinaları tarafından çiğnenmesi suretiyle fiziken yok olurken, resmi anlatılarda da dışlanmakta, unutulmaktadır. Eylül 2022’de açılışı yapılan Mevlanakapı Ziyaretçi Merkezi’ndeki Sur Tarihi panosunda ve Ziyaretçi Merkezi Haritasında bostanların ve bostancıların adı yok. Soruyoruz, neden?
Üzgünüz ve kızgınız. Çünkü İstanbullulara verilen vaatler tutulmadı. İBB’nin hazırlanmasında ön ayak olduğu Gıda Stratejisi Belgesi’nde, sağlıklı gıdaya erişimin artması ve yoksullukla, iklim kriziyle mücadele için İstanbul’da kent tarımının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması öneriliyordu. Yüzyıllardır hemen yanı başımızda, Yedikule Bostanlarında kentsel tarım yapılmaktadır. Şehrin gıda egemenliğinin güvence altına alınmasını sağlayan, tüm dünyaya kent tarımını öğretebilecek bu alan köstekleniyor! Bostanlar, İstanbul’un ekolojik sisteminin hayati bir parçası. Bugün ekolojik ilişkilerin yok edilişinin bedelini hava kirliliği, yağmursuzluk ve gıda kıtlığı olarak hep beraber yaşıyoruz. Böyle bir zamanda Yedikule Bostanlarına sıkı sıkıya tutunmamız gerekmez miydi? Tüm bunların gıda enflasyonunun tavan yaptığı, çiftçilerin tarımı terk ettiği günümüzde gerçekleştiğini de aklımızda tutmalıyız.
Üzgünüz ve kızgınız, çünkü katılımcı bir süreç işletilmiyor. Sur-bostan birlikteliği için yıllardır mücadele verenler, yani bostancılar, akademisyenler, Tarihi Yedikule Bostanlarını Koruma Girişimi gibi toplumsal hareketler sürece dahil edilmiyor. Halbuki bostanları kollayan katılımcı bir araştırma ve planlama süreci rahatlıkla kurgulanabilir.
Yeniden söylüyoruz: Surlar ve bostanlar tarihsel bir bütündür; bostanlar kenti doyurmuş, burada toprakla, suyla, bitkilerle, uçan kuşla ortak bir tarih yaratarak günümüze ulaşmıştır. Bostanlar, Kara Surlarını biricik ve nadide kılmaktadır. Kara Surlarındaki bu kültürel peyzaj bileşeni yok edildiği takdirde, İstanbul, dünyaya çok katmanlı bir miras alanının nasıl korunabileceğini gösterme fırsatını da tamamen kaybetmiş olacaktır.
Kara Surlarının restore edilerek bu kültür mirasına sahip çıkılması hepimizi sevindiriyor. Hiçbirimiz restorasyona karşı değiliz. Ancak, hep vurguladığımız gibi: İstanbul’un bostanları ve surları, birini diğerine tercih etmek zorunda kalmadan beraber korunmalıdır.
Dolayısıyla İBB’ye bir kez daha sesleniyoruz, bu konuda diyalog kurarak Kara Surları ile bostanları birlikte koruyan yaklaşımlar üretilebilir. Diyalog kapısının açılmasını, bostancıların bostanlarına kavuşmasını, bu çok-katmanlı mirasımızın gelecek kuşaklara aktarılmasını istiyoruz. Sizleri de bu konudaki çalışmalarımıza destek vermeye ve bostanların sesi olmaya çağırıyoruz.
Surlar, Bostanlarıyla Yaşasın!
Sendika.Org