Türkiye’nin Suriye’den çekileceğini söylemesinin özel bir anlam ifade etmediğini belirten Kassargian, önemli olanın bunun şartları olduğunu belirtiyor. El Vatan’da yazılanların ciddiye alınmasını gerektiğini belirten Suriyeli gazeteci, PKK vurgusunun da Suriye açısından bir ilk olduğunu, burada da esasen PKK’yi terör örgütü kabul eden ABD’yi sıkıştırmanın hedeflendiğini, bir yandan da Ankara’ya alan açıldığını vurguluyor
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan 28 Aralık’ta Moskova’ya giderek Rusya Federasyonu Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ile Rusya Federasyonu ve Suriye istihbarat başkanlarıyla bir araya geldi. Bu Türkiye ile Suriye arasında 11 yıl son yapılan ilk resmi temastı.
Bu görüşmenin içeriğine ilişkin olarak Şam hükümetine yakın bir yayın çizgisi izleyen El Vatan gazetesinde üst düzey bir kaynağa dayanarak “Türkiye ve Suriye, Türkiye’nin askerlerini çekmesi ve PKK’nin ortak tehdit olduğu konusunda uzlaştı” diye yazdı.
Şam’da yaşayan ve Türkiye siyasetini de yakından izleyen Suriyeli gazeteci Sarkis Kassargian ile bu görüşmenin ve El Vatan’da yazılanların ne anlama geldiği, Türkiye seçimlere giderken yaşanabilecek olası gelişmeler üzerine konuştuk.
Sendika.Org’un sorularını yanıtlayan Kassargian, Erdoğan’ın seçim planlarının parçası olmak istemeyen Esad’ın inadının Rusya’nın baskılarıyla kısmen kırıldığını ancak Erdoğan’ın elini rahatlatacak bir adım atılması için Şam’ın da kendi beklentilerinin karşılandığını görmek isteyeceğini söylüyor.
Türkiye’nin Suriye’den çekileceğini söylemesinin özel bir anlam ifade etmediğini belirten Kassargian, önemli olanın bunun şartları olduğunu belirtiyor.
El Vatan’da yazılanların ciddiye alınmasını gerektiğini belirten Suriyeli gazeteci, PKK vurgusunun da Suriye açısından bir ilk olduğunu, burada da esasen PKK’yi terör örgütü kabul eden ABD’yi sıkıştırmanın hedeflendiğini, bir yandan da Ankara’ya alan açıldığını vurguluyor.
Sendika.Org: Daha önce Esad’ın Ankara ile görüşme konusunda mümkünse seçimlere kadar bekleyeceğini, Erdoğan’a bir seçim kampanyası malzemesi vermekten kaçınacağını söylemiştiniz. Moskova’daki bakanlar görüşmesi bu konudaki inadın kırıldığını mı gösteriyor?
Sarkis Kassargian: Bu inadın biraz kırıldığını görüyoruz. Esasen bence Esad yine aynı görüşte, aynı stratejide, direnmeye çalışıyor. Ayrıca bugüne kadar o inadı biraz kırılmış olsa bile esasen seçimlere yönelik bir hamlenin henüz gelmediğini düşünüyorum. İstihbarat şeflerinden sonra savunma bakanlarının görüşmesi de o istihbarattan çok uzak bir şey değil. Sonuçta askeri çerçevede konuşuluyor. Hele hele Suriye’de Savunma Bakanlığı diplomaside hiç yeri olmayan bir bakanlık. Şimdi esas hamle bence Dışişleri Bakanlarının görüşmesiyle başlayabilir. Ama en önemlisi Esad’ın Erdoğan’la aynı karede görünmesi ve mültecilerle ilgili bir vaatte bulunması olur. Şam’ın Erdoğan’ın elini güçlendiren böyle bir çıkış yapması halinde seçimlere yönelik kesin bir hamleden söz edebiliriz. Ancak şu an itibariyle öyle bir şey yok.
El Vatan’da yayımlanan aktarımlara göre, TSK’nin çekilmesi ve PKK’ye karşı ortak tutum gibi belli konularda anlaşmaya varıldığı söyleniyor. Nedir bu iddiaların ciddiyeti?
El Vatan’ın yayımladığı aslında büyük ölçüde inandırıcı görünüyor. Eğer Türkiye, “Suriye’nin topraklarında gözüm yok. Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı gösteriyoruz” diyorsa, zaten normal olarak siyasi bir çözüme ulaşmada o toprakları devredecektir. Aslında bu çok normal bir adımdır. El Vatan’ın “Türkiye bu topraklardan çekilmeyi kabul etti” aktarımı bu çerçevede de görülebilir. Burada daha önemlisi ne zaman ve hangi şartlarda çekileceğidir. Orada bir siyasi uzlaşıya vardıktan sonra mı çekilecek, yoksa o siyasi uzlaşmayı şartlara mı bağlayacak? Mesela o şartlardan biri muhalefetin iktidarla birlikte aynı hükümette yer alması olabilir mi? Bunlar çok önemli sorular. O nedenle Türkiye’nin çekilip çekilmeyeceği çok tartışma konusu değildir. Herkes eninde sonunda Türkiye’nin o topraklarda kalamayacağını düşünüyor. Ama ne zaman ve hangi şartlarla çekileceği önemli ki orada El Vatan da hiçbir şey söylemedi. Hiçbir şey sızmadı. Bence bundan sonraki görüşmelerde bu detaylar konuşulacak. Buna ilişkin de Dışişleri Bakanlıklarından komiteler ve heyetler bir araya gelecektir.
PKK vurgusu Suriye hükümeti tarafından ilk kez yapılıyor. Manidar olan, özyönetim ya da Fırat’ın doğusundaki yapıyı PKK ile ilişkilendirmek. İlk kez böyle resmi bir demeç çıkıyor. Bu da bence bu süreci, eğer normalleşme süreci sonuna kadar ulaşırsa, bu konuda Suriye’nin nasıl bir tutum izleyeceğinin işareti. Buradan çıkarak Adana Mutabakatı’na kadar ulaşırız. Orada PKK demek aslında Türkiye’ye bir alan açmak anlamına geliyor. İkincisi de oradaki PKK vurgusu ABD’yi de baskı altında bırakıyor. Çünkü eğer Suriye ve Türkiye’ye “Burada PKK var” diyorsa, PKK’yi terör listesine alan Amerika’ya bir siyasi baskı uygulanacağı görülüyor.
Türkiye tarafından desteklenen ve önemli bir kısmı Suriyeli de olmayan on binlerce cihatçı varken, Şam Ankara ile görüşme konusunda neye güveniyor?
En mantıklı çözüm bundan önceki çözümlerin aynısının uygulanmasıdır. Bir genel af kanunu çıkartılır. Devlet kendi hakkını düşürecek, sonra da kişisel haklar üzerinden davalar sürecek, eğer cinayetlere karışanlar varsa cezalarını alacaktır. Orada çok önemli bir şey var, vurgulamalıyız, Türkiye’nin ılımlı muhalefet dediği grupların başları zaten Türkiye vatandaşı. Onun için Türkiye’nin onları teslim etme zorunluluğu da ortadan kalkıyor. Türkiye’de kalıp ekonomik işlerini devam ettirebilirler. Öbürleri de af kanunlarından yararlanacaktır.
Orada en önemlisi dışarıdan gelen cihatçıların ne olacağı. Bence onlar Suriye hükümeti tarafından sonra kendi ülkelerine baskı yapma aracı olarak bir kenarda tutulabilirler.
Türkiye seçimleri öncesi hangi somut adımlar beklenebilir? Ya da halihazırda somut bir hareketlenme var mı?
Şimdilik öyle kesin bir hareketlenme görünmüyor. Ama bence mevcut iktidar ne kadar seçimlere doğru zorlanırsa, muhalefete karşısında oyu ne kadar düşük olursa Şam’ın eli o kadar daha güçlü olur. Müzakerelerde daha somut adımlar talep edebilir. Aynı zamanda bunun tersi de doğru. Ne kadar içeride rahat olursa Şam’ın müzakere şartları o kadar zayıf olur. Bence daha somut seçim kampanyası başlamadı ve bu kampanyayı, Erdoğan’ın elini güçlendiren adımları atmak için Şam da kendi konumunu güçlendiren taleplerde bulunacaktır. Aksi halde Rusya baskılarıyla bu süreç müzakereler olarak gidebilir ama somut adımlar gelmez bence.
Sendika.Org