Gericiliğin, faşizmin karşısında mücadele eden bizler, bu karanlığı her yere yaymak isteyen onlar evet bizler tam olarak obruğun iki tarafıyız
Kurak Günler’e dair yeterince yazı yazıldı, film üstüne söylenecek belki de çok şey söyledi. Aslında benim de bu yazıyı yazma amacım film analizi değil, film izlerken hissettiklerim, kendi düşüncelerim ben de yarattığı etkiler. Filmi bir solukta izledim her bir bölümde gerilimim ve sinirim daha fazla arttı. Film bittiğinde anksiyetem tutmuş ve sinir küpü halindeydim.
Filmin her bölümünde “Biz delirdik mi? Bunca gerçekliğe nasıl dayanıyoruz” diye düşündüm. Evet film tam bu coğrafyanın en gerçekçi, en berbat halini işliyordu ve biz bu berbatlıkla çok uzun zamandır mücadele ediyoruz. Benim yaş kuşağım AKP ile büyüyen ve AKP ile mücadele eden bir kuşak. 90’larda mücadele eden arkadaşlarımın çoğu ise bu dönemi gördükleri en berbat dönem olarak tarifliyor.
Acaba neden bu kadar kötü oldum yabancı olduğum bir memleket değildi. Her gün bir kadın cinayeti haberi, çocuk istismarı, hayvan katliamı gibi birçok olayın yaşandığı bir ülkede yaşıyorum ama bir film beni fazlasıyla etkilemişti sanki ilk defa gördüğüm, bildiğim şeyler gibi. Sanırım içinde yaşadığım olaylara ilk defa bu kadar çok dışından bakıyordum… Sonrasında düşündüğüm tek şey nasıl bunca şey olurken delirmediğim, delirmediğimiz oldu. Belki de delirdik bilmiyorum ama canımı çok yakan bir film olduğuna eminim.
Canımın yanması yanlış anlaşılmasın “Aaaa nasıl böyle şeyler olur” yanması değil müdahale edememe yanması, her gün yeni bir kurak günlere uyanmanın yanması. Tabii buna eyvah eyvah etmiyorum, uzun zamandır bu durumun karşısında mücadele etmeye çalışıyorum bir şekilde kendimi borçlu olduğum her şeye, herkese karşı direnerek var edeceğimi düşünüyorum. Filmde de birçok erkek figür yer alırken aslında erkekliğin iktidar ilişkisinin gerçekliği her yerde karşımıza çıkıyor. “Farklı” olmanın verdiği her anda herkesle mücadele ettik. Aileyle, okulla işle ve en çok devletle mücadele etmiyor muyuz? Tabii sadece bunlarla da sınırlı kalmıyor örgütlü olduğumuz yapılarda bile var olma savaşı vermiyor muyuz?
Bunlarla mücadele ederken bazen üzülüyoruz, kırılıyoruz, belki de ağlıyoruz bilmiyorum en azından ben bunları yaşıyorum. Aslında kurak günleri içimizde, dışımızda sürekli yaşıyoruz.
Filmde memleketin her yerini bana hissettiren o obruk aklımdan çıkmıyor. Obruğun iki tarafında iki farklı insan, iki farklı topluluk.
Gericiliğin, faşizmin karşısında mücadele eden bizler, bu karanlığı her yere yaymak isteyen onlar evet bizler tam olarak obruğun iki tarafıyız. O obruk bu kurak günlerin tam tarifi oldu benim için. Ama obruğun olması mücadele etmediğimiz daha fazla etmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Umudumuz hala en gür haliyle içimizde o obruğun yok olması için, karanlığı yok edip yeniden yaşanacak bir ülke hayali ile içimizde kurak günler barındırmıyoruz. Haklı olmanın verdiği hafiflikle, haklı olmanın verdiği öfkeyle obruğu yeşerterek bu karanlığı yok etmek için mücadele ediyoruz.
Her bir mahkemede verilen savunmalarda haklı olmanın verdiği gururla dışarda olanlar olarak yeniden yeşeriyor inancımız umudumuz. Şebnem Hoca’nın dediği gibi bu memlekete borcumuz var ve o obruğu yeşertmek, kurak günlerden kurtulup onları yenmek hepimizin borcu. Kurak günlerin hemen gitmeyeceğini bilerek devam ediyoruz tohumu ekmeye ve biliyoruz ki o tohumlar yeşerecek ve bir orman olacak. Ve işte o zaman kurak günleri izlerken “Neden delirmedik” diye düşünmeyeceğim ne kadar ilginç bir film yapmış, “Böyle şeyler mi oluyor” diye sinema salonundakiler gibi tepki vereceğim. Yazının sonunu çok sevdiğim bir filmden bir mektupta geçen satırlar bitirmek istiyorum.
Şimdi güzel ve güneşli günlere olan inancımızla sözleşelim
Hakkında pek bilmediğimiz bir gelecekte değil
Çoktan başlamış bir gelecekte, bizim adımızı taşıyan bir gelecekte…
Hep birlikte o geleceği kuracağımız güneşli günlere…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.