Pervin Buldan’ın HDP’nin kendi adayıyla seçime gitme kararını açıklaması son derece isabetli. 7 Ocak 2023 itibariyle siyasi dengeler yeniden kurulacak
Pervin Buldan’ın HDP’nin kendi Cumhurbaşkanı adayı çıkarması kararını açıklamasının ardından ‘mükemmel bir hamle’ diyerek bu yazıyı yazmaya başladım. HDP ne kendisiyle fotoğraf çektirmeye korkan altılı sağcı masa ile ne de devletleşmiş AKP-MHP ittifakı ile ortaklaşarak seçime gitmeliydi. HDP elinde pazarlık gücünü en kuvvetli şekilde tutan siyasi bir hareket. HDP seçime ittifaklarla gidecekse kendisine teklifte bulunulmalı.
HDP katma değeri tüm saldırılara rağmen bu seçim sürecinde yine en yüksek siyasi parti. Ülkeyi yönetmek isteyenler HDP’nin şartlarını yerine getirmek zorunda.
HDP aldığı aday kararı ile Cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura taşımış oldu. Sürpriz bir sosyal patlama yaşanmaz ise matematiksel olarak durum böyle. HDP’nin çatışma içerisinde olduğu iktidar partilerinden tutun da samimiyetsizce sırıtan altılı masaya kadar tüm taraflara bu süreçte taleplerini en açık şekilde bildirmesi gerekiyor.
Pazarlık masasının iki ucunda yeni dönemin Cumhurbaşkanını kendilerinden seçtirmek isteyen iki odak var. HDP altılı masaya Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmaması için tatlı sert bir mizaçla yaklaşmalı. İktidara da yeni ve son döneminde tekrar ülkeyi yönetmek istiyorsa ve altılı masaya bütün imkânları bırakmamak niyetinde ise HDP’nin şartlarını net şekilde kabul etmesi gerektiğini belirtmeli.
Bu yazdıklarıma çok yüksek tonda itiraz olacaktır. Bu itirazların haklılık payının az olduğunu düşünüyorum. Çünkü HDP kilit parti konumunu bu kez rakiplerine acı şekilde hissettirmeli.
HDP, altılı masa ve Erdoğan’a ülkeyi birlikte yönetme teklifinde bulunmalı. Kritik bakanlıkları talep etmeli. Kürt meselesinde yeni adımlar atılmasını kabul ettirmeli. Ülke yönetimine katılarak bu meselenin çözümünün anahtarı olduğunu da hissettirmeli. Ana talepler kesinlikle bunlar olmalı. Yıllardır süregelen diğer hak mücadelesine ait sorunlar bu başlıklar altında değerlendirilmeli. HDP her iki ucu da birbiriyle korkutarak pazarlık sürecini yönetmeli.
Kürt hareketinin geçmişte almış olduğu boykot kararlarının iktidarın ekmeğine yağ sürdüğünü hatırlayalım. Fethullahçılarla birlikte organize edilen ‘yetmez ama evet’ kampanyasının gücüyle referandum kazanıldığını, HDP’nin oylarının boşa gittiğini de anımsayalım. Bu seçimde boykot seçeneğinin son kurşun olarak düşünülmesi gerektiği tarafındayım.
Erdoğan idari açıdan çok güçlü olduğu bir dönemde siyasi olarak zayıflıyor. Seçim için tüm kozları oynuyor ama kazanabilmesi ilk defa bu kadar zor. 7 Haziran’da HDP’nin gücüne karşı koyamayan ve kaybeden Erdoğan, bunu tekrar yaşayabilme korkusunu da hissediyordur. HDP bu fırsatı iyi kullanmalı. Siyasi bagajını Erdoğan’ın korkularına karşı tehdit olarak masaya koymalı.
Altılı Masa’nın ise HDP’siz hiçbir şey yapamayacağı daha net. Üstelik son dönemde yaptıkları hatalarla oy kaybettikleri de düşünülünce HDP’nin ayağına gitme konusunda çekimser davranmayacaklardır. Meral Akşener milliyetçi kibir ve damarıyla HDP’yi yok saymaya devam ederse kaybedecek ve Erdoğan kazanacaktır. Boykot kararında ikinci turda kazanacak isim yine Erdoğan olur.
HDP boykot yapmamalı ve bunu da açık şekilde söylemeli. Altılı masa ve Erdoğan iktidarının 5 ay sonraki kaderini HDP çizecek. Bunu iyi idrak etmeli ve pazarlığı keskin bir dille yürütmeli. HDP oturduğu her iki masadan kalkarken karşı tarafın yeniden kazanacağını ve bunun sebebinin de kendileri olacağını söylemeli.
HDP önümüzdeki seçimde elindeki gücü bu şekilde kullanmazsa ve Erdoğan iktidarına şartsız şekilde yeniden maruz kalırsa bu kez Kürt siyasi hareketi en karanlık dönemlerinden birine girmiş olur. Bunu çok düşük bir ihtimal olarak görüyorum ama ihtimal ihtimaldir. Kürt siyaseti yine oluşur yine aktör olur ama kayıplar ve geçen zaman geri gelmez. Bu riski almamalı HDP. Kürt halkının da Türkiye solunun da sabrı azalmış görünüyor. Bunu da göz önünde bulundurmalı.
Selahattin Demirtaş’ın siyasi yasaklı olması önündeki en büyük engel. Olmasaydı başka ismin düşünülmesi hata olurdu. Ancak Türkiye siyasetine Edirne’den etki edebilen Demirtaş’ın işaret ettiği bir isim aday gösterilmeli. Erdoğan’ın Demirtaş figürüyle mücadele edemediği 7 Haziran 2015’ten bu yana aşikâr. Demirtaş’ın 3 gün önce attığı tweet’te ‘büyük kızımı da ikna etmeye çalışıyorum’ sözleri aslında net bir mesaj da veriyor. ‘Bağrınıza taş basın’ yerel seçim manifestosu akla gelince Altılı Masa’nın adayına yönelik bir eğilim olduğu görülüyor. Ancak o ismin de HDP ve Demirtaş tarafından merakla beklendiği açık.
Altılı Masa Kılıçdaroğlu’nu aday gösterirse HDP, Kürtler ve sol kesim için belki de tartışılmadan oy verilebilecek bir isim olacak. HDP’nin bu minvalde göstereceği aday, elbette seçimi kazanamayacak, ama hem Cumhur İttifakı’nı hem de Millet İttifakı’nı farklı siyasi yollara başvurmaya itecek. HDP’nin kendi adayını çıkaracağını söylemesi, Altılı Masa’yı HDP oylarını da alabilecek bir aday belirlemeye zorlayacak bir hamle olarak okunuyor. Seçimi ikinci tura taşıyacak HDP kararı Altılı Masa’yı şimdiden blok olarak oyları çekebilecek bir isim üzerine yoğunlaştırmalı.
Sözün özüne geleyim. Pervin Buldan’ın HDP’nin kendi adayıyla seçime gitme kararını açıklaması son derece isabetli. 7 Ocak 2023 itibariyle siyasi dengeler yeniden kurulacak. Bugünden sonra HDP ile ilgili demeçleri takip etmek önemli. HDP’ye yönelik dilin nasıl değişeceğini merak ediyorum. İktidar medyası ve altılı masa temsilcilerinin sözleri onlara pazarlık masasında konum atayacaktır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.