Emek Partisi Merkez Yonetim Kurulu Üyesi Sema Barbaros, "Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi durumunda sözünü etmiş olduğumuz düzenlemeler ülkenin temel normu haline gelecek ve bunun arkasından Medeni Kanun başta olmak üzere kadınların tüm kazanımlarını yok etmek üzere yapılacak yasa tartışmaları gündeme gelecektir. Bu nedenlerle tehlike son derece ciddi ve önemlidir" diyor
Kamuda başörtüsü serbestliğini güvenceye alan ve aile kurumunu yeniden tanımlayan Anayasa değişikliğine ilişkin tartışmalar yoğunlaşıyor.
AKP, “din ve vicdan hürriyeti”ni ve “aile ve çocuğun korunması”nı içeren Anayasa maddelerini değiştirmekle neyi hedefliyor? Bu değişiklik kadın özgürlük mücadelesi açısından ne ifade ediyor? Kadınların meclisteki muhalefet partilerinden beklentisi ne? Kadın hareketi ne yapacak? Kadın örgütleri Sendika.Org’un sorularını yanıtladı.
Emek Partisi Merkez Yonetim Kurulu Üyesi Sema Barbaros, “Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi durumunda sözünü etmiş olduğumuz düzenlemeler ülkenin temel normu haline gelecek ve bunun arkasından Medeni Kanun başta olmak üzere kadınların tüm kazanımlarını yok etmek üzere yapılacak yasa tartışmaları gündeme gelecektir. Bu nedenlerle tehlike son derece ciddi ve önemlidir” diyor.
Önümüzdeki günlerde Meclis’e Anayasa değişikliği geliyor. Bu Anayasa paketiyle AKP sizce neyi hedefliyor?
Artık elindeki bütün olağan yönetme araçlarını tüketmiş olan AKP iktidarının sık sık Anayasayı ihlal etmekle meşhur bir iktidar olarak, hukuk dışılıkları normalleştirmek istiyor. Bunun için de her türlü kirli yöntemle, kirli yönetim pratiğiyle ve yoğun, sistemli, sürekli, çok yönlü baskılarla ayakta kalabildiği bir dönemde tartışmayı kutuplaştırma yaratacağını umduğu konulara kilitlemek istiyor. Bu kilitlenme halinden, bu kutuplaşma halinden medet uman bir durumda. Anayasa değişikliği teklifinin içeriğine, gündeme getirilme biçimine ve yöntemine baktığımızda bunu açıkça görebiliyoruz.
Anayasanın 24. ve 41. maddelerinde değişiklik yapılmasını öngören teklif; ayrımcı, nefret suçu içeren, eşitliğe ve laikliğe tamamen aykırı bir teklif olarak önümüzde duruyor. Bu, haklar ve özgürlükler bakımından delik deşik hale getirilmiş Anayasa içinde yeni bir delik açma hamlesidir. Hukuki de meşru da değildir. Anayasada iki madde için hazırlanan değişiklik önerisi; toplumda söz konusu değişikliklere ihtiyaç olmamasına, bu şekilde bir talep ve istek dile getirilmemesine rağmen tamamen siyasal iktidarın ihtiyaç ve çıkarları için bir dayatma olarak toplumun önüne kondu. Maalesef CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “başörtüsüne yasal güvence” iddiasıyla yaptığı çıkışı, AKP lideri Erdoğan bir “lutfe” dönüştürdü. Ve malesef bu bir seçim tartışmasına sıkıştırılıyor.
“Siyasal iktidar, muhafazakar bir hayatı toplumun her kesimine dayatıyor”
Anayasa değişikliği gibi ciddi bir hukuki düzenleme tartışması karşımızdaki. Kadınların, kadınların ihtiyaçlarının düşünülmediği ya da bir soruna çözüm aranmadığı da son derece açık. Aslında mevcut olmayan bir sorun Anayasal düzleme taşınarak seçim, başörtüsü meselesine sıkıştırılmak ve buradan seçim hamlesi yapma olanağı yaratılmaya çalışıyor. Öte yandan AKP iktidarı 20 yılı aşmış istikrarlı bir politika izliyor. Yıllardır bir aile tanımı yapan siyasal iktidar kadınları buradan tanımlıyor. Kadını birey olarak görmeyen, eşit haklara sahip kişiler olarak tanımlamayan siyasal iktidar, muhafazakar bir hayatı toplumun her kesimine dayatıyor. Şimdi bu hayat tarzını bir devlet normu olarak Anayasal düzleme taşımamaktan geri durmayacağını gösteriyor.
İktidar bu değişiklik tartışması ile kadınların aleyhine olacak şekilde sorunu “başörtülü-başörtüsüz” ikilemine sıkıştırıyor, kendi aile tanımını dayatıyor. Nefret söylemleri, ayrıştırma politikaları, cinsiyetçi tutumlarla kadınların ve LGBTİ’lerin haklarını ortadan kaldırmaya yönelik her türlü hamleyi meşru hale getirmeye çalışıyor. AKP 20 yıldır sistematik olarak toplumun bir arada özgürce yaşamasının güvencesi olan; laiklik, ilkesini zayıflatmaya çalışıyor ve bunu ortadan kaldırmak için bu değişikliklerle daha güçlü adımlar atıyor.
Bu paket geçerse artık bir dini buyruğun gereği olarak başörtüsü Anayasal güvence altına alınmış olacak. Buna kadınların özgürlük mücadelesi açısından nasıl yaklaşmak gerekir?
Kadınların özgürlük mücadelesi açısından büyük bir tehlike taşıyor. Çünkü bu durum aynı zamanda hem gündeme gelişi hem de sonuçları itibarıyla kadınların erkek egemen siyaset eliyle “başörtülü-başörtüsüz” olarak etiketlenip ayrıştırılmasına hizmet etmekte. 24. Maddeye dair teklif; başörtülü kadınlara yönelik ayrımcılığı engelleme iddiası ile aslında inanç temelli giyim kuşamı bir dayatma olarak karşımıza çıkaran, bunun dışında kalanları tamamen korumasız hatta risk altında bırakan bir düzenlemedir. Madde sadece kadınlara ilişkin bir düzenleme içermesiyle, cinsiyet ayrımcılığı yaratıyor, sadece bir dini inancın mensuplarını korumasıyla da laikliğe, din ve inanç özgürlüğüne, eşitliğe de tümüyle aykırı bir teklif olarak sunuluyor.
Anayasada ayrıntılarıyla sayılmış bir giyim tarzı, aslında tek bir inanç ve yaşama biçiminin kabul edildiği anlamına gelecek olup, bunun dışında kalan her kadın tehlike altında olacaktır. Anayasal düzlemde yapılmış bu tanımlama bir yandan da devletin tanımladığı bir giyim ve hayat tarzına da işaret edecek olup, bu durum her birimize İran’da yıllardır yaşananları hatırlatmaktadır. Devletin tarif ettiği gibi örtünmemenin kadınların öldürülmesi anlamına geldiğini İran’da halen devam etmekte olan direniş sürecinde tüm dünyanın gördüğünü bir kez daha hatırlatmak isteriz.
“Esası güvence altında olmayan hiçbir hak, istisna cümlelerle garanti altına alınamaz”
Öte yandan hali hazırda kamu hizmeti alan ve veren kadınların başörtüsünden kaynaklı bir sorun yaşamadığı teklifin gerekçesinde dahi yer almaktadır. Dolayısıyla var olmayan bir sorun üzerinden yürütülen bir Anayasa değişikliği söz konusu.
AKP iktidarı, bir dini inancın gerektirdiği biçimde örtünmeyen ve giyinmeyen kadınları Anayasal korumadan mahrum bırakmak isteyen teklifini istediği kadar “özgürlük” kisvesine büründürmek istesin; biliyoruz ki kimsenin kıyafetleri nedeniyle ayrımcılığa uğramamasının garantisi, inanan ve inanmayan herkesin özgür yaşamasının, kaygı duymamasının en önemli güvencesi gerçek bir laikliktir. Esası güvence altında olmayan hiçbir hak, istisna cümlelerle garanti altına alınamaz.
Bir başka konu ise evlilik ile ilgili olan maddeyle birlikte evlilik birliği kadınla erkek arasında tanımlanmış olacak. Bu maddenin kadınlar ve LGBTİ+’lar açısından ne ifade ettiğini ve sizin görüşünü belirtir misiniz?
Anayasanın 41. Maddesine dair yapılan değişiklik teklifinde de derin bir ayrımcılık ve eşitsizlik söz konusu. ‘Aile, kadın ve erkekten oluşur’ tanımı getirilerek yapılmak istenen değişiklik, LGBTİ’lerin varoluşlarını, birlikte yaşamalarını tümüyle ‘kanundışı’ hale getirmenin önünü açıp devlet eliyle büyütülmeye çalışılan nefrete ‘anayasal bir form’ kazandırmayı amaçlıyor. İlgili madde değişikliği gerekçesinde; ailenin her türlü tehlike, tehdit, saldırı, çürüme ve sapkınlığa karşı korunması biçiminde yapılan açıklamayla da Anayasa yoluyla net bir ayrımcılık yapılıyor ve nefret suçu işleniyor.
“Eşitliğe dair kadın hareketinin çok önemli kazanımlarına yönelik ciddi bir tehlike anlamına geliyor”
LGBTİ+’lar her türlü saldırıya açık hale getirilirken bunun devlet eliyle yapılmaya çalışıyor olması gerçekten dehşet verici. AKP kendi tarif ettiği yaşam tarzını, kendi tarif ettiği aileyi devletin temel normlarından biri hali getirmeye çalışmaktadır. Devletin tanımladığının dışında yaşayan herkesi yaşamsal tehlikelerle yüz yüze getirecek Anayasa değişikliği teklifinin tartışılması dahi son derece tehlikelidir.
Bu maddedeki değişiklik aynı zamanda kadınlar için de büyük bir tehlike yaratıyor, yıllarca süren mücadele ile hukuk mevzuatından kaldırılan “Ailenin reisi erkektir” hükmü dahil, eşitliğe dair kadın hareketinin çok önemli kazanımlarına yönelik ciddi bir tehlike anlamına geliyor. O nedenle Medeni Kanun başta olmak üzere kazanım içeren tüm yasal düzenlemelerin tehdit altında olduğuna da dikkat çekmek zorunludur.
Teklif evlenme yaşına dair bir düzenleme içermezken, dini nikâhın meşrulaştırılmasına da olanak sağlıyor. Ülkedeki cemaat, tarikat örgütlenmesinin önünün açılmasının kız çocuklarının eğitim hakkından yoksun, 6 yaşından itibaren tecavüze uğradığı bir hayat yaşamasına neden olduğunun somut ve acı bir şekilde ortaya çıkmış olduğu bir dönemde Meclis gündemine taşınan bu Anayasa değişikliği, kadınların ve kız çocuklarının hayatını ipotek altına alma girişimidir. Tarikat- cemaat örgütlenmelerinin devlet eliyle gündelik hayatta, bürokraside, eğitim ve sağlık alanında yarattığı yıkım ortada iken, din temelli kılık kıyafeti Anayasal koruma altına almaya çalışmak, evlilik birliğini yine AKP’nin tariflediği ve devlet politikası olarak ifade ettiği ailenin sınırları içine yerleştirmeye çalışmak bu ülkede ihtiyacımız olan en son şeydir.
“Siyasal iktidar son derece karanlık bir yol içerisindedir”
Bu anayasa düzenlemesi karşısında nasıl tutum alınmalıdır?
Kadınların yaşamlarını doğrudan ilgilendiren bir konuda Anayasa düzeyinde değişikliğe gidilirken hiçbir kadın örgütünün görüşü alınmadı. Hatta kadın ve LGBTİ örgütleri susturulmaya çalışıldı. Anayasada yapılmak istenen ayrımcı, eşitliğe karşı, din istismarcısı, cinsiyetçi düzenleme ülkede başörtülü başörtüsüz her kadının, eşitsizliğe, ayrımcılığa karşı olan her erkeğin, tüm Türkiye halklarının karşı çıkması ve izin vermemek için mücadele etmesi gereken acil ve ertelenemez bir görevdir. Ülkedeki emekçilerin, kadınların öncelikli sorunlarına yanıt vermek yerine, ayrımcılık ve eşitsizliğe Anayasal zemin hazırlamaya çalışmak, başörtülü başörtüsüz kadın ayrımını Anayasa yoluyla yapmaya çalışan siyasal iktidar son derece karanlık bir yol içerisindedir.
Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi durumunda sözünü etmiş olduğumuz düzenlemeler ülkenin temel normu haline gelecek ve bunun arkasından Medeni Kanun başta olmak üzere kadınların tüm kazanımlarını yok etmek üzere yapılacak yasa tartışmaları gündeme gelecektir. Bu nedenlerle tehlike son derece ciddi ve önemlidir. O nedenle topyekûn birlikte bir karşı koyuş örgütlemek ve toplumun tüm kesimlerini bu mücadelenin içine dahil edebilmek için geniş bir hat oluşturabilmek zorunludur. Sorun kadın erkek ülkemizin tüm emekçilerinin, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, siyasi partilerin tamamının sorunudur. Bu genişlikle ele alınması tehlikenin yok edilmesini sağlayabilecektir.
“Bu değişikliğe ‘hayır’ deme zamanıdır”
Meclis içerisinde bulunan partilerin büyük bir çoğunluğu henüz anayasa paketine dair nasıl tutum alacağını ifade etmedi. Muhalefet partilerinin nasıl tutum alması gerekir?
Meclisteki tüm muhalefet partileri açık ve net bir şekilde bu değişikliğe “hayır” demek zorundadır. Henüz bu konuda net bir şey söylememeleri, meseleyi toplumla birlikte konuşma zeminlerinden kaçınmaları kabul edilebilir değildir. Hiçbir sandık pazarlığı, hiçbir oy beklentisi kadınların en temel haklarının tartışılmasına vesile edilemez. LGBTİ+’ların yaşam hakkının yok edilmek istenmesi sorun değilmiş gibi yapılamaz.
Kadınların yaşamlarının ipotek altına alınmasının, eşitsizliğin, ayrımcılığın, nefret ve düşmanlık politikalarının karşısında birleşik bir mücadele tek gücümüz olacaktır. Çok net bir şekilde bu değişikliğe “hayır” deme zamanıdır.
Sendika.Org