Bir söylentiye göre 650.000 kişilik ordular Ukrayna sınırlarında sabırsızca bekliyor. Diğer raporlar bu kadar olmasa da gene de en az 300.000–400.000 kişilik orduların Ukrayna’nın üç tarafını kuşatmış olduğunu söylüyor. Galiba Putin birkaç aya kadar bu işi bitirerek yerleri paspaslayacak. Ya da III. Dünya Savaşı kapımızda
18 Ocak’ta Ukrayna’nın tabutuna bir çivi daha çakıldı. Ukrayna’nın İçişleri Bakanı da dahil 25 kişi düşen ya da düşürülen helikopterde yaşamını yitirdi. Bunlardan 11’i çocuk[1]. Helikopterde 6 İçişleri Bakanlığı görevlisi öldü. Buna ilaveten bir Devlet Bakanı ve yardımcı bir bakan da ölenler arasında. Eğer bu mekanik bir hata değilse ya Rusların ya da Ukrayna içi gizli muhalefetin bir sabotajı da olabilir. Ancak kesin olan şu ki, topyekûn bir düşüşe geçen Ukrayna’da sadece bu resmi helikopter değil, tüm ülke burun üstü pike yaparak yere çakılmak üzere. Her ne kadar bir çatışma yaşanmadıysa da, kendisi uzakta, Davos’ta olan Zelensky daha eline bilgiler bile gelmeden otomatik olarak Rusya’yı suçladı. Ülkesini mahvetmekten divan-ı harbe verilmesi gereken Ukrayna’nın bu Amerikan kuklasına göre neredeyse kışın hava soğusa Rusya yüzünden. Çünkü, ona verilen emirler böyle.
Geçen yılın şubatından beri Amerika’nın bölgede bir başarı sağlaması için yayın yapan medya, dünyayı ama özellikle de Ukraynalı savaşçıları gaza getirmek için her gün “Ukrayna kazandı kazanıyor, Rusya topyekûn çöktü, mahvoldu, parçalandı, dökülüyor” edebiyatı yayımlıyordu. Her gün sahadan gelen haberler tüm bu safsatanın tam tersini gösterse de dünya bu ana-akım gazellerini tekrarlamaktan bir gün olsa çekinmedi.
Savaş alanına giriş izni alan gazetecilere bakıldığında bile bu propaganda savaşı çok bariz ortaya çıkıyor. Geçen aralık ayının başına kadar tek bir batılı gazeteci Doğu Ukrayna’daki savaşı belgelemek, ya da bilgi vermek için bölgeye girme izni almamış, yani savaş alanına girmemişti. Ana-akım gazeteciler için rahat ofislerde oturup istihbarat örgütleri CIA ya da MI6’nın ellerine verdiği devlet raporlarından “haber” yapmak ve maaşlarını her ay başında çekmek çok daha cazip. Doğu Ukrayna cumhuriyetlerinden savaşın sokaklardaki durumunu bildirmek, halkın deneyimini anlatmak, savaşın gerçekten nasıl gittiğini belgelemek birkaç gerçek gazeteciye ve ajansa kalmış. Ama onları da medyayı elinde tutan ana-akım şirketlerinde duymak olanaksız. Her gün yalan üzerine yalan uyduran şirket medyası ve internet platformları savaş alanından, Doğu Ukrayna’dan yayın yapanların haberlerine “Rus devlet propagandası yapıyor” bahanesiyle ya kısıntı koyuyor ya da itibarsızlaştırıp yayılmasını önlüyor. Savaş alanına giderek olanları anlatanlarsa korkunç bir takip ve tehdit altında. İnanmıyorsanız, Almanya’nın kendi vatandaşı gazeteci Alina Lipps’in başına gelenlere bakın.
Savaşın derinleşmesiyle beraber yerinden haber verebilmek için Donetsk’e taşınan bu gazeteci oradan haberler geçmekte. Ama onun sesini duyan var mı? Hayır. Neden mi? Kendi ülkesi Almanya gazetecilik yapmaktan başka hiçbir suçu olmayan bu kadına neredeyse savaş açmış. Efendim, neden Doğu Ukrayna’da olanları dünyaya gösteriyormuş bu gazeteci. Alman hükümeti yemeyi içmeyi bırakmış bu gazetecinin haberlerini internetten silmeye oturmuş. Yeter mi? Yetmez. Hızını alamayan Almanlar gazetecinin banka hesaplarına da bloke koyarak el koymuş. Yeter mi? Yetmez. Hızını alamayıp gazeteci kadının babasının da banka hesaplarına el konmuş! Tekrarlayalım. Bu gazetecinin tek suçu Doğu Ukrayna’da olanları dünyaya yayması. Yeter mi? Yetmez. Şimdi de Alman savcısı haber yapmasından dolayı 3 yıl hapis isteğiyle mahkemeye vermiş Lipp’i[2]. Nedir NATO emperyalistlerini bu kadar korkutan haberler acaba? Eminim pek çok kimse bu kadının haberlerini duymamıştır. Şaşırdık mı? Ama bütün gün “Rusya’nın başlattığı savaş” hikayelerini duymamamız elde değil.
Ya Juan Simmido? O da bir Alman gazeteci ve aynı suçu işlememiş mi? Yani hükümetinin istihbarat birimlerinin verdiği propaganda broşüründen haber yapmak yerine bir gidip neler oluyor diye kendi gözleriyle görmek ve öyle haber yapmak istemiş. Gönderdiği mesajda, şöyle yazıyor:
“Alman hükümeti söz özgürlüğüne karşı savaş veriyor. Ben Ukrayna’da Özel Harekâtı takip eden bir özgür gazeteciyim. Şimdi beni üç yıl hapse mahkûm edecekler gerçeği söylediğim için.”
Grayzone adlı bağımsız internet haber sitesinde değerli gazeteciliğiyle ün yapmış Max Blumenthal da yazdığı bir mesajda şöyle diyor:
“NATO ülkeleri sadece kendi vatandaşlarını Rusya’ya karşı verdikleri temsili savaş yüzünden ekonomik olarak kendi kendilerine yaptırım yapmalarını zorlamıyorlar, aynı zamanda bunlara karşı çıktıkları için de onları yargılıyor ve sansürlüyorlar. Burada gazeteci Alina Lipp, Alman söz yasalarını ihlalden 3 yıl hapis alacağını söylüyor.”
Görüldüğü gibi konu savaş, NATO ve NAZİ iktidarı olunca o meşhur burjuva demokrasisi esas yüzünü derhal göstermektedir.
Bu kadar medya propagandası olsa da gerçeklerin durmadan başını yerli yersiz, gerekli gereksiz, oradan buradan çıkartmak gibi bir huyu var. Rusya’nın “Özel Harekât” dediği Ukrayna’ya karşı keşif ve küçük ölçekli deneme giriş harekâtını ciddi analiz edenler ve batıyı Rusya’nın gerçek gücü konusunda ikaz edenler maalesef bugün “Sizlere dedik mi demedik mi? Dinlemediniz. Söyledik, duymak istemediniz” diyorlar. Çünkü Ukrayna, beklendiği gibi, topyekûn bir çöküşün sınırında titreyip duruyor. Son helikopter düşüşü de sadece bu korkunç aymazlığın bir sonucu. Sadece o helikopterdekiler değil, Rusya’nın çok makul, çok basit, alçakgönüllü ve akla yatkın barış çağrılarına Ukrayna’nın yanıt vermesine ABD izin verseydi bugün on binlerce Ukraynalı da yaşıyor olacaktı. Ama emperyalizm öyle çalışmıyor. Minsk Barış Anlaşmasını imzalayan Ukrayna’nın birisi kulağını çekmeseydi, İstanbul’daki anlaşmayı yırtıp atmasaydı Ukrayna, bugün halk günlük hayatını yaşıyor olacaktı. Ama yeni-sömürgelerin patronun isteklerini yerine getirmek, patron her “zıpla” dediğinde, “kaç metre?” diye sormak gibi bir görevleri olur. Hele hele patron “benim için son vatandaşının son damla kanına kadar savaşacaksın” dediğinde Ukrayna gibi BM’den onaylanmış, AB’nin gözlemci ve kontrolünde olan barış anlaşmalarını yırtar atarsın ve patronun, sahibin için savaşa girer, kendi halkını ve ülkeni mahvedersin.
Rusya sonunda ufak harekâtlar ve birlikler yerine savaşı ciddiye almaya başlıyor.
Rusya’nın Özel Harekât dediği geçen yıldan beri çok küçük birliklerle sanki keşif girişi yapar gibi girdiği Ukrayna “savaşı” sonunda beklenilen yere geldi. Ukrayna altüst oldu, altyapısı mahvedildi. Milyonlarca insan göç etti, on binlerce inan öldü, daha nerede yaşadığı, ne olduğu bile bilinmeyen binlerce insan da ayrıca helak oldu. Rusya, bir türlü barış uvertürlerine karşılık bulamayınca ve başka hiçbir çıkış yolu kalmayınca Ukrayna’nın sınırına yığdığı on binlerce askerle saldırı planını önlemek için Özel Harekâta karar verdi. Bu harekât Ukrayna’ya karşıydı, Ukrayna’yı barış masasına oturtmak amacını taşıyordu ama karşısında Ukrayna’yı değil NATO ve tüm batılı emperyalistleri buldu. Rusya daha sonraki gelişmelerde batının değil savaşı önlemek, barış, anlaşma yapmak gibi hiçbir niyeti olmadığını, hatta, savaş için avucunu ovuşturarak ahlak dışı, sahte ve hatta suç olacak şekilde samimiyetsiz “barış anlaşmaları” imzaladığını anladı. Belli ki NATO ve ABD uzun zamandır bu savaşı kışkırtmak için uğraşmışlar dünyaya da yalan söylemişlerdi.
Bunun en bariz örneği eski Alman başkanı Merkel’in gözünü kırpmadan 2014 yılında imzalanan Minsk Anlaşmasında ne kadar ciddiyetsiz davrandıklarını anlatmasıdır.
Bir İtalyan gazetesine verdiği söyleşide Merkel şunları utanmadan söyleyebildi:
“2014 Minsk Anlaşması, Ukrayna’ya zaman kazandırmak içindi. Ukrayna bu zaman zarfında bugün gördüğümüz gibi güçlendi. 2014/15 yılındaki ülke bugünkü ülke değildir…
Hepimiz biliyorduk ki çatışma dondurulmuştu. Sorun çözülmemişti, ama işte tam da bu Ukrayna’ya o çok değerli zamanı vermeye yetti.” (Angela Merkel, Corrier Della Sera)[3]
Dünyanın bu itiraftan sonra şok ve eleştiriyle patlamasını beklersiniz… ama hiçbir ülke ya da medya bu cümlelerin peşinden gitmedi. Bir düşünelim, eski Almanya başkanı, hükümette olduğu zaman gözümüzün içine bakarak imzaladığı uluslararası bir anlaşmanın ciddi olmadığını, sadece savaş başlatması için Ukrayna’ya kendini toparlaması için zaman kazandırmak için, öylesine, samimiyetsizce imzalandığını açıklıyor ama dünya pısss. Şimdi siz Rusların yerinde olsanız ne yapardınız? Hele de bu itiraf barış anlaşmasını gözlemleme ve uygulatmayla sorumlu olan bir yetkiliden gelirse? Bu gibi ikiyüzlülerle oturup bir daha anlaşma imzalar mısınız? Bu ikiyüzlülük nedeniyle kaç kişi gereksiz olarak yaşamını yitirdi? Bu “güçlenme” döneminde, bu ciddiyetsiz anlaşmaya dayanarak Rusya Ukrayna’yı anlaşma maddelerine uymaya davet ederek 8 yılı boşu boşuna geçirdi. Bu dönemde Rus oldukları için Ukrayna’daki NAZİ birlikleri kendi vatandaşlarından 14.000’den fazla kişinin öleceği çatışmalara, saldırılara girdiler. Yani Ukrayna savaşa 8 yıl önce başlamıştı bile.
Yazar Mike Whitney’in çok güzel vurguladığı gibi Rusya ağzıyla kuş tutsa bile emperyalistleri memnun edemeyecekti, çünkü Rusya’nın tek suçu Rusya olarak orada varlık olması, bulunmasıydı. Merkel ne diyor, sorun çözülmemişmiş, çatışma sadece dondurulmuşmuş. Peki madem öyleydi, “NATO tek bir santim bile doğuya genişlemeyecek” sözünü veren ABD başkanı, NATO başkanı, batılı liderler artık ciddiye alınabilir mi? Hele de verilen bu sözden sonra NATO’nun Rusya’ya doğru, doğuya doğru, genişlemesine bakılınca Rusya’ya söylenen yalanlar durumu anlatmıyor mu? Yani barış yapmanın imkânını bıraktı mı batı, NATO ve ABD?
Mavi: Başlangıçtaki NATO üyeleri, Kırmızı: Sovyetler Birliği, Pembe: Varşova Paktı ülkeleri
Mavi: Bugünkü NATO üyeleri, Açık Mavi: NATO’ya girmeyi bekleyen ülkeler, Kırmızı: Rusya bölgesi
Kapitalizme döndüğünden beri alttan alarak, hizaya gelerek, boyun eğerek, tacizleri sineye çekerek, büyük abilerinin kulübüne katılmayı bekleyen Rusya, artık ağzıyla kuş tutsa bile o beklediği saygıyı göremeyeceğini anlamış oldu. Hoş geldin Rusya, emperyalizmin kontrolündeki dünyaya!
Rusya saygın bir ülke olarak masada yerini ararken kendinin Türkiye gibi, Latin Amerika’nın Muz Cumhuriyetleri gibi itilip kakıldığını gördü. Emperyalist masada oturmak o kadar da kolay olmayacaktı. Savaşı önlemek amacıyla ufak birliklerinin katıldığı sınırlı çatışmalarla Ukrayna’yı anlaşma masasına getirebileceğini sanan Putin, emperyalizmin gücünü başta pek anlamamış gözüküyor. Ama artık dersini çok iyi öğrenen Rusya, öyle görülüyor ki, iki haftaya kadar toprakların donmasıyla artık bu savaş işini ciddiye almaya karar verdi. Bir söylentiye göre 650.000 kişilik ordular Ukrayna sınırlarında sabırsızca bekliyor. Diğer raporlar bu kadar olmasa da gene de en az 300.000–400.000 kişilik orduların Ukrayna’nın üç tarafını kuşatmış olduğunu söylüyor. Galiba Putin birkaç aya kadar bu işi bitirerek yerleri paspaslayacak. Ya da III. Dünya Savaşı kapımızda.
Savaş çığırtkanları sonunda savaş görmeye başlayabilir.
Ukrayna’nın son bir iki haftasında kuzey bölgelerinde topraklar dondu. Güneyde de donması için bir-iki hafta gerekiyor. Bu donmuş topraklar Rusya’ya çamura batmadan Ukrayna’yı işgal etmesinin yolunu açacak. Artık kontrol Rusların elinde. İstedikleri zaman istedikleri bölgeden istedikleri silahlarla son taarruza geçebilirler. Rusya işi ciddiye almaya başladı ve 2000 tank ve bundan çok daha fazla saldırı ve savunma silahlarıyla hazır bekliyor. Bu silahlar yeni, modern, bakımlı ve etkili.
Ukrayna ise hâlâ batıya silah ve para için dizleri üzerinde yalvarmakla meşgul. Ukrayna’ya verilen silah ve gereçlerin sadece %25’i Ukrayna ordusunun eline geçiyor. Onlar da batının elinden çıkarmak istediği bozuk, eski, işe yaramaz teçhizat. Unutmayalım, Ukrayna Avrupa’nın yolsuzlukta baş çeken ülkesi. Gönderilen silahlar ya IŞİD’in elinde ya da Nijerya’da ortaya çıkıveriyor. Dark Web denilen suç ticaretinin yapıldığı internette Ukrayna’ya gönderilmiş düzinelerce teçhizat alıcı buluyor. Hatta utanca bakın ki, Ukrayna’ya gönderilip de kaybolan silahların izini sürmesi için Washington sessiz sakin Ukrayna’ya komiteler gönderiyor. Durum bu kadar ciddi.
Almanya ve ABD “yardım” diye Bradley personel taşıma araçları söz verdiler. Skandal o ki, gönderilen bu cihazlar dünyaya tank gönderildi diye lanse ediliyor. Bu cihazların zırhının elde tutulan otomatik silahlarla delindiği ortaya çıktı. 30-40 tane gönderilecek bu cihazlardan Amerika’nın elinde bile yeteri kadar yok. Son 20 yıldır stokları azalmış. Gönderilecek araçların ilk önce tamiratı, bakımı yapılıp çalışır hale getirilecek. Bunlar gönderilince de uzun müddet Ukraynalı askerlerin bunları kullanmayı öğrenmesi gerekli. Kolay sistem değil bu ve diğer silahlar. Karmaşık, uzun öğrenme aşaması gerektiriyor. Bütün bu silah ve cihazlar yoğun bir bakım altyapısı gerektiriyor. Tamir edecek ustalar, bilgili uzmanlar, atölyeler, yedek parçalar oluşturulması gerekli. Ukrayna’nın ise buna zamanı yok. Oturup Ruslarla barış anlaşması yapmadığı, yapamadığı ve yaptırtılmadığının ağır bedelini ödemek üzere.
Söz verilip de gönderilmeyen Alman Leopard 2 tanklarını ise Almanya’dan Birgün’e yazan Gürsel Köksal güzel anlatmış:
“ABD, İngiltere ve Fransa gibi ittifakın güçlü ülkeleri Ukrayna’nın hizmetine ağır silah sistemleri, savaş teknolojisi, cephane sunuyor, ancak kendi ürettikleri Leopard 2 ayarındaki tankları henüz vermediler. Kimi yorumculara göre bu silahların Rusların eline geçmesinden çekiniyorlar… Bu konuda kesin bir bilgi yok.”[4]
Bu gönderil(e)meyen tanklar yüzünden Alman savunma bakanının zorla istifası gerekmiş[5]. Ukrayna’nın BM elçisi Time dergisine verdiği demeçte ağzından kaçırarak 100.000’in üzerinde zayiat verdiklerini söyledi. Orada da durmadı, pek çok şehrin tamamen çökerek yerle bir olduğunu da ekledi. Ama ağzından kaçırdığı gerçeğini anlar anlamaz da hemen susup konuyu değiştirdi. Ama gerçek bir kez başını çıkartmıştı. Ukrayna askerlerinin morali bozuk, bile bile ölüme gönderiliyorlar. 150.000 kişi kalmış bir ordu, 650.000 kişilik donanımlı, hazırlıklı, eğitimli ve Nazizm’e karşı ne için savaştığının çok iyi bilincindeki bir orduya karşı pek şansı yok gibi gözüküyor. Rusya’nın tank savaşlarında dünya lideri olduğu da bilinince gelecek pek parlak değil Ukraynalılar için.
Ukrayna ordusundaki eğitimli, deneyimli asker ve subaylar kaybedilmiş, azalmış halde. Şimdiki ordu 150.000 kişi olsa da çoğu deneyimsiz, çaylak askerlerden oluşuyor. Son bir haftadaki Rusların çığ gibi bir iki güne ezip geçtiği Ukrayna’nın sözde “savunma çizgisi” dediği şehirler göz önüne alınırsa bunların gelmekte olan saldırıdan kendilerini kurtarmaları olanaksız gibi.
Ukrayna üç savunma hattı kurmuştu. Polonya’dan yayın yapan bağımsız Şilili gazeteci Gonzales Lira’nın[6] haberine göre, bu hatlardan ilkini Ruslar 1 Temmuz’da parçalayıp geçtiler.
Lira’nın haberlerinden toparlayıp anlatırsak:
“Şimdi ikinci savunma hattı Bakmut hattı indiriliyor. Önemli olan bu Soledar-Bakmut savunma çizgisi Ukrayna’nın en güçlü savunma hattıydı. Bu hatlar Minsk II Anlaşması’nın imzalanmasından beri, yani son 6-7 yıldır inşa edilmişti. Soledar’ın düşmesi, en sıkı savunma hattının en önemli şehrinin düşmesini getirdi. Soledar düşünce Bakmut üç taraftan Ruslar tarafından çevrili hale geldi. Artık oradan çıkış için tek bir yol kaldı. Ama Ukrayna bu şehri geri alabilmek umuduyla oraya asker gönderme aşamasında. Bu bir intihar. Ukraynalı askerlerin moralini bozan bir durum, çünkü, oradan çıkış yok. Bir düşünün, Rus taarruzunu önlemek için yaratılan savunmanın merkezi, yani Bakmur-Soledar çizgisi, Rusların eline geçmiş! Ayrıca birkaç karayolu ve demiryolunun buluşma yeri olduğundan Bakmut çok önemli, stratejik bir yere sahip. Bakmut da birkaç gün içinde tamamen düşüp Rusların eline geçince artık üçüncü savunma çizgisine sıra geliyor. Ama bu hat savunmadaki en zayıf hat ve Rusları durduramayacak. Üçüncü ve bu zayıf hat Kramatorsk çizgisi. Ruslar bunu da geçince onları durdurmak pek kolay olmayacak artık. Ondan sonra düzlük araziyle artık doğu Ukrayna bitmiş sayılır. Bakmut’a gönderilecek Ukrayna ordusunun kendisini savunması bile imkânsız. Ver elini Kiev.”
Ukrayna için bu durumda yapılacak TEK akıllı ve insani görev Rusların geçmişte önerdikleri makul ve insani ateşkes ve barış tekliflerini dinleyerek savaşa son vermeleri… Ama belki o çizgi ve önerilerin zamanı bile artık çoktan geçildi. Kerratla barış çağrısı yapan Rusya’ya nanik yapan Zelenski gibi bir komedyen ile artık anlaşma bile yapılmayacağını bildirdi Ruslar. Çünkü Zelenski kuklasının ardındaki onun gerçek sahibi Amerika “Son Ukraynalının Son Damla Kanına Kadar” Ukrayna ordusunu ve sivillerini harcamaktan zerre kadar çekinmeyecek. Zelenski kendi ülkesi için bile karar verecek yetkide değil. İpler Amerika’nın elinde, onlar ne derse televizyon komedyeni Zelenski yapmak zorunda. ABD’nin derdi ise yeter ki Rusya ile rekabette üste çıkabilsin. Bu durumda Rusya bırakın anlaşmayı, konuşacak bir muhatap bile bulamıyor.
Ukrayna’nın arkasındaki karanlık güçler bu durumda bile sanki alay edercesine Ukrayna’yı nasıl kullandıklarını gerine gerine açıklayabiliyorlar. Fransa’nın eski başkanı Hollande ve ardından Almanya’dan Merkel rahat rahat Ukrayna’yı nasıl ateşe attıklarını övünçle anlatabiliyorlar. Hadi, batı medyasında bu itirafları bulmaya çabalayın. Ama ne de olsa o kadar ölen insan ne Amerikalı, ne İngiliz, ne Alman, ne de Fransız. Son bir-iki günde oluşan Makmut saldırısında Ruslar nezaket için tek bir yolu açık bıraktılar ki Ukrayna askerlerini düzenli bir şekilde çekebilsin diye. Buna bile izin vermedi batı. Üç tarafı çevrilmiş ve düşmesine artık neredeyse saatler kalmış bir şehirden askerlerini çekmek yerine aptalca daha fazla asker göndermeye kalktı Ukrayna’daki/Washington’daki yüksek akıl. Ukrayna’ya verilen her bir silah, her bir yardım sadece ve sadece anlamsızca ölen asker, sivil ve can çekişen bir halkın acısını ve işkencesini uzatmaya yarayacaktır, başka hiçbir şeye. Ama Amerika’nın pek de umurunda değil kendisine ayak askerliği yapanların yaşam şartları. Yeter ki Rusya’ya gol atabilsin, kendisine rakip olarak kapitalist dünyada yükselebilme potansiyelindeki bir merkezi daha tomurcuklanmadan budayabilsin.
Son birkaç günkü çatışmalar Ukrayna’nın direncinin artık kalmadığının bir göstergesi. Bu sadece çatışmalarda değil, batı medyasının da acil durumu göz önüne alarak Ukrayna’ya derhal yardım gönderilmesi üzerine yazılan yazılardan da anlamak mümkün. Hatta, medyayı da geçtik, Amerikan diplomatları bile gözleri büyümüş halde Ukrayna’ya “acil” yardım yapılmazsa hapı yutacaklarını dile getiriyorlar.
Ancak kendi iç çelişkileriyle baş etmeye uğraşan ve krizlerin içinde debelenen emperyalist merkezler silah şirketlerine daha ne kadar kıyak geçebilirler ki? Herkes biliyor ki Ukrayna’ya gönderilen silahlar kuyuya atılmış gibi bir şey. Almanya’da olduğu gibi, silahların gelmesi aylar alacak, sonra da çaylak birimlere bu silahları kullanma öğretilecek. Kimsenin işine yaramaz böyle bir senaryo. Baş emperyalist ABD dışındaki ikincil ülkeler de artık Ukrayna kara deliğine para ve silah fırlatıp atmaktan yoruldular, onlardan gelen “yardımlar” kurumaya başladı.
Gönderilen silahların da kullanılabilmesi bir sorun, ama başka sorunlar da var. O silahlardan bir yarar gelmeyeceğini okuldaki çocuklar da biliyor. Mesele Amerikan silah şirketlerine, “Askeri Endüstri Komplekslerine” kıyak ve para aktarmak. Bunun da bir haddi var. ABD’de her yerde çıkan, “Okullarda çocuklarımız açken Ukrayna bizim neyimize?” sorusuna yanıt gerekli. İşte halkı ikna projesi kapsamında sonunda Zelenski komedyenini ensesinden tutup Amerika’nın resmi devlet uçağıyla getirip Washington’a kapı kapı gezdirdiler. Ayakta alkışlamalar, şerefine yemekler, vatan millet demeçleri, kötü, berbat, korkunç, kocaman-büyük düşman Rus vaazları ardından kolundan tutarak oraya buraya sürükleyip yalvartmalar sonunda askeri bütçeden Ukrayna’ya ayrılan neredeyse 1 trilyon dolarlık askeri yardımın çok gerekli olduğu mesajı tazelendi. Böylece 1970’lerden kalma çalışıp çalışmadığı bile bilinmeyen silahlar Ukrayna’ya fırlatılıp atılacak, bunlar gider olarak yazılacak, Amerikan ordusundaki envanter azaldığından askeri şirketlere envanteri yenilemesi için yeni kontratlar imzalanacak ve trilyonlarca dolar ABD içinde silah şirketlerine Ukrayna bahanesiyle aktarılacak. Dünyaya da Ukrayna’ya nasıl yardım edildiği salya-sümük anlatılacak. Güzel kumpas. Ha, her gün ölen en az 500-600 Ukraynalı mı? Onları kim hatırlıyor ki?
Eğer Ukrayna Rusya’nın makul barış isteklerini kabul etseydi, ettirilseydi, bu kadar insan ölmezdi. Rusya savaşa birkaç istekle girdi:
Pek de aşırı istek değil bunlar. Hatta doğu Ukrayna cumhuriyetlerinin bağımsızlığını kabul etmesi için Rusya’nın ikinci büyük partisi Komünist Parti’nin yıllardır Putin’e önerisi derhal doğu cumhuriyetlerin bağımsızlığını tanımasıydı. Herkes Putin’in açgözlülükle cumhuriyetleri yutacağını söylediği halde, Putin buna savaşa kadar şiddetle karşı çıktı ve o bölgelerin bağımsızlığını tanımadı. Hani duyuyoruz ya Putin’in kişisel ihtirası falan. Hadi izah edin niye güya “Büyük Rus İmparatorluğu’na soyunmuş, deli oligarkın” neden bu bölgelerin kendisine katılmasına sıcak bakmadığını. Ama Amerika’nın ve Ukrayna’nın başındaki Nazi’lerin kabul etmedikleri barış şartları yukarıdakiler. Yani öyle aşırı şartlar değil, Rusya’nın güvenliğiyle ve Ukrayna’da yaşayan Rus kökenli halkın can güvenliği için şart olan asgari gerekler.
Kimse bu harekatın temel sebeplerinden olan ve 2014’teki Amerikancı darbeden sonra Ukrayna’nın kendi vatandaşlarına saldırarak çatışmalarda 14.000’den fazla kişinin salt kimliklerinden dolayı öldürülmesinin nasıl durdurulacağı sorusuna yanıt vermiyor.
Kimse Ukrayna’ya neden Minsk II Anlaşması’nı yırtıp attığını sormuyor. Belki de ana-akım medyada bunu hiç okumadıkları, görmedikleri için.
Kimse Ukrayna’nın NATO üyeliğinin Rusya’nın varoluşuna karşı güvenlik tehlikesini sorgulamıyor. Belki de ana-akım medyada bunu hiç okumadıkları, görmedikleri için.
Kimse bir santim bile genişlememesi gereken saldırgan NATO’nun neden Rusya’nın sınırına kadar gelerek nükleer silahlarını yığmak istediğini sorgulamıyor. Belki de ana-akım medyada bunu hiç okumadıkları, görmedikleri için.
Kimse Merkel’in Soğuk Savaş’ın sadece dondurulduğunu ama devam ettiğini itiraf etmesini yorumlamıyor. Belki de ana-akım medyada bunu hiç okumadıkları, görmedikleri için.
Bütün bunlar bu kadar insanın ölmesine değer miydi?
Rusya savaşın başında hedef olarak sadece doğu Ukrayna cumhuriyetlerinin kendi savunmaları için destek vermek hedefiyle hareket ettiğini duyurdu. Yetersiz ve küçük birliklerle bu harekata başlaması bunun samimi olduğunu gösteriyor. Ancak artık savaş daha üst bir düzeye sıçramış durumda. İkinci savunma hattının da kaybedilmesinden sonra Rusların Dinyeper nehrine kadar gelmesi çok zor değil. Ancak, NATO, ABD ve Polonya gibi ülkelerin de müdahalesi sonucunda çatışmaların durdurulabilmesi için öyle görülüyor ki, artık o eski plan geçerliliğini yitirmiş ve yeni durumda Rusya’nın Kiev’e kadar ilerlemesi zorunlu hale gelmiş durumda. Yani savaş her geçen gün genişliyor, ilk günün küçük harekâtı giderek bir işgal harekâtına çevriliyor. 650.000 kişilik ordu doğruysa bu kadar büyük bir güç savaş için değil ancak büyük bir işgal için kullanılacaktır. Halbuki başta Rusya hiç bu kadar askeri bu işe yönlendirmemişti. Bir başka senaryo da, gene yeterli birliklerle saldırı ve eğer bir Amerikan müdahalesi olursa gerideki birlikleri o zaman sahaya sürmek olabilir. İşte kıyamet de zaten o zaman kopar.
Esas korkunç durum yeni geliyor. Her ordu en fazla kaybı ricat ederken, geri çekilirken verir. Hem Amerikan iç savaşında hem Irak savaşında ve pek çok savaşta bu ispatlandı. Bakalım, maalesef, Ukrayna ordusu kaçmaya hazırlandığı bu dönemde ne katliamlara tanık olacak. Bu yüzden Ukrayna liderlerinin başta kendi ordularını Amerika’nın isteği doğrultusunda gereksiz bir katliama maruz bıraktıkları için uluslararası savaş suçlarından yargılanması gerekir. Bu bile daha iyi senaryo.
Ya Polonya da (bir kısmının zaten Ukrayna saflarında) savaşmakta olduğu birliklerini tam savaşa sokarsa? Polonya son seferberlik ilanıyla 200.000 kişiyi askere çağırdı. Hazır bekliyor. Ya Polonya’daki Amerikan ordusu da savaşa girerse ve direkt Ruslarla savaşa başlarsa? Rusya bunu hafife almayacaktır. Ya Polonya yıllardır iddia ettiği gibi Ukrayna topraklarının Polonya’ya ait olduğunu ilan edip ilhak ederse? Polonya’nın gireceği bölgenin ezici çoğunluk halkı zaten kendilerini Polonyalı addediyor. Ya Belarus da ordularıyla Ukrayna’ya girerse? Durumun nasıl hızla kontrolden çıkacağı belli değil mi?
Ukrayna’nın Amerika güdümünde 8 yıl önce Nazilerle başlattığı bu savaş öyle görünüyor ki barut deposunda sigara içmek için çakılan kibrite benziyor. Ne kadar küçük görünse de sonucu beklenmedik büyüklükte olabilir.
Dipnot:
[1] https://www.washingtonpost.com/world/2023/01/18/ukraine-helicopter-crash-interior-minister/
[2] https://fb.watch/i8vuT5SKFX/
[3] https://www.unz.com/mwhitney/the-plan-to-carve-up-russia/
[4] https://www.birgun.net/haber/alman-sansarlari-yolda-leoparlari-ise-daha-sonra-417632
[5] https://www.birgun.net/haber/almanya-savunma-bakani-nin-istifasini-anlamaya-calisirken-417978
[6] https://fb.watch/i7Yr3ZkG_d/
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.