EYT düzenlenmesinin yapıldığı gün Gezi davasındaki kararı İstinaf Mahkemesi onadı. Şebnem Korur Fincancı ve Tabip Odaları için yüksek cezalar isteniyor. İmamoğlu kararı ve Kürt siyasetçilerin gözaltına alınmaları da siyasi olarak durdukları yeri paylaşmayacaklarını gösteriyor. Halkın bunca tecrübeden sonra şunu anlamasını umuyor insan: Siyasi bir bilince dayanmayan kazanımlar iktidarlar tarafından çok rahat geri alınabilir
Sabah çocukları okula bıraktım. Dönüşte, gazete satan az sayıdaki bir dükkânın önünden geçerken incelikli yandaş Hürriyet gazetesinin manşetini gördüm. Manşet şöyle: YAŞA TAKILAN KALMADI EYT SORUNU ÇÖZÜLDÜ. Haberin alt başlıkları da emeklilikte yaşa takılanların beklediği müjdeli haberi Cumhurbaşkanı’nın verdiği yönünde. Cumhurbaşkanı “Prensip olarak çalıştığı süreden daha uzun emekli maaşı alınacak sistemin sürdürülebilir olmadığına inanıyoruz. Uzunca süre düzenlemeye sıcak bakmadık. Türkiye’nin imkânlarının el verdiğini görünce hemen talimatı verdik” demiş…
Gün geçmiyor ki ülkede bir sorun bir hamlede çözülmesin. Daha önce de bir gecede şapkadan tavşan çıkarılıp KUR KORUMALI MEVDUAT hesabı yoluyla döviz artışının önüne geçilmemiş miydi? Ya da dar gelirlinin barınma/ konut sorunu da zarif bir dokunuşla tek hamlede TOKİ tarafından SOSYAL KONUT PROJESİ ile çözülmemiş miydi? Bugün de bakılmış ki uzun bir süre geçmiş, memleketin bayındır hale gelmiş, imkanları el vermiş, prensip olarak içlerine sinmese de emeklilikte yaşa takılanların sorunları da yeni bir hamle yapıp bir talimatla çözülmüş, ülkede yaşa takılan kalmamış.
Büyük İskender’e atfedilen söylencede İskender bir sefer dönüşünde Gordion’dan geçer. Burada eski bir savaş arabasında uzun zamandır duran bir düğüm vardır. Kızılcık dallarıyla atılmış ustalıklı düğümü o güne kadar kimse çözememiştir. Çözebilen kişi söylenceye göre Asya’nın fatihi olacaktır. İskender önce düğümü elleriyle çözmeye çalışmış, başaramayınca da bir kılıç darbesiyle düğümü ayırmış. İskender düğümü çözmüş mü, ortadan mı kaldırmış biraz tartışmalı olsa da Asya’nın efendisi olarak kabul görmüş, amacına ulaşmıştır. Yunanistan’dan Hindistan’a kadar tarihin gördüğü en büyük imparatorluğun kralı Büyük İskender düğümü çözmek için elini (hüner) ve kılıcını (zor) kullanmış. O vakitler sihirli, tek bir hamlede “talimat” vererek sorunları çözme yolu yokmuş demek ki.
Peki EYT sorunu çözüldü mü ortadan mı kaldırıldı? Bir bakıma çözüldü ama yaşanan haksızlıkları gidermeden çözüldü. Şöyle düşünün; 1990 yılında işe giren yirmi yaşında bir kadın yirmi yıl aralıksız çalışarak 2010 yılında prim ve yaşını tamamlayarak 1999 öncesi yasalara göre emekli olacaktı. Bu kadın çalışan yaklaşık 10 yıl önce maaş almaya başlayacaktı. Çok insan 12 yıl, 10 yıl, 7 yıl, 5 yıl, 2 yıl kaybetti. Bu kayıp yılların maaşları ne olacak? Hiçbir şey olmayacak, verilen “müjdenin” sisinde kaybolacak. İşin bir de şu yanı var, 1999 öncesi işe başlayanlar o kadar uzun yıllar beklediler ki zaten önümüzdeki birkaç yıl içinde bekleyenlerin bir kısmı zaten 1999 sonrası yasaya göre de emekli olacaklardı. 2003’te hükümet olan AKP yaklaşık yirmi yıldır bu sorunu görmemiş, insanlara bu beklemeyi dayatmış, şimdi de seçim arifesinde “prensip olarak sıcak bakmamalarına” rağmen düşen oylar yüzünden geri adım atmak zorunda kalmıştır. Ama kaybolan yılları talimatta olsa kimse geri vermeyecektir.
Peki emeklilikte yaşa takılan kalmadı mı? Bu yeni düzenleme yalnızca 1999 öncesi işe başlamışları kapsıyor. Peki 1999 sonrası ve daha da önemlisi 2008’de bizzat AKP’nin çıkardığı ve MEZARDA EMEKLİLİK YASASININ mağdurları ne olacak? Emeklilikte yaşı 60 ve üstüne çıkarılan insanlar emekli olabilecekler mi? Olabilen kaç yıl emekli maaşı alabilecek? Aylık bağlama oranlarını iyice düşüren 2008 mezarda emeklilik yasası ile emekli olan kuşa çevrilmiş emekli maaşıyla nasıl yaşayacak? 2008 sonrası yasa ile emeklilikte yaşa takılma imkânı bile kalmayacak ki. İşsizliğin ve iş güvencesinin kalmadığı, esnek çalışma koşullarında uzun süreli bir iş kollarının kaybolduğu, çalışma hayatına girme yaşının yükseldiği bir ülkede prim ve gün sayısı nasıl doldurulacak? Fiilen emeklilik olmayacağı için emeklilikte yaşa takılma gibi yan sorunlarda olmayacak, talimata gerek kalmayacak zaten.
Sosyal güvenlikteki aktüeryal dengeden bahsedenler bir gecede hükümetin çözüm üretmedeki yeteneklerine övgüye geçtiler. Dört-beş çalışana bir emekli olması gerekir diyenler söylediklerini unutup iki buçuk milyonluk bir kitlenin maliyetini karşılayabilecek imkânları olduğunu söylediler ülkenin. Ya da “Kılıçdaroğlu SSK’yı batırdı” da unutuldu. Demek ki kaynak varmış. KUR KORUMALI MEVDUAT, DAR GELİRLİYE KONUT, EYT… yarın orta gelirliye konut projesi bir talimatla duyurulur. Birkaç ay sonra tüm kamu alacaklarına karşı yeni bir VERGİ/ SSK/ … YAPILANDIRMASI… Demek ki kaynak bayağı bayağı var. Kaynak reel olarak olmasa bile dolaylı/ dolaysız vergilerle, enflasyon yoluyla aktarımla, borçlanma, ülkeye kaynağı belirsiz para girişleriyle, emekçinin sırtında küfe var ya ona biraz daha abanmakla karşılanır. Diyelim ki hiç karşılanmadı ne olur? Hiçbir şey olmaz ülke dediğin gemi değil ki batsın? Sıkıntılara göğüs germeyi çok sevdirmişler/ alıştırmışlar ya biraz daha göğüs gerilir.
İktidar bir önceki seçimlerde bombalarla/ güvenlik kaygılarıyla, bu seçimde kesenin ağzını açarak suyun başından ayrılmak istemiyor. Suyun bir kısmını istemeye istemeye de olsa paylaşmaya çoktan razı. Yeter ki suyun başı ve kontrolü onda kalsın. Ekonomik talepleri “bugün biraz daha az kazanırız, yarın geri alırız” mantığıyla karşılarlar. Hatta ekonomik taleplerin karşılanmadığı zaman siyasi taleplere evrilmesini önlemek için geri adımlar da atabilirler. Çünkü ekonomik talepler bir şekilde artan maliyetler olarak çaktırmadan nihai tüketici olan mülksüz kitlelere karmaşık piyasa ve parasal oyunlarla izini kaybettirerek sırtlarındaki küfeye konabilir. Fakat siyasi talepleri karşılayabilecek bir iktidar makam boşluğu yoktur. Onun telafisi olmaz, ondan vazgeçmemek için geçici bir süre de olsa suyu paylaşırlar ama suyun başında durdukları yeri paylaşmazlar.
EYT düzenlenmesinin yapıldığı gün Gezi davasındaki kararı İstinaf Mahkemesi onadı. Şebnem Korur Fincancı ve Tabip Odaları için yüksek cezalar isteniyor. İmamoğlu kararı ve Kürt siyasetçilerin gözaltına alınmaları da siyasi olarak durdukları yeri paylaşmayacaklarını gösteriyor. Halkın bunca tecrübeden/ deneyimden sonra şunu anlamasını umuyor insan: Siyasi bir bilince işlemeyen/ dayanmayan kazanımlar iktidarlar tarafından çok rahat geri alınabilir. Örneğin bu EYT sorununu ülke gündemine taşıyan, bunun için sokaklara çıkan, örgütlenen, zaman ve mesai harcayanlarla gelişmeleri uzaktan takip eden, göz ucuyla izleyen, hükümetten ihsan bekleyenler aynı zamanda emekli olacaklar. Ne diyelim bu mücadele vermeden kenarda bekleyenlere? Onlara ayrı bir düzenleme yapıp bir yaş sınırı getirselerdi seslerini çıkarırlar mıydı emin değilim.
Yaşadığımız sorunların çözümlerini hep dışarıdan/ bir yerlerden beklemek, sorunun ve çözümün bizzat parçası olduğumuzu görmemek, hayat denilen kavgadan kaçmak ya da gönülsüz girmektir en büyük oyalanma/ erteleme ve takılma sebebimiz…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.