Reddedilen Şili Anayasası “fazlasıyla sol uçta” değildi. Daha ziyade, fazlasıyla uzun bir zamandır radikal politika kılığında ortalıkta boy gösteren bir dizi kimlikçi bakışı yüceltiyordu
Eylül 2022: Şili’nin bir nesilde bir kere olan sistemik değişim açılımı rayından çıktı. Kitlevi bir isyanın politikacıları yeni bir anayasa yapmak noktasında anlaşmaya zorlamasından sonra -ve geçen Aralık’ta (Aralık 2021-ç.n.) yeni bir solun başkanlığı kazanmasından sonra- Şilililer, Kurucu Meclis’in solcu önerisini kararlı bir şekilde reddetmek üzere sandığa gittiler. Dünyadaki en ilerici sözleşme olduğu addedilen ve seçmenlerin sadece %38’inin desteklediği bu sözleşmenin referandumu, Şilililerin, Salvador Allende’nin sosyalizme giden yolu için oy verdiği günün 52’nci yıldönümüne rastladı.
Kısa bir zaman öncesine kadar, Şilililerin radikal bir reformu benimsemiş olduklarına dair umutlar yüksekti. Neoliberalizme karşı kitlevi bir ayaklanmadan bir yıl sonra, Ekim 2020’de yapılan halk oylamasında, Şilililer baskın bir çoğunlukla, anayasanın tamamen yeni bir temsilciler grubu tarafından yeniden yazılmasını talep etmişti. Aylar sonra meydan okuyucu iyimserlik hala hüküm sürerken, kısa bir süre sonra Şili’nin başkanı olacak olan Gabriel Boric’in yeni kurulmuş Apruebo Dignidad (Onuru Onaylıyorum -ç.n.) koalisyonu Kurucu Meclis seçimlerinde oyların yaklaşık beşte birini aldı; isyan sırasında ön saflarda olumsuz şöhret kazanmış otonomculardan oluşan bir aday listesi de sandalyelerin altıda birini kazandı.
O zamandan beri, halktaki baş döndürücü ruh hali söndü. Birinci turda oyların sadece %25’ini alarak ikinci gelen Boric’in ikinci turda kolayca kazanmasına rağmen, martta göreve başlamasından neredeyse hemen sonra başkanın onay oyu hızla düşerken, yeni bir anayasanın kabulü reform süreci için can alıcı öneme sahip görülüyordu. Peki Şili’nin siyasal devrimi neden aniden tehlikeye girdi?
Kurbanları suçlamak
Pek çok gözlemci ve siyasetçi Meclis’in, sözleşme taslağının ve hükümetteki sol koalisyon Apruebo Dignidad’ın radikal aşırılıklarını suçluyor. Düzen sözcüleri, halkın anayasa taslağını paylamasının Şilililerin siyasal olarak ılımlı bir halk olduğunu kanıtladığını iddia ediyor ve 1990’dan beri hâkim olan ilerici neoliberalizmin restorasyonu çağrısını yapıyor. Yeni sol militanlar, tersine, yanlı bir kampanyanın yeni anayasanın avantajlarını doğru bir şekilde iletmekten onları alıkoyduğunda ısrar ediyorlar. Onların perspektifine göre, milyonerlerin işe karışması, korku yayılması ve yalan haberler Şilililerin kendi çıkarları doğrultusunda oy verme kabiliyetlerini bulandırdı.
Sonunda, her iki görüş de ezici yenilginin sorumlusu olarak sıradan Şililileri sorumlu tutuyor; birincisi alkışlayarak, ikincisi suçlayarak. Her iki görüş de yanlış.
Daha da önemlisi, aslında çok açık olan, yenilginin altta yatan nedenlerini gözden kaçırıyorlar: siyasal ve örgütsel olarak bağlantısız olan milyonlarca seçmen oy kullanmak zorunda bırakıldılar; Sol’un, kimlikçi sosyal adalet endişelerinin tutarsız karmakarışık toplamını sınıfı kapsayan maddi haklar ve koruma tedbirlerine öncelemesi, onyıllardır neoliberal şoklarla dövülen Şilililerin güvensizlik ve memnuniyetsizliklerini şiddetlendirdi.
Anayasa fazlasıyla “sol uçta” değildi. Daha ziyade, uzun zamandan beri radikal politika diye ortalıkta boy gösteren bir dizi tikelci görüşü ve davayı fazlasıyla yüceltti. Tam da bu “radikalizm”, geniş alıcısı olan evrensel reformlar üzerine kurulu daha etkin bir işçi sınıfı yönelimli siyasetin altını oymaktadır.
Şilililer ne doğaları gereği fazlasıyla muhafazakâr ne de çıkarlarını ayırt etme kabiliyetinden yoksunlar. En marjinalleştirilmiş olanlar için bir araya getirilmiş bir özel haklar sürüsüyle karşı karşıya kalınca, önerilen sözleşmede evrensel sosyal hükümlerin terk edildiği algısı yaratıldı ve pek çok seçmen taslağın kendi çıkarlarını hakkıyla öne çıkarmakta başarısız kalacağı makul şüphesine kapıldı. Başka bir şekilde söyleyecek olursak, elitler ve eski siyasal sınıf tarafından sömürüleceği sürpriz olmayan, karışıklık ve şüphenin belirleyici kaynağı radikallerin kendileri idi, “dezenformasyon” değil.
İşçilerin on yıldan fazla bir zamanı, sistemik reformlar kazanmak için gerekli sosyal gücü inşa etmek amacıyla harcadıkları düşünülürse, başarısızlık olağanüstü bir fırsatı harcamak anlamına gelir. Söylemeye gerek yok ki, Şili’deki reform sürecinin karşısına güçlü kuvvetler dizilmişti. Ama çalışan halk değişim için tek bir şansa sahip olduğunda, Sol bunu harcayamaz.
Onlara 80 verdik, 40’tan daha az geri verdiler
2020’deki halk oylamasına kıyasla, anayasa teklifine verilen oy yıkıcı oldu. Başlangıçtaki halk oylamasında seçmenlerin %78’i anayasanın yeniden yazılması isteklerini beyan etti, Eylül’de (2022 ç.n.) %62’si reddetti. Kamuoyu araştırmalarının tahmin ettiğinden çok daha kötüydü. 2020’de beş belediye* (yerel yönetimi olan idari birim-ç.n.) hariç geri kalanı yeni bir anayasayı onaylamıştı; şimdi ise sadece sekiz belediye onaylıyordu, bunlardan beş tanesi sol eğilimli başkent bölgesinde, ikisi ise seçmen sayısı 6.500’den az olan Pasifik’teki adalardır.
Santiago’daki belediyeler, veya communas, dramatik dönüşümü gösteriyor.
Muhafazakâr taşrada bir miktar rechazo (red) oyu beklenmesine rağmen -düzinelercesinde 80’e 20 karşı oy çıktı- Santiago’daki belediyelerden 2020’deki oya bakıldığında apruebo (onay) için büyük kazanımlar olmalıydı. Halbuki, Santiago metropolünde, ya da Metropolitan Bölge’de (Región Metropolitana – RM), %55 red çıktı. Benzer şekilde, Valparaiso Bölgesi’nde, aynı isimli anahtar işçi sınıfı liman şehrinin bulunduğu yer, red oranı daha da büyük oldu. Şili’deki seçmenlerin kabaca yarısını oluşturan bu iki bölgedeki sınıflar arası muhalefet onun kaderini tayin etti.
Genele bakıldığında görülen, yeni anayasadan yana oyun 2020-2022 arasında hızla düşüşüydü. Başlangıçtaki halk oylaması, üç en zengin metropol hariç geri kalan bütün metropol belediyelerde %60’a %80 apruebo’nun genişlemesini gösterdi. Bunlardan dördü 200.000 ile 400.000 arası seçmeni olan dört mega metropolü içeriyorlar; bu da ulusal düzeydeki seçimlerin yönünü tayin edebilecek seçmen yoğunlaşmaları anlamına geliyor. Bu defa, sadece iki metropol belediyede anlamlı apruebo yanlısı farklar vardı, ama her ikisinde de 10 puana ulaşmadı. Diğerlerinin tamamı ya başa baş geldiler veya rechazo yanlısı sonuçlar çıktı, on tanesi 20 puanın üstünde fark yaptı.
2022’de ilçelerin çoğu 2020’deki anayasa sürecini reddeden kötü namlı üç zengin aykırı metropolü, communas del rechazo, takip ettiler. Ama, daha yakından bir bakış, ezici düşüşün sebebinin apruebo oylarındaki hızlı düşüş olmadığını gösteriyor. Aslında, metropolitan bölgedeki belediyelerde lehte oy arttı, apruebo seçmenleri büyük ölçüde seçime katıldılar, bütününe bakıldığında düşüş azdı. Ama, oylama usulünde yapılan ve seçmen sayısını büyük ölçüde arttıran değişiklik ile bir apruebo galibiyeti sadece 2020’deki zemini muhafaza etmekle elde edilemezdi.
Seçim kurallarında ilk defa otomatik kayıt ve zorunlu oy kullanma doğrultusunda yapılan değişiklik oy vermeyen önemli bir seçmen grubunun sandıkların yolunu tutacağını gösteriyordu. Sol, tipik bir şekilde, seçimlerde oy vermeyen yoksul ve genç seçmenlerin önerilen anayasaya sempati göstereceğini umdu. Artırılan katılımın özellikle Santiago’nun en büyük ve en yoğun nüfuslu belediyelerinde bilhassa etkili olacağını umdular. Referandumdan önceki perşembe günü yarım milyon insan apruebo kampanyasının kapanış mitingine katılınca, kamuoyu araştırmalarının gizli kalmış destek kaynaklarını kaçırdığına ve başkentin işçi sınıfı semtlerinin dengeyi değiştireceğine dair iyimserlik büyüdü. Halbuki, katılım tarihsel seviyelere yükselirken, sonuç olarak yeni anayasanın muhaliflerini tercih ettiler.
Şili’de otoriter dönem sonrası boyunca, katılım 1989’da %95’ten 2017’de %47’ye düştü. 2020’deki halkoylamasında %55,5 ile biraz düzelme oldu. Bu sefer ise %88’e yükseldi, 13 milyon Şilili oy kullandı, daha önce görülmemiş bir rakam.
Ama, apruebo oylarının biraz düştüğü yerlerde, rechazo oyları katlanarak arttı -daha önce seçimlere katılmayanlardaki büyük artış belirleyici oldu. 2020’ye oranla, muhalefet neredeyse beş kat arttı, 6 milyon oy arttırdı, 1,6 milyondan 7,9 milyona. Yeniden demokratikleşmeden beri hiçbir taraf 5 milyondan fazla oy almamıştı.
Karşılaştırma yaparsak, geçen yıldaki son turda (19 Aralık 2021-ç.n.) katı otoriteryen Jose Antonio Kast’a karşı geniş bir seçmen kitlesi mobilize olduğunda 4,6 milyon Şilili, Boric için sandığa gitmişti. (Bu sefer-ç.n.) yalnızca Metropolitan bölgelerde, rechazo 666.000’den 2,75 milyona çıktı. Apruebo’ya ya başa baş ya da hatırı sayılır galibiyet oyu vermiş olan işçi sınıfı semtleri en büyük rechazo genişlemesine şahit oldu. Ülkenin en büyük ve en yoksul ilçesi Puente Alto’da, örneğin, rechazo 27.000’den 175.000’e sıçradı. San Bernardo, daha da yoksul bir yer, rechazo 17.500’den 110.000’e sıçradı. Yeni kurallar, genel olarak politikaya yabancılaşmış olanları oy kullanmaya zorlayınca, işçi sınıfından gelen sessiz çoğunluktaki Şilililer önerilen anayasaya hayır dediler.
Rekor katılım oranı şüpheye hiç yer bırakmıyor: isyancı bir kurucu meclis tarafından ortaya konan bir taslak, güçlendirmeyi hedeflediği milyonlarca insan tarafından reddedildi.

Pro-Apruebo Differentials (%difference) in Communas in the Santiago Metro Region: Santiago Metropol Bölgesi’nde Apruebo Taraftarı Oyların Yüzdesel Farkı (% fark) / Total Apruebo Votes: Toplam Apruebo Oyları
Radikal reforma karşı değil, radikallere karşı bir oylama
İlericilerin bunu eğip bükmelerinin bir yolu yok -devasa rechazo (red) oyu, sözleşmede ön plana çıkan ve o zamandan beri de adı kötüye çıkmış olan, çekiliş torbasına atılmış duyar kasıcı maddeler asortisinin ezici bir şekilde reddiydi. Ancak, oy sandığında verilen ceza anayasanın sözü verilen sosyal tedbirlerinin reddi anlamına gelmiyordu.
Reddedilen şey, onlara eşlik eden tuhaf kimlikçi garnitürler ve kendi kendini kutlayan, bazen de abartılı haller takınan yazarlarıydı.
Beş rechazo seçmeninden ikisi delegelerin güvensizlik yarattığı hissiyatına kapılırken, yedide birinden daha azı kamu sağlığı, eğitim, emeklilik ve konut tedbirlerinin bireysel özgürlük ve mülkiyet hakları üzerinde sınırlayıcı etkisi olduğu hissiyatındaydılar. Sol’un üzerine kampanya yürüttüğü, aklınıza gelebilen (ve gelemeyen) her sosyal adalet davasının ahlaki yönden müdafaasının Meclis’teki müzakerelerin çoğunu karakterize etmesi Şilililerin çoğunda bu yeni sol radikalizm hakkında şüpheleri arttırdı. Yenilgiden sonraki bir özeleştiride, otonomcu bir delege, meclisi, “varlığının güvenilirliğini etkileyen bir performanslar dizisi” olarak tanımladı.
Sıradan işçiler, adil ya da değil, açıktır ki, bu insanlara ve onların önceliklerine güven duymadılar.
Şilililer 2019’da ülkenin vahşi emek piyasalarının yol açtığı güvencesizliğe ve hüküm sürmekte olan sosyal mal ve hizmetlerin metalaştırılmasına karşı isyan ettiler. 2020’de, ezici çoğunlukla askeri yönetimin kurduğu piyasacı anayasayı değiştirmek için oy verirken, zımnen de olsa, evrensel sağlık hizmeti, onurlu bir emeklilik, ücretsiz ve kaliteli eğitim, yaşamak için ücret ve işçi haklarının korunması, temiz su gibi kamu malları için temel garantiler talep ettiler.
Bu haklar taslağa girdi, ama toplumsal cinsiyetin korunması, etnik-ulusak haklar ve çevresel kaygılar üzerine her yerde boy gösteren birinci sıradaki beyanlar tarafından bastırıldılar. Ezilen ve marjinalleştirilmiş kesimler için özel ayrıcalıklar üzerine aşırı kendinden emin vurgu -işçi sınıfından Şilililere tamamen yabancı olan, ama akademide ve derneklerde yaygın olan ulvi soyutlamalar- yoksul ve çalışan halkı sözleşmenin temel gereksinimlerini karşılayacağına ikna etmeyi zorlaştırdı.
Oylamadan iki ay önce, bir çoğunluk, delegelerin sağlık hizmetine, eğitime, ekonomik refaha yeteri kadar önem vermezken “feminizme” ve “çokulusluluğa” -Şili devleti içinde yerlilerin ulus olarak varlığının tanınması- haddinden fazla önem atfettiği hissiyatına sahipti. Sorun Şilililerin toplumsal cinsiyet eşitliğine ve yerli haklarına karşı çıkıyor olması değildir. Nihayetinde, seçmenler 2020 halk oylamasında kabul edilen toplumsal cinsiyet eşitliğini ve yerli haklarını memnuniyetle karşıladılar. Daha eksiksiz söyleyecek olursak, milyonlar Meclis’in ve taslağın isyanın arkasındaki geniş talepleri ihmal ettiği hissiyatını edindiler; yani, kurucu politikanın aşırı orantısızlığı, evrensel koruma tedbirleri ile ezilen grupların hakları arasında yanlış bir uyuşmazlığı teşvik etti.
Yükselen şüphe ve hoşnutsuzluğa rağmen, Şili’nin yeni solu uygun bir şekilde tepki vermekte başarısız oldu. 2020’deki %80’lik onayın 2022’de apruebo’ya her istediğini vereceğinin kaçınılmaz olduğu kibriyle hareket etti. Yılın başına kadar, Boric’in ikinci turdaki zaferinden kısa bir zaman sonrasına kadar, Şilililerin çoğu desteklerini göstermeye devam ettiler. Ama, yeni sol kitlesel şikayetleri inandırıcı politikalara dönüştürme görevini üzerine alınca, 2019’un isyankâr ve iyimser ruh hali sönümlenmeye başladı. COVID-19 salgını yayıldı, ekonomi ve istihdam dibe vurdu, suç ve şiddet gittikçe artan sayıda çalışan insanı etkilemeye başladı. Şüpheler büyürken ve muhalefet yeni hükümete ve Kurucu Meclis’e planlı saldırılarda bulunurken apruebo’ya destek sürekli azaldı.
Taslağın savunucuları en büyük dikkati taslağın evrensel sosyal tedbirlerine çevirmek yerine, muhaliflerin tartışmanın koşullarını belirlemesine izin verdiler. Yalan haberler arttığında, Sol ahlaki değerlendirmeleriyle hakikat sonrası (post-truth ç.n.) politikaları mahkûm etme telaşına düştü. Sağ, Meclis’in radikal fantezilerini açıkça hedef alınca, solcular, anayasanın demokratik sosyalist ögeleri üzerinde kampanya yürütmek yerine, kimlikçi hedeflerin asaleti ve önceliğini üstelediler.
Rekor bir enflasyon ailelerin bütçesini sıkıştırırken, yükselen suç olayları mevcut umutsuzluk ve güvensizlik duygusunu şiddetlendirdi; yerli şiddeti güneydeki bölgeleri ateşe verirken, “radikalizm” yerini bir ahlaki üstünlük performansına bıraktı; bu da pek çok insanın istediğinin tam tersine bir şeydi. Yakın zamandaki araştırmalar, apruebo seçmenlerinin çoğunun verdikleri desteğin birincil sebebi olarak hem “eğitim, sağlık ve konutta sosyal hakları” hem de gerekli “yapısal değişimleri” gördüklerini açığa vuruyor. Sadece 10 apruebo seçmeninden 1’i asıl olarak “feminist ve ekolojik bir anayasa” veya ademi merkeziyetçi bir devlet için oy verdi, 25 seçmenden sadece 1’i ise yerli halklara daha çok otonomi verme isteğine listelerinde yer verdi. Diğer yandan, rechazo seçmenlerinin büyük bir bölümü genel belirsizlik ve yerli halklara otonomi talebini taslağa karşı çıkmalarının anahtar sebebi olarak belirtti.
Ancak, yerli halkların tanınması ve haklarına karşı muhalefet herkesi kapsayan bir ırkçılığa mal edilmemeli. Sol’un yerli haklarını ahlakçı yorumlarla teşvik etmesiyle ortaya çıkan güvensizlik ve memnuniyetsizlik sadece Mapuche olmayan çoğunlukla kısıtlı değildi. En yüksek yerli oranlarına sahip belediyelerde yaşayanlar da benzer şekilde ikna olmadılar. Nüfusun yarısının Mapuche olduğu sıfır noktasındaki Lumaco’da %80’den fazla rechazo oyu çıktı. Nüfusun %75’inin Mapuche olduğu Galvarino’da da benzer bir oran çıktı. Alto Biobío, halkın mega barajlara karşı örgütlendiği yer, %85 Mapuche’dir, ama sadece %28’i sözleşmeyi onayladı.
Öyle gözüküyor ki, çok ulusluluğun tanınması ve kültürel haklar, bunlardan yararlanması beklenen nüfus arasında bile elzem öncelikler değil. Diğer Şilililer gibi, yerli yurttaşlar da fiziksel ve maddi güvenlik istiyorlar.
Mapuche’nin önerilen sözleşmeyi reddetmesi bugünkü radikalizme karşı muhalefetin basitçe yerli halklara duyulan düşmanlıktan ve diğer muhafazakâr pozisyonlardan köklenmemekte olduğunu vurgulamaktadır. Daha doğrusu, Şilililerin -Mapuche ya da değil- ortaklaşılan talepleri aştığını hissettiklerinde, özel, hedefli haklardan kuşkulanmalarıdır. Sıradan Şilililer, tarihsel ve devam etmekte olan adaletsizlikleri anlasalar da kendilerinin karşılanmamış temel gereksinimlerini önemsizleştiren, etik olarak temellendirilmiş pozisyonları reddedeceklerdir. Bu anlamda, sıradan işçiler kendi refahlarını yerliler için adaletin karşısına koymuyorlar, radikal ahlakçılık böyle yapıyor.
Daha derin neoliberal çözülme
Yeni solun açık bir sosyalist program formüle edememesi ve evrenselcilik apruebo zaferi için tek umut olarak ortaya çıktığında yönünü doğrultamamasının sebepleri derindedir. Önemle hatırlamak gerekir ki, yeni solun ve ondan çıkan toplumsal hareketlerin yükselişi kırk yıllık neoliberalizm sürecinde meydana gelmiştir. Serbest piyasanın vahşi genişlemesinin Şilili kitleleri siyasallaştırma biçimleri, Allende zamanındaki sosyalizme giden yolu ortaya çıkaran siyasallaşmanın kesinlikle tam tersidir. Yirminci yüzyıl ortasındaki kalkınmacı kapitalizm ezilen kesimlerin ortak bir maddi reformlar programı içinde toplanmasına yardım ederken, neoliberal kapitalizm çalışan ve yoksul Şililileri ortak politikalardan kopardı, böylece enerjileri parçalanmış şikayetler arasında dağıldı.
Neoliberal gelişmenin, halk kesimlerine yönelik politikalar üzerindeki kötü etkileri kısmen yükselmekte olan kitle hareketleri üzerindeki etkisinden kaynaklanır. Sınai çözülme ve tarımsal yeniden yapılanma çalışan halkın dağılmasına yol açtı, onları benzeşmeyen toplumsal alanlarda bir sürü unsur içeren zorluklara karşı koymaya itti. Emeğin parçalanması ve marjinalleşmesi şikayetleri bu çoklu eksen boyunca yapılandırdı.
Direniş kolektif bir biçim aldığında, spesifik sorunları hedefledi. Öğrenciler kamu okullarının kötüleşmesi ve yükselen borca isyan etti; yaşlılar özel emekliliğin yol açtığı onur kırıcı durumları protesto etti; yoksul mahalleler kirliliğe karşı örgütlendi; kadınlar şiddet, taciz ve güvensizliğe karşı çıktı; yerli gruplar azalmakta olan topraklarının ele geçirilmesine karşı mücadele etti. Büyüyen belirsizliğe karşı sürdürülen lokalize olmuş mücadeleler eninde sonunda kitlevi mobilizasyonu ayakta tutan örgütsel kaynakları yavaş yavaş inşa etti. Ama, genişleyen kapasite spesifik konulara odaklanmış olarak kaldı ve yeniden canlanan işçi mücadeleleriyle kaynaşmadı. Sonucunda, tikel talep hareketleri -toplumsal cinsiyet, etnik, ekolojik- sistemsel reform programlarını gölgelemeye devam etti.
Neoliberalizm de kişisel politikalar üzerindeki doğrudan etkisiyle popüler fikirlerle ilişkilendi. Şimdi, kuralsızlaştırma ve metalaştırmanın atomize edici etkilerini biliyoruz. Liberalizasyon altında, çalışan halk ekonomik güvensizliğe karşı bireysel eylem yoluyla karşı koymaya meyillendi. Maddi güvenliği bireysel olarak arama alışkanlığı kolektif hizmetler ve kamu malları hakkındaki şüphenin dayanağıdır. Ama liberalizm kişisel politikayı bir başka anahtar yolla da biçimlendirdi: neoliberal dönüş sıradan insanları yaşamın temel yurttaşlık ve partizan dokusundan kopardı. Şili’de çalışan insanların çoğu örgütlü kamu meselelerinden koparılalı on yıllar oldu.
Estadillo’ya (2019 isyanının kendisi) varan, on yıl süren yükselen protestolar ve kurucu süreç bu siyasal izolasyonu önemsenecek bir şekilde değiştirmedi. Kitle hareketleri kabardılar ve nüfuzları büyüdü, ama ortalama işçiyi kendi politika ve programlarına çekmediler; hatta solcu Frente Amplio** (Geniş Cephe) koalisyonu bunu daha da az yaptı. Milyonlarca yabancılaştırılmış Şilili ilk defa oy vermeye gittiğinde, yeni solun kültür ve politika önerileriyle bağlarını sağlayacak hiçbir kurumsal ağ yoktu. Pek çoğu isyan sırasında sevinçliydi; hatta daha büyük sayıda insan diktatörlüğün 1980 anayasasını bir kenara atmayı onayladı. Fakat yeni soldan örgütsel ve programatik olarak izole olmuşlukla, milyonlar merkezi kaygılarının kabullenildiğini görmediler ve Meclis’in tutumu ve ürettikleri üzerine düşündüler. Dikkatli bir şekilde yeni bir partizanlık ve politikaya yakınlık örmek yerine, Şilili radikaller halkın kopmuşluğunu ve karamsarlığını arttırdı.
Catalyst’in yazı kurulu üyesi olan René Rojas, Binghampton’daki State University of New York’ta öğretim üyesidir.
Şili’deki seçim ve referandumların kronolojisi:
Ekim 2019’da meydana gelen büyük halk ayaklanması ve protestolardan sonra, Şili’de yeni bir anayasanın yazımı için çeşitli siyasal partiler Kasım 2019’da bir araya gelerek yeni bir anayasa için süreci başlatmakta anlaştılar. 25 Ekim 2020’de yapılan plebisitte seçmenlerin %78’i bir kurucu meclis yoluyla yeni bir anayasanın yapılması lehinde oy kullandı. Kurucu meclis seçimleri COVID-19 pandemisi nedeniyle birkaç defa ertelendikten sonra 15-16 Mayıs 2021 tarihinde yapıldı. Şili halkı ilk defa anayasa yapacak bir gövde için oy kullandı. Bu seçimde ilk defa bir usül değişikliği yapılarak ilk defa resmi olarak tanınan 10 yerli gruba 17 sandalye ayrıldı ve seçilecek üyeler arasında kadın-erkek eşitliği sağlandı -tarihteki ilk örneği.
Hükümetteki Vamos por Chile sağ koalisyonu en çok oyu almasına rağmen, bu onun tarihindeki en düşük oydu. Apruebo Dignidad (Komünist Partisi’nin de içinde olduğu Geniş Cephe) seçimlerden ikinci olarak çıktı, düzen karşıtı bağımsızların ittifakı Lista del Pueblo üçüncü gelirken, merkez-solu temsil eden, Sosyalist Parti’nin de içinde olduğu Lista del Apruebo seçimleri dördüncü sırada bitirdi.
19 Aralık 2021: Gabriel Boric sağcı aday Antonio Kast’ı %55,9 oyla yenerek başkan seçildi.
4 Eylül 2022’de yapılan anayasa referandumunda yeni anayasa %62 oyla reddedildi.
Çevirenin notları:
*: Ülkelerin idari birimlerinin Türkçeye çevirisi yapılırken karşılaşılan zorluklardan biri. “Township” ne şehir ne kasaba; İspanyolcası communa, yani seçilmiş yerel idaresi olan birimler. Dolayısıyla belediye/ler diye çevirmeye karar verdim.
**: Uruguay’da 2005-2020 arası hüküm süren sol koalisyon. 1999’dan beri Uruguay parlamentosundaki en büyük parti.
[Jacobin Magazine’in Sonbahar 2022, 47. sayısındaki İngilizce orijinalinden Sevil Kurdoğlu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]