Genel Merkez’den Audisi’ne binip TBMM’ye gidene dek bizim asgari ücreti deposunda yakan adamların ‘az daha sabredin’ düzenbazlığına tahammül etmek en hafif tabiriyle delirmenin eşiğidir. Ekmek ve evladının geleceğini sırtına yük almış, kimliğini korumaya çalışarak dişlerini sıkmış, gün ola devran döne diye diye ömründen yemiş kim varsa bizim gibi, sabrın sonu selamet değil isyandır
İktidar çeperinde yer alan ve oradan nemalanan hiç kimse seçimi kaybedeceklerine inanmıyor. Bunu çeşitli şekillerde gerekçelendiriyorlar. Altılı Masa’nın ikircikli tutumu, adaysızlığı, masadaki nifak dedikoduları vb.
Türkiye’nin yoksulluk sıralamasında gittikçe dibe vurduğu bir dönemde, ekonomik krizin hemen her gün alım gücünü düşürdüğü, sosyolojik araştırmalarda ilkokul öğrencilerinin açlıktan başlarının ağrıdığının ortaya konduğu, işsizliğin kronikleştiği, çalışanın da yarı aç yarı tok gün geçirdiği bir dönemde bile Erdoğan’ın kazanma ihtimalinin konuşulması, iktidar şımarıklığını bir kat daha artırmış durumda.
Ekonomik sıkıntının cebimizi yangına çevirdiği bir dönemde hâlâ Erdoğan’ın kazanması üzerine analizler ortaya çıkıyorsa buradaki kabahati önce muhalefet sonra da tepkisiz halk kitlelerinde aramak gerek. “Yoksulun derdi başından aşkın bir de kolluk gücünü mü karşısına alacak” eleştirisi de gelebilir ama bıçak kemiğe dayandığında kaybedecek başka neyi kalır insanın bilemiyorum.
Erdoğan, asgari ücret, EYT, 450 bin sözleşmeliye kadro, atama furyası ile sadakaya alıştırmaya çalıştığı halkı oy vermeye de devşirmek istiyor. İktidar, gelecek tahayyülünü yitirmiş, günü kurtarma telaşına hapsedilmiş bir toplum yaratarak cebine 3-5 kuruş koyduğu yurttaşların seçimde bu avuntuyla kendilerini yine saraya göndermelerini bekliyor.
Türkiye ekseriyetle bir hayat tasavvur edemeyenlerin ülkesi haline geliyor. Çocuklarına bir gelecek hazırlama umudunu kısa vadede gerçekleştiremeyeceğine ikna olmuş yurttaşlar topluluğuna hızla evriliyor. İnsanlar itiraz etme yetisini yitirmek üzere. Muhalefet etmenin kriminal bir eylem olduğuna da ikna olmuş görünüyorlar. Halk, devletin sopası ve aç bırakma yöntemiyle ‘terbiye’ ediliyorken iktidar kanadı hâlâ ve hâlâ lütfettiği bahşişlerle destek isteyebiliyor.
Cüretkâr ve ahlaksız siyaseti en makyajlı haliyle sunarak totaliter sistemi noterlemek üzere olan AKP iktidarı, darphanesinden cebimize koymaya çalıştığı kağıtlarla bizi satın almaya çalışıyor. Verdiği banknotların her ay bir öncekine göre daha değersiz olduğunu bilerek son dakika zam haberleriyle umutlarımızla alay ediyor. Bizi avutarak geleceğini inşa ediyor. Ekonomik krizi kabul etmelerinin bile uzun sürdüğü bu iktidarın şimdi de yağmurun yağmasına az kaldı diyen köy imamı gibi bizi sıraya dizdiği gün gibi ortada.
AKP’nin ‘küskünleri’ dahil olmak üzere tuzu tamamen kuru bir kesim ekonomik darboğazı kabul etmeye görsün, halkı aşağılayan bir dil kullanarak da ‘ne olursa olsun Erdoğan’dan başkasına gitmez bunlar’ edepsizliğini de yaygınlaştırmış durumdalar. Türkiye’nin sunî büyüme rakamlarını pazarlayan medya, 4 kişilik bir ailenin bir günlük kahvaltı masrafını görmezden geliyor. İnsanlar bir domatese 4 lira vererek/veremeyerek yaşamaya çalışırken AKP’nin Akşener’in dediği gibi ‘tuhaf pantolonlu’ gençleri, MHP’nin devlet dairelerini işgal eden kafatasçıları ‘Başkanlık tamam Meclis’e de bakarız’ moduna girdiler bile.
Genel Merkez’den Audisi’ne binip TBMM’ye gidene dek bizim asgari ücreti deposunda yakan adamların ‘az daha sabredin’ düzenbazlığına tahammül etmek en hafif tabiriyle delirmenin eşiğidir. Ekmek ve evladının geleceğini sırtına yük almış, kimliğini korumaya çalışarak dişlerini sıkmış, gün ola devran döne diye diye ömründen yemiş kim varsa bizim gibi, sabrın sonu selamet değil isyandır. Bunu nasıl eyleme döker yurttaşlar bilinmez. Emekçi olduğu yerde kalenin içini mi oyar, dışarıdan sesini yükseltip gözünü mü karartır onu da bilemem. Ama duymaktan usandığım, dinlerken içimde biriken öfkenin hamalı olmaktan bıktım. Şimdi biraz da siz duyun bunu: Her şey tıkırında, abartmamak lazım!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.