CHP İmamoğlu’nu sevmiyor

Bir siyasi bahtsızlık mı bilemem ama Kılıçdaroğlu tam hızını almıştı ki başörtüsü, ABD gezisi, İmamoğlu davası virajlarında şarampole yuvarlandı. Zar zor öne çıkabildiği süreçlerde kenarda sıkıştı yine. İmamoğlu’nun arkasında kaldı. Akşener’in de ‘ablalığı’ ve omuz vermesiyle İBB Başkanı meydana sürüldü

CHP İmamoğlu’nu sevmiyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na henüz kesinleşmemiş 2 yıl 7 ay 15 günlük hapsi cezası ve siyasi yasak kararının ardından senaryolar yazılmaya devam ediyor.

Senaryolardan kastım kaderin üstünde kader, mihrakın üstünde akıl minvalinde değil. Oldukça rasyonel, Cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerine yürütülen senaryolar bunlar. İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu arasındaki adaylık yarışı birbirlerinin yüzüne karşı söylenmemiş sevimsiz sözler gibi. İkisi de can atıyor ama laf anlatamıyor. Akşener de çocuğa zorla şarkı söyletmeye çalışan komşu teyzenin kötü bir  örneği gibi. Çocuk ana – babasının yanında ses çıkaramayan ama içi içini yiyen bir ezik. Teyzesinin baskısı altında ne yapacağını da bilemiyor. Sıcak kucağına sarılınca teselli buluyor ancak.

Erdoğan’ın son 2 günde yaptığı ‘yargı kararını vermiştir’ açıklamasının ardından ‘ne sandınız yanınıza kâr mı kalacaktı?’ alt metnini okuduktan sonra bunun üzerine konuşmaya gerek yok. HDP’nin onlarca belediyesine kayyım atayan Erdoğan, İstanbul’unu ‘sahipsiz’ mi bırakacaktı? Bu köşede en baştan beri Erdoğan’ın seçim çalışmasını başlattığını belirtmiştim. Yöntemlerini de anlatmıştım. İmamoğlu da seçim kampanyasının bir başka adımı. Bu konuya burada bir üç nokta bırakıyorum.

Gelelim İmamoğlu’nun CHP Genel Merkezi’ndeki anti-patisine. Kılıçdaroğlu 10 yılda partiye hakim oldu. Teşkilatları baştan kurdu. Lafı geçiyor ve partideki gücünü hissettiriyor. Parti tam hakimiyet altında. Normal şartlar altında partiye bu kadar hakim olan bir liderin tabanda da temsiliyet gücünün fazla olması beklenir. Ancak Kılıçdaroğlu hiçbir dönem bu güce ulaşamadı. Ekmeleddin İhsanoğlu, Muharrem İnce adaylıklarında bile kendisini öne sürecek, ‘ben adayım’ diyecek bir ivme yakalayamadı. Şimdi de İmamoğlu karşısında böyle. Bir siyasi bahtsızlık mı bilemem ama Kılıçdaroğlu tam hızını almıştı ki başörtüsü, ABD gezisi, İmamoğlu davası virajlarında şarampole yuvarlandı. Zar zor öne çıkabildiği süreçlerde kenarda sıkıştı yine. İmamoğlu’nun arkasında kaldı. Akşener’in de ‘ablalığı’ ve omuz vermesiyle İBB Başkanı meydana sürüldü. Kılıçdaroğlu apar topar Almanya’dan geldiğinde dilinin ucundaki sözcüğü dışarı atmak için yanıp tutuşuyordu adeta. Akşener ile İmamoğlu’nun ‘86 milyonun temsilcisi’ salvosunda ‘16 milyonun Başkanı’ yanıtını verdi. İlk olarak Başkanlık makamında sarf etti bunu. Daha sonra Saraçhane mitinginde de üzerinde durduğu ve akıllarda kalan tek cümle de buydu. İmamoğlu’na ‘sen burada kal, bizim yolumuzu ve yönümüzü de değiştirme’ dedi net olarak.

Kararın açıklandığı ilk gün Saraçhane’den canlı yayın yapan Halk TV’nin tüm yorumcuları, en başta da gazeteci İsmail Saymaz, İmamoğlu’nun adaylığı halinde arkasında CHP teşkilatlarının olmayacağı tehdidinde bulundular. Kayıtlar mevcut, açıp izleyebilirsiniz. Sonraki gün Faik Öztrak CHP Genel Merkezi’nde 35 dakikalık bir basın toplantısı düzenledi. Bu toplantının ezber cümlesi ‘AKP yargısı’ idi. Ancak ana mesajı ve toplantının en çok yer bulduğu nokta ise İmamoğlu’nun İstanbul’un başında kalacağı yönündeydi. CHP Genel Merkezi Kılıçdaroğlu için lobi yaptı, yapıyor. Genel Başkan ve etrafındakiler ise yine siyasi rüzgarı okuyamıyor.

https://youtu.be/fYzAdjQ7Tak

https://youtu.be/OcFYytXychE

CHP’de İmamoğlu’na karşı bir güç olduğu net. Erdoğan’ın aylardır hatta yıllardır karşısında görmek istediği ve kolay lokma olarak kabul ettiği Kılıçdaroğlu’nun adaylığı üzerine ciddi bir kanaat oluştu. Ben Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu’na göre daha cılız bir rakip olduğunu düşünüyorum Erdoğan’ın karşısında. Özellikle Akşener’in ittirmesiyle ve Saraçhane rüzgarıyla bu fark biraz daha açıldı. Altılı Masa ve CHP (Kılıçdaroğlu) bu rüzgarı doğru şekilde yönlendirip yelkenleri doldurabilir. Ancak bunun gerçekleşme ihtimalini zayıf görüyorum. Kılıçdaroğlu aday olmayı haysiyet meselesi haline getirmiş durumda. Öyle ki İmamoğlu rüzgarını da kullanmak istemiyor. İvedilikle bu davanın da unutulmasını talep ediyor. Zira Halk TV, dün İmamoğlu’nun İstanbul’da bir yaşam merkezi açılışındaki uzun konuşmasını ciddi şekilde sansürledi. Gündemden düşmesi için derin bir editöryal süreçten geçirdi haberi. İBB TV’deki konuşmanın tamamını izlediğinizde İmamoğlu’nun Türkiye’nin genelini kapsayan sorunlardan bahsettiği geniş bir bölüm var. Konuşmasının belli yerlerine bunu yerleştirmiş. Halk TV’nin haberinde ise İstanbul ile ilgili sözler varken Cumhurbaşkanlığı adaylığına yorumlanacak, Türkiye’ye seslenme şeklinde algılanacak tüm satırlar yok edilmiş. CHP Genel Merkezi’nin ağırlığının herkesçe bilindiği Halk TV’de bu planın işletildiği açık.

https://youtu.be/wNigVWxe_KA

https://halktv.com.tr/siyaset/imamoglu-onlari-kizdirmaya-devam-edecegiz-708265h

Kılıçdaroğlu kaybetme pahasına aday olmak istiyor. Kendi kimliği ve oluşturduğunu düşündüğü atmosfer dışında bir havaya da ihtiyaç duymuyor. Oysa İmamoğlu’nun Erdoğan nezdinde yarattığı rahatsızlık, muhafazakâr kitleye seslenebilme kapasitesi ve yargının sunduğu hediyeyi de göz önüne alabilse bu rüzgarla çok yol gidebilir. Kılıçdaroğlu hırsının ve ‘şahsının’ siyasetine mahkûm etmek istiyor süreci. Erdoğan’a benzetiyorum bu yönünü. İçinde bulunduğu siyasi iklimi okuyamıyor Kılıçdaroğlu. İmamoğlu davasının Türkiye’nin sürmanşetine oturacağını öngöremeyecek kadar derin hatalar yapıyor. Almanya ziyaretini dava gününü de içine alacak şekilde organize ediyor. Sansür yasasında ABD’de olduğu gibi. Türkiye’nin yakıcı gündemlerinde Kılıçdaroğlu bir şeylerden kaçıyor sanki. Siyaset de boşluk kabul etmiyor haliyle. Akşener bunu çok iyi kullanıp şimdilik avantaja dönüştürmüşe benziyor. Kendi sözleriyle ‘kazanacak aday’da ısrar etmesi de bundan. Akşener, Kılıçdaroğlu’nun bu hatalarını görüp sahneye çıkıyor ve aktörünü de profesyonel bir şekilde sunabiliyor.

Sırf İBB kaybedilebilir ihtimalini Türkiye’deki seçimi kaybetme riskiyle değiştiriyor Kılıçdaroğlu. Cumhurbaşkanlığı adaylığını da bu doğrultuda kişiselleştiriyor. Erdoğan’a dönüşüyor bir anda. Bu da CHP Genel Merkezi’nde alınan tavrı netleştiriyor. CHP İmamoğlu’nu sevmiyor. Kılıçdaroğlu Ankara Genel Merkez’de kazanıyorken halk nezdinde kaybediyor bana göre.


Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.

Sendika.Org'u destekle

Okurlarından başka destekçisi yoktur