Yayılmaya çalışılan korkudur. Korunmaya çalışılanın insan hayatı ya da insani değerler olmadığı apaçıktır. Son Jenerasyon’un eylem tarzının kitlelerle bütünleşen bir tarz olmadığı yönündeki düşüncelerimize rağmen, bu gruba yapılan saldırılar aslında hepimize yöneliktir
İklim Hareketleri içerisinde yer alan ve esas olarak Almanya’da faaliyet yürüten Son Jenerasyon grubu, geçtiğimiz günlerde tüm dünya basınında, hem de en yetkili ağızlar tarafından “Sanat Düşmanı” ilan edildi.
Bugüne dek yediden yetmişe her yaş grubuyla gerçekleştirdiği eylemlerle bildiğimiz, yüzlerce aktivisti mahkemelik olan bu grubun Sivil İtaatsizlik Eylemleri sürekli kriminalize edildi. Gerçekleştirdikleri en yaratıcı-sanatsal eylemler basında sadece iki satırla geçiştirilirken, şimdi tüm dünya basını, “Radikalliğe izin vermeyeceğiz. Hele hele sanat düşmanlığına asla!” nidalarını manşetlerine taşımakta.
Tabii ki bu manşetlerle, hem de COP 27’nin (BM İklim Değişikliği Konferansı) gerçekleştirildiği şu günlerde, dünyanın tüm sokaktakilerine önemli mesajlar verebilmenin bu harikulade fırsatı kaçırılmamaya çalışılmakta.
Özellikle ölümcül bisiklet kazalarının artması üzerine, İklim Aktivistleri daha fazla bisiklet yolu yapılması taleplerini aralıksız olarak yinelemekte. Almanya’da da her yıl binlerce trafik kazası yaşanmakta.
Böyleyken, Son Jenerasyon’un Sivil İtaatsizlik Eylemi olarak gelenekselleştirdiği caddeleri trafiğe kapatma eylemleri sırasında bir trafik kazası yaşandı. Bir bisikletli beton döküm makinesi altında kaldı ve ağır bir şekilde yaralandı.
Bu kazanın ardından çağrılan itfaiyenin, Son Jenerasyon eylemcilerinin caddeyi kapatmış olması sebebiyle yetişemediği ve kaza yapan bisikletlinin bu sebeple hayatını kaybettiği raporlaştırıldı.
Süddeutsche Zeitung, Darmstaedter Zeitung gazeteleri başta olmak üzere bazı bağımsız gazeteciler ise olaya ilişkin şöyle bir bildirimde bulundular: “Acil müdahale doktorunun değerlendirmesine göre, Berlin’deki aktivistlerin neden olduğu trafik sıkışıklığı, yaralı bisikletçinin kurtarılmasını etkilemedi… İtfaiyeye bağlı özel bir araç, iklim aktivistlerinin yol kapatması nedeniyle trafikte sıkıştı ve kaza mahalline geç geldi. Ancak acil servis doktoru zaten bu özel aracı kullanmamaya çoktan karar vermişti. Farklı bildirimler, itfaiyenin dahili bir notundan kaynaklanmaktadır.”
Bu bildirimler kayıt altına dahi alınmadı. Almanya’nın en tanınmış medya grupları da bu haberi, tıpkı eski Bulvar Gazetesi gibi kamuoyuna şu şekilde yansıttı: “İnsan hayatını korumak en önemlisi. Buna asla izin verilmemeli…”
“Postdam kentindeki Barberini Müzesi’nde sergilenen Claude Monet’e ait Les Meules (Tahıl Yığını) adlı tabloyu hedef aldılar” haberiyle ve patates püresi fırlatışlarıyla manşetlere yerleştirdikleri Son Jenerasyon üzerinden dünyanın tüm direnenlerine bir ibret dersi vermek istediler.
Grup üyeleri, hemen ardından geçtiğimiz hafta, hükümetin yaşamı tehdit eden iklim rotasına karşı direnmek üzere Münih Stachus’taki bir ana caddede toplandılar. Politikacıların tehditkâr hareketlerine rağmen, demokratik protesto haklarını kullanmaya ve herkesi aynısını yapmaya davet ettiler.
Bu eylem sırasında 13 aktivist sorgusuz-yargısız bir şekilde Stadelheim hapishanesine götürüldü. Bunlardan beşi serbest bırakılırken, sekizi 30 gün esaret altında kalacak.
Onlar “dünyayı bir hapishaneye çevirdiniz” diyerek mahkûm kıyafetleri giyip otoban işgal edenlerdi. Ve haklarında “Terörist Son Jenerasyon” içerikli saldırı sayfaları açılıverdi.
Onlar “Gelişmekte olan ülkeleri destekleyeceğiz dediniz. O ülkelere savaşlar ve doğa felaketleri dağıttınız. Politikacılar gibi sürekli konuşup hiçbir şey yapmamaktansa kendimizi otobanlara, müzelerin önüne zincirleyeceğiz” diyenlerdi. Ve haklarında “Sanat Düşmanı Son Jenerasyon” içerikli saldırı sayfaları açılıverdi.
Tüm bu saldırılara önderlik eden parti ise yine faşist AfD (Almanya için Alternatif) oldu.
Son Jenerasyon kendilerine yönelik bu tüm saldırıları püskürtmek üzere 10 Kasım tarihinde yine bir oturma eylemi yapacak. Kamuoyuna sundukları yazılı açıklamada da şunları ifade ediyorlar:
“Bizler, tüm bu saldırılara ve tehditlere rağmen diyalogdan yanayız. İklim mücadelesinin bir suç hâline getirilmesine izin vermeyeceğiz. Bizi kriminalize etme yönünde böylesine yoğun çabalar sarf edildiği bu süreçte, Son Jenerasyon’un diyaloğa açık kalan bir kurum olarak faaliyet yürütmesini önemsiyoruz. Federal Hükümet’in kabine üyelerini -özellikle Olaf Scholz, Christian Linder, Robert Habeck ve Federal Ulaştırma Bakanı Volker Wissing’i- 10 Kasım 2022 Perşembe günü Berlin’de bir görüşmeye davet ediyorsunuz. Görüşmelerimizin içeriği, Federal Hükümet’in barışçıl demokratik protestolarla nasıl başa çıktığı ve herhangi bir iklimsel acil durumda alınacak ilk güvenlik önlemleri zemininde olmalıdır.”
Bu eylemlere çağrı yapan aktivistlerden, teknik çevre koruma mühendisi, babası da bu grupta aktif olan Wolfgang Metzler Kick şunları belirtiyor:
“İlgili teknik uzmanlığım sayesinde, içinde bulunduğumuz tehlikenin bilimsel boyutunu değerlendirebiliyorum. Dünya tamamen sarsıldı.
Yeryüzü sıcaklığında 1,5°C artış sınırını yakalayabilmemiz için sadece on yılımız kaldı. Bu on yıl, tüm uygarlığımızın geleceğini belirleyecek. Hepinizi bizimle birlikte bu yıkıma karşı barışçıl bir şekilde direnmeye çağırıyorum!”
Yine bu eylemlere çağrı yapan aktivistlerden biri olan, 18 yaşındaki öğrenci Mary Brown şunları belirtiyor:
“30 gün hapis yatma tehditlerinden yılmayacağım. Hayatım ve tüm neslimin hayatı tehlikede! Dayanamıyorum artık. Bu görev, bu hayati tehlikenin farkında olan tüm cesur insanlar için geçerli. Bugün gerçekten bir fark yaratma zamanındayız. Tutuklanırsam sokaktaki yerimi almalısınız!
Politikacıların ve polislerin, benim gibi gelecek kaygısı duyan öğrencilerin böylesi barışçıl demokratik bir protestosu ile nasıl başa çıkacağını hep birlikte göreceğiz.”
Tam da BM İklim Değişikliği Konferansı öncesinde, Son Jenerasyon’a karşı sergilenen bu kriminalize etme kampanyası ilerici-devrimci partiler, kurumlar ve kişiler tarafından da dayanışma çağrılarıyla yanıtlandı. Bu karalama kampanyasının amacı şöyle değerlendirildi:
“Mısır’da gerçekleştirilen bu Konferans’ın bir gösteriden öteye geçmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Bu gösterilerin de artık dünya halkları nezdinde bir hükmü kalmadığını biliyoruz. Savaşın ve pandeminin sırtımıza yüklediği faturaların ağırlaştıkça ağırlaştığı bu dünya gerçekliğinde, göze hitap eden eylemleriyle bilinen bu gruba yapılan saldırılar tesadüfi değildir.
Yayılmaya çalışılan korkudur. Korunmaya çalışılanın insan hayatı ya da insani değerler olmadığı apaçıktır. Son Jenerasyon’un eylem tarzının kitlelerle bütünleşen bir tarz olmadığı yönündeki düşüncelerimize rağmen, bu gruba yapılan saldırılar aslında hepimize yöneliktir. Bu yüzdendir ki, onlarla her daim dayanışma içerisinde olacağız. Dayanışma zinciri büyütülemediğinde, sıranın er ya da geç herkese geleceği tarihsel dönemeçlerden birini daha tecrübe etmekteyiz.
Yaratılmak istenen korku, verilmek istenen mesaj dünyanın tüm direnenlerine, tüm direnişlerine karşıdır.
İklim mücadelesi suç değildir! Kriminalize edilemez!”
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.