İllaki bir çare var; sınıf bilinciyle birleşip gücümüzün farkına varmak. Bunun adı hastane meclisleri olur, bunun adı mahalle meclisleri olur, bunun adı halk sağlığı hareketi olur; fakat ilk önce bizim bunun farkına varmamız gerekiyor
Bir hastane emekçisi olarak, hastane emekçilerinin çalışma koşullarıyla ilgili sorunları elimden geldiğince, dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım bugüne kadar. Bu yazıda başka bir boyutunu daha konuşmak istiyorum bu koşulların. Bugün, hastane emekçileri olarak içinde bulunduğumuz döngü, baskı ve mobbing ortamı yaratıp, kendi sistemlerini kurup, sonra da sistem tıkandığı zaman işçiyi cezalandırmak üzerinden işliyor.
Bu sistemin mekanizmalarından birisi hastanelerde kurdukları havuz sistemi; bir kattaki temizlik işçisi bir üst kata gönderilip bir üst kattaki temizlik işçisi de yine bir alt kata gönderiliyor. Bunun adı da “daha verimli daha temiz bir hastane” imiş. Oysaki katı bilen işçi kendi katını daha iyi temizler ve daha özenli davranır, bu her yerde böyledir. Ellerimizde kovalarla bir kattan bir kata 4-5 temizlik işçisi bir oraya bir oraya gidiyoruz. Bunun aşağılayıcı boyutu ayrı bir şey zaten. Bir de şu boyutu var, çalışma arkadaşlarını birbirine denetlettirip aynı zamanda birbirine kırdırıyor ve iş barışını bozuyor. İşçiye danışılmadan uygulanan bu sistem, sadece işçiler daha fazla çalışsın ve daha az dinlenme zamanları olsun diye işletiliyor. Bizler havuz sisteminin çok gereksiz olduğunu, hem hijyenik olmadığını hem de sağlıksız olduğunu belirttiğimizde hastane müdürünün kullandığı şu sözdü: “Ben takip ettim; işçilerin şu saatlerle şu saatler arası işleri bitiyor, ondan sonra yatışa geçiyorlar, öğleden sonra da şu saatlerle şu saatler arası işleri bitiyor, tekrar yatıştalar.”
Böyle bir şeyin mümkün olmadığını ve olmayacağını, hastanede sürekli çalışmak durumunda olduğumuzu, buranın sürekli hizmet üreten bir yer olduğunu anlatmamıza rağmen bir türlü ikna olmamasının nedenini özetliyor aslında. Mesele hastanenin temizlenmesi değil, işçiye daha fazla baskı ve mobbing ortamı yaratmak.
***
Size mobbingin başka bir çeşidini daha anlatayım: Çalıştığımız hastanede kullandığımız malzemeler o kadar eski ve kalitesiz ki bu malzemeleri kullandırarak biz işçilerin sağlığı ile oynandığı gibi işimizi doğru dürüst yapmamıza da engel oluyor bu malzemeler. Bir taraftan halk sağlığı ile de oynanmış oluyor. Ki bu diğer alanlarda da muhtemelen böyledir; yani hekimlerin, hemşirelerin kullandığı malzemelerde de aynı sorun vardır. Bu malzemelerin işini iyi yapmaya engel olması ise yine işçiye ceza verilmesine dönen bir sisteme evriliyor.
Bu baskı ve mobbinge başka bir örnek, insanların çalışırken fotoğraflarını istemeleri ve bu fotoğrafları işçilerin de olduğu WhatsApp grubunda paylaşmalarını istemeleri. Bu uygulama bile başlı başına o kadar aşağılayıcı, o kadar ağır bir durum ki bizim bunu kabullenmemiz mümkün olmamalıyken, insanlar mücadele etmekten o kadar bıkmış ve yorulmuşlar ki artık her şeyi çaresiz boyun eğmek zorunda kalıyorlar.
Yaratılan rekabetçi, performansçı ve güvensiz ortam yüzünden, her gün yaşadığımız baskı ve mobbing yüzünden iş barışının bozulduğu, insanların birbirinin üzerinde hakimiyet kurmaya çalıştığı bir ortam doğuyor. Aynı kaderi paylaşan, aynı koşullarda çalışmak zorunda olan işçiler birbirine düşmanlaşıyor. Doktorlar hemşirelere, hemşireler diğer personellere baskı ve mobbing uyguluyorlar. Bu sistemin bize dayattığı durumdan ancak bu şekilde çıkabileceklerini düşünüyorlar. Oysaki mobbingin, baskının biraz da olsun üstesinden gelebilmek için, kendimizi kurtarabilmek için öfkemizi ve direncimizi bize bunları yaşatan sisteme karşı kullanmamız gerekiyor.
***
Tabii meselenin bir de kadın olma boyutu var ki, kadın olarak daha da çok eziliyorsunuz; çünkü sorumluluklarınız, erkek işçilere göre daha ağır; evdeki sorumluluğunuz, işyerindeki sorumluluğunuz… İşyerinizde bile sizden beklentiler çok daha farklı, kadın işçilere daha ağır sorumluluklar yüklüyorlar, daha fazla beklenti içerisine giriyorlar ve bunun altında ezilmemek için mücadele ettiğiniz zaman başka bir uygulama ile karşılaşıyorsunuz. Yöneticilerin kadın işçilere uyguladığı baskı ve mobbingin boyutu da artıyor geliyor tabii. Kadın hekimsen işin zor, kadın teknisyensen işin zor… Kısacası yaptığın her işte kadınsan işin zor.
Bu ortamda emekçiler için illaki bir çare var; sınıf bilinciyle birleşip gücümüzün farkına varmak ve tüm öfkemizi direncimizi sisteme doğrultmamız gerekiyor. Bunun adı hastane meclisleri olur, bunun adı mahalle meclisleri olur, bunun adı halk sağlığı hareketi olur; fakat ilk önce bizim bunun farkına varmamız gerekiyor. Bir yerden başlayarak bu aşağılayıcı yönetime, baskıya, mobbinge dur dememiz gerekiyor. Şunu biliyorum ki tarih her şeyi yazdığı gibi, sizi de yazacak ve sizin de bizim mücadelemizden alacak bir payınız mutlaka var.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.