Sağlık çalışanlarının sendikal örgütlenmesi için Dev Sağlık-İş’in gelecek düşü, hedefi ve çağrısı dün olduğu gibi bugün de nettir. Amaç tüm sağlık çalışanlarının ortak mücadele birliğinin yaratılmasıdır. Politikamız; halkın insana yaraşır düzeyde eşit, parasız ve nitelikli sağlık hizmeti alması talebiyle sağlık emekçilerinin ekonomik, demokratik ve sosyal taleplerini bir potada birleştirebilmektir. Bunun için; eski, yeni, özel sektör, kamu alanı, işçi, hekim, hemşire, teknisyen, hastabakıcı ayırımına sapmadan sınıfsal bir mücadele perspektifiyle yoluna devam etmesidir
50’nci kuruluş yılına doğru gitmekte olan bir sendikanın kısa mücadele geçmişi ve geleceği
“Geçmişten Geleceğe Dev Sağlık-İş” yazısının ilk bölümünde sendikanın kuruluş döneminde sağlık işçilerinin yaşadığı sorunlar üzerinde durmuştuk. Kırdan kente gelişlerini ve işgücüne katılım süreçlerindeki bilinç değişimlerini anlatmıştık. Sağlık hizmetlerinin bir ekip hizmeti olduğundan daha çok hekim ağırlıklı bir hizmet süreci olarak tarif ediliyor olmasının çalışanların ortak mücadelesi üzerindeki etkilerini anlatmaya çalışmıştık.
Sendikanın kuruluş yıllarında temeli atılan döner sermayeden sadece hekimlere pay ödenmesine duyulan tepkiler üzerine, başta Cerrahpaşa ve İstanbul Tıp’ta (Çapa’da) yaşanan ve günlerce devam eden direnişler sonucu tüm çalışanlara döner sermaye payının ödenmesini sağlandığını ve bunun örgütlenerek hak aramayı teşvik ettiğini vurgulamıştık. Somut sorunlardan kaynaklanan tepkilere bir çözüm olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde çalışan işçiler tarafından temeli atılan sendikanın 50’nci kuruluş yılına yaklaştığını dile getirmiştik. Devrimci Sağlık-İş’in başından beri farklı bir sendika olduğunu bunu da işçilerin her aşamada doğrudan söz ve karar sahibi olmalarına ve demokrasi mücadelesindeki kararlılığına bağlamıştık.
Özetle; kuruluş yıllarından itibaren verili mevzuata boyun eğmeden, işçi veya “memur” olduğuna bakılmadan toplamda beş yıl içinde özel ve kamu hastanelerinde ciddi bir örgütlenme sağlayan Dev Sağlık-İş, 12 Eylül mağduru olarak 11 yıl süreyle aktif mücadele sürecinin dışında kaldı.
Dev Sağlık-İş faaliyete başladığı yeni döneminde örgütlenmeye yönelik çeşitli arayışlarda bulundu. Bu dönemde; önündeki yasal engeller kadar, işçi sınıfının bileşimindeki değişimler, uluslararası sosyalist sistemdeki çözülmeler, 12 Eylül’de solun aldığı darbeler ve toplumsal dokudaki bozulmalar gibi çok sayıdaki ideolojik ve pratik olumsuz etkenle birlikte değerlendirildiğinde sıkıntılı bir süreçle karşı karşıya olunduğu anlaşılacaktır. Tüm bu olumsuzluklar nedeniyle tek bir işyerinde sendikal başarının olamayacağını, bu ilişkiyi beslemek için birleşik bir mücadelenin işin ta başından beri bir toplumsal hareket tarzında; diğer işyerleri, işkolları ve mevcut sömürü düzenine alternatif bir siyasal kurguyu da kapsayacak şekilde ele alınması fikri ağır basmaktaydı. Belirtmek gerekir ki; değişen sendikal politikalara teorik olarak bugünde geçerli olan ciddi çözümlemeler sağlandı.
Yazıda bu dönemin kapsamlı analizine girmek yerine; sendikal faaliyete tekrar başlandığı yıllarda çalışma ortamının ve sendikal politika arayışlarının kökten değiştiğini, bir çırpıda “nerede kalmıştık?” sorusuna cevapların aranamayacağının düşünüldüğünü vurgulamakla yetineceğiz.
Yeni mücadele döneminde sendikal hareket için tespit edilen yeni yönelime rağmen, kendini dayatan bazı somut sendikalaşma taleplerine de sırt çevrilemezdi. 1993 yılından itibaren başlayan özel sektördeki; Florance Nigtinghale Hastanesi, Yaşam Hastanesi ve Osmanoğlu Hastanesi işyerlerindeki örgütlenmeler yanında sözleşmeli personel statüsünde olan ve güvencesiz çalışan 9 Eylül Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yapılan örgütlenmeler ve emek verilen diğer tüm mücadeleler sendikal örgütlenmedeki çabaların somut örnekleri olmuştur.
Sağlık emekçilerinin ve sağlık meslek örgütlerinin gündeminde yeni bir mücadele dönemi yaşandı. Sağlıkta olup bitenleri en iyi yorumlayan meslek örgütü TTB ve ona bağlı odalar oldu. Burada önemli olan nokta; TTB’nin bir meslek örgütü olarak toplumcu bir bakışla siyasal iktidarın sağlıkta izlediği yanlış politikalara, hekimlerin haklarına ve bir bütün olarak sağlık çalışanlarının içerisine sokulduğu girdaba dikkat çekmesidir. Bu bakış açısı aynı zamanda sağlık çalışanları için ortak mücadele zemini de yaratmaktaydı. Neoliberal sürecin doğru yorumlanması ve halkın sağlık hakkının korunması çabası sağlıktaki dönüşüm sahiplerinin kabul edemediği bir süreçti. Bugüne döndüğümüzde eğer TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı evi basılarak gözaltına alınıyor ve TTB’ye kayyum atanması talep ediliyorsa, bunun gerçek nedeni TTB’nin halkın sağlık hakkını ve sağlık çalışanlarının insanca yaşam haklarını birlikte gözetmesidir.
Keza kamu çalışanları sendikal hareketinin bir parçası olarak tarih sahnesinde yerini alan Tüm Sağlık-Sen ve bugünkü adıyla SES/Sağlık Emekçileri Sendikası’nın çok önemli ortak mücadele bileşeni olduğu da göz ardı edilemez.
Kısacası Dev Sağlık-İş’in tekrar gündeme gelmesinde, eski ve yeni yöneticilerinin “sendikacılık” yapma sevdası değil, somut olarak yukarıda değindiğimiz sağlık işkolundaki gelişmeler ve sağlık emekçilerinin ekonomik ve demokratik hakları tayin edici olmuştur. Amaç, AKP hükümetinin “Kamu Personel Reformu” ve “Sağlıkta Dönüşüm” programı kapsamında giriştiği hamlelerin mağduru olacak sağlık çalışanlarına yönelecek saldırılar karşısında korunabilecekleri örgütsel ilişki zemini yaratmaktı. Aradan geçen yıllardan sonra tekrar var olma çabasının esası ve tüm gayretlerinin dayanak noktası sağlıktaki bu yeni dönem olmuştur.
DİSK’le birlikte faaliyete başlanılan yeni dönemin en belirleyici özelliği sağlık çalışanlarının ortak mücadele fikrinin önde olmasıydı. Bu düşünce; 28-29 Mart 1992 tarihinde sendikanın İstanbul’da yapılan 3. Olağan Genel Kurul Çalışma Raporu’nun 38. sayfasında şöyle açıklanmaktaydı:
İşçi ve memurlar (Kamu çalışanları) arasındaki toplumsal ayırımların üzerinde şekillenen ve giderek bir toplumsal bilinç yanılsaması haline dönüşen bu yapay ayrımların varlığının, yani ayrı çalışma yasaları ve ayrı örgütlenmelerle pekiştirilmesi yerine tüm çalışanların çıkarlarının ortak olduğu bilinci etrafında ortak düzenleme ve kurumların oluşturulmasına gidilmelidir.
Devamında:
Devrimci Sağlık-İş meslek sendikacılığı ve kademe sendikacılığı gibi sınıf temelli olmayan ve çalışanların birliğini gözetmeyen sendikal modeller yerine işkolu sendikacılığını savunmaktadır. 1980 öncesi Dev Sağlık-İş’in sağlık alanındaki kamu çalışanlarıyla giriştiği örgütlenmeler ve kazandığı başarılar böyle bir sendikal anlayış üzerinde yükselmiştir
12 Eylül 1980’den hemen sonra kapatılan ve ancak 1991 yılında açılan DİSK’in faaliyete geçtiği yılların ardından 1994 yılında yeni sendikal politika arayışında bulunulurken “güvencesizler, emekliler, işsizler” gibi sınıf katmanları da sendikal mücadelenin alanı içinde tanımlandı. Yeni bir sendikal arayış, yeni bir örgütlenme politikasıyla birlikte anlamlandırılmaktaydı. Fiilen 11 yıl kapalı tutulan DİSK yeni bir başlangıcı tarif etmek durumundaydı. DİSK’in 9. Genel Kurulu’nda seçilen yönetimin oluşturduğu programda örgütsüz kalmış tüm kesimler gibi emeklilerin de örgütlenmesi öncelikli hedefler arasında yer almaktaydı.
Nitekim DİSK’te yeni örgütlenme alanlarının önemsenmesinin gerekçesi şöyle açıklanmaktaydı:
“Örgütlenme çalışmalarımızda, bugüne kadar sendikal örgütlenmenin dışında kalmış taşeron işçilerini, kapsam dışı personeli, kayıt dışı istihdam edilen işçileri ve kısmi zamanlı çalışanları örgütleyemeyen bir sendikal hareketin gelişme şansı olmadığı bilinerek bu kesimleri sendikal örgütlenmenin içine çekecek özel mücadele programlan devreye sokulacaktır.”
Derviş’in fikri buydu ama gelinen noktada zikrinin tartışılmaya açık olduğu da bir gerçektir.
Sağlık çalışanlarının sendikal örgütlenmesi için Dev Sağlık-İş’in gelecek hedefi ve çağrısı dün olduğu gibi bugün de nettir: Amaç tüm sağlık çalışanlarının ortak mücadele birliğini yaratmaktır.
Politikamızın esası; halkın insana yaraşır düzeyde eşit, ücretsiz ve kaliteli sağlık hizmeti alması talebiyle sağlık emekçilerinin ekonomik, demokratik ve sosyal taleplerini bir potada birleştirebilmektir. Bunun için; eski, yeni, özel sektör, kamu alanı, işçi, hekim, hemşire, teknisyen, hastabakıcı ayırımına sapmadan sınıfsal bir mücadele perspektifiyle ortak mücadele için yoluna devam etmesidir.
Gelecek yazıda: Güvencesizliğe Karşı Mücadele- Üçüncü Dönem
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.