SES yöneticilerinin yargılandığı davanın üçüncü duruşması yarın Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Basın toplantısında söz alan SES Eş Genel Başkanı Hüsnü Yıldırım, duruşmaya katılım çağrısında bulundu.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı Selma Atabey ve önceki dönem Eş Genel Başkanı Gönül Erden’in de aralarında bulunduğu sekiz sendika yöneticisi hakkında “örgüt üyeliği”, “örgütü yönetmek” ve “örgüt propagandası” iddialarıyla açılan davanın üçüncü duruşması yarın (3 Ekim) Ankara Adliyesinde görülecek
Kahya Otel’de yapılan basın açıklamasında söz alan SES Eş Genel Başkanı Hüsnü Yıldırım, yarın görülecek dava duruşmasına katılım çağrısında bulundu.
Dava dosyasında sendikalarının pandemi döneminde yaptıkları eylem ve etkinliklerin suç unsuru olarak yer aldığını belirten Yıldırım, “Biz biliyoruz ve anlıyoruz ki yıllardır halkın sağlık hakkına ve sağlık emekçilerin yaşadığı sorunlarına sahip çıkmak özellikle pandeminin başlangıcında herkesin korktuğu ve sustuğu dönemde taleplerimiz için yaptığımız eylem ve etkinlikler birilerini iyice rahatsız etmiş olmalı” dedi.
Pandeminin yönetilemediği dönemde “yaşamak ve yaşatmak istiyoruz” şiarıyla isyanlarını duyurmalarının kimilerini intikam alma arayışına ittiğini ifade eden Yıldırım şöyle devam etti:
Sağlık ve Sosyal Hizmet iş kolunda örgütlü olan sendikamız SES, kurulduğu günden beri nitelikli, ücretsiz, erişilebilir ve anadilinde sağlık ve sosyal hizmet mücadelesi yürütmeye amaç edinmiş ve bugünde aynı amaçla mücadelesine devam etmektedir. Kurulduğumuz günden beri sendikal mücadelemizi marjinalleştirme, bizleri de ötekileştirme çabalarıyla da mücadele etmekteyiz. 2007’de, 2009’da ve 2012’de KESK ve KESK’e bağlı sendika yöneticilerine yönelik gözaltı ve tutuklamalar yapılmış, fakat hem anayasa mahkemesi hem de AİHM’in bu konuda yapılan haksız gözaltı ve tutuklamaların hukuka aykırı olduğunun tespitini yapmıştır.
Bu şekilde toplu açılan davaların birçoğunda arkadaşlarımızın tamamı beraat etmiştir. Yukarıda anlattığımız yargısal süreç esasında siyasi iktidarın emek, barış ve demokrasi mücadelesi yürüten sendikamıza, sendikal örgütlülüğümüze yönelik yargı baskısının kesintisiz olduğunu göstermektedir. Her dönem doğruları söylemekten imtina etmeyen sendikamız ve yöneticileri yine hukuksuz bir yargı süreci ve asılsız iddialar ile yıpratılmak istenmektedir. Siyasi iktidar bu dava ile sendikamızın emek mücadelesini suç konusu yaparak mücadelemize zarar vermek istemektedir. Üstelik ortada suç teşkil eden hiçbir delil olmadığından bu oluşturdukları suç unsurlarını yine yaratıkları iftiracı tanıklar üzerinden yapmaya çalışmaktadır.
İddianamede yer alan suçlamaların tarihsel seyrinin bile ortada bir iftira olduğunu kanıtlar nitelikte olduğunu vurgulayan Yıldırım şunları söyledi:
Bu davayla sağlık hakkı, sendikal haklar ve kadın mücadelesi de yargılanmak istenmektedir. Salgın döneminde hakları verilmeyen sağlık emekçileri için aktif mücadele eden sendikamızın faaliyetlerinin dava konusu yapılmasını kabul etmiyoruz. İktidarın yapması gereken halka ücretsiz ulaşılabilir nitelikli ve anadilinde sağlık hizmeti sunmak, sağlık emekçilerinin haklarını vermektir. Hak mücadelesi veren emek örgütlerini yıpratma çabası sonuç vermeyecektir. Bu hukuksuz davada yargılanan tüm arkadaşlarımız serbest kalıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. Bu mücadelede; işkolumuzdaki emek ve meslek örgütleri başta olmak üzere, tüm demokrasi güçlerini 3 yarın 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek duruşmaya hep birlikte katılım sağlamak üzere 09:30 da Ankara Adliyesi ana giriş kapısı önünde buluşmaya davet ediyoruz.
Sendika.Org