Erdoğan’ın otokratik rejimi, 20 yıldır nefes aldırmadığı AKP dışı tüm mahfillere sırf bir seçim daha kazanabilmek için lütfedip davet gönderecek ve arkasına geçeceğimiz ilk savunu da ‘meslek etiği’ mi olacak?
Nevşin Mengü AKP’nin ‘Türkiye Yüzyılı’ seçim propagandası törenine davet edildiğini ve bir gazeteci olarak da katılmak istediğini söyledi. Ancak sosyal medyadaki takipçilerinden gelen sert tepki ve ‘arkadaşları tarafından alınan ortak karar’ gereği katılmadı. Katılabilme gerekçelerini sıralarken gazetecilik refleksine, haber değeri taşımasına, propaganda bile olsa ortamı gözlemenin bir muhabir için önemli olabileceğine vurgu yaptı.
İsteyen gider, kendi fikridir, gazetecilik bunu gerektirir minvalinden cümleler sarf edip hâlâ normalleştirilip, meşrulaştırılabilecek bir iktidarın varlığına imada bulunmayacağım.
Erdoğan’ın otokratik rejimi, 20 yıldır nefes aldırmadığı AKP dışı tüm mahfillere sırf bir seçim daha kazanabilmek için lütfedip davet gönderecek ve arkasına geçeceğimiz ilk savunu da ‘meslek etiği’ mi olacak?
Türkiye’de gazetecilik, hayatta kalabilenlerin iktidarın çeteleşmiş mafya düzeninde seslerini çıkarabilecekleri yegane alan. Vitrini yakışıklı göstermek için popüler isimleri özenle davet eden AKP, o isimlerin çalıştığı basın kuruluşlarının muhabir ve kameramanlarına akreditasyon bile vermedi. Vizyon belgesinin tehdit dilini 1 saat 35 dakika dinleyip, 2-3 vekile, 1-2 bakana kara delik kadar boş yanıtlar alacağınız sorular için gazetecilik refleksi bahanesine sığınmak en hafif tabiriyle saflık. AKP’nin ve Erdoğan’ın takiyye ustalığı ile kazandığı seçimlere bir yenisini daha ekleme çabasına değil icabet etmek, en ağır eleştirileri, okuduğu metin üzerinden yöneltmek, kamuoyunu Türkiye Yüzyılı dalaveresine inanmaması doğrultusunda günlerce ipliğini pazara çıkaracak yayınlar yapmaktır gazetecilik. Bunu yapmak için de Ankara Arena’ya gitmeye hacet yok!
Erdoğan’ın 1 saat 35 dakikada yeni diye sınıflandıracağımız tek kelimesi yok. Kucaklayıcı, kapsayıcı bir dil kullansaydı, şimdiye kadar toplumu geri dönülemeyecek derinlikte düşmanlaştırma politikasından vazgeçtiğini bağıra çağıra söyleseydi ne olacaktı? Hiç! Koca bir hiç. Beklentisi olanlar için söylüyorum, Erdoğan barış, kardeşlik, demokrasi, af, güçlü parlamento, liyakat, adalet, güçler ayrılığı gibi Türkiye’de yok edilmiş kavramları madde madde söylese, hepimize sms olarak da atsaydı bunun tek bir manası olacaktı; bu seçimi de kazanalım da sonrası bizde.
Erdoğan rejiminin vaat olarak ortaya koyduğu, koyacağı her şey büyük bir kandırmaca. Külliyen yalan üzerine inşa ettiği propaganda metinlerinde artık sahte demokrat söylemlerde de bulunmuyor. Metnin dışına 3 kelime çıktığında bile sapkınlar diyerek ‘samimi’ Erdoğan’ı bize gösteriyor.
Türkiye Yüzyılı diye tarif ettiği her şey AKP’nin hinterlandı dışında kalanlar için cehennemdir. Erdoğan’ın bu seçimi kazanması AKP-MHP dışı tüm aktörlerin hayatını karartacak günün başlangıcıdır. Şimdiye kadar olanları fragman olarak bile değerlendirebilirsiniz. Erdoğan artık Şangay özentili perspektifiyle seçim yapmak istemeyecek, mutlak gücü eline alıp Türkiye Cumhuriyeti kurumlarının içini tamamen boşaltacak. Beştepe Krallığı varaklı AKP vitrini olacak. Tüm özgürlükler şimdikinin daha beter hale geleceği şekilde tehdit olarak algılanacak. AKP’nin Ankara Arena’daki propaganda şölenine ‘gazeteci olarak takip etmek gerekirdi’ diyen tüm gazeteciler hücrelerinden yazacakları mektuplarla habercilik refleksini yaşamaya başlayacaktır. Erdoğan ve Bahçeli’nin Vizyon Belgesi’nin alt metninde bu vardır.
Gazeteciliğin mesleki etik dairesinde kalan ne varsa AKP’nin Goebbels’i tarafından sinsi bir tuzak olarak kurgulanmış ve kullanılmaya çalışılmıştır. Gazeteci olarak orada bulunma merakını kaşıyan İletişim Başkanlığının ‘üst aklı’ bunu avantaja çevirmek için bir yem atmıştır. Bunu tuzak olarak görüp, AKP’nin propaganda şölenine gitmeme kararı alanlar kamuoyuna ciddi bir mesaj verenler, AKP tarafından arandıklarını etkili bir şekilde yorumlayıp paylaşanlar gazetecilik refleksini harekete geçirmiştir. Asıl onların yaptıkları gazeteciliktir. Gitmeyerek ve bunu duyurarak, kamuoyuna haber iletme görevlerini yerine getirmişlerdir.
Gazeteci haber koklar, haber yapar ama propaganda malzemesi olamayacağını da görür.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.