Bugün bizlere düşen, “Hıdır, İlyas, Özenç, Savaşıyor Dev-Genç” diye mezarbaşı anmalarında, miting alanlarında haykırdığımız sloganın geçmişe sahip çıkmak adı altında, tabiri caizse belirli günlerde iman tazeleme ritüeline dönüşmesine izin vermemektir
“her şey yaşamımız kadar açık ve sade olmalı”
“hüznün kollarına düştüğünü hiç görmedik
öfkeyse hiç terk etmedi seni
nereye bakacağını bilirdin
ve sen bizimleyken
tebessüm hiç eksik olmadı gözlerinden”
HIDIR ASLAN
1958 Tunceli Hozat doğumlu olan Hıdır Aslan politikayla 1975’te Ankara Kurtuluş Lisesi’nde okurken tanıştı. LİSE-DER’e giren Hıdır Aslan kısa bir süre sonra mahalle çalışmalarına başladı. Ankara’da Etlik ve İncirli Lisesinde antifaşist mücadelenin örgütlenmesinden, gecekondularda faşistlere karşı halkın güvenliğinin sağlanmasına, Şentepe ve Karakaya Mahallesi’nin kuruluşundan, arsaların kamulaştırılarak gecekonduların yapımına kadar gece gündüz yoldaşlarıyla birlikte usanmadan emek verdi.
1977’de bir çatışmadan sonra tutuklanarak 7 ay cezaevinde kaldı. 1978’de devrimci hareket tarafından İzmir’e gönderilen Hıdır Aslan, Çamlık-Karabağlar bölgesinde kitle çalışmalarını yürüttü. Daha sonra hareketin Gültepe bölgesi sorumluluğunu üstlendi. Ankara’dan sonra mücadelesine Gültepe’nin direniş barikatlarında devam etti. Gültepe ve Tariş direnişi sonrasında yakalandı ve 25 Ekim 1984’de Burdur Hapishanesi avlusuna götürüldüğünde sehpasını kendisi tekmeledi.
Bugün bizlere düşen, “Hıdır, İlyas, Özenç, Savaşıyor Dev-Genç” diye mezarbaşı anmalarında, miting alanlarında haykırdığımız sloganın geçmişe sahip çıkmak adı altında, tabiri caizse belirli günlerde iman tazeleme ritüeline dönüşmesine izin vermemektir. Devrimciliğin, militan kimliğin tanımının muğlaklaştığı günümüzde, bu kavramları salt geçmişten alarak tanımlamak gerçeklikle bağdaşmaz. Neoliberalizmin içini boşalttığı her kavramı bugün yeniden mücadelemizle anlamlandırıp yeniden tanımlamak sorumluluğu bizim üzerimizdedir. “O Büyük Gün” gelmeyecek biz ona gideceğiz diyorsak ne geçmişi efsaneleştirip ulaşılmaz yerlere koyarak ne de “dün dünde kaldı, sırası değil” aklıyla pasifizme teslim olarak “doğru anı” bekleyemeyiz.
Yıkıma karşı direnen mahallelilerden, geleceksizliğe, gericiliğe karşı özgürlüğüne sahip çıkan, reva görülen kötü yaşam koşullarına karşı barınma hakkı için direnen üniversitelilere, erkek şiddetine karşı her an yaşam hakkı için direnen kadınlardan LGBTİ+lara, pandeminin başından beri hakları gasp edilen, ölümle yaşam arasındaki çizgide yaşamak zorunda bırakılan sağlık emekçilerinden, “Eşit İşe, Eşit Ücret” diyerek sokakları dolduran öğretmenlere, Sabancı kulelerini inadıyla direniş alanına çeviren, en güvencesiz koşullarda yaşam mücadelesi veren enerji işçilerine kadar, faşizme karşı savaşta Hıdır olmak da İlyas olmak da Özenç olmak da elimizdedir, mümkündür.
Mümkün kılacağız!
Devrimci Gençlik
*Canım abim,
Uzun uzun yazacak değilim. Bu ana hep hazırdım. Son yolculuğum yaşamım kadar güzel olmalı. Üzülmek mi? Bunu hiç istemiyorum canlarım. Büyük sözler etmeyi gereksiz buluyorum. Her şey yaşamımız kadar açık ve sade olmalı.
Yaşamak bir türküyse, bunu, bu türküyü en güzel biçimiyle söylemeye çalıştım. Zafer şarkısının söylendiği günler de gelecek. Kısa da olsa onurlu yaşamanın yolunu seçtiğim için mutlu gidiyorum, iyi, güzel şeyler uğruna yaşanıyorsa her şey, katlanılmayacak şey yoktur. Ölüm bile basitleşiyor. Anlamlıysa ölüm yaşamak kadar güzeldir.
Şu mektubu yazarken bir yandan çay, sigara içiyorum. Ağır ağır. Tadına vara vara. Neşesiz değilim. Bir yandan yaşamımın film şeridini toplamaya çalışıyorum kafamda. Kısacık zamanda bu anlık, hemen her şeyi baştan sona ayrıntılarıyla izlemek oldukça zor gibi.
Vasiyet yazmamı istemiştin. Acele etmemiştim ama buna zamanımız oldu işte. İyiden, güzelden yana olun. Budur isteğim, hepinizden. Tüm dostlarıma, dost yüreklilere, sevgimin sıcaklığını iletin; utançsız, onurlu gidişimi. Üzülmek, acımak hiç kimseden beklemediğim bir şeydir. Bana yapılacak en büyük budur. İnsan acılarla da yaşamasını bilir, bilmeli. Güç de olsa.
Benim üzerimde büyük emekleriniz var, ödenmeyecek kadar büyük. Senin ve ötekilerin. Siz emeğin tüm temsilcilerine, dünyadaki tüm emekçi, onurlu güçlü insanlara layık olabilmenin yolunu seçtim. Yapabileceğim her şeyi yapmamış olsam da, bu görevi yapacak yeni insanlar topraktan fışkırıyor…
(…)Çok şey söylemek istiyorum ama zaman öyle kısa ki. On dakikamız var. Üzülmeyin, acılara yenilmeyin, hayata karşı güçlü olun, yaşam budur. Seçilmesi gereken yaşam. Sultan’a sevgimi yolluyorum, her birini isim isim yazamayacağım dostlara da. Bu hepsini karşılasın.
Yüreğimin tüm sevgisiyle, tüm onurlu güçlerimle seni, sizi, hepinizi kucaklar, doyasıya öperim. Güçlü olun. Başı dik olun. O güzel günlerde tekrar yanınızda olacağım.
Amcanız, kardeşiniz, dostunuz.
Hıdır Aslan*
*Hıdır Aslan’ın idama gönderilmeden 10 dakika önce yazdığı son mektup.
Kaynak: Devrimci Gençlik
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.