Biz bulunduğumuz kentlere/mahallelere hakim olursak, kitlelerle bağlarımızı sağlamlaştırırsak, hiçbir gerçek halktan saklanamaz. İçinde bulunduğumuz anda halka gerçekleri ulaştırmak devrimci bir görev olarak önümüzde duruyor
İktidarın “dezenformasyonla mücadele” diyerek hazırlıklarına giriştiği sansür yasası teklifi Meclis’te oylanarak kabul edildi. Bu yasa yalnızca basın emekçilerini değil gerçek bilgiye ulaşmak isteyen, gerçek bilgiyi yaymak isteyen ve kendi düşüncelerini özgürce ifade etmek isteyen herkesi ilgilendiriyor.
RTÜK ve basın ilan kurumu aracılığıyla televizyon ve gazetelere uygulanan baskılar, basın emekçilerine uygulanan polis şiddeti, haber sitelerine açılan davalar, erişim engelleri, sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “halkı kin ve düşmanlığa sevk etmekten” yargılananlar, hatta ceza alanlar gerçeği zaten hayatımızın içindeyken, bu adım, baskılara yasal bir temel kazandıracak. Böylelikle her şeye rağmen susmayanlar artık sussun diye, tepemizde “yasa” adlı bir sopa sallandırılacak.
Bu yasanın kimler için çıkarıldığına dair elimizde çok fazla deneyim var. Mesela “şüpheli” şekilde ölen (öldürülen) kadınların katilleri için çıkarıldı. İşçileri haksız yere işten atan patronlar için çıkarıldı. Üniversiteleri genelgeler ile susturmaya çalışanlar için çıkarıldı. Bütün bunların karşısında sesini yükseltenler bir daha eskisi gibi ses çıkaramasın, bilgiye kolay ulaşamasın ama en önemlisi ortak gündemler etrafında örgütlenemesin diye çıkarıldı.
İktidarın yalanlarının karşısında cesaretle gerçekleri savunanların elindeki en önemli silahlardan biri olan sosyal medya hedef alınarak yeni bir silahsızlandırma hareketi başlamış oldu.
Daha önce özel olarak seçilen haberlere getirilen yasaklarla tek tek uğraşmak istemediler. IŞİD iki askeri yakınca yayın yasağı getirenler, Enes Kara’nın yayımladığı video hakkında da yayın yasağı getirdi. TÜİK’in yalanlarının karşısında gerçekleri açıklamak isteyenler engelledi. Erdoğan ile ilgili adı geçmeyen tweetler bile soruşturma konusu haline getirildi. Sadece bu manzaraya bakınca bile meselenin dezenformasyon meselesi ile açıklanamayacak bir hakikat mücadelesi olduğu ortaya çıkıyor.
Faşizmin artan baskıları, pandeminin tüm sosyal alışkanlıklarımızı yerle bir etmesi ve sosyal medyanın insanlara ulaşma noktasındaki sağladığı kolaylıklar birtakım örgütlenme yeteneklerimizi geliştirirken başka bir yönden bakılınca çok temel bazı yöntemlerimiz de zayıfladı.
Kitlelerle doğrudan temas halinde bir gün bir kahvede, başka bir gün bir okul kapısında, bir işyerinde, kuaförde, kafede, otobüste, vapurda, duraklarda, bir ev sohbetinde birbirimize gerçekleri ulaştırdığımız örnekler çoktur.
Hayatımıza giren kısıtlamalarla birlikte, geleneksel ama oldukça etkili yöntemlerimizi yeniden hatırlamakta fayda var.
IŞİD’in yaktığı askerler baskılar nedeniyle medyada yeterince yer bulmazken, kahvehanelerde, otobüslerde yapılan konuşmalarla sadece bu haberi halka ulaştırmadık, aynı zamanda gericiliğe karşı laiklik mücadelesi çağrısı yaptık .
Müftülük Yasası ile kadınların hayatı yeni bir gerici uygulamayla çevrilmeye çalışılırken “kadınlara sor” diyerek dolaştığımız sokaklarda, lütuf gibi sunulan yasanın aslını birbirimize anlattık.
İstanbul Sözleşmesi’nin feshi gündeme geldiğinde, sözleşmeyi mahalle mahalle, muhtarlık muhtarlık gezerek, köylere kadar ulaşarak kadınlara anlattık.
TÜİK halkı aldatmaktan çekinmeden enflasyonu yalan bilgilerle açıklarken Dikmen’de halkın gerçek enflasyonunu açıkladık.
Sarıgazi’de bir çocuğun sadece okula başlayabilmesi için ailesinin harcamak zorunda kaldığı parayı açıkladık. Mahallemizin bülteni olan “Sarıgazi Bülteni” ile halka ulaşmaya devam ediyoruz.
Kadıköy’de barınma sorununun geldiği aşamayı düzenli olarak raporlaştırıp kiracıların artan barınma maliyetini açığa çıkarıyoruz.
Enflasyon karşısında ezilen çiftinin maliyetinin teklif edilen fiyattan çok daha fazlası olduğunu açığa çıkardık, çay üreticisinin üreticiye sorulmadan fiyat belirlenmemesi için mücadele ettik.
Örnekler çoğaltılabilir, yenileri yaratılabilir.
Halka ulaşmak için elimizde doğrudan temas edebileceğimiz onlarca aracımız var.
Biz bulunduğumuz kentlere/mahallelere hakim olursak, kitlelerle bağlarımızı sağlamlaştırırsak, hiçbir gerçek halktan saklanamaz. İçinde bulunduğumuz anda halka gerçekleri ulaştırmak devrimci bir görev olarak önümüzde duruyor. Bu görev sadece basın emekçilerinin sırtına yıkılamaz.
Bulunduğumuz her yerde gerçeklere ulaşmak, gerçeği halka ulaştırmak ve bu gerçekler ışığında kitleleri mücadeleye seferber etmek için kolları sıvayalım.
* Nebiye Merttürk: Halkevleri Genel Başkanı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.