Duymak ve duyurulmak istenen, uygulanmasında menfaat görülen her ayet Kur’an’ın Siyasal İslam silahı olarak baş tacı edilebilir. Ama ‘başlarına dert olabilecek’ ayetleri görmezden gelmek de su katılmamış bir İslamcı ahlaktır
Basitliğin hegemonyasında, vasatlığın iktidarını güçlendirerek, umudumuzu ve nefesimizi daraltan dönemin tanıkları olarak hâlâ şaşkınım.
Siyasal İslam’ın ilkel ve basit temelli yöntemlerle bu kadar uzun süre hüküm sürmesine şaşkınım.
Kanaatler dünyasının[1] gerçek anlamda bir konuşma, tartışma, toplumsallaşmaya balta vurmasına şaşkınım.
Konuya girelim. Burada basitliği İslam’ın varoluşuna bağlamak gerekir. İslam basit bir dindir. Uygulanışı, kuralları, sorunlara çözüm önerileri, toplumu derin düşünmekten alıkoyan eserler silsilesiyle basittir.
Ulus Baker’in bu konudaki örnekleri oldukça açıklayıcı aslında. İslami düşünce pratiğinin ilkel seviyede basit olduğunu vurgular. Kadınlarınızın namusundan şüphe duyuyorsanız başını kapatın, hırsızlık suçuna tanık olduysanız failin bileklerini kesin, faiz bir noktada haramsa taraflar bir sözleşme imzalayarak adına faiz denmeyen bir madde eklesin. Bunun gibi nice örnek verilebilir.
Basitlik, yalınlık ve üstün din olma iddiasıyla varlığını sürdüren İslam’ın toplumsal dünyaya getirdiği ‘medeni’ kanunlar bu ölçüde var oldu.
Bunu biraz da Kur’an’daki ayetlerle destekleyelim.
Maide suresi 38. Ayeti aynen aktarıyorum: Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına bir karşılık ve Allah tarafından caydırıcı bir ceza olmak üzere sağ ellerini bilekten kesin. Allah kudreti dâimâ üstün gelen, her işi ve hükmü, hikmetli ve sağlam olandır.[2]
Hırsızlığın nedeni, sonucu, toplumsal gidişat, yoksullaşma gibi gerekçelerin tamamen göz ardı edildiği Kur’an ayetinde hüküm tek cümleyle açıklanıyor. Basit ve yalın bir yöntem. Bunun yaratacağı toplumsal kriz ile ilgili de herhangi bir ek ayet de bulunmuyor. Ayeti sonradan eksik veya yetersiz bulacaklar ki; bazı müfessirler uzun uzun yorumluyor. Hırsızlık yapan kişinin en az 2 veya 3 kişi tarafından görülmüş olması, bunların nerede ne zaman ve nasıl gördükleri de detaylandırılmıyor örneğin. Tabii kadınların şahitliği de kabul edilmiyor. Bunun gerekçesi de yok! Basit bir yanıta dahi ihtiyaç duyulmuyor.
Hırsızlıkla ilgili ayeti örnek göstermemin nedeni çok büyük bir toplumsal krizin ortasında olmamız. Yaklaşık bin beş yüz yıl öncesinde uygulanması emredilen yöntemin hırsızlığın türlü çeşit hale gelmesi durumunda bile güncellenmemiş olması.
Mesela bir kurumu dolandıran yöneticinin hırsızlık kapsamında suç işlemiş olabileceğinin değerlendirilmemesi. Üstelik İslam’ın hükümlerini siyasi iktidarın koltuk değneği olarak sürekli yanında taşıyan bir kuruma sahip olan Türkiye’de, devasa bütçelerle var olan bir kurumdan bahsediyoruz, İslam’ın basitliğini sadece kanaatler ölçüsünde yorumlaması bu noktada artık şaşırtıcı değil.
Siyasal İslam iktidarında yalın ve basit din hükümleri daha fazla muhafaza edilir halde. İslam’ın ilk dönem yorumlarına dokunulmaz. Detaylı yorum getirmek büyük kabahat hatta günah sayılabilir. Saf Suresi 8’de Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek isterler. İnkarcılar ne kadar istemeseler de, Allah nurunu, dinini tamamlayacaktır[3] cümlelerini mevcut iktidar ve destekçileri tarafından duymuşsunuzdur. Bunun başka ayetlere nazaran daha fazla tekrarlanmasının nedeni de İslam’ın hükümlerinin yorumlanmasının önüne geçmek. Olur da bir hırsızlık ayeti bir Bakan’ın Bakanlığını dolandırması çerçevesinde yorumlanırsa, derhal onun münafıklık, din tahribatçısı ve hatta kafirlikle suçlanmasının önü açılır. Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz[4] ayetiyle de İslam, aslında kendi yalınlığını muhafaza altına da almış oluyor.
Bizim Türkiye’de yaşadığımız basit İslam altındaki zor hayatlar iktidarın baskısını pekiştiren yalın ayet uygulamalarından ibaret. Merkez Bankası üzerindeki ‘nas var’ ayetinin verimli kullanışlılığının siyasal İslamcı iktidar ve çeperindekilerle ülkenin geride kalanlarını getirdiği hali en acı şekilde tecrübe ediyoruz.
İslam hem bir dil oluşturmuş hem de siyasi söylem kurmuştur. Kullanışlı olduğu kadar yakıcı bir dil olan İslam ayetleri haritası görmezden gelinebildiği ölçüde de işe yarar.
Maide Suresi – 51’de Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez[5] deniyor. Hem de istediğiniz şekilde tefsirini yapın, sağından tutun solundan bırakın başka çıkar yolu olmayacak netlikte bir ayet. Bu ayeti Türkiye’de Siyasal İslam temsilcilerinin kamuya açık şekilde zikrettiğine şahit oldunuz mu? Ben hatırlamıyorum. Bir başörtüsü ayeti, bir hırsızlık ayeti, bir faiz ayeti, namaz, oruç, zekât, hac gibi ayetleri gözümüze soka soka, kulaklarımızı patlata patlata hissettirdiler her zaman. Bu saydıklarım ayet de, Maide – 51 değil mi? Kur’an’da ayetler arasında ayrımcılık, bazı ayetlerin ötekileştirilmesi ‘caiz’ mi? Kendi içimde yanıtlamak isterim; Caiz!
Duymak ve duyurulmak istenen, uygulanmasında menfaat görülen her ayet Kur’an’ın Siyasal İslam silahı olarak baş tacı edilebilir. Ama ‘başlarına dert olabilecek’ ayetleri görmezden gelmek de su katılmamış bir İslamcı ahlaktır.
Konuyu kapaktaki fotoğrafa getirip kapatalım. Eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Bakanlığına kendi şirketi Nanoksia Biyoteknoloji firmasından yüklü miktarda dezenfektan satıp, üzerine de devletten yine kendi imzasıyla destek almıştı.[6] Konu inkâr edilmedi, iktidar cenahı tarafından da kabul edildi. Erdoğan da hırsızlık ve yolsuzluğu onaylamak için Pekcan’ı görevden aldı. Sonra ne oldu? Hiç. Hiçbir şey. Konu ne yargıya taşındı ne soruşturuldu ne yolsuzluk meblağı tahsil edildi!
E şimdi Maide – 38. Ayetin ‘hırsızın bileklerini kesin’ ayetinin boynu bükük kalmadı mı? Çok basit ve çok yalın bir soru sordum.
Dipnotlar:
[1] Ulusa Baker, Siyasal Dilde Huzur Söylemi, İslam’da Huzur, Söylem ve Kanaat, 2021. İletişim Yayınları.
[2] https://www.kuranvemeali.com/hirsizlik-ile-ilgili-ayetler
[3] Diyanet İşleri Meali
[4] Hicr Suresi – 9
[5] https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/M%C3%A2ide-suresi/720/51-ayet-tefsiri
[6] https://www.indyturk.com/node/347836/haber/bakan-ruhsar-pekcan%C4%B1n-kendi-bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1na-%C3%BCr%C3%BCn-satt%C4%B1%C4%9F%C4%B1-iddialar%C4%B1na-a%C3%A7%C4%B1klama-geldi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.