Yaşam savunucuları, Marmaris Kızılbük'te mahkemenin yürütmeyi durdurma kararını yok sayarak otel ve konut projesiyle milli parkı talan eden Sinpaş GYO'ya karşı mücadelesini sürdürüyor. Bölgenin halkın kullanımına uygun bir parka çevrilmesini isteyen yaşam savunucuları, "Halkımızı hem milli parklarına, hem çevreye hem de hukuka sahip çıkmaya çağırıyoruz" dedi
Muğla’nın Marmaris ilçesindeki Kızılbük’te Sinpaş GYO, Muğla 3. İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararını yok sayarak otel ve konut projesi için inşaat çalışmalarını sürdürüyor.
Sinpaş GYO tarafından Marmaris’in talan edilmesine karşı mücadelesini sürdüren yaşam savunucuları, Marmaris Atatürk Meydanı’nda bir araya gelerek yapılan hukuksuzluğu bir kez daha protesto etti.
Marmaris Kent Konseyi’nin çağrısıyla düzenlenen eylemde “Muğla cennet kalsın”, “Yeşil, mavi savunulup duru”, “Yettin gari Sinpaş” pankartları açıldı.
“Sinpaş, milli parkı işgal ediyor”
Marmaris Kent Konseyi Başkanı Ufuk Beytekin’in okuduğu basın açıklamasında Sinpaş’ın talanına karşı Marmaris halkının ortak çıkarı doğrultusunda çevre mücadelesi verildiği vurgulanarak şunlar söylendi:
Aslında bu sadece bir çevre mücadelesi olmaktan çıkıp aynı zamanda bir hukuk mücadelesine de dönüştü. Açmış olduğumuz ÇED davasını kazandık. Ruhsat davalarının da aynı şekilde lehimize sonuçlanacağını bekliyoruz. Yangın, inşaat yasağı dinlemeyen aynı zamanda alanda dinamit kullanan, kıyılarımızı dolduran ve yol yapan, ağaçlarımızı kesip milli parkımızı talan ederek yol açan ve tüm bu kanunlara aykırı tutumları, bilirkişi raporları ve mahkeme kararı ile ispatlanan Sinpaş’a kimse dur diyemiyor. Mahkeme kararı sonrası çalışmaya devam eden ve bunu çektiğimiz videolarla ispatladığımız Sinpaş, aşıklar tepesinden kendi parseline kadar olan milli park alanını hem işgal ediyor hem de talan etmeye devam ediyor. İşin tehlikeli ve tuhaf olanı ise, Anayasamızın 23 maddesi kapsamında Marmarislinin seyahat özgürlüğünü engelleyen ve TCK’nın 262.maddesi kapsamında kendini polis, orman görevlisi, jandarma gibi kamu görevlisi yerine koyma suçu işleyen işgalci Sinpaş’ın yerine biz davacıların ve çevrecilerin “güvenlik tehlikesi oluşturuyorsunuz” denilerek milli park alanına sokulmamasıdır. Soruyoruz, dünyanın neresinde kanunlar uygulansın diyenler gözaltına alınıp, güvenlik tehlikesi sayılıyor.
“Marmaris’te yaşayanların kıyıdan denize gireceği yer kalmadı”
Deniz girişindeki bu hukuksuz yapılanma ile denizlerin kirlilikten yüzülemeyecek duruma getirileceği vurgulanan açıklamanın devamında şunlar belirtildi:
Bugün bile yangın sonrası yaşanan sellerle kirlenen içmeler denizinden hem turistlerin hem de işletmecilerin sık sık şikâyetleri söz konusu iken bu duruma göz yumulabilir mi? Bu kentte her şey “turizm” diye görmezlikten geliniyor. Bütün hukuksuz ve kanunsuz işleri nasıl görmezden geleceğiz? Milli Parkımızın halkın girişine kapatılmasını nasıl sineye çekeceğiz? Hepimizin ortak değeri olan ormanın, denizin, kıyıların yok edilmesine ve halkın kullanımına kapatılmasına turizm diye ses çıkartmayacak mıyız? İnşaat bölgesinde kadastral yok, kanalizasyon, su ve elektrik altyapısı yok. Yarımadada Taşlıca’dan Hisarönü’ ne kadar hatta Aktaş’ da dahi kanalizasyon altyapısı yokken 10-15 bin hemşerimize bu imkânı sağlayamazken, Marmaris’in topladığı vergileri bir GYO’nun projesi için mi harcayacağız? Turizm diye diye Marmaris’te yaşayanların kıyıdan denize gireceği yer kalmadı. Ailesi ve dostları ile oturup sohbet edebileceği uygun fiyatlı birkaç kafe, restoran dahi tesis edilemedi. Yerel yönetim adı üstünde yereldekinin sorununu çözmeyecekse, yerelin fikrini önemsemeyecekse ne işe yarıyor?
“Mücadelemizin bir yönü Sinpaş bir yönü de belediyedir”
Yapılmak istenen inşaatın istihdam ve esnafın kazancı gerekçe gösterilerek halka kabul ettirilmeye çalışıldığına dikkat çekilirken devamında şunlar söylendi:
Bu kentte turizm çalışanlarının çoğu dışarıdan sezonluk olarak gelen vatandaşlarımızdan oluşuyor. Diyelim ki birkaç çocuğumuz çalışma imkânı buldu. insanca yaşamaya yetecek, yoksulluk sınırının üstünde bir maaş ve çalışma şartları mı olacak yoksa emek sömürüsü mü? Cevabın ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Emek sömürüsünün lütuf diye sunulması ise gayri ahlaki bir durum oluşturmaktadır. Esnafın kazanmasına gelirsek, turizm sezonunda ve inşaat yasağında ağır tonajlı kamyonları ana caddeyi toz toprak içinde bırakacak şekilde geçiren şirket mi esnafı düşünüyor mu gerçekten? Turgut’taki Angels Peninsula’nın Turgut’a faydasının olmadığı gibi buranında İçmeler’e bir faydası olmayacak. Aksine içeride yapılması planlanan tesislerin kullanımı için dışarıdan girişlere izni verildiğinde gelen misafirler oradaki kafe, plaj, Aquapark, restoran ve AVM’yi tercih edeceğinden esnafa zararı da olacaktır.
Mücadelemizin bir yönü Sinpaş ise bir yönü de belediyedir. En başta böylesi halkın tamamını etkileyen ve ilgilendiren projelerde halkımızın bilgilendirilmesi, eleştirileri ve taleplerinin dikkate alınması gerekiyor. Toplumsal çıkarımızın gözetilmesi gerekiyor. Sıkıntı buradan başlıyor zaten. Halka herhangi bir bilgilendirme olmayıp kelimenin tam anlamıyla yangından mal kaçırırcasına bir projeye yol veriliyor. Başta bir sürü mazeret söyleniyor. Zaten ruhsatları var, biz yeni ruhsat vermedik. Yeni ruhsat verildiği ortaya çıkınca, biz vermesek bakanlıktan alacaklardı deniyor. Madem bakanlıktan alabiliyorlardı neden 2009 yılından beri alamadılar diye sormazlar mı insana. Son ruhsat yenilemesi 2018 yılında 550 odalı otel ve 46.000m2 olan projeyi “Tadilat” ruhsatı ile 1 otel 550 mesken ve 120.000m2 ye dönüştürmek imar yasasına uygun mu? Peşine 16 yeni ruhsat daha vererek 220.000m2 çıkartmak hukuka uygun mu? İmar uygulaması görmeyerek gerçek parsele dönüşmemiş bu alanda böyle bir ruhsatlandırma yapmak yasal mı mahkemeler kararını verecek ve hep birlikte göreceğiz. İnşallah biz yanılıyoruzdur da ÇED müracaatı öncesinde ÇED’e dahi girmeyen 3.ve 4.etaplarda dâhil olmak üzere 56 ruhsat veren belediyenin kusuru sadece halkı bilgilendirmemek ve halkın fikirlerini, eleştiri ve taleplerini dinlememek olur.
“Teslim olmuyoruz, itiraz ediyoruz ve talep ediyoruz”
Mahkemenin ÇED kararını iptal etmesine rağmen belediyenin yasal prosedüre uygun şekilde inşaatı mühürlemesi gerektiğine yer verilen açıklamanın sonunda şunlara yer verildi:
Marmaris Belediyesi yetkilileri ruhsatları hala iptal etmedikleri gibi mahkemenin iptal kararının sonucunu boşa çıkartacak şekilde Danıştay hükümlerine aykırı olarak 16 ruhsat verdiği yeri usulüne aykırı biçimde tek mühür ile mühürledi. Bizi şaşırtan şeylerden biri de “Cumhuriyetin Kalesiyiz” diye övünenlerin Zafer Bayramımızın 100.yılında kurtuluşun ve kuruluşun ilkelerine aykırı şekilde bir kısım elitin kentlerini çitlemesine, talan etmesine ve milli parklarını işgal etmesine sesini çıkartmamaları. Burası Marmaris’in sarı öküzü. Burayı durduramazsak pusuda bekleyen bir sürü inşaat, iskele, maden ve benzeri ruhsatlar bir anda kentimizin tamamını ele geçirecektir. Topluma öğretilmiş bir çaresizlik var. Koca şirkete kafamı tutulur, onların arkası sağlamdır, mahkeme açsanız ne olacak ki, onlar bir şekilde halledip kazanır, kazandınız da ne olacak sanki onlar Danıştay’da iptal ettirir ya da ÇED’ e girer ve geçerler, ruhsatlar iptal olsa ne olacak ki, bu kadar yapılmış ne yani yıkılacak mı? Neresi yıkıldı ki? Bu ülkede hep yapanın yanına kar kaldığı için, demokrasinin sadece seçmek olduğu belletildiği için bu teslimiyet yaşanıyor. Ama biz teslim olmuyoruz, itiraz ediyoruz ve talep ediyoruz. Davaları kazandığımız zaman burası kamulaştırılıp yıkılarak halkına sırtını dönüp onu yok sayan seçilmiş ve atanmışlara, toplumsal çıkar yerine kişisel çıkarını gözetenlere, çevreyi sadece para olarak görüp talan etmeye çalışanlara ve onların destekçilerine çevre duyarlılığının bir ispatı ve sembolü olacak şekilde bir doğa anıtına ve halkın kullanımına uygun bir parka çevrilsin. Tüm bu söylediklerimizin ışığında halkımızı hem milli parklarına, hem çevreye hem de hukuka sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Sendika.Org