Bütün toplumsal krizlerin birbirini tetiklediği bir dönem için bir odak noktası belirlemek siyasal sürecin giderek sertleşeceği bir dönem için savrulmaları engelleyecektir. Barınma krizi bugün sistemin tüm çarpıklığını ifşa eden biçimiyle kurgulandığında odak noktası için en uygun içeriğe sahiptir
Yıllardır propagandası yapılan 2023 seçimleri AKP iktidarının krizlerinin en derinleştiği döneme denk geldi. Seçim dönemi bu kadar yaklaşmışken de toplumsal hareketler içerisinde AKP iktidarını sarsan en önemli dinamiklerden birisi olan gençlik hareketi ilk hedef noktalarından birisi olarak belirlendi. Gençlik ve Spor Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı 81 ilde valiliklere gönderilen genelgeyle birlikte iktidarın yeni dönem için üniversitelere yönelik nasıl bir hazırlık içerisinde olduğunu açıkça görüyoruz. 22 yıllık iktidarı boyunca genç kesimlere özellikle üniversitelilere ulaşmayı beceremeyen iktidar ‘makbul gençlik’ hedefini gerçekleştiremediğinden kendi iktidarını tehdit eden üniversitelileri baskı ve zor yoluyla dizginleme gayretinde. Barınma, yoksulluk, kadına yönelik şiddet gibi üniversitelilerin en can yakıcı sorunlarına tepki göstermesinin yasaklandığı; halihazırda faşist çetelerin, özel güvenliklerin ve sivil polislerin yerleştirildiği kampüslerin çok daha yoğun bir istihbarat ağıyla donatılması, kulüp ve toplulukların tamamen işlevsizleştirilmesi gibi kararlar genelgenin temel noktasını oluşturuyor. Sözde barınma odaklı yayımlanan genelge, gençliğin sesini yükseltebileceği her alanı kısıtlamak üzerine hazırlanmış, faşizmin üniversitelere yönelik yeni dönem bildirgesi niteliğinde. Hal böyleyken genelgedeki başlıklar gençliğin antifaşist mücadele programının kampüsler açıldığı süreçte içeriğini oluşturacaktır ki başlıklar zaten üniversitelilerin en çarpıcı sorunlarından oluşmaktadır.
İçerisinde bulunduğumuz tarihsel dönem tüm devrimci harekete olduğu gibi gençlik hareketine de AKP faşizminin yıkılması görevini yüklemektedir. Seçim süreci yaklaşırken tüm odakların sandığa çevrilmeye çalışıldığı, politika üretmenin dahi sandık sonrasına ötelendiği koşullarda gençlik hareketinin aynı zamanda devrimci hareketin kuruculuğunu üstlenmesi her dönemkinden daha yoğun tartışılmalıdır. Elbette kuruculuk iddiasının altını doldurabilmek sınanmış bir pratik programla sağlanabilir. Bunun için ilk aşama üniversite mücadelesinin mevcut tıkanıklıklarını aşabilmekten geçer. AKP’nin yükseköğretim politikalarına ve ülkenin geneline sirayet eden bunalım haline irili ufaklı tepkileriyle ülke siyasetini etkileyen gençlik kesimi, rejim ici uyumsuzluklarin yarattigi zayiflik karsisinda belirleyen olacakken henüz potansiyelini açığa çıkarabildiği devrimci bir kanal bulamamıştır. Seçim dönemi boyunca oluşacak politik atmosferde, mevcut krizler sandığa odaklandığı koşulda gençlik belirleyen olma rolünü üstlenememiş olacaktır. Kontrgerilla içindeki krizden, ekonomik krize kadar bütün krizler rejimin yapısal krizleridir. Bu perspektiften krizleri derinleştirecek ve sistemin onarılma koşulunun kalmadığını toplumsal muhalefet güçleriyle ortaklaştıracak, gençliğin hareket içerisindeki öncülüğünü öne çıkaracak kanallara ihtiyaç vardır. Bu kanalın oluşabilmesi için üniversiteye yönelik gerçekleşen güncel saldırılar ve üniversitelilerin temel çelişkilerini saptamak birincil görevdir.
Bugün siyasal iktidarın ülkeyi içine sürüklediği buhran durumundan en fazla etkilenen kesimler arasında üniversiteliler var. Sahte refah düzeyinin dahi sürdürülebilirliğinin kalmadığı bir dönemde neoliberalizmin sürekli rekabet ve geleceğe odaklı yaşam kurma biçimleri inandırıcılığını yitiriyor. Günü geçirecek kadar dahi asgari şartlar sağlanmıyor. Dolayısıyla bir sonraki ayı nasıl geçireceğini planlamak lüks sayılıyor. Üniversiteliler, hakim olan bu endişe halini geleceksizlik ve güvencesizlik kaygısı olarak yaşıyor. Ülke sınırları içerisinde bir yaşam sürme olanağı görmediği için üniversitelilerin büyük bir kısmı yurt dışında yaşama imkanları arıyor. Ancak bu durum da çok küçük bir azınlık dışında milyonlarca genci kapsayamayacağı için gençlikte biriken öfke gittikçe derinleşiyor. Üniversitelilerin geleceksizleşme kaygısının en somut örneği olarak karşımıza çıkan bu son nokta anlık bir durum olarak değil pandemiden bu yana üniversitelilerin neoliberal politikaların sınır tanımazlığını en çıplak haliyle yaşamasından kaynaklanıyor. Bir salgın yerküreyi bir anda kaplayabiliyor ve buna merkez kapitalist ülkeler bile çözüm üretemiyor. Salgın neoliberal politikalarla şekillenen sağlık sisteminin ne kadar kırılgan olduğunu göstermekle kalmıyor; doğanın tahribatını, gıda sağlayacak tarım alanlarının nasıl yok edildiğini gözler önüne seriyor. Tüm bu yaşananlarla birlikte eğitim hakkının askıya alındığı pandemide sözde önlemler adı altında uygulanan her adım AKP’nin meşruiyetini gençlikte kaybetmesine sebep oldu. Tam da böyle bir sürecin eşiğinde seçime giden AKP, saflaştıramayacağı üniversitelileri çeşitli baskılarla sindirmekten başka çözüm üretemediği için faşizmin tüm aygıtlarıyla gençliğe saldırılarını arttırmaktan başka bir gençlik politikası üretemiyor. Yine aynı döneme denk düşen barınma krizi AKP iktidarının tüm çürümüşlüğünü üniversiteliler için tartışmasız hale getiriyor.
Barınma hakkı talebi üniversitelilerin en can yakıcı talebi olarak karşımıza çıkıyor. Her yer şantiye alanına dönmüşken binlerce üniversitelinin açıkta kalması krizin anlık değil yapısal bir kriz olduğunu gösteriyor. KYK yurtlarının yeterli sayıda olmaması binlerce üniversiteliyi ya dinci gerici tarikat ve cemaat yurtlarına mecbur bırakıyor ya da sokağa terk ediyor. Yurtlara yerleşen üniversiteliler içinse nitelikli yaşam koşulları sağlanamıyor. Gıdaya gelen zamlarla yemekhane fiyatları artarken birçok yurtta gıda zehirlenmeleri yaşanıyor. Ev bulabildiği şartlarda kirayı ve faturaları karşılayabilmek için ucuz işgücü olarak çalışmamak mümkün olmuyor. Üniversitelilerin yaşadığı bütün çelişkiler üniversiteli kimliğine yönelik toptan bir saldırı mekanizması olarak gerçekleşiyor. Krizlerin üniversiteliler için bu kadar derinleşmesi yeni dönem üniversite mücadelesinin zeminlerini de beraberinde yaratıyor. Var olan tıkanıklık barınma hakkı mücadelesinden de deneyimlendiği gibi yeni politik içeriklerle sınandığında karşılığını buluyor. Nitelikli yurt, karşılıksız burs taleplerinin en geniş öğrenci kitlesinde karşılığını bulabilmesi için üniversiteden yükselen bir hak talebinin nasıl örgütleneceği kadar nasıl bir içerikle örgütleneceği de önem kazanıyor. Bunun için geçmiş mücadele örneklerine incelemek yeni dönem hedeflerini belirlerken faydalı olacaktır.
Kampüslerin açılmasıyla birlikte derinden yaşanan barınma krizi Barınamıyoruz ve Yurtsuzlar hareketlerinin memleket çapında ses getiren eylemleriyle gündeme getirildi. Gece nöbetleri ve yorganlı yürüyüşler başta olmak üzere ezber yöntem eylemler gençliğin yaratıcılığıyla birlikte yeni bir pratik örneği ortaya koydu. İlk adımla birlikte üniversitelilerin temel sorunlarının hangi biçimlerde örgütlenebileceği, nasıl bir harekete dönüştürülebileceği ve en geniş üniversiteli kitleleriyle temas kurmak, harekete geçirmek gibi sorunların pratikte sınanan olumlu ve olumsuz sonuçlarını çıkardı. Ardından KYK yurtlarındaki kötü yaşam şartlarında yaşamaya mecbur bırakılan üniversitelilerin kendiliğinden başlayan yurt eylemleri bütün bir yıla yayılarak devam etti. Bu süreçte Mehmet Sami Tuğrul’un ALİMDER adlı gerici bir cemaat yurdunda katledilmesi ve ardından Enes Kara’nın Nur cemaatinin yurdunda maruz kaldığı psikolojik baskılara dayanamayarak intihar etmesiyle memleketteki barınma krizi ile gericiliğin iç içe geçtiği daha görünür oldu. Binlerce üniversiteli bu kıskaçta üniversite kayıtlarını ya hiç yapamadı ya da dondurdu. Barınma krizine üniversitelilerin ezberlenmiş yöntemlerin dışında müdahalesiyle gündeme gelmesi, iktidar tarafından doğrudan hedef gösterilmesi gençlik hareketinin sıçrama hızını bir kez daha bizlere hatırlattı ancak sürecin kitlesel bir harekete dönüşebilmesi için süreklilik sağlanamadı.
Üniversitelilerin barınma talebi de burs talebi de yoksulluk üniversiteliler için en can yakıcı sorun haline geldiğinde zorunlu talepler oluyor. Ancak bu talepler salt ekonomik talepler olarak değil, üniversitelilerin tüm baskı biçimlerine tepkisiyle örgütlenmelidir. Üniversiteliler tarikat ve cemaat yurtlarına terk edilirken gericiliğe karşı; KYK yurtları kadın düşmanlığıyla ve homofobiyle AKP kurumlarına dönüşürken artan baskıya karşı ses çıkarmadan bütünlüklü bir mücadele örülemez. Yani üniversiteliler için yoksulluk tartışması bambaşka bir boyuttayken dahi ekonomik taleplerin siyasallaşma zeminleri üniversiteli kimliğinden doğru geliştiği unutulmamalıdır. Bu durumun yasaklanan festivaller ve mezuniyetlerde açığa çıkan direniş eğilimlerinde örnekleri mevcuttur. Tıp fakültesinde Hipokrat yemininden cinsel yönelim ifadesi kaldırıldığında kayyumlara karşı kendi yeminlerini okuyan, ODTÜ’de ‘Mezuniyetin yeri Devrim’dir!’ iradesini gösteren üniversitelilerde örneklerini görmekteyiz.
Üniversitenin tahribatı, toplumun yeniden inşasında üniversitelileri ikinci plana atma odaklı işlemektedir. Sistem artık kendisini onaramaz hale gelmişken yeniden kurma iddiası üniversitelerin mücadele pratikleri olmadan sağlanamaz. Bugün toplumun her alanının bilimsel yöntemlerle inşası zorunludur ve bilimsel bilgi üretimini gerçekleştirme iddiasını üniversiteliler taşıyabilir. Bu bilinçle üniversitelilerin devrimci hareket içerisinde pozisyon alması yalnızca militanlık potansiyelinden doğru bir öncülük değil hareketin ideolojik öncülüğünü üstlenmesi anlamına gelir. Bunun için üniversite mücadelesinin sistem karşıtı mücadeleden yıkıcı ve kuruculuk iddiasını içinde barındıran mücadeleye evrilmesi hiç olmadığı kadar zorunludur. Tüm gençlik sistemi sorgularken yine bu sistemin alternatif gösterildiği yöntemlere değil, çözümü kendisine yönlendirebileceği mücadele kanallarına ihtiyaç duymaktadır. KYK kredilerinin faizlerinin silinmesinin değil, tüm bursların karşılıksız verilmesinin mümkün olduğu bir düzenin bilinci yeni dönem mücadele kanallarından oluşacaktır. Üniversiteli kadınların, LGBTİ+’ların üzerinde aile denetimini sağlayan yoksulluğa, barınma hakkından kayyuma karşı üniversitenin faşizme karşı özsavunma pratikleri yeni dönem öğrenci hareketini kuracak olan mücadele alanıdır. Bütün toplumsal krizlerin birbirini tetiklediği bir dönem için bir odak noktası belirlemek siyasal sürecin giderek sertleşeceği bir dönem için savrulmaları engelleyecektir. Barınma krizi bugün sistemin tüm çarpıklığını ifşa eden biçimiyle kurgulandığında odak noktası için en uygun içeriğe sahiptir.
Yeni dönem üniversite hareketi için şartlar her ne kadar zorlu olsa da üniversite hareketinin döneme damgasını vuracağı olanaklar mevcuttur. Üniversitelilerin var olan çelişkilerinin doğru tespiti ve çelişkilerin mücadeleye evriltilebileceği kanallar her dönem olduğu gibi ısrarlı bir iradi tutumla sağlanacaktır. Üniversitelilerin gündelik tepkilerinden, sosyalleşme imkanlarına kendilerini var edebileceği demokratik örgütlenme biçimleri için yaratıcı eylem biçimleri kadar yaratıcı araçlar da gereklidir. Yurtlardan, fakülte faaliyetlerine, kampüslerde oluşturulacak erkek şiddetine karşı komisyonlardan, yemekhane eylemlerine kadar her alan gençliğin ilericiliğini taşıyan ilkelerle oluşturulduğunda gençliğin yeni dönem demokratik kitle örgütünün adımı atılmış olacaktır. Faşizme karşı bugün en ön saflarda mücadele etmek zorunda olan gençlik hareketi de güncel biçimini alacaktır. Ancak sürecin sıçrama noktası hareketin sürekliliği oluşursa sağlanacaktır. Sürekliliği sağlayacak olan ise süreç içerisinde sağlanacak dip örgütçülüğün terk edilmemesinden geçmektedir. Ancak bu koşullarda her yerel kendi sorunlarının mücadele alanını yaratabilir ve bunu bütünlüklü bir hatta taşıyabilir. AKP’nin yenilgisi bu iradeyle örülecek devrimci bir gençlik hareketiyle sağlanacaktır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.