Sağlık emek ve meslek örgütleri, Dr. Koray Başar’ın fiziksel saldırıya uğraması üzerine düzenledikleri eylemde, “Bir arada yaşama ve dayanışma dilini güçlendiren, şiddetin olmadığı bir kültürün oluşmasını sağlamak ulusal bir devlet politikası olmalıdır” dedi
Türkiye Psikiyatri Derneği’nin (TPD) önceki dönem Genel Başkanı Doç. Dr. Koray Başar 4 Temmuz akşamında planlı şekilde fiziksel saldırıya uğramıştı.
Yaşanan saldırı sonrası Türkiye Psikiyatri Derneği, Türk Tabipleri Birliği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın çağrısıyla TTB genel merkezi önünde düzenlenen eylemde “Bir arada yaşama ve dayanışma dilini güçlendiren, şiddetin olmadığı bir kültürün oluşmasını sağlamak ulusal bir devlet politikası olmalıdır” denildi.
Basın açıklamasında söz alan TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, Başar’ın medya ve sosyal medyada hedef gösterilmesi sonrası organize bir saldırıya uğradığını söyledi.
Ankara Tabip Odası Başkanı Dr. Muharrem Baytemür, geçen hafta bir eğitim araştırma hastanesinde, dün de bir aile sağlığı merkezinde sağlıkta şiddet olayları yaşandığına dikkat çekerek, “Şiddeti yaratanlar bilsin ki; birkaç gün önce Selçuk Üniversitesi’nde ışıkların ve perdenin kapatılmasına rağmen Hekimlik Andı’nı içen genç meslektaşlarımız gibi, hekimler tarihin hiçbir döneminde biat etmemiştir, etmeyecektir” diye konuştu.
SES Eş Başkanı Hüsnü Yıldırım da, sağlıkta şiddete karşı yıllarca mücadele ettiklerini ancak bugün gelinen noktada şiddetin, hekimlerin çalışma ilkelerini değiştirmeye yöneldiğini vurguladı.
TPD Genel Başkanı Prof. Dr. Ejder Akgün Yıldırım tarafından okunan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Kurulduğundan itibaren ülkemizde psikiyatri mesleğinin niteliğini artırmak yanında ruh sağlığı adına daha sağlıklı ve daha güvenli bir toplum, eşit ve nitelikli ruh sağlığını amaç edinmiş, bilim, etik ve dayanışma ilkeleri ile hizmet vermekte olan Türkiye Psikiyatri Derneği, kıymetli bir mensubuna yapılan saldırı ile 4 Temmuz günü çok üzücü bir olay yaşamıştır.
Herkes için sağlık çabası içindeki bizler herkesin şiddet uygulayabileceği bir iklimde çalışmaya mahkum olduk. Çalışma ortamı ulaşılabilir sağlıktan kolay ulaşılır şiddete evrildi. Tam da bu ortamda amacı eşit ve ulaşılabilir sağlık hizmeti olan, hekimlik değerlerini savunan ve öğreten, derneğimizin bir önceki dönem genel başkanı Doç. Dr. Koray Başar savunduğu ilkeler nedeniyle organize bir grup tarafından planlı bir saldırıya maruz kaldı. Hekim ve bilim insanı sorumluluğuyla gerçekleştirdiği çalışmalar nedeniyle meslektaşımızın hedef gösterilmesinin ardından maruz kaldığı bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz.
Toplumda ayrımcı bir dilin itibar görmesine üzülerek şahit olduklarını belirttikleri açıklamanın devamında şunlar söylendi:
Hekimlik andımızın bir gereği olarak; yas, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin görevimiz ile hastamız arasına girmeyeceğine yemin ettik. Mesleğimizi icra ederken dünya görüşümüz ne olursa olsun bilimin sunduğu güncel bilgileri hastalarımızın yararı ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için kullanacağımızı söyledik. Tehdit ediliyor olsak bile, tıbbi bilgimizi, insan haklarını ve bireysel özgürlükleri çiğnemek için kullanmayacağımıza söz verdik.
Bu değerler bize Galen’den, Hipokrat’tan, İbn-i Sina’dan aktarılan, hastasına ayrım yapmayan, ıstırabı olanın yanında koşulsuz yer alan, herkes için eşit ve ulaşılabilir sağlık hakkını savunanların, kökü bu topraklara dayanan sağlık mücadelesi ve daha sağlıklı bir dünya sevdasının ürünü.
Hekim Andı’nda yapılan değişiklikle başlayan bu süreç artık hakikati, insani ve hekimlik değerlerini savunan hekimlerin hedef haline getirilmesine dönüştü. Hakikati savunmak sadece bizlerin sorunu olmamalı. Hakikati savunmak, hakikatin yanında yer almak insan olmanın, erdemin, bu topluma sorumluluğu olan herkesin, her kurumun, her devlet kuruluşunun görevidir. Görüşler, bakış açıları hakikat ile çelişebilir ama tam da bu noktada erdem her şeye rağmen hakikatin yanında olabilmektir. Ne mutlu ki bugün burada kurumlar ve insanlar hakikati savunmak adına toplandı, ülkemizin her yerinde hakikati savunabilenler var, hekimliğin, daha sağlıklı ve eşit bir dünyanın savunusunu yapanlar var.
Bu değerleri savunduğu ve mesleğini en doğru şekilde yapmaya çalıştığı için meslektaşımıza yapılan saldırı sağlıkta şiddetin artık sokaklara taştığını, değerlerin de hedef haline geldiğini göstermektedir. Hekimliğin evrensel değerlerini hiçe sayan bu saldırının planlı olması ülkemizin güvenliği ve geleceği açısından çok ciddi bir tehdittir. Böyle bir saldırının yaşanmasından dolayı üzgünüz, öfkeliyiz.
Hekimler olarak, hastalarımızın sağlığı kadar toplumun doğru bilgilere ulaşabilmesini sağlamak ve sağlık hizmetlerin geliştirmek de bizim görevimiz. Ne kadar tehdit ve saldırı altında olursak olalım bizler görevimizin başında olacağız. Bilimselliğimizden, değerlerimizden ve hekim kimliğimizden taviz vermeyeceğiz.
Ancak biliyoruz ki sorumlu devlet kurumları, toplumdaki bu söylemleri, tehditleri, yaklaşımları ve saldırıları engelleyecek tedbirleri almakla, hakikatin yanında yer alan sağlık çalışanlarının güven içinde çalışabilmesi ve yaşayabilmesini sağlamakla yükümlüdür. Toplumdaki ayrışmayı engelleyici, bir arada yaşama ve dayanışma dilini güçlendiren, şiddetin olmadığı bir kültürün oluşmasını sağlamak ulusal bir devlet politikası olmalıdır.
Türkiye Psikiyatri Derneği olarak bu olayın takipçisi olacağımızı, saldırganların yakalanması, arkalarındaki yapıların tespit edilmesi, hedef gösteren, organize edenlere yönelik adli idari müeyyidelerin ivedilikle hayata geçmesini ve bir daha böylesi saldırıların yaşanmaması için tüm yetkilileri ve sorumlu kurumları göreve davet ettiğimizi bildiririz.
Sendika.Org