Sakarya Hendek’te havai fişek fabrikasındaki katliamın ikinci yılında Sosyal Haklar Derneği’nin çağrısıyla fabrika önünde anma yapıldı. Anmada devletin denetimdeki ihmal ve sorumluluklarına, yargı sürecindeki hukuksuzluklara vurgu yapıldı
Sakarya Hendek’te bulunan Büyük Coşkunlar Havai Fişek fabrikasında yedi işçinin yaşamını yitirdiği 128 kişinin yaralandığı patlamanın üzerinden iki yıl geçti. Katliamının ikinci yılında Sosyal Haklar Derneği’nin çağrısıyla fabrika önünde bir anma yapıldı.Katliamda yaşamını yitiren işçilerin yakınlarının da katıldığı anma programıda devletin denetimdeki ihmal ve sorumluluklarına, yargı sürecindeki hukuksuzluklara vurgu yapılırken daha önce ve sonrasında da işçilerin ölümüne sebep olan ancak gözaltına bile alınmayan patronları cezaeviyle tanıştıran iradenin adalet mücadelesinde yattığı vurgulandı.
Anma programına CHP Sakarya milletvekili Engin Özkoç da destek verdi.
Anma programında davanın avukatlığını yapan ve Gezi Davası’nda hüküm giydiği için cezaevinde olan Av Can Atalay’ın mesajı okundu. Atalay, anma programına gönderdiği mesajda şunları söyledi:
Kimse ekmeğini kazanırken öldürülmesin. Türkiye kapitalizminin en ucuz maliyet kalemi, işçi canı olmasın. Türkiye’de adaletin dili, ekmeğiyle geçinen insanın hakkı söz konusu olduğunda lal olmasın. Hendek’te göz göre göre ölüme gönderilen yedi işçi kardeşimizin adı; ailelerin adalet mücadelesi, memleketin geleceğine yazılıdır. Adalet istiyoruz. Sosyal adalet istiyoruz. Adalet için sosyal adalet.
Atalay’ın mesajlarının ardından katliamda yakınlarını yitirenler konuştu. Patlamada ölen Halis Yılmaz’ın babası Muammer Yılmaz, katliam öncesindeki denetleme eksikliklerine dikkat çekerek şunları söyledi:
Bu fabrika dört defa denetleniyor, senede. 15 yılı 4 ile çarptığım zaman, 60 denetleme eder. 60 kerede bir kere bu usulsüzlüğü görmeyen denetlemeciler, denetlemenin yapılmadığını, usule uygun yapılmadığını; ikincisi, sanıklardan büyük patron, küçük patron ifadelerinde var. Ankara’dan gelecek denetlemeciler, bir hafta önce bizi arıyordu, İzmit’e araç gönderiyorduk, denetlemecileri getiriyorduk, yediriyorduk, içiriyorduk, gönderiyorduk. İtiraf… Denetlemeciler geliyor çayını içip, mangalını yapıp gidiyor. Burası hiçbir şekilde denetlenmemiş.
Yılmaz, konuşmasının devamında denetleme ve yargıdaki sorumluluğa dikkat çekerek ” Bu devlet kurumları, gerekli şekilde yargılanmadığı sürece devlet, suç ortağıdır. Katildir” dedi.
Patlamada ağabeyini kaybeden Merve Nur Yılmaz ise yargılama sürecindeki hukuksuzluklara değinerek şunları söyledi:
28 Şubat’ta biz, bir katliama daha şahit olduk. 28 Şubat’ta, adalet katledilerek yedi işçinin yanına gömüldü. Katiller, katliamlarına; Recep Tayyip Erdoğan’ı, Vedat Bilgin’i, Süleyman Soylu’yu referans gösterdi. Mahkeme heyetinin, katillere iyi hal indirimi verdiği yetmezmiş gibi üst düzey yöneticiler hakkında, denetçiler hakkında suç duyurusunda dahi bulunmadı.
Dava avukatlarından Gülşen Uzuner ise verilen adalet mücadelesine vurgu yaparak şunları söyledi:
Bugüne kadar insanlar yine ölmüş bu fabrikada. Bu şahısları tutuklu bulunduran, kesinleşmiş cezaları bulunduğun halde bir gün bile tutuklu kalmayan bu şahsı, bu patronları hapisle, cezaeviyle tanıştıran evet burasıdır. Buradaki insanların alın teridir. Biz adalet isterken şunu da söylüyoruz, biz aslında önleyici kamusal denetim mekanizmasıyız. Biz istiyoruz ki başka işçiler ölmesin. Çünkü, biz sermayemizden hayatımızı kazanmıyoruz. Biz, bütün dünyayı kuran emekçileriz. Biz hayatımızı böyle kazanıyoruz ve biz fabrika köşelerinde ölmek istemiyoruz. Bir işkenceye dönüşen yargılama pratiklerinde biz bu canlarımızı daha fazla üzmek istemiyoruz. Türkiye’de haklı olmak yetmiyor kazanmaya, uğraşmak gerekiyor. Bütün acılarımız gömüp, onlarla uğraşarak, biz bunların hesabını soracağız demek gerekiyor. Bu katliamda kimin gram sorumlusu varsa biz sonuna kadar duracağız. Buradayız. Hiçbir yere gitmeyeceğiz.
Sendika.Org ANKA Haber Ajansı