Eski TSK personeli Gökhan Nuri Bozkır ile gazeteci Zihni Çakır, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili İrfan Fidan’la görüştükten sonra İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi’ne giderek Hablemitoğlu cinayetinin de içinde bulunduğu bazı olaylar ve bağlantılar hakkında 5 Şubat 2015 günü resmi ifade verdi. Aynı dönemde aynı dosya üzerinde çalışan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın söz konusu ifadelerden 2015’in Ekim ayında haberi oldu
Akademisyen Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesiyle ilgili başlatılan soruşturma çerçevesinde edindiğim bilgileri paylaşmaya devam ediyorum.
Cinayetin işlendiği günden bu yana yaşananları yakından takip eden bir gazeteci olarak dosya hakkındaki araştırmaları genişlettikçe ilginç bilgilere de ulaşıyorum.
Örneğin söz konusu ilginç bilgilerden birisi, olayın faili olarak tutuklanan eski TSK personeli Gökhan Nuri Bozkır’ın bizzat içinde olduğu bir süreç.
Hatırlanacağı üzere, Hablemitoğlu soruşturması uzun yıllar rafta kaldıktan sonra 2015’te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yönetimince yeniden açıldı.
Dönemin Başsavcı vekili Necip Cem İşçimen, Gülen Cemaati’ne yönelik ana soruşturması dosyasına giren bilgiler sonrasında Hablemitoğlu’nun öldürülmesi konusuna yeniden baktı.
Dosyadaki işlemlerin tazelenmesi kapsamında yapılan araştırmalarda, 2015’in Şubat’ında Bozkır ile gazeteci Zihni Çakır’ın İstanbul’a giderek savcılığa verdikleri ifadelerde olayla ilgili anlatımlarda bulundukları ortaya çıktı.
Bozkır ve Çakır, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili İrfan Fidan’la görüştükten sonra İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi’ne giderek Hablemitoğlu cinayetinin de içinde bulunduğu bazı olaylar ve bağlantılar hakkında 5 Şubat 2015 günü resmi ifade verdi.
Aynı dönemde aynı dosya üzerinde çalışmalarını yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın söz konusu ifadelerden 2015’in Ekim ayında haberi oldu!
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Bozkır ve Çakır’ın ifadelerine, Ekim 2015’te bilginin asıl sahibi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yerine Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi’nden edindi.
Ve bugün anlaşıldı ki, ifadelere “gecikmeli” ulaşılsa da dosya içinde yer alan kimi isimler bu anlatımlardan ortaya çıkarıldı.
Tabii bu noktada, ifadeler kasıtlı olarak mı Ankara’ya gönderilmedi? Yoksa fark edilmeden mi İstanbul’da savcılık rafında kaldı? Sekiz aylık gecikme soruşturmayı nasıl etkiledi? sorularına verilecek yanıtlar mutlaka vardır.
Öte yandan halen firari konumdaki dosyanın önemli isimlerinden Levent Göktaş’ın adına açılan ve sonrasında kapatılan sosyal medya hesabıyla ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü inceleme başlattı.
Savcılık talimatıyla harekete geçen Siber Suçlarla Mücadele Dairesi, hesabın kimliğini ortaya koyabilecek. Böylelikle tarafları arasında büyük tartışma yaratan sosyal medya hesabının kime ya da kimlere ait olduğu gün ışığına çıkacak.
Göktaş’ın adına açılan sosyal medya hesabından söz açılmışken, aklıma takılan bir tuhaflıktan yola çıkarak bir tespiti paylaşmak istiyorum.
Günümüzde özellikle Twitter’da açılan paylaşım hesapları çok dikkat çekiyor.
Firari şüpheli Levent Göktaş’ın adının yer aldığı Twitter hesabının iki gün içinde 100 binden fazla takipçiye ulaşmasına karşın aniden kontrollü biçimde kapatılması aklımda soru işaretlerine neden oldu.
Bizzat Hablemitoğlu’nun öldürülmesi olayına adının karışmasına karşın, hesaptan yapılan paylaşımlarda daha yakın zamanda yaşananların konu edilmesi ilginç.
20 yıl önce öldürülen Hablemitoğlu soruşturmasındaki konumundan kurtulmayı sağlayacak paylaşımlar yerine Suriye’ye gönderildiği öne sürülen silahların akıbeti hakkında mesajlar verilmesi sadece bana mı garip geldi, bilemiyorum.
Sanki bir ‘danışıklı dövüş haliyle karşı karşıyayız’ düşüncesi oluştu bende.
Hablemitoğlu soruşturmasının 8 Haziran’daki ikinci aşamasında gözaltına alınıp bırakılan O.T. adlı şüphelinin konumu dosyadaki ilginç konulardan bir diğeri.
Yapılan araştırmalarda O.T. adlı kişinin adına açılmış banka hesaplarında yapılan incelemelerde Almanya’da yaşayan Serhat Ilıcak ile Enver Altaylı arasındaki bağlantıya ulaşıldı. Birbirlerine fazlaca yakın olan ikilinin arasındaki para transferlerinde O.T.’nin adına açılmış banka hesaplarını kullandıkları belirlendi.
Bu konuda detaylı inceleme için MASAK’tan bilgi talep edildi.
Almanya’da yaşayan Serhat Ilıcak’ın da Hablemitoğlu dosyasındaki şüpheliler arasında yer aldığı emniyet kaynaklarınca ifade ediliyor. Ilıcak hakkında Almanya nezdinde Adalet Bakanlığı üzerinden resmi girişimde bulunulacak.
Bu arada soruşturma sırasında adı geçen muvazzaf bir TSK mensubu hakkındaki tutuklu şüpheli Bozkır’ın iddialarının gerçeği yansıtmadığı anlaşıldı.
Halen önemli bir görevde olması nedeniyle açık kimliğini vermek istemediğim TSK mensubu, geçmişte Bozkır’ın tim komutanıydı.
Bozkır’ın hakkındaki iddiaları sonrasında adliyeye davet edilen üst düzey askeri yetkilinin bilgisine başvuruldu. Söz konusu TSK mensubu; elindeki belgeleri sunarak hakkındaki iddiaların somut halden uzak olduğunu ispatladı.
Bu konuda görüştüğüm üst düzey bir yetkili, Bozkır’ın TSK’dan ihraç edilmesi sürecinde etkisi olduğunu ileri sürdüğü kimi askerler hakkında “intikam almak” amacıyla iddialarda bulunduğuna dikkati çekti.
Göktaş’ın sırra kadem basmasıyla birlikte İstanbul’da kullandığı araç da adeta buhar oldu.
Göktaş’ın kullandığı kiralık araç en son Pendik’te MOBESE kameralarında görüldü. Aracın izi, Göktaş’ın 18 Haziran’da kayıplara karışmasının ardından bir daha kent genelinde herhangi bir kamera takibinde görülemedi.
Aslına bakılırsa, Göktaş’ın kayboluşuyla birlikte aracın izinin sürülmesi halinde yeni ipucuna ulaşmak mümkün olabilirdi.
8 Haziran’dan bugüne kadar yaşananlara baktığımızda, elini kolunu sallayarak kaybolan Göktaş’ın aracının polisçe neden izinin sürülmediğini sorgulamanın da artık pek bir anlamı kalmadı sanıyorum!
Kaynak: t24.com.tr
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.