“Kürtler dindardır” tezinin hızlı hızlı gençler tarafından çürütüldüğü yıllardan geçiyoruz. Kürt gençler din ile devlet arasındaki kardeşlik bağını net şekilde görüp asıl sömürüldükleri noktanın bu olduğunu fark ettiklerinden bu yana sadece Kürt kimliğinin asimile edilmesini değil bunun yetersiz olduğunu görüp İslamlaşma damarının Kürtlüğü de yok etmek üzere kullanıldığını anladılar
Zaman zaman tarihsel dayanaklara ihtiyaç duysak da, bu ülkede son dönemde başımıza gelen hemen her şeyi 20 yıllık gerekçelendirmeyle açıklayabiliriz diye düşünüyorum. Eksikler olabilir mutlaka ama dönüşümün bu kadar derinden ve hızlı gerçekleştiği Türkiye’de AKP’nin tevellütüyle bizim dertli başımız arasında büyük bir bağ var.
Bunlardan en etkilisi ve mevcut iktidarın en sevdiği ve yerini hiç terk etmeden bekleyen akbaba gibi çölde nefesi ensemizde hissettiğimiz İslam ve Siyasal İslam.
Türk-Sünni habitatın yaşama hakkı tanımadığı sekülerleşme çabalarında ben en büyük dönüşümü Kürtlerin tecrübe ettiğini düşünüyorum. Kürt gençlerin diye örneklemi daraltsam sanırım daha doğru olur.
Türk-Sünni iktidarın İslamcı din sömürüsüyle avucuna aldığı, uyuşturup ekmeğine konduğu, nefesini kesip şükretmeye mecbur ettiği bir dönemde Kürt gençlerin sadece Türk devletine olan başkaldırısı artık geride kaldı. Geride kalan devlete olan başkaldırı değil, onun yanında İslam’ı terk edip, ki haklı gerekçelerle, zihinsel özgürleşmeyi öncelemeleri. Bunun PKK’nin Marksist Leninist temelle kurulmasıyla bir ilgisi de var muhakkak ama Öcalan’ın dönüşümü ve PKK’nin de kuruluş dinamiklerinden uzaklaşmasıyla da ilgisi mevcut.
“Kürtler dindardır” tezinin hızlı hızlı gençler tarafından çürütüldüğü yıllardan geçiyoruz. Kürt gençler din ile devlet arasındaki kardeşlik bağını net şekilde görüp asıl sömürüldükleri noktanın bu olduğunu fark ettiklerinden bu yana sadece Kürt kimliğinin asimile edilmesini değil bunun yetersiz olduğunu görüp İslamlaşma damarının Kürtlüğü de yok etmek üzere kullanıldığını anladılar.
Şunu kabul etmek gerekir ki; Türkleşme ile İslamlaşma arasındaki sıkı bağ kendini Türk geleneklerini yaşayan bir dine dönüştürmüş durumda. Yani İslam’ı tepside önünüze koyan siyasal iktidar tepsinin Türk kültüründen imal edildiğini söylemiyor. Siz tepsideki İslam’ı alırken onu taşıyanın Türk kimliği olduğunu fark edemiyorsunuz bile.
Kürt gençlerinin aile baskısıyla başlayıp AKP’nin ‘dinsel istismarı’yla bütünleşen bu hayat tarzını çoğu zaman travmatik şekilde yaşaması halihazırda devletle olan mesafeli tavırlarını daha da anlamlı hale getirdi. İslam’ı terk edince AKP’nin en büyük kozunu da boşa çıkardığını fark eden Kürt gençler artık en büyük silah olarak yaşam tarzını ve inanma/inanmama hürriyetini savunmayı kullanıyorlar. AKP’nin İslam’ına karşı durmanın AKP’nin siyasi manevra alanını daralttığını da anlıyorlar.
Kürt illerinde HDP’ye karşı, HDP içinde ne kadar dindar siyasetçi olursa olsun fark etmez, Kürt hareketinin dinsiz, yozlaşmış, ahlaksız olduğu teziyle siyaset yapan AKP bunun bir anlamı olmadığını yavaş yavaş fark ediyor. Bu nedenle, sırf bu değil tabiî, güvenlikçi politikaları, terör bagajında kullanılmaya hazır argümanları öne sürüyor. Daha milliyetçi ve Türkçü bir yerden Kürt illerinde de propaganda yapmaya çalışıyor. Ancak Diyarbakır HDP il binası önünde, ki orası HDP’liler tarafından da artık kullanılmıyor, oturtulan ailelerin Anadolu Ajansı ve İhlas Haber Ajansı gibi haber kaynaklarının düzenli şekilde haberlerini yaptırmak dışında elinde bir koz kalmamış durumda. Oraya katılan aileler için hazırlanan mekânın gözlerini yoracak şekilde Türk bayraklarıyla donatılması, belli aralıklarla ziyarete giden AKP’li vekillerin ve siyasetçilerin söylemlerinde dinden ziyade bölünme korkusunu körükledikleri ve tabiî ki çocuklarınızın cesedi gelecek kaygısını yüreklere yerleştirme çabalarını iyi görmek gerek. AKP için Diyarbakır’da artık din propagandası eğer bariz bir fırsat yoksa kullanılmıyor.
Kürt gençlerin dindar aileleriyle verdikleri mücadele Türkiye devletinin din üzerinden hayatlarını ne hale getirdikleri örnekleriyle savunulup desteklenmekte. Birçok örnekle bu ortaya konmuş durumda. Geleneksel Kürt ebeveynleri 15 Temmuz’un da bir din düzeninden kaynaklandığını, 15 Temmuz’u ekmeğine sürülmüş yağ olarak görenlerin de yeni bir din düzeni üzerinden kendilerini sömürdüklerini biliyor. Bu nedenle din artık işlevsel olmuyor ve daha fazla çeperini genişleterek Kürtler arasında yeni bir tür uyanmaya neden de oluyor.
Bununla ilgili elimde olan bir kitabı da önermek isterim. Yusuf Ekinci’nin ‘Kürt Sekülerleşmesi Kürt Solu ve Kuşakların Dönüşümü’ adlı doktora tezinden devşirilmiş eserinde Diyarbakır merkezli geniş çapta yaptığı çalışma yukarıda anlattıklarımı kanıtlar nitelikte.
102 katılımcıyla derinlemesine görüşme yöntemiyle yapılan çalışmada katılımcılardan biri şunları dile getirmiş:
“Lise dönemi sol literatürü okuduğum zamanlara denk geliyor. Ben hatırladığım kadarıyla din neredeyse anlamsız olmuştu benim için. Daha çok olayı eşitlik ve özgürlükler sağansın şeklinde savunuyorduk. Ve bunun önünde din bir engelse, din de gitsin şeklinde bir yaklaşım vardı.” (Ekinci, Y. 2022)[1]
Gelelim yazının kapağına konu olan fotoğrafa. Selahattin Demirtaş ve Osman Baydemir’in Diyarbakır’da namaz kılarken çekilen bu fotoğraf, yayımlandığı dönemde oldukça ses getirmişti. Bunu Demirtaş ve HDP aleyhine kullanan Türk solundan bazı kesimler ve din sömürüsü yapıyor diyerek kullanan AKP ve çevresinin propagandaları dün gibi aklımda.
Ben Selahattin Demirtaş’ı yeni nesil Kürt olarak tanımlıyorum. Demirtaş inançlı biridir ve bunu hiç saklamamıştır. Ama hiçbir zaman dini bir hayat yaşadığı izlenimi de uyandırmamıştır kamuoyunda. İşte yeni nesil Kürt gençlerinin de durmak istediği nokta tam olarak burasıdır. Tabiî burada net bir şekilde İslam düşmanlığı yapan, belki de tamamen dini hayatın yasaklanmasını ve sırf bu nedenle Demirtaş’ın bu fotoğrafı üzerinden onun dini inancını da bir mesafelenme gerekçesi olarak kullananlar oldu, olabilir. Bunun işe yarar bir tutum olduğunu da düşünmüyorum. Kürtlerin dini inancı duygusal zayıflığa yol açıyorsa, ki bu başka etnik kimlikler için de geçerli, AKP ve benzerleri için malzeme üretmeye devam edecektir.
Zayıflık olarak kabul edilebilecek herhangi bir dini boşluk/zaaf sistemin raylarını döşemeye devam eder.
Dipnot:
[1] Ekinci, Y. Kürt Sekülerleşmesi Kürt Solu ve Kuşakların Dönüşümü, 2022, İletişim Yayınları. İstanbul.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.