İsa Balcı yazdığı öykülere politik öyküler diyor. Ben de öyle adlandırdım. Politik sinema oluyorsa, politik öyküler niçin olmasın demek gerekiyor; çünkü bu öykülerde haksızlığa karşı bir başkaldırı, bir direniş, ödenen bedeller, yaşanan acılar vardır
İsa Balcı’nın kaleme aldığı politik öyküler hakkında yazmaya başlarken Ara Güler’in “Hayat dediğin küçük insanların hikayesidir, İngiltere kraliçesinin hayatı bir boka yaramaz” sözü aklıma geldi.
Ara Güler’in siyah beyaz İstanbul fotoğrafları “küçük insanların” hikayelerini bize sunuyor. Bir yanıyla hayatın içindeki küçük insanların yaşam hikayelerini kayıt altına almıştır. Aynı zamanda İstanbul’un belleği, fotoğraflardaki hikayelerinin tanığı, kendinden sonra gelenlere aktaranıdır.
Nazım Hikmet ise “Memleketimden İnsan Manzaraları” kitabında memleketin yoksul, ezilmiş insanlarının resmini çizer bize. Asım Bezirci, Nazım Hikmet’in kitabındaki kahramanları “… generaller, sultanlar, seçkin bilginler, sanat adamları ya da güzellik kraliçeleri, katiller, milyarderler değil; işçiler, köylüler, zanaatkârlar, ünleri fabrikaların, işliklerin, köylerin ve işçi mahallelerinin dışına taşmamış olan kimseler” olarak tanımladığını yazar.
İsa Balcı’nın öyküleri de öyle. Onun öykülerindeki kahramanlar da öyle “ünlü” kişiler ya da milyarderler değillerdir. Mahallemizde, çalıştığımız fabrikada, gecekondu direnişlerinde rastlayacağımız bizden biri olan kişilerdir. Bizden birilerinin yaşanmış hikayelerini anlattığı ve tarihe bir not düştüğü için yaşadığı dönemin tanığı, aynı zamanda belleğidir.
İsa Balcı 2015 yılında başladığı yazma serüvenine dört öykü kitabı sığdırmış. İlk kitabı olan “Taze Yasin Davası”nda 12 Eylül’den Gezi direnişine kadar geçen sürede devlet tarafından şiddet görmüş, sömürülmüş, ötekileştirilmiş insanların yaşamlarını kaleme almış. “Roni” ise Gezi direnişi sonrasında yaşanan öykülerden oluşuyor. İsa Balcı “Bisikletçi” kitabındaki hikayelerde bir mahallede yaşananları, bir çocuğun gözünden ele almış. “İnek” kitabında ise bizi bambaşka bir yüzyıla, bambaşka bir coğrafyaya götürüyor. Yazarın ismine bakmasak bir çeviri kitabı olarak düşüneceğimiz “İnek” kitabındaki öykülerin farklı bir yüzyılın ve farklı bir coğrafyanın hikayeleri olarak karşımıza çıkmasına aldanmamak gerekiyor. Bu kitapta da şiddet gören, haksızlığa uğrayan insanların hikayeleri bizi farklı bir yolculuğa çıkartır.
İsa Balcı yazdığı öykülere politik öyküler diyor. Ben de öyle adlandırdım. Politik sinema oluyorsa, politik öyküler niçin olmasın demek gerekiyor; çünkü bu öykülerde haksızlığa karşı bir başkaldırı, bir direniş, ödenen bedeller, yaşanan acılar vardır. Bir yanıyla yaşamın kendisi politiktir. Bu nedenle yaşamın kendisini bize resmeden öyküleri politik öyküler olarak adlandırmakta bir sakınca olmasa gerek.
Yazar Alman Yıkım Edebiyatı’ndan etkilendiğini belirtiyor.
Yıkım Edebiyatı İkinci Dünya Savaşı yıllarında bir araya gelen edebiyatçıların, patlayan bombalarla yerle bir edilen kentlerin ortaya çıkardığı yıkıma, yaşamlarını yitiren insanların yaşadıklarına ışık tutmak, döneme tanıklık etmek için bir araya gelen yazarların oluşturduğu bir edebiyat.
Günümüz Türkiye’sinde yaşananlar da İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’da yaşananlardan farklı değil. Günümüzde de kentler bombalanıyor, insanlar bombalarla yerle bir edilen kentlerin moloz yığını altında can veriyorlar. Taybet Ana örneğinde olduğu gibi insanların cansız bedenleri günlerce sokak ortasında bekletiliyor, insanlar işkence görüyor, haksız, hukuksuz yere yıllarca hapishanelerde tutuluyor, sömürülüyor, türkü söylemeleri, konserleri yasaklanıyor…
İsa Balcı bugün yaşananlara ışık tutarken gerçeklikten uzaklaşmamaya özen gösteriyor. Bu yanıyla öykülerinde tarihe bir not düşüyor. Öykülerini var olan gerçeklikten kopmadan yazarken estetikten uzaklaşmayan bir dili yakalamayı başarıyor. Bu nedenle onun öykülerinde ayrı bir tat, ayrı bir lezzet var.
Alman besteci Franz Schubert 24 Mart 1824 tarihli güncesinde “Başkasının acısını anlayan yok, başkasının sevincini anlayan da yok! Birbirine gidildiği sanılıyor, ama hep yansızca yan yana yürünüyor. Bunu anlayan için ne büyük ıstırap!” diye yazmış.
Çoğumuz böyle değil miyiz? Yan yana yürürüz ama birbirimizi anlamayız. Hatta anlamaya çalışmayız. Çünkü birbirimizi anlamak yaşanan acıları, yoksullukları kendimize dert edinmek işidir aynı zamanda. Bunun için anlamak, insanlar için büyük bir ıstıraba dönüşür. Bu nedenle yazarların çoğu bu ıstırabı yaşamaktansa sorunların kenarından kıyısından dolaşmayı yeğ tutarlar. Bu sayede hem kendini acı çeken insanların yanındaymış gibi gösterip PR çalışması yaparlar hem de onların acılarını dert edinerek benzeri ıstırapların içine düşmekten kendilerini sakınmış olurlar. Bu sayede devletin şiddetini de üzerlerine çekmekten kurtulmuş olurlar. Çoğu yazara sırça köşklerinde suya sabuna dokunmayan romanlar, öyküler yazmak daha kolay gelir.
İsa Balcı’nın öykülerinde, tarif ettiğimiz yazar kimliğinin tam tersini görürüz. O halkın yaşadığı sorunları kendisine dert edinip, yaşanan acılara kalem oynatan bir yazardır. Bu nedenle yazdığı öykülere politik öyküler demeyi tercih ediyor.
Halkın sorunlarını, ülkenin yok edilmeye çalışılan doğasını, börtü böceğini kendisine dert edinen yazarların günümüz dünyasında bir yazar olarak ayakta durmaya, yazarlık serüvenini devam ettirmeye ne kadar şansı var sorusuna olumlu cevap vermek çoğu zaman mümkün olmuyor.
Yaşadığı ülkenin gerçekliğine, yaşanan acılara dokunmayan günümüz yazarlarının, böylesi yazarlara sonuna kadar kapılarını açıp halkın yaşadıkları acıları kendisine dert edinen yazarlara kapılarını kapatan bir yayın dünyasının olduğu bir yerde bir yazar olarak ayakta durmak çok kolay olmamasına rağmen, İsa Balcı’nın bu zorlukları bilerek yola çıkan bir yazar olduğunu söylemek gerekiyor.
İsa Balcı bu zorluğu bilerek yola çıktığı için öykü yazmaya, bizi yeni öykü kitapları ile buluşturmaya devam edecektir.
İsa Balcı’nın yayınlanmış öykü kitapları:
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.