Son yılların dünyayı kasıp kavuran neoliberal politikalar bizim yoksullaşmamıza neden olduğu kadar insanlığı çürüten savaşın da nedenidir. Bu koşullarda durumumuzu gözden geçirmek ve kaybettiğimiz itibarımızı yeniden kazanmak için ciddi adımlar atmak zorundayız. Bunu başaramadığımızda son günlerimiz yokluk, hastalık ve sıkıntılar içinde geçecektir. Ayrıca bu halimizle toplumun bütünü için 13 milyonluk bir enkaz olacağız. Çocuklarımıza ve torunlarımıza iyi bir gelecek bırakamayacağız
Kapitalizmin özene bezene kitlelere sunduğu neoliberal politikalar tıkandı ve büyük bir kriz yaşıyor. Bu krizi aşmak için kapitalizm bildiği en iyi işi yapıyor. Yoksulları, çalışanları ve emeklileri yeni yeni sömürü ve baskı politikaları ile çökertmeye çalışıyor. İnsanlığı uçuruma sürükleyen, bu politikalardan en çok ülkemiz zarar görüyor. Emekliler olarak ise bu çok yönlü saldırılardan diğer sınıf kardeşlerimiz gibi belimizi doğrultamıyoruz. 1995 yılından bu yana yürüttüğümüz örgütlü mücadelemiz sermaye yanlısı işbirlikçi iktidarların önümüze koydukları engellerle boğulmak isteniyor. Hiçbir emeklinin bu duruma rıza göstereceğini sanmıyorum.
Bütün bu içten ve dıştan bizi kuşatan engelleri aşmanın yolu sınıf ve kitle sendikacılığı ekseninde DİSK Emekli-Sen’i güçlendirmektir. Sistemden bağımsız olduğu kadar herhangi bir anlayışın da arka bahçesi olmayan bağımsız bir emekli örgütü yaratmalıyız. Böylesi bir güç toplumsal muhalefetle omuz omuza olacağı gibi ortaya koyduğu mücadeleyle de egemen güçlerin yüreğine korku salacaktır. Emekliler çeyrek yüzyıldır yürüdükleri yoldan şaşmadan uluslararası emek örgütlerinin gösterdiği doğrultuda, DİSK ‘in mücadele geleneğine dört elle sarılarak toplumla yeniden buluşmayı başardılar. Tüm emeklilerin ortak mücadelesi ve örgütlenmesi örülemezse pusuda bekleyen işbirlikçi güçler kendi emeklerini örgütleyerek bizleri devre dışı bırakacaklardır.
AKP-MHP iktidarının kötülüklerini sayıp dökmenin de bir çözüm getireceğini düşünmüyoruz. Çözüm bizde, yani kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Biz kimiz, varlığımız ne anlama geliyor? Bizi edilgen kılan nedenler nelerdir? Gücümüz nelere kadirdir? Bu sorulara yanıt bulan ve anlaşılır kılan bir mücadele programında ortaklaşmamız gerekiyor.
Bizlerin, dün halkın işçileri, halkın öğretmenleri, halkın mühendisleri, halkın doktorları, halkın esnafı ve halkın kamu çalışanları olarak yaratılan değerlerde hiç tartışmasız emeği var. Attığımız her adımda ülkemizin güvenliğine ve halkımızın esenliğine öncelik verdik. Bugün de halkın emeklileriyiz. Ülkemizin taşından toprağından, esen yelinden, uçan kuşundan sorumluyuz. Son sözümüz söylenmedi. Yaşanan çelişki ve çatışmaların son bulması, barış, eşitlik ve kardeşliğin yeniden yeşermesi için yapabilecek çok işimiz var.
Bunun için önce kendi zeminimizdeki olumsuzlukları gidermeliyiz. Sözümüzün dinlenmesi, siyasal iktidar üzerinde caydırıcı olabilmemiz için emeklilerin birleşik mücadelesini güçlü bir örgütlülüğe dönüştürmeliyiz. Elbette bu, bugünkü parçalı ve dağınık durumumuzda kolayca başarılabilecek durum değildir. Yanlışlarımızdan arınarak kitleselleştiğimiz ve sokakları doldurduğumuz anda tüm engelleri aşar, söküp atarız. Asıl engel, emeklilerin sınıf mücadelesinde konumlanışları ve kendi duruşlarından kaynaklanıyor. Özgüven eksikliği, köşemize çekilmiş olmamız elimizi kolumuzu bağlayan en büyük engeldir.
Her birimiz kendimizi bir öz eleştiriden geçirmeliyiz. Günde en az 5-6 saat basık, izbe, sağlıksız kahvelerde gün geçirip enerjimizi tüketiyoruz. Ama sendikamıza üye olmak, ayda 1-2 saat ayırmak, 2 çay parası kadar katkıda bulunmak fedakarlığını gösteremiyoruz. Emekliler olarak bu duyarsızlığı aşmak zorundayız.
Bir diğer olumsuzluk, “Sendika kursak ne olacak?” “Nasılsa toplu sözleşme ve grev hakkımız yok!” diyerek emeklilerin örgütlü mücadeleden kaçmak için sarıldıkları bir gerekçedir. Tartışmasız sözleşme ve grev hakkımız vardır. Emekli-Sen olarak DİSK’in toplumsal muhalefetin ve uluslararası işçi sınıfının bileşeniyiz. DİSK Emekli-Sen olarak bir grev kararı aldığımızda bunu zaten DİSK ile ve toplumsal muhalefetle birlikte örgütleyeceğiz. Grev taleplerimiz arasında ülkeyi kasıp kavuran uygulamalar ve tüm ezilenlerin sorunları olacaktır. Taleplerimizle sokakları doldurduğumuz an sermayenin çarkı duracaktır. Ekonomik ve yaşamsal taleplerimizin bu sorunlarla iç içe olduğunun bilincindeyiz. Yeter ki biz bütün topluma güven veren güçlü bir örgütlülüğe ulaşalım.
En büyük avantajımız DİSK gibi bir örgütün bileşeni olmamızdır. Bu nedenle öncelikle DİSK örgütlülüğü dışında kalan arkadaşlarımızın güçlerini de DİSK çatısı altında emeklilerin birleşik mücadelesine katmalıyız. Bu mücadeleye inanan arkadaş topluluğu olarak bu çerçevede bir birliğin sağlanabileceğine inanıyoruz. Böylesi bir birliğin nasıl sağlanacağının yolu, yöntemi, biçimi arandığında bulunacaktır diye düşünüyoruz.
DİSK Emekli-Sen’le 1995 yılında temeli atılan, ancak daha sonra emekli düşmanı AKP iktidarı tarafından kapatılan emekli hareketi bu engele teslim olmadı. 2019 yılında yeniden küllerinden doğdu, mücadele bayrağını kesintisiz sürdürüyor. Bugün ülke genelinde 180 şube ve temsilciliği, 25 bin üyesi ile ülkemizin en büyük emekli sendikasıdır. Ayrım yapmaksızın tüm emeklilerin, emekli olma mücadelesi verenlerin haklarını savunuyor.
Sendikamız DİSK, örgütümüzü 22’nci İş kolu olarak kabul etti. Ayrıca KESK’in onur kurulu üyesiyiz. Uluslararası alanda da güçlü müttefiklerimiz var. Merkezi Brüksel’de bulunan Avrupa Yaşlılar ve Emekliler Federasyonu (FERPA) ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun (İTUK) üyesiyiz.
Ülkemizde 13 milyon emekli ve hak sahibi ile 6 milyonu aşan EYT’lilerle 20 milyonu aşkın büyük bir gücüz. Bu güçten korkan siyasal iktidar Anayasa’da ve uluslararası sözleşmelerden doğan örgütlenme hakkımızı yok sayarak elindeki yargı kalkanı ile sesimizi susturmaya çalışmaktadır. Sendikamız hakkında Ankara Valiliği tarafında açılan kapatma davasını istinaf mahkemesi derhal yerine getirmiştir. Yargıtay’da bu kararı set hızıyla onaylamıştır. Anayasa mahkemesindeki bireysel müracaatımızla hukuk sürecimiz devam etmektedir.
İç hukuk yollarımızın tükenmesi halinde mensubu olduğumuz FERPA ve İTUK’un da müdahil olacağı dava ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde hukuk mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız.
Oysa: tek bir cümle Anayasa’nın 51’nci Maddesine eklendiğinde hukuki süreç ortadan kalkacaktır.
Bizler yıllardır alın terimizle ülkemize büyük değerler kazandırmış toplumun 4’te 1’ini oluşturan bir kitleyiz. Ürettiğimiz değerlerin yanında hala ödediğimiz vergilerle devletin bütçesine, dolayısıyla ülke ekonomisine devasa katkılar sağlıyoruz. Buna karşın emekli olduktan sonra ötekileştirilemez ve yok sayılamayız. EYT’lilere yapılan insanlık dışı uygulamalar aslında biz emeklileri bölmek ve zayıf düşürmekten başka bir şey değildir.
Ülkemizde nefes alan her canlının mağdur edildiği bu süreçte emekli olduktan sonra çalışan ya da iş arayan 4 milyon 179 bin 840 emekli ile birlikte tüm emekliler baskılardan ve sömürüden en çok etkilenenlerdir.
Finlandiya ve Danimarka gibi ülkelerin nüfusunun neredeyse 2,5 katı kadar Türkiye’de emekli bulunmaktadır. Dünya ekonomisinin ilk 10’u içerisine girmeye aday olduğunu iddia eden AKP-MHP iktidarı döneminde emekliler milli gelirden yani büyümeden pay almak yerine kazandıklarını da yitirmektedirler.
Bizlere reform olarak yutturulan 5510 sayılı yasa ile emeklilik katsayısı düşürülürken emekli olma koşulları daha zorlaştırıldı, emekli olabilme yaşı yükseltildi. Bu yasa ile emeklilerin milli gelirden pay almasının önü kapatıldı.
506/4447 ve 5510 sayılı yasa ile farklı zamanlarda aynı koşullarla emekli olanların emekli aylıkları arasında büyük eşitsizlikler ortaya çıktı. EYT’liler de bu yasaların sonucu mağdur edildiler. Oysaki saraya aktarılan bütçenin çok azı ile EYT’lilerin sorunları çözülebiliyor.
2002 yılında ortalama emekli aylığı asgari ücretin yüzde 32 fazlası iken, bugün asgari ücretin yüzde 41 eksiğidir. En düşük emekli aylığının bin 500 liradan 2 bin 500 liraya yükseltildiği söylense de aradaki fark hazineden karşılanmaktadır. Ayrıca 2 bin 500 lira emekli aylığı alan emekliler ana maaşları bu rakama tekabül edinceye kadar birkaç yıl artıştan yararlanamayacaklar.
2019 verilerine göre OECD ülkelerinde ortalama emekli aylıkları şu şekildedir:
Yani Almanya’daki bir emekliye Türkiye’deki bir emeklinin 7 katı, Fransa’da 5,5 katı, hatta yanı başımızdaki Yunanistan’da bile bizimkinin 3 katı emekli maaşı ödeniyor.
Küresel emeklilik eksenine göre İskandinav ülkeleri emeklilerin en mutlu olduğu ülkelerdir. 44 OECD ülkesi arasında İzlanda, İsviçre, Norveç ilk sıraları alıyor. Türkiye ise 40’ncı sırada. Bizden sonra Kolombiya, Brezilya gibi ülkeler geliyor.
SGK’da finansal sürdürülebilirlik önem arz ediyor. Uluslararası standartlara göre 4 aktif sigorta ile 1 pasif sigortalıyı finanse ederken son 10 yılda bu oran 1,80 ile 1,90’a düşmüştür.
Uluslararası standartlara uygun bir biçimde 4 aktif sigortalı bir pasif sigortalıyı finanse ediyor olsaydı bugün ülkemizde ortalama emekli aylığının 4 bin 937 lira olması gerekirdi. Bu hesaplara göre önlemler alınmaz ise 1,5 aktif sigorta 1 pasif sigortayı finanse edecek konuma gelecektir. SGK açığı giderek artacaktır ve SGK emekli aylıklarını ödeyemeyecek duruma düşecektir.
Bu anlamda yetkilileri bir kez daha önlem almaları için uyarıyoruz. TÜİK’in 2020 verilerine göre 4 milyon 179 bin 850 emekli ve hak sahibi açlık sınırının altında emekli aylığı alıyor. 2018 yılında 5510 sayılı yasada yapılan değişiklikle emeklilere bayramlarda yılda iki kez biner lira bayram ikramiyesi verilmesi öngörüldü. 2021 yılına kadar artırılamayan bu ikramiyeler 2021 yılında Cumhurbaşkanı’nın lütfu ile bin 100 lira olarak ödendi ve 2022 yılında yine artış yapılmadı. Bu ikramiye 2018 yılındaki asgari ücretin yüzde 62’sine tekabül ederken aynı orana göre artırılmış olsaydı 2021 yılında bin 752 lira; 2022 yılında 2 bin 637 lira olarak ödenmesi gerekirdi. Aslında yılda iki kez ödenen her bir emekli bayram ikramiyesi asgari ücretin net tutarından az olmamalı.
3 haneli enflasyona rağmen emekli aylıklarında ve ikramiyelerinde bir değişiklik yapılmadı. Bu ve benzeri haklarımızın tırpalanıp gasp edilmesi bizden sömürdüklerini yandaşlara ve sermayeye aktarma politikalarının sonucudur.
DİSK Emekli-Sen mücadele gündemine sadece emeklilerin ve EYT’lilerin sorunlarını almıyor. Nerede bir haksızlık, nerede bir hak arayışı varsa orada sesini yükselterek isyancı geleneğini sürdürüyor.
Sadece işveren devleti ve onun işbirlikçilerini eleştirmekle kalmayıp kendi saflarımızdaki eksiklikleri ve yanlışlıkları da eleştirip düzeltmeliyiz.
Son yılların dünyayı kasıp kavuran neoliberal politikalar bizim yoksullaşmamıza neden olduğu kadar insanlığı çürüten savaşın da nedenidir. Bu koşullarda durumumuzu gözden geçirmek ve kaybettiğimiz itibarımızı yeniden kazanmak için ciddi adımlar atmak zorundayız. Bunu başaramadığımızda son günlerimiz yokluk, hastalık ve sıkıntılar içinde geçecektir. Ayrıca bu halimizle toplumun bütünü için 13 milyonluk bir enkaz olacağız. Çocuklarımıza ve torunlarımıza iyi bir gelecek bırakamayacağız.
Bizden doğru beyaz yakalılar, mavi yakalılar ya da DİSK kökenli emekliler, KESK kökenli emekliler diye ayrım yapmak ve böylesi bir yarışı körüklemek DİSK Emekli-Sen’e yapılacak en büyük kötülüktür.
DİSK Emekli-Sen işveren devletiyle çelişkisi olan emekli dul, yetim, küçük esnaf, yaşa takılanlar gibi tüm hak sahiplerinin örgütüdür. İşçi sınıfı tanımı sınıfsal bir içerik taşır, emeğiyle geçinen tüm sınıf ve katmanları içerir. Sendikal örgütlenmede de bu niteliğe uygun her üyenin söz ve karar sahibi olması gereklidir. Tek bir işkolu ile sınırlı değildir.
Saflarımızda gözlemlediğimiz bir diğer yanlış ise üretmeden söz ve karar sahibi olmayı istemek ve üst kademelerini zora sokan ataklara yeltenmektir. Sorumlu olduğu bölgenin dışındaki kadrolarla sendikamızın demokratik kademelerinin dışında özel girişimlerle (ilişimlerle) güç toplamaya çalışmaktır.
Bir diğer zaaf, üreten kadrolarımızı, sendikayı sahiplenen devrimci grupları itibarsızlaştırmaktır. Eğer bir ekip çalışması içinde sendikaya zarar vermeden bir çalışma yapılıyorsa bunun özendirilmesi gerekmektedir. Bir an önce bu tür zaaflarımızı terk eden ve eleştiri, özeleştiri mekanizmaları içerisinde sorunlarını çözen bir işleyişe kavuşmalıyız.
Biz emekliler şanlı bir tarihten geliyoruz. Geçmişimiz direnişlerle dolu ve o direnişleri bizler hayata geçirdik. 15-16 Haziranlar, Büyük Öğretmen Boykotları, 89 Bahar eylemleri, Zonguldak Yürüyüşü, Kızılay İşgalleri, 1 Mayıslar bizim omuzlarımızda yükseldi. Gün bu mücadelelerin deneyim ve kazanımlarını güncelleme günüdür.
DİSK Emekli-Sen Marmara Bölgesi Baş Temsilcisi Erdinç Aslan
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.