Umarım ve dilerim ki, sesimize daha fazla ses veren olur, omuz başımızda daha çok omuz duyumsarız. Kobanê kumpas davasında verdiğimiz hakikat mücadelesi, “Karanfil elden ele” şiirinde olduğu gibi demokratik kamuoyuna yayılır. Muktedirin bu davanın etrafına ördüğü korku duvarları, hakikatin gücüne dayanamaz, yıkılır. Böylece ifade ve düşünce özgürlüğü kazanır
HDP MYK Üyesi, sosyalist siyasetçi ve yazar Alp Altınörs, 2 Ekim 2020 tarihinden bu yana Kobanê davası kapsamında tutuklu. Daha önce de 16 Eylül 2016 tarihinde tutuklanıp 12 Haziran 2017 tarihinde serbest bırakılmıştı.
Ekim 2014 başında Kobanê, IŞİD tarafından kuşatıldığında Türkiye’den bir yardım koridoru açılması için muhalefetten gelen tüm çağrıların aksine AKP iktidarı kuşatma altındaki Kobanê’ye ambargoyu sürdürmüş, bunun üzerine 6 Ekim 2014’te HDP MYK adına sosyal medyadan bir çağrı yapılmış, dayanışma için sokağa çıkanlar da resmi ve sivil güçlerin silahlı şiddetine maruz kalmış, 50’nin üzerinde kişi yaşamını yitirmişti. Bu şiddet olaylarından HDP’yi sorumlu tutan AKP iktidarı ise yıllar sonra siyasi bir yargı hamlesiyle Kobanê davası kapsamında HDP yöneticilerini yargılamaya başladı.
Sendika.Org editörü Ali Ergin Demirhan’a bir mektup yazarak, Sendika.Org aracılığıyla sol, sosyalist kamuoyuna seslenen Alp Altınörs, yargılamanın hukuksuzluğu ortada olsa da, davanın etrafında bir korku duvarı örüldüğünü ve kamuoyunun benzerleri daha önce de görülen bu davaya yeterince ilgi göstermediğini söylüyor. Altınörs, sosyalist güçler başta olmak üzere demokratik kamuoyunu Kobanê davasında verdikleri hakikat ve özgürlük mücadelesine omuz vermeye çağırıyor.
Sevgili Ali Ergin,
Nasılsın? İyi olmanı diliyorum. Epey oldu değil mi görüşmeyeli? Düşün ki biz hapse girdiğimizde Donald Trump ABD Başkanı, Berat Albayrak da Hazine ve Maliye Bakanı’ydı!
“Bir tivit attık, hayatımız değişti” modundayız :) Bir buçuk yıldır, bir tivit gerekçe gösterilerek, hapisteyiz. Bu, bir kumpas davası. Amaç HDP’yi yok etmek, Türkiye siyasetini zor yoluyla dizayn etmek. IŞİD’in, Kobanê şehrini dört bir yandan kuşattığı 6 Ekim 2014 akşamında şu tivitle çağrı yapmışız Türkiye halklarına:
“Şu anda toplantı halinde olan HDP MYK’dan halklarımıza acil çağrı: Kobanê’de durum son derece kritiktir. IŞİD saldırılarını ve AKP iktidarının Kobanê’ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz.”
İşte bu protesto çağrısı gerekçe gösterilerek 7-8-9 Ekim günlerinde yaşanan tüm şiddet eylemlerinin “azmettiricisi” olduğumuz iddia ediliyor. Bu bahane ile bir buçuk yıldır hapisteyiz.
Hukuken öne sürdükleri ne kadar gerekçe varsa, hepsini çürüttüğümüz halde mahkeme heyetinin “tutuklu yargılama” ısrarı sürüyor. Her şeyden öte, ortada açık ve net bir AİHM kararı var. Ne diyor AİHM bu tweet’lerle ilgili olarak? “Söz konusu üç tweet’te HDP, o sırada silahlı terör örgütü mensupları tarafından başlatılan askeri saldırıyla karşı karşıya olan Kobanê halkıyla dayanışma çağrısında bulunmuştur… Mahkeme, söz konusu çağrıların bir şiddet çağrısı olarak yorumlanamayacağı için siyasi söylem sınırları içerisinde kaldığı kanaatindedir. 6-8 Ekim 2014 tarihleri arasında meydana gelen şiddet eylemleri, her ne kadar üzücü de olsa, söz konusu tweet’lerin doğrudan bir sonucu olarak görülemez ve söz konusu suçlara istinaden başvuranın tutukluluğunu haklı gösteremez.” (AİHM Büyük Dairesi, Demirtaş no.2 kararı)
Oysa, türlü kumpas yöntemleriyle (örneğin “gizli tanıklarla”) AİHM kararının etrafından dolaşmaya çalışıyorlar. Kumpas davalarına aşina olanları bu durum şaşırtmayacaktır. Fakat beni şaşırtan, iktidarın hilelerinden ziyade, etrafımızın tenhalığıdır. Pek çok dostumuzu bu davada yanımızda göremeyişimizdir. Özellikle de sol/sosyalist sınıf kardeşlerimizin sesimize ses katmakta, hakikatleri bizimle haykırmaktaki tutukluğudur.
Sanırım, bu davanın cinayetlerle, şiddet olaylarıyla değil de ifade özgürlüğüyle ilgili olduğunu milyonlara taşımadan, özgürlüğün kapılarını açamayacağız. Suçlandığımız tek “eylemin” IŞİD’e karşı bir sosyal medya çağrısı yapmaktan ibaret olduğunu görünür kılmadan, alnımıza iktidar tarafından yapıştırılan yaftaları söküp atamayacağız.
Odatv kumpas davasında, gazeteci Ahmet Şık tutuklandığında, yazdığı kitabı, daha bir bilgisayar dosyası halindeyken (000kitap.docx) yok etmek istemişlerdi. Ne demişti muktedir? “Kitap deyip geçmeyin… Bazı kitaplar bombadan tehlikelidir!…” Zira o kitap, Gülen Cemaati’nin polis içindeki örgütlenmesini deşifre ediyordu.
Kobanê kumpas davasında da, suçlamaların ağırlığı “Bazı tivitler silahtan tehlikelidir!” mesajını bizlere veriyor. Oysa, bir Rus atasözünde denildiği gibi: “Kalemle yazılanı, baltayla kesemezsiniz!”
Bizler de ifade ve düşünce özgürlüğümüzü, siyaset yapma hakkımızı, IŞİD saldırılarına karşı koyuşumuzu bu dava zemininde savunmaya devam ediyoruz.
Umarım ve dilerim ki, sesimize daha fazla ses veren olur, omuz başımızda daha çok omuz duyumsarız. Kobanê kumpas davasında verdiğimiz hakikat mücadelesi, “Karanfil elden ele” şiirinde olduğu gibi demokratik kamuoyuna yayılır. Muktedirin bu davanın etrafına ördüğü korku duvarları, hakikatin gücüne dayanamaz, yıkılır. Böylece ifade ve düşünce özgürlüğü kazanır.
Sevgili Ali Ergin,
İşte bu duygu ve düşünceleri paylaşmak istemiştim. Beni soracak olursan, iyi sağlıklı ve moralliyim. Bir buçuk yılı aşan bu tutsaklığımı da bolca okuyarak, yarınlar için yeni sözler ve yeni düşler biriktirerek değerlendirmeye çalışıyorum. Uzadıkça uzayan bu haksız-hukuksuz tutukluluğun labirentlerinde, üretmek, inadına üretmek, sanırım yapılabilecek en iyi şey.
Bitirirken Sendika.Org ailesine senin aracılığınla selamlarımı yollamak istiyorum. Hapiste internet hakkımız olmadığı için yayınlarınızı izleyemiyor olsam da nitelikli ve ayırt edici yayınınıza devam ettiğinizden hiç şüphem yok. Emeği geçen tüm arkadaşlara “emeğinize sağlık” diyorum. Hakikatleri boğmak için medya tekeli kuran bu iktidara karşı çok değerli ve anlamlı bir direnç sergiliyorsunuz.
Sizleri kucaklıyor, özgürlükte görüşmeyi diliyorum.
Sevgi ve selamlarımla,
ALP
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.