Bu içilen nargile, masalara konan jaguar anahtarları, etrafta çelik ve mavi camdan örülü gökdelenler eşliğinde bana hep avucumun içinden çalınan hayatımı, çocuğumun geleceğini hatırlatıyor
Nargile ve çay eşliğinde 4 kişilik masanın binlerce lira hesap ödediğini öğrendiğim günden beri bedenime fazla gelen ve sürekli benden kaçan öfkem yine palazlandı.
Diyeceksiniz ki; seni ne ilgilendirir kimin ne içip neye ne kadar ödediği?
Ne kadar da haksızsınız, yanıtıyla karşınızda duruyorum.
Beni buz gibi ilgilendirir. Çünkü bu içilen nargile, masalara konan jaguar anahtarları, etrafta çelik ve mavi camdan örülü gökdelenler eşliğinde bana hep avucumun içinden çalınan hayatımı, çocuğumun geleceğini hatırlatıyor.
Ankara’da yaşayanlar bilir ama herkes için betimlemem gerekirse; Çukurambar isimli bir semt vardır. Ankara Şehirlerarası Otogarın nam-ı diğer AŞTİ’nin karşısında. Eskiden orası pazar yeri, daha eskiden hayvan otlatılan bir alandı. Mevcut iktidar orayı gözüne kestirene dek de kimsenin Çukurambar diye bir yerin varlığından haberi yoktu. Bu semt Goebbels Fahrettin’in sarayı İletişim Başkanlığı gökdeleninin ardında bir semt. Karşısında her binanın 3. katından rahatlıkla görülebilen en büyük saray var, o da nam-ı diğer Külliye.
Çukurambar’da ‘vergiden kaçınan’ Başkent Gaz’ın genel merkezi de bulunmakta. İrili ufaklı müteahhit şirketlerinin, avukatlık ofislerinin, başörtülü range rover’lı hanımların güzellik merkezleri hep burada. Bir de Şule Çet’in atıldığı gökdelen de.
Yani kirli mi kirli, içinden geçtiğinizde yoksulluğunuzu, yaşadığınız sefaleti madde madde gerekçelendiren, gerekçesini size sunan bir alan.
Mekanlar öylesine büyük, ki siyasal İslam büyük sever, öyle ışıltılı ki içeri girmeye cesaret edemediğiniz gibi yanından geçerken de valelerle, güvenlikçilerle göz göze gelmeye de utanırsınız. Etrafta bulunan büyük oteller dışında içkili mekan da yok mesela. Ama hiçbir gece kulübü belki de bu şatafata bu ışıltıya sahip değil. Ankaralılar için söyleyeyim, Ulus Çankırı caddesinde bile böyle ışıltılı pavyon da göremezsiniz. Çünkü burası Çukurambar. Burası AKP elitleri için yaratılan, baştan yazılan bir semt. Lüks hayatlarını yarıştıracakları, her biri bir siyasiye değen 20’lik gençlerin iş kovalayıp bağladıkları bir alan. Kendilerine yolsuzluk muhabbetleri, ebediyete kadar sürdürmek istedikleri iktidarın kirli pazarlıklarını rahatça konuşacakları dükkanlar açmışlar. Ben söylemiş olayım; rüşvetin belgesi yok ama semti var!
Siz babet çorapla parlak kösele ayakkabı giyen, dar paça çizgili kumaş pantolonu kıçına geçiren, elmacıkları hep ağdalı AKP eliti gördünüz mü hiç? Burası onların doğal yaşam alanı. Görebilirsiniz. Sayın Başkanım, Vali Beyim, Değerli Bakanım’cı tilkilerin karşısında asgari ücreti tek slipte geçen başörtüsüyle oturan, son 10 yılda ultra zengin olmuş, araba kullanırken sinyal vermeyen, cezayı meclise yollayıncı ablalar var. Siz 15 Temmuz’da ablalar gitti mi sandınız? Evlerde öğrenci demleyen ablalar gitti, nargile abileriyle karşılıklı oturup bizim aracın segmentini yükseltin ihalede babam yardımcı olur diyen elit türbanlı ablalar geldi.
Geçtiğimiz gün Çukurambar’a gidip yavaş adımlarla dolandım. Mekanların menülerine bakmak istedim ama girmek istediğim mekanın kapısında öyle bir karşılama yaptılar ki; kendimi layık göremediğim için yarım ağız teşekkür edip çıktım. Sonra köşeyi dönmüşsün tabirine de tam uyacak bir nargile cafenin yanından geçtim, köşeyi dönmüş çünkü iki caddeye birden bakan devasa metrekareli bir yerden bahsediyorum, gündüz ortası tek tük dolu masalar olduğu için kapıya yanaşıp bir garsona şunu sordum:
“4 kişi 2 nargile, 2’şer çay ve 1’er kahve içilse hesap ne olur?” Menüyü açtı hesapladı ve söyledi: “2 bin 500 TL” İnanamadım. Gerçekten inanamadım. Sonra buranın her akşam tam kapasite çalıştığını aktardı. Vale hizmeti ve bahşişleri bu kuru hesabın dışında tutuyorum.
Aylarca dirhem dirhem verdikleri asgari ücret ve memur zamlarını, onu da minnet ede ede söyleyen bir iktidarın çocukları 2 nargile 4 kahveye 2 bin TL ödüyor. Arabalarıyla iş bağlamaya gelen bu AKP elitleri 4 bin 5 bin motor gücündeki ciplerinin gazına bastıklarında bizim asgari ücretin yarısını yakıyorlar.
Bunlar Cuma hutbesinde sadaka veren ele cehennem ateşi değmez diyen imamların sözleriyle trafik ışıklarında araçlarının köşesindeki bozuklukları dağıtarak cehennem ateşinden kaçıyorlar. Bunlar ekmeğin fiyatını bilmeden nargile cafelerde ihale pazarlığı yapıyorlar. Bunlar iş takipçiliği yapıp hep beraber Saray’daki millet camiinde cumaya gidiyorlar. Çünkü her ‘günahkâr’ın günah çıkarması gereken bir yer vardır. Onu da kenar mahalle mescidinde çıkarak değil ya. Arabayı park edebileceği lüks caminin hünkâra yakın safında yapacaklar tabiî ki!
İşçisine günde 6 bardak çaydan fazlasını yasaklayan, kalantor misafirine kolayı meyve suyunu saklayan, gündüz selamun aleykümlerle, akşamları Ankara’nın en pahalı meyhanelerinde demlenen siyasal İslamcı abiler…
Yolunuz düşerse Ankara’nın Çukurambar’ına bir gidin. Yavaşça gezin. Gözleyin. İçinizde oluşan his sadece hüzün ve yoksulluğa saplanmış umutsuzluğunuz olmasın sadece. Kin ve öfkeyi yanlarında tutun hemen. Size yaşattıklarını hiç unutmayın! Ne helalleşin ne arkada bırakın bu dönemi. Ben hesaplaşma ve adaletli bir intikam diliyorum! Yanlışsa da benim yanlışım olsun!
Çukurambar’ı çok güzel anlatan bir kitap önerimi de buraya bırakıyorum:
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.