25 Kasım 2018’de erkek-devlet şiddetine karşı sokağa çıktıkları için yargılanan kadınlara açılan dava 21 Ekim’e ertelendi. Davanın ardından yapılan açıklamada “25 Kasım 2018’de ise yürüyüşümüz, 17 yıl boyunca gerçekleştirildiği caddede engellendi, kadınlar bu engelleri tanımadı ve bundan neredeyse 4 yıl sonra orada bulunan kadınlara dava açıldı. Bu dava bugün, 30. Onur Haftası’nın ve iki gün sonra gerçekleşecek olan 20. Onur Yürüyüşü’nün yasaklandığı; faşist, İslamcı, paramiliter yapılar tarafından tehdit edildiği, her türlü kadın düşmanlığı, homofobi ve transfobinin devlet eliyle körüklendiği bir ortamda gerçekleşiyor” denildi
25 Kasım 2018’de erkek-devlet şiddetine karşı sokağa çıktıkları için yargılanan kadınlara açılan davanın ilk duruşması bugün (24 Haziran) görüldü. 21 kadının ve bir gazetecinin yargılandığı davada ilk grup ifadeler tamamlandı. Dava 21 Ekim günü saat 9.30’a ertelendi. Davanın ardından Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi önünde basın açıklaması yapıldı.
Açıklamada “Kadınları değil katilleri yargıla” yazılı pankart açıldı.
25 Kasım 2018'de erkek-devlet şiddetine karşı sokağa çıktıkları için yargılanan kadınların ilk duruşması görüldü. Karşımızda yine erkek bir yargı gördük.
Suç olan yürümek istememiz değil, önümüze çekilen barikatlardır!
Bu 25 Kasım'da da sokakta olacağız! pic.twitter.com/aqgjUtI44e— 8 Mart Kadın Platformu (@8MartKadinpltf) June 24, 2022
Basın metnini Nevruz Tuğçe Özçelik okudu.
Özçelik, İstanbul’da 25 Kasım 2006 tarihinden beri 25 Kasım Kadın Platformu her yıl İstiklal Caddesi’nde, erkek-devlet şiddetine karşı eylem düzenlediğini söyleyerek şöyle devam etti:
25 Kasım 2018’de ise yürüyüşümüz, 17 yıl boyunca gerçekleştirildiği caddede engellendi, kadınlar bu engelleri tanımadı ve bundan neredeyse 4 yıl sonra orada bulunan kadınlara dava açıldı. Bu dava bugün, 30. Onur Haftası’nın ve iki gün sonra gerçekleşecek olan 20. Onur Yürüyüşü’nün yasaklandığı; faşist, İslamcı, paramiliter yapılar tarafından tehdit edildiği, her türlü kadın düşmanlığı, homofobi ve transfobinin devlet eliyle körüklendiği bir ortamda gerçekleşiyor. Davanın amacının bizi yıldırmak, mücadeleden caydırmak olduğunu iyi biliyoruz. Ama bizim mücadelemiz hayatlarımız için, eşit ve özgür nefes almak için, bizi sömüren, baskılayan, ikincil kılan bu düzeni değiştirmek için! Vazgeçme ihtimalimiz yok. Haksız ve hukuksuz olan 25 Kasım 2018 günü orada bulunan biz kadınların, transların o caddede yürüme ısrarı değil, karşımızda bulunan polis barikatıdır. Erkek şiddetine, kadın cinayetlerine, trans cinayetlerine, savaşa, devlet eliyle kadın bedenine yönelen şiddete karşı dünyanın neredeyse her yanında aynı günde gerçekleştirilen, İstiklal Caddesi’nde de yıllardır yaptığımız eylemimiz suç değil, hakkımız.
O günden bugüne, İstanbul Sözleşmesi gibi kadınları şiddete karşı koruyan uluslararası bir sözleşmeden bir gecede çekilme kararıyla, yüksek yargının erkek şiddetini meşrulaştıran tutumuyla durumumuz daha bile vahim hale geldi. Mesela daha geçen gün Cemal Metin Avcı adlı katil, Pınar Gültekin’i yakarak ve beton dökerek öldürmesine rağmen haksız tahrik indirimi aldı. Orhan Munis’in Hatice Kaçmaz’a evlilik teklifi etmeye ya reddederse diye 20 cm’lik bıçakla gitmesi tasarlama değil “anlık hiddet” sayılabildi. O zaman soruyoruz: Erkeklerin istemediği bir şey yaptığımız anda öldürülmemizin meşru sayıldığı bir ülkede bizim sokakta eylem yapmamız mı “hukuka aykırı”? Bunu kabul etmemiz mümkün değil. 2018’deki yürüyüşe ilişkin bugün dava açan devletin belli ki katilleri engellemekle, erkek şiddetini önlemekle uğraşmadığı için epeyce boş vakti var. Ama İçişleri Bakanlığı’nın, polisin, hakimin, savcının görevi hayatı için mücadele eden kadınların, transların, Pazar günü sokakta olacak olan LGBTİ+’ların önünü kesmek değil, ayrımcılığa uğramamızı, öldürülmemizi engellemek.
Ama bugün öyle bir koşulda yaşıyoruz ki Onur Yürüyüşü yasak, 8 Mart yasak, 25 Kasım yasak, haber yapmak yasak, twit atmak yasak; ama kadınları öldürmenin bahanesi olabilir, erkek adalet tarafından mazur görülebilir. Yani bir kadını öldüresiye dövmek değil, hakkına sahip çıkmak suç haline getirildi. Bizim bugün yargılanmamız da tam da bunun ifadesidir. Bunun karşısında susmaya da, itaat etmeye de niyetimiz yok. Bu sene de hem 25 Kasım’da hem diğer günlerde erkek-devlet şiddetine karşı sokaktayız!
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde eylem yapmak değil kadınları öldürmek, şiddet uygulamak, tecavüz etmek ve haklarını savunan kadınları yargılamak suçtur! Biz suçlu değiliz haklarımızı hayatlarımızı savunuyoruz! pic.twitter.com/drPtjAVwe0
— Kadınlar Birlikte Güçlü (@KBGuclu) June 24, 2022
Sendika.Org