İnsanın doğayla kurduğu talana ve tahribata dayalı ilişkinin zoonozların ortaya çıkışını kolaylaştırması; COVID-19, maymun çiçeği virüsü hastalığı gibi salgınların son olmayacağını bize göstermektedir. Bu hastalıkların ortaya çıkışının ve pandemilere neden olmasının önlenmesinin; ancak bu hastalıklara neden olan sistemle mücadele ederek olabileceğini tekrar vurguluyoruz
Elli yıldan uzun süredir varlığı bilinen bir hastalık olmasına rağmen, dünyada ilk defa bu kadar yaygınlaşarak birçok ülkede tespit edilen maymun çiçeği hastalığı; bildiğimiz özellikleriyle COVID-19 gibi hızla yayılan bir hastalık değildir. Ancak ilk defa bu kadar yaygınlaşması; hastalığın önemini gözardı etmememiz gerektiğini gösteriyor.
Hastalığın ilk defa saptandığı Afrika dışında da salgınların olması, küresel düzeyde önem verilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Farklı kıtalarda birçok ülkede tespit edilen vakaların ve bu vakaların nedeni olan virüslerin birbiriyle bağlantılı olup olmadığının henüz gösterilememesi, birbirleriyle belirgin teması olmayan insanlarda maymun çiçeği tespit edilmesi; virüsün sessizce yayılıyor olabileceğini düşündürerek endişeye neden olmaktadır.
Çiçek aşısının sonlandırılması ile bağlantılı olarak azalan nüfus bağışıklığı, maymun çiçeği hastalığının yeniden canlanması için bir neden olduğu düşünülmektedir. İnsandan insana bulaşma olasılığı yalnızca hane halkı üyeleri arasında değil, hasta bireylere bakım sağlayanlar arasında da bir endişe kaynağıdır.
Halbuki asıl endişe, halkta değil yönetimlerde olmalıdır. COVID-19 sürecini yönetemeyerek milyonlarca insanı kaybetmemize neden olan yönetim anlayışları, yine ölümcül bir hastalık olan maymun çiçeği hastalığı yayılırken de bize güven vermemektedir. Dünyadaki vakaların ani artışının, maymun çiçeği virüsünün geçmişe göre daha kolay bulaşmasını sağlayan bir mutasyonundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını ve her bir maymun çiçeği hastalığı salgınının tek bir kökene kadar uzanıp uzanmadığını ortaya koyacak çalışmalar yapılmalıdır.
Tüm bunlara dayanarak maymun çiçeği hastalığının halk sağlığı açısından önemi hafife alınmamalıdır. Öncelikle Sağlık Bakanlığı’na düşen görevler; riskli kişilerin belirlenerek bir aşılanma programının planlanması, COVID-19 salgınında başarısız olan sürveyans sisteminin yeniden gözden geçirilerek hazır hale getirilmesi, hasta bakımlarının daha önceden çiçek aşısı ile bağışıklanmış daha az riskli kişiler tarafından yapılmasının sağlanması, yeterli ilaç temini için koşulların oluşturulması, laboratuvar ve sağlık kurumlarındaki çalışma ortamının yeniden düzenlenmesi için gerekli şartların sağlanması, alınacak diğer önlemlerin belirlenmesi ve bir an önce kamuoyu ile paylaşılması, panik yaratmadan halka ve sağlık çalışanlarına yönelik eğitimlerin planlanmasıdır. Bütün sürecin, Türk Tabipleri Birliği (TTB) başta olmak üzere ilgili emek ve meslek örgütleriyle birlikte bilimsel ve şeffaf bir anlayışla yürütülmesi; COVID-19 salgınında onbinlerin kaybına neden olan yanlışların yeniden yapılmasını önleyerek, topluma da güven verecektir.
İnsanın doğayla kurduğu talana ve tahribata dayalı ilişkinin zoonozların ortaya çıkışını kolaylaştırması; COVID-19, maymun çiçeği virüsü hastalığı gibi salgınların son olmayacağını bize göstermektedir. Bu hastalıkların ortaya çıkışının ve pandemilere neden olmasının önlenmesinin; ancak bu hastalıklara neden olan sistemle mücadele ederek olabileceğini tekrar vurguluyoruz.
Not: 2002 yılından itibaren “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”nin yıkıcı etkisinin bir sonucu olarak Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatılmış, böylece ulusal aşı politikamız veya aşı üretimimiz ortadan kalkmış, tamamen dışa bağımlı bir hal almıştır. 2019 yılında Avrupa’da maymun çiçeği için onaylanmış olan aşı da Hıfzısıhha Enstitüsü’nde tespit edilen “Ankara suşu” kullanılarak üretilmiştir. Aşı, daha çok laboratuvar çalışanlarına uygulanmaktadır.
Hastalıkla ilgili bilgilerin daha ayrıntılı bir dökümü için linki tıklayın.
Kaynak: ttb.org.tr
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.