Suriyeli gazeteci Sarkis Keserciyan’la Erdoğan’ın yeni bir askeri müdahale arayışlarının Suriye’de nasıl değerlendirildiğini konuştuk. Keserciyan, “Suriye’de öyle bir hava var ki Türkiye’nin askeri operasyonu her an başlayabilirmiş gibi. Lavrov’un açıklamaları bir yol verme olarak algılandı” diyor
Tayyip Erdoğan’ın “Güney sınırlarımız boyunca 30 km derinlikte güvenli bölgeler oluşturmak için başlattığımız çalışmaların eksik kısmıyla ilgili adımları atmaya başlıyoruz” sözleriyle işaret ettiği dünkü MGK toplantısının ardından yayımlanan bildiride de Suriye’ye yönelik yeni bir sınır ötesi askeri müdahale hazırlığı olduğunu belirten ifadeler kullanıldı.
“Güney sınırlarımızda icra edilen ve edilecek harekatların komşularımızın toprak bütünlüğünü hedef almadığı, milli güvenlik ihtiyacının gereği olduğu belirtilmiştir” denilen bildiride “müttefik” ülkelere de bu konuda destek çağrısı yapıldı. Çağrının adresi, MGK toplantısı öncesinde, “Suriye’nin kuzeyinde herhangi bir yeni operasyonun bölgesel istikrarı daha da baltalayacağını ve IŞİD’e karşı yürütülen mücadeleyi riske atacağını” söyleyen Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price aracılığıyla yeni askeri müdahalelere kırmızı ışık yakan ABD’ydi.
Öte yandan Rusya da bir yandan Fırat’ın doğusunda ABD-YPG işbirliğinde ilerleyen süreci hedef alırken bir yandan da “Rusya çekiliyor” söylemlerine karşı TSK destekli cihatçıların hareketlenmesine karşı temas hatlarında askeri uçuşlarla mesaj veriyor.
Peki Erdoğan’ın yeni müdahale sinyalleri Suriye’de nasıl karşılanıyor? Şam’da yaşayan gazeteci Sarkis (Kassargian) Keserciyan, Sendika.Org’un sorularını yanıtladı. Keserciyan, “Suriye’de öyle bir hava var ki Türkiye’nin askeri operasyonu her an başlayabilirmiş gibi” diyor.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un “Fırat’ın doğusunun önemli bir bölümünü işgal eden Amerikan ordusu, Irak’taki Kürt nüfusun bir kısmının duygularını bu amaçla kullanarak, doğrudan ayrılıkçılığı teşvik ederek, burada açıkça bir yarı devlet oluşumu yaratıyor… Bütün bunlar bölgenin bu kesimindeki gerginlikleri etkiliyor. Türkiye elbette kayıtsız kalamaz” şeklindeki açıklamalarının askeri operasyona bir yeşil ışık olarak algılandığını belirten Keserciyan, bunun da askeri müdahaleye yol verme olarak algılandığını belirtti.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov RT Arapça’ya verdiği demeçte, “Orada (Suriye’de) hiç kimse tarafından davet edilmeyen devletlerin silahlı kuvvetleri hala varlığını sürdürüyor. Fırat’ın doğusunun önemli bir bölümünü işgal eden Amerikan ordusu, Irak’taki Kürt nüfusun bir kısmının duygularını bu amaçla kullanarak, doğrudan ayrılıkçılığı teşvik ederek, burada açıkça bir yarı devlet oluşumu yaratıyor” demişti.
Bölgede Irak ve Suriye Kürtlerini birleştiren çeşitli yapılar arasında sorunlar yaşandığına dikkat çeken Lavrov, “Bütün bunlar bölgenin bu kesimindeki gerginlikleri etkiliyor. Türkiye elbette kayıtsız kalamaz” diyerek şöyle devam etmişti: “Bu sorunları yalnızca Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı temelinde çözmek istiyoruz. Kürtlerle konuşuyoruz. Hepsiyle iletişim kanallarımız var. Onları, ABD’nin birine bir şey vaat ettiğinde, daha sonra bu sözlerini nasıl yerine getirdiğine dair son olaylara daha yakından bakmaya teşvik ediyoruz. Uluslararası hukuk bir yana, bu tür pragmatik değerlendirmelerden bile yola çıkarak, Şam ile ciddi bir diyaloga girmek ve tek bir devlet çatısı altında yaşamanın nasıl organize edileceği konusunda anlaşmak çok daha güvenilirdir.”
Rusya hava kuvvetlerinin olası hedefler arasında yer alan Kobanê ile Ayn İsa-Til Temir hattında askeri hareketliliği artırması ve daha doğuda ABD askeri hareketliliğinin artması da Türkiye’deki iktidar yanlısı basının yeni bir operasyonun eli kulağında olduğu şeklindeki propagandası ile çakışıyor.
Bir yandan da Tel Abyad (Girê Sipi) ve Resulayn (Serêkaniyê) arasında TSK destekli cihatçı gruplar ve aşiretlerin iç çatışmaları sürüyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre sadece mayıs ayında 30’a yakın kişi bu iç çatışmalarda yaşamını yitirdi.
Keserciyan tüm bunlara rağmen Afrin’e yönelik askeri müdahale öncesinde de çelişkili bir hava olduğunu ancak Rusya’nın müdahaleye yol verdiğini hatırlatıp, “Afrin hafızalarda. Şimdi de Tel Rıfat, Kobanê ve Münbiç olası hedefler arasında. Kobanê’ye de bir operasyon olması halinde Resulayn’dan (Serekaniye) kuzey Lazkiye’ye kadar bütün sınır hattı TSK ve HTŞ başta olmak üzere cihatçı grupların denetimine girmiş olacak” diyor.
Suriye yönetiminin Türkiye’nin askeri varlığını “işgal” olarak tanımladığını ve “Türkiye girerse çıkmaz” algısının güçlü olduğunu belirten Keserciyan, Araplarda daha geriye giden bir Hatay hafızasının, Kürtler’de de Afrin hafızasının hala diri olduğunu belirtiyor.
Öte yandan Keserciyan ekonomik anlamda bir çöküntü halindeki ülkenin enerji ve gıda kaynaklarının çoğunun Fırat’ın doğusunda bulunduğunu ve ABD’nin işgal ve yaptırım siyasetiyle bu kaynaklara erişimin sınırlandığını belirtiyor. Bu da Rusya destekli Şam hükümeti ile ABD destekli Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi arasında, dış müdahaleler karşısında ortak tutumu güçleştiren bir gerilim kaynağı yaratıyor.
Sendika.Org