Neresinden bakarsak bakalım bu tablo bize, “toplumda biriken öfke” gibi ezberlerimizin fazla analiz değeri taşımadığını ya da “sınıfın öncüleri” gibi öznel konumlandırmalarla pek bağdaşmayan bir noktada bulunduğumuzu gösteriyor
1 Mayıs sınıf mücadelesi için taşıdığı tarihi ve sembolik değerinin yanında, toplumsal muhalefetin seviyesini ve biriktirdiklerini dışa vuran bir gösterge de olmuştur. Alışılmış şablon, 1 Mayıs kutlamalarında ortaya serilenleri bir güç veya güçsüzlük unsuru olarak ele almak ve tespit edebildiklerini ülkenin politik bağlamı ve güçler dengesiyle birlikte değerlendirmektir. Her 1 Mayıs sonrası ziyadesiyle yapılan ve kendi açımdan “yüksek siyaset” olarak gördüğüm bu mıntıkaya hiç girmeyeceğim. Fark ettiklerim, gözüme ilişenler kendi gözlem alanıma ait oldukları için daha öznel ve ister istemez de daha kısıtlı şeyler olacak.
Sanırım çoğu katılımcı için en rahatsız edici şey, toplam miting kitlesi içerisinde sendikal örgütlerdeki dolayısıyla da işçi görünürlüğündeki zayıflık oldu. Türk-İş’in 1 Mayıs kutlamalarından uzak durması bu tablonun oluşmasında kuşkusuz en önemli etken ama yine de hayat pahalılığı ve yoksullaşmanın hayatlarına bir kâbus gibi çöktüğü, üstelik irili ufaklı birçok işçi direnişinin de uç verdiği bir momentte bu zayıflık hiç hazmedilir değil. Bunun bir açıklaması olmalı elbet ama neresinden bakarsak bakalım bu tablo bize, “toplumda biriken öfke” gibi ezberlerimizin fazla analiz değeri taşımadığını ya da “sınıfın öncüleri” gibi öznel konumlandırmalarla pek bağdaşmayan bir noktada bulunduğumuzu gösteriyor.
Benzer şeyleri gençlik için de söylemek mümkün. Alanlarda dolgun sayılabilecek gençlik / üniversite kortejleri yok gibiydi. Bu durum alanda yaş ortalamasıyla ilgili esprilere bile yol açtı. Türkiye’de toplumsal muhalefet için hep kurucu ve itici bir güç olmuş gençlik dinamiğinin bu silikliği geleceğe umutla bakmamızın önünde de bir bariyer oluşturuyor ne yazık ki.
Kuşkusuz “işçisiz 1 Mayıs” demek veya katılımcı toplamı “yaşlı” diye kodlamak hakkaniyetli bir değerlendirme olmaz.
Ancak önce de değindiğim gibi bu kesimlerin kendi öz örgüt, talep ve sloganlarıyla öne çıkmamaları ve bu kategorilere mensup unsurların siyasal örgüt kortejleri içinde eriyik halde bulunmaları bana kalırsa dert edilesi bir şey.
Buraya kadar söylenenleri aslında tek bir cümle ile özetlemek mümkündü: “Alan faaliyetlerinin / örgütlerinin silik durduğu, parti kortejlerinin öne çıktığı bir görünüm” deyip geçebilirdik. Muhakkak ki bu durumu “alan faaliyetlerinin koordinasyonu” veya “siyasal bir program etrafında toplanma” gibi gerekçelerle “tamlık” ve “olmuşluk” olarak gören anlayışlar, değerlendirmeler de olacaktır. Bu ayrı bir tartışma tabiî ki, sol devrimci öbeklerin politik/teorik hassasiyetlerine dokunduğu için de daha içe dönük bir konu. Böyle bir muhteva bu yazıya uzak, haliyle buradan bu duruma “gelişme” veya “eksiklik” demek oldukça sığ ve kestirme bir yol olur.
Değinmeden geçemeyeceğim diğer bir şey de sosyalist / devrimci güçlerin bu 1 Mayıs’ta nasıl göründüğüyle ilgili. “Örgüt / hareket” kortejleri ile yasal siyasi oluşumların daha dengeli dizilişini gördüğümüz önceki 1 Mayıs’lardan faklı ve ağırlığın ikinciler lehine değiştiği bir alan görüntüsü vardı bu defa. Dolayısıyla yasallaşmanın sosyalist hareketin çoğunluğu açısından artık tartışmalı bir konu olmaktan çıktığını ve tamamlanmış, somutlaşmış bir örgütsel varoluş olarak yer ettiğini söyleyebiliriz sanırım.
Bu çalakalem izlenimlerin oluşturduğu ve olumsuzlukların adeta “eksikler listesi” gibi sıralandığı bu yazıdaki karamsarlığı dağıtacak işaretler de vardı elbette. İktidarın muhalefet üzerine her koldan saldırdığı bu şartlarda dikkate değer kalabalıklar toplandı meydanlarda ve her şeyden önemlisi de tüm eksiklerin üstesinden gelebilecek, insana “her şeye rağmen” dedirtecek bir enerjiyi, iradeyi yansıtıyordu bu kalabalıklar.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.