Ulusların emekçilerinin özgürlüğü bir merkezden kaçmaya değil, aksine kolektif mülk üzerinde ortak planlamanın yapılacağı bir merkez yaratmaya bağlı
Orta Amerika’daki devletlerden biri olan El Salvador geçen yıl dünyada ilk kez Bitcoin’i resmi para birimi olarak kabul etti. Böylece ABD’ye ve dolara olan bağımlılığının azalacağı söylendi.
Geçen haftalarda ise Orta Afrika Cumhuriyeti resmi para olarak Bitcoin’i seçti ve bunun Fransa’ya olan bağımlılığın azaltılması için gerekli olduğu iddia edildi.
Venezuela’da da buna benzer bir hareketlilik göze çarpıyor.
Bu ilklerden sonra Bitcoin, kripto paralar ve ulusal bağımsızlık meselesine bir göz atmakta yarar var.
Bu göz atışa yakın tarih için kendi çapında bir dönüm noktası olan 2008 çöküşünden başlamak gerekir. 2008 çöküşü dünya kapitalizminin nasıl bir bunalım içinde olduğunun çok iyi bir göstergesi ve sonucu olarak karşımıza çıkmıştı.
Sermayenin reel sektör üzerinden kâr oranlarını artıramaması, üretimden kaçarak asalak ve çürütücü yollara yönelmesi 2008 çöküşünü hazırlayan temel faktördü. Sermaye bütün çürümüşlüğü ile üretimle ve nesnellikle bağı zayıf kâğıtlar icat etti ve bunları yatırım yapılacak şekilde cazip hale getirdi. Kâğıtların değeri arttığı sürece kâr oranlarını yüksek tutulabiliyordu. Ama nereye kadar? Herkes bu spekülasyonun bir yerde patlayacağını biliyordu, ama çaresizlik ve günü kurtarma bu eğilimi besledi.
2008 çöküşü bu bunalımın ürünü olan, ABD’de ev kredilerinden türetilmiş türev kâğıtların balonlaşıp patlamasıyla oluştu. Sermayenin devleti durumu kurtarmak için yoğun bir şekilde müdahale etti.
Kripto paraların piyasada belirmesi de bu çöküşe sermayenin yanıtı olarak 2009’da ortaya çıktı. Devletlerin doğrudan müdahale edemeyeceği yeni bir spekülasyon aracı olarak tasarlanmıştı.
Devletlerden ve merkez bankalarından bağımsız olan, bu nedenle “merkezsiz” olarak tanımlanan kripto paraların nesnel bir zemini de yoktu. Güçlü bilgisayarlarca uzun süren hesaplardan sonra ortaya çıkan şifrelenmiş bir koddan başka bir şey değildi. Kripto para üretiminin Hollanda veya Danimarka gibi ülkelerin bir yıllık elektrik tüketimi kadar tüketime ve çevre kirliliğine yola açtığını söyleyelim bu arada.
Bu paraların ilki olan Bitcoin önce düz bir seyir izledi, sonra spekülatif sermayenin yeni bir aracı olarak roket hızıyla değerlendi. Şimdi içinde bulunduğu çöküşten kısa bir süre öncesine kadar bir Bitcoin’in fiyatı 60 bin dolar civarına kadar yükseldi.
Merkezsiz mi? Daha demokratik ve paylaşımcı mı?
Bu sorular çok saçma. Çünkü kripto paraların büyük oranı başlıca tekellerin elinde. Onlar yatırım yapıyor, onlar azalan kâr oranlarını yükseltmeye çalışıyorlar. Emekçilerin “azalan kâr oranı” diye bir sorunu olabilir mi? Ayrıca devletler zaten tekelci sermayenin ofisi durumundalar.
Spekülatif sermayenin çürümüşlüğünü daha da artıran başka bir boyut var. Tekelci sermaye fiyatlarla oynayarak, bir indirip bir çıkararak ek kârlar elde edeceği vurgunlara da fırsat buluyor.
Bu işe giren ve emekçi sınıfların bazı üyelerini de içeren kripto para takipçileri sadece tekeller tarafından soyulmakla kalmazlar aynı zamanda dakikalık olarak katıldıkları bir kumarın bağımlısı haline getirilirler.
Şimdi kısaca El Salvador ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ne bakabiliriz.
Tersinden düşünürsek her ikisinin de düştüğü durumun nedeni feodalizme ve sömürgeciliğe karşı verdikleri mücadelede ülke solunun sermaye karşısındaki yenilgisidir.
El Salvador ABD’nin kont-gerillaya verdiği destekle bağımlı bir ülke haline gelmiş, 2001’de resmi parası ABD Doları olmuştur. İç savaş mağduru olup ABD’ye göç eden ve orada çalışan oransal olarak büyük bir nüfusun ülkeye gönderdiği para (ne kadarı illegal kazançtır, bilinmiyor) bu ülkenin başlıca gelir kaynaklarından biri durumunda. Bitcoin’e geçmenin ABD’den bu paranın transferini kolaylaştıracağını iddia ediyorlar.
Ne bağımsızlık ama!
Orta Afrika Cumhuriyeti’nin biraz farklı bir hikâyesi var. Maden yatakları açısından çok zengin ama yılların uluslararası sömürüsü nedeniyle çok yoksul bir halkı olan Orta Afrika’da insanların yüzde 90 gibi bir çoğunluğunun internete ulaşımı yok.
Orta Afrika Cumhuriyeti eski Fransız sömürgesi olarak bazı Sahra altı ülkelerle birlikte CFA, yani Afrika Finansal Topluluğu Frangı kullanıyor. Fransa’ya olan bu mali bağımlılık Fransa’nın bu ülkeleri sömürmesini, doğal zenginliklerinden pay almasını kolaylaştırıyor.
Öte yandan daha önce değinmiştik eski Fransız sömürgelerinde Mali’de olduğu gibi Fransa karşıtı bir hareket yükseliyor ve buna karşılık Rusya’ya yaslanma artıyor.
Orta Afrika Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler’de Ukrayna saldırısı nedeniyle Rusya’nın kınanması oylamasında çekimser kalmıştı. Çapını teyid edememekle birlikte Ukrayna savaşının başlangıcında Orta Afrika askerlerinin Rusya yanında savaşa katılmaya hazır olduklarını açıkladıkları bildiriliyor.
Rusya’nın Sovyetlerden kalma iyi ilişkileri nasıl bir kılıfta sunduğunu bilmiyoruz. Ancak Frank’a karşı Bitcoin hamlesinin de Rusya tarafından önerildiğini söyleyenler var.
Sizce bu örnekte Bitcoin ulusal bağımsızlığı kurtarmış mı gözüküyor?
Ulusal bağımsızlık günümüzde öncelikle tekellerin elinden bir ulusun reel zenginliklerini kurtarmaya dayanıyor. Ulusların emekçilerinin özgürlüğü ise bir merkezden kaçmaya değil, aksine kolektif mülk üzerinde ortak planlamanın yapılacağı bir merkez yaratmaya bağlı.
Kaynak: soL
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.