Bu 1 Mayıs’ta yine rengarenkti Paris. Utangaç bir güneş altında müge kokularını yalaya yalaya bir tatlı esinti geziniyordu Paris sokaklarında.Kış uykusunun mahmurluğunu atmış insanlar, kahvelerin teraslarında, güneşin tatlı sıcaklığına salıvermişlerdi kendilerini
“Kiraz zamanı şarkısını söylediğimizde
Neşeli bülbül ve alaycı karatavuk da
Olacak şölenimizde
Güzeller
Güneşin aşıkları
Deliye dönecek
Kiraz zamanı şarkısını söylediğimizde
Alaycı karatavuk daha güzel çalacak ıslığını…”
Paris komünarı, şair Jean-Baptiste Clement’in yazdığı, Paris Komünü’nün sembolü haline gelen, ‘Le Temps des Cerises’ (Kiraz Zamanı) şiirinde olduğu gibi şendir, renklidir Paris’in Mayıs’ı. Mayıs’la birlikte ilkyazın o muazzam devinimini yaşar Paris; yeniden doğuştur, yeşildir, kırmızıdır, sarıdır, berraktır, mücadeledir, işçidir, komündür; aynı zamanda hüzündür, yenilgidir ama dünyayı sarsan bir tsunamidir Paris’in Mayıs’ı.
Bu 1 Mayıs’ta yine rengarenkti Paris. Utangaç bir güneş altında müge kokularını yalaya yalaya bir tatlı esinti geziniyordu Paris sokaklarında. (Fransızlar için müge çiçeği baharın simgesidir, uğur getirdiğine inanılır. 1 Mayıs’tan birkaç gün önce çıkmasına karşın, satışı sadece 1 Mayıs’ta başlar. Temizlik ve asaletin simgesi olduğu söylenmesine karşın, bambaşka bir nedenle 1 Mayıs ile özdeşleşmiştir. Faşist Mareşal Petain, işçilerin simgesi olan Eglantin çiçeğini fazlaca kırmızı ve proleter bulduğundan, müge alınmasında ısrar eder ve bunda oldukça başarılı olur. Böylece müge 1 Mayıs’la özdeşleşir Fransa’da)
Kış uykusunun mahmurluğunu atmış insanlar, kahvelerin teraslarında, güneşin tatlı sıcaklığına salıvermişlerdi kendilerini.
***
Bir renk cümbüşüdür Republique Alanı. Meydan henüz dolmamış tamamiyle; daha çok yabancı işçiler; Türkler, Kürtler, Sri Lankalılar ve onlarca başka uluslar, öbek öbek, kırmızı-sarı yıldızlı flamalarını, pankartlarını açmışlar. Ortada halay çekenler büyük bir halka oluşturmuş, davul-zurnanın eşliğinde dönüyorlar neşe ile. Karşıda köfte, sucuk sandviç, su ve demlenmiş çay satılıyor, ortada hoparlörlerin güçlü sesiyle bildiri okuyan bir kişiyi neredeyse kimse dinlemiyor. Herkes bu renk cümbüşüne kaptırmış kendisini.
Kortejin ilk sıralarını oluşturanlar Voltaire CaddesiWnde yerlerini almışlar bile. En önde CGT sendikasının ileri gelenleri ile televizyonlar röportaj yapıyor. Bu gruba yaklaşmak mümkün değil. Sendika görevlileri kalın bir halat gererek bu grubu çembere almışlar. Tam anlamıyla 1 Mayıs VİP’i. Aralarında Fransız solunun güçlü siması Jean-Luc Mélanchon da bulunuyor.
Bu yıl 1 Mayıs’a yirmi ilâ otuz bin kişi arasında bir katılım olduğu sanılıyor Fransa’nın başkentinde. Paris için çok büyük bir başarı değil bu. Geçen hafta sonuçlanan seçimlerin melaneti 1 Mayıs’a sinmiş adeta. Macron ile Le Pen arasında “Yüz sopa ile yüz kırbaç” misali bir tercihe zorlanmış olan Fransızlar rehavete kapılmışlar sanki.
Oysa 2002 yılı seçimlerinde ikinci tura çıkan baba Le Pen’e karşı beşyüzbin kişi yürümüştü Paris’te. 12 Haziran’da milletvekili seçimleri var, Fransızların umurunda değil sanki dünya.
***
Kortejle birkaç dakika yürüdükten sonra, 1 Mayıs’ı biraz değişik biçimde anma isteği geçiriyorum, meydanın dışına bıraktığım bisikletime atlayarak, yaklaşık bir kilometre uzaklıktaki Père-Lachaise mezarlığına doğru pedal çeviriyorum. Bir açık hava müzesi olan ve Paris’in en eski mezarlarından biri olan, Père-Lachaise mezarlığı aynı zamanda tarihle yüzleşilecek önemli bir yer.
Başlangıç için, mezarlığın en dar girişlerinden biri olan Menilmontant kapısını seçmemin nedeni, merdivenleri çıkar çıkmaz iki adım ötede Yılmaz Güney’in mezarı karşılıyor bizleri.
Yılmaz Güney’den sonra, geriye dönüp yokuş yukarı tırmanıyorum. Yaklaşık beş yüz metre yukarıda Ahmet Kaya yatıyor.
Ahmet Kaya’nın önünde kısa bir saygı duruşundan sonra, mezarlığın yukarısına doğru tırmanıyorum. İçim içime sığmıyor, çünkü çok özel birisiyle randevum var bugün.
Père-Lachaise mezarlığının, Av. Transversale n°3, 75020 Paris adresinde ikamet eden bu özel kişi, Enternasyonal Marşı’nın sözlerinin yazarı Eugène Pottier. Ulusal Muhafızların bir üyesi olmasına karşın, Prusya-Fransa savaşına karşı manifesto yazan Eugène, Ulusal Muhafızları terk ederek Paris Komünü’ne katılır. Enternasyonal’i 1871 Haziran’ının kanlı çatışmaları esnasında yazar. İngiltere’ye iltica eder. Gıyabında idama mahkûm edilir.
Bugün Enternasyonal’in bestecisi Pierre Degeyter’i de ziyaret etmek istiyordum ama kendisi Eugen’e on kilometre uzaklıktaki Saint-Denis mezarlığında istirahat ediyor. Saatime baktım 16’yı gösteriyor. Saint-Denis mezarlığı 17’de kapanıyor. Yetişmem mümkün değil ama buruda ustayı anmadan geçmeyelim; bence bu marşın böylesine ünlenmesindeki en büyük rolün sahibidir Pierre Degeyter. Dünyanın tüm uluslarına mal olmuş olan Enternasyonal Marşı, II. Enternasyonal’de dünya işçi sınıfının marşı olarak kabul edilmiş, bir dönem de SSCB’nin ulusal marşı ilan edilmişti.
Eugene Pottier’den ayrıldıktan sonra, mezarlığın en dibine, kuzey-doğudaki Federeler (Komünarlar) Duvarına doğru ilerliyorum. Komüncüler federal bir cumhuriyet istedikleri için kendilerine Federeler deniyordu. Mayıs 1871’de, son birkaç yüz komüncü çatışa çatışa Père-Lachaise mezarlığına sığınır ve son kalan 147 komüncü o duvarın önünde, Versailles güçleri tarafından kurşuna dizilerek, toplu bir mezarlığa atılırlar.
FEDERELER DUVARI
Her 1 Mayıs’ta işçiler, sendikalar bu duvarın önüne çiçeklerini bırakır ve saygılarını tazelerler.
Duvarın tam karşısında “Kiraz Mevsimi” şiirinin yazarı Jean-Baptiste Clement yatıyor.
Kiraz Mevsimi’nin dizeleri geliyor aklıma:
“Ama kısadır kiraz zamanı
Sevgilimizle düşler kurarak toplamaya gittiğimiz
Salkım küpeli
Yaprakların altına bir kan damlası gibi düşen
Aynı elbiseli aşk kirazları
Ama kısadır kiraz zamanı
Düşler kurarak topladığımız mercan küpeler”
Birazdan kapanacak mezarlık. Ayaklarımı sürüyerek çıkışa yöneliyorum. Cafeler, barlar sokaklara taşmış; müzik nağmeleriyle inliyor Paris.
Orhan Veli’nin dizeleri geliyor aklıma.
“Bir elinde cımbız, bir elinde ayna, umurunda mı dünya”
***
Yürüyüşün sonuna doğru ‘ultra’ denilen sol ile polis arasında çatışma çıktı kırkbeş kişinin gözaltına alındığı bildirildi.
İşte bir 1Mayıs böyle geçti Paris’te.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.