Türk Tabipleri Birliği (TTB) sağlık emekçilerinin COVID-19 nedenli ölümlerini konu alan güncellenmiş ikinci yıl sonu raporunu yayımladı
Türk Tabipleri Birliği (TTB) sağlık emekçilerinin COVID-19 nedenli ölümlerini konu alan güncellenmiş ikinci yıl sonu raporunu yayımladı. Pandemi döneminde sağlık alanındaki çalışma koşullarının ve aşı kararsızlığının sağlık çalışanı ölümlerinde belirleyici olduğunu ortaya koyan rapor, 28 Şubat 2022 tarihine kadarki ölümlerin detaylı analizini sunuyor.
Raporun giriş kısmında virüsün etkisinin çok büyük olabileceğini ilk fark eden Dr. Li Wenliang’ın acil durum çağrısına rağmen dikkate alınmadığı vurgulanırken şunlar söylendi:
Doğayı ve insanı sömürerek eşitsizliklere yol açan kapitalizme teslim olmuş iktidarlar, Dr.Li’nin bize anlatmaya çalıştığı virüsü görmezden gelerek tüm dünyada yüzbinlerce insanın, binlerce sağlık çalışanının önlenebilir ölümüne yol açmıştır. Pandemi; var olan eşitsizlikleri, yoksullar üzerinden daha görünür kılmış ve derinleştirmiştir. Bu dönemde, neredeyse tüm iktidarlar tarafından toplumsal cinayet işlenmiştir. Nitekim 14.04.2022 tarihine kadar dünyada en az 502.767.555 kişi SARS-CoV-2 virüsü ile enfekte olmuş ve bunların en az 6.216.856’sı COVID-19 nedeniyle ölmüştür.
Salgın kriziyle mücadelede sağlık çalışanlarının hem fiziksel hem de psikolojik baskı altında kritik kararlar aldığı vurgulanan raporda, “Birçok ülkede düşük riskli kişiler aşılanırken, onlarca ülkede sağlık çalışanları aşıya erişemediği için yaşamını yitirmiştir. Dünya Sağlık Örgütünün tahminlerine göre Ocak 2020 – Mayıs 2021 tarihleri arasındaki dönemde 80 bin ile 180 bin arasında sağlık çalışanı COVID-19 nedeniyle hayatını kaybetmiştir” denildi.
Çok sayıda çalışmada, ulusal ve uluslararası hükümet verilerinde, COVID-19 hastalarının sonuçlarında cinsiyetin önemli bir risk faktörü olduğu belirtilen raporun devamında şunlar yer aldı:
Kadın sağlık çalışanları, SARS-CoV-2 ile daha çok enfekte olmasına karşın bu virüsten ölenlerin çoğunluğu erkek hekimler ve diğer erkek sağlık çalışanlarıdır. Bu farklılıklar, yalnızca yaş ve eşzamanlı hastalıklardaki farklılıklara değil, aynı zamanda hormonal farklılıklar, bağışıklık tepkisi, enflamatuar belirteçler ve diğerlerinin yanı sıra davranışsal tutumların da yer aldığı etmenlerin birlikteliğine yorulabilir.ABD’de salgının ilk yılında ölen 3600 sağlık çalışanı, sağlık sistemindeki başarısızlıkları ortaya koyan bir pencere açmaktadır. COVID-19 nedeniyle ölen sağlık çalışanlarının üçte ikisinin; Amerika’nın sağlık iş gücündeki ırk, etnik köken ve ekonomik duruma bağlı derin eşitsizliği; bir gösterge olarak değerlendirilmelidir.
Hemşireler, destek personeli ve huzurevi çalışanlarının da dahil olduğu düşük ücretli işçilerin COVID-19’a bağlı ölüm hızı oranlarının hekimlere göre daha yüksek olduğu belirlendiği kaydedilirken şunlar söylendi:
Yaygın kişisel koruyucu malzeme, test eksikliği, zayıf temaslı takibi, politikacılar tarafından tutarsız maske rehberliği, işverenlerin yanlış adımları ve işyeri güvenlik kurallarının devlet düzenleyicileri tarafından gevşek şekilde uygulanması, sağlık çalışanlarının karşılaştığı riski artırmış ve önlenebilir ölümlere yol açmıştır. Dünyada, COVID-19’a bağlı sağlık çalışanı ölümlerinde, salgının başında maske kullanımı dâhil virüsten korunma ile ilgili yöntem bilgilerinin netleşmemesi, kişisel koruyucu malzeme eksikliği gibi önemli etkenlerin olmasıyla birlikte ölümlerin en fazla olduğu 10 ülkede; iş yükü fazlalığı, güvencesiz çalışma, sağlık çalışanları arasında yapılan ayrım da dikkati çekmektedir.
Raporun sonuç kısmında pandemi mücadelesinde başarılı sonuçlar almış ülkelerin şu özelliklerine yer verildi:
- Birincisi; şeffaflık ve bilimsellik kriterlerinden vazgeçilmemesi;
- İkincisi; yerel yönetimlerin, sağlık, emek ve meslek örgütlerinin ve toplumun pandemi sürecine dahil edilmesi;
- Üçüncüsü; COVID-19’un sınıfsal yapısından dolayı, çalışan veya işsiz toplum katmanlarına, yoksul ve yoksullaşacak kesime, özellikle toplum hareketliliğinin sınırlandırılma dönemlerinde, hiçbir ekonomik ve sosyal kayıp yaşatmadan destek sunulması;
- Dördüncüsü; vaka temelli müdahalelerin (test, temaslı izleme, izolasyon karantina dahil) ve nüfus temelli müdahalelerin (yüz maskelerinin takılması, fiziksel mesafe ve kalabalıklardan, başta parti kongreleri olmak üzere toplantılardan ve kapalı alanlardan kaçınma) birlikte yürütülmesidir.
Türkiye’nin pandemi sürecindeki kararlarına ilişkin ise şu bilgiler yer aldı:
- Pandemi boyunca salgın verileri ya gizlenmiş ya da eksik açıklanmış, Bilimsellikten uzak kararlar alınmış
- Kendi bileşenleri pandemi sürecine dahil edilmemiş
- Topluma yeterince ekonomik ve sosyal destek sunulmamış
- Vaka temelli ve nüfus temelli müdahale başarılı yürütülememiştir.
Raporun tamamı için tıklayın
Sendika.Org