Halkçı belediyecilik ya da “Derman Belediyeciliği” ile “Ak Belediyecilik” arasında ne fark var? Bu soru böyle sorulduğunda ürkütücü gelebilir ve itirazlara yol açabilir. Denilebilir ki “rant, yolsuzluk, kayırmacılık” gibi AKP’li belediyelerle ilişkilendirilen ve dillendirilen olaylar CHP belediyelerinde yok! Ama bu saptamalara da itiraz edecek pek çok insan çıkacaktır
CHP, 2019 Yerel Seçim Bildirgesinde “Mart’ın Sonu Bahar” genel sloganının altında “Huzurlu Kentlerde Yaşamak İçin Halkçı Belediyecilik” başlığıyla bir broşür yayımlamış. 17 sayfadan oluşan bu broşürde, ilk sayfadaki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu imzalı “Yerel Yönetimlerde Temel İlkeler” yazısının arkasından gelen “GİRİŞ: HALKÇI BELEDİYECİLİĞİN ESASLARI” başlıklı bizce bildirgenin özeti olan yazıda bizim ele almak istediğimiz konulara parmak basan “Yerel kalkınma politikalarımız, hayat pahalılığına son vermeyi; çokça üretmeyi ve hakça bölüşmeyi hedefler. Barınma, gıda, ulaşım gibi gündelik yaşamda ihtiyaç duyduğumuz tüm alanlarda, hayat pahalılığını giderecek tedbirler alacağız” şeklinde bir vurgu yer almakta…
Bildirgedeki diğer ayrıntılara zaman zaman temas etsek de üstte belirttiğimiz “esaslar” diye adlandırılan özeti kerteriz olarak kullanacağız.
Biz bu yazımızda kentte yaşayan tüm insanların yararlandığı ve en çok da kent yoksullarının, emekçilerin hayatlarına/ekonomilerine dokunan temel konulara eğileceğiz. Bunlardan ilki içme suyu, ikincisi ulaşım ve üçüncüsü “diğer” başlığı altında ele alacağımız konular olacak. Elbette belediyelerin uhdesinde olan bunlara ek ve önemli olarak görülecek altyapı ve imar işleri var ki yazının sınırlılıkları nedeniyle üzerinde yeterince duramayacağız. Olabildiğince objektif ve somut bilgilerden yola çıkarak bu başlıklar üzerinden “CHP ne demiş/ne diyor ve Antalya Büyükşehir Belediyesi’nde bu hizmetler nasıl gerçekleştiriliyor?” sorusuna yanıt arayacağız.
Herkesin bildiği gibi AKP önce yerel yönetimleri kazanarak hükümet oldu. Bununla da kalmadı, hükümet olmaktan devlet olmaya da bu başlangıçtaki “başarı”yı referans göstererek ulaştı. Elbette bu saptamayı, ülkenin reel politikasından yola çıkarak yapıyoruz, diğer pek çok iç ve dış etkeni unutmadan…
Sol, “halkçı belediyecilik” sağcı bir anlayışla ve sağcı kadrolarla gerçekleştirilir mi? Bu soru burada dursun. İsteyen bu soruya istediği yanıtı verebilir. Ama bizce bu olanaksız…
Halkçı belediyecilik ya da “Derman Belediyeciliği” ile “Ak Belediyecilik” arasında ne fark var? Bu soru böyle sorulduğunda ürkütücü gelebilir ve itirazlara yol açabilir. Denilebilir ki “rant, yolsuzluk, kayırmacılık” gibi AKP’li belediyelerle ilişkilendirilen ve dillendirilen olaylar CHP belediyelerinde yok! Ama bu saptamalara da itiraz edecek pek çok insan çıkacaktır.
Antalya’da içme suyu hizmetleri ASAT Genel Müdürlüğü tarafından verilmektedir. Kendi sayfasında ASAT, “2560 sayılı yasa gereği kurulan ASAT (Antalya Su ve Atıksu İdaresi) Genel Müdürlüğü, Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı, müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğine haiz bir kuruluştur” diye tanımlanmakta. Kurumun başında bir avukat var (neden avukat bu ayrı bir soru) ve kendisi, önceki AKP’li belediye başkanının atadığı bir genel müdür. (Hoş, denilebilir ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İSKİ Genel Müdürü de öyle! Biz elbette liyakati önemli görüyor ve kimsenin siyasi görüşü ile işi arasında bağlantı kurulmasını doğru bulmuyoruz. Ancak belediyecilik politik bir ortak bakışı ve anlayışı içerdiği için merkezi görevlerde sizin görüşünüzü ve belediyecilik anlayışını benimseyen hiç mi liyakatli insanınız yok sorusunu akla getirir ki bu soru da çok yanlış olmaz.)
Antalya, Türkiye’nin en pahalı içme suyunu kullanan bir kent. Şu an 1 m³ su fiyatı 9,77 (KDV hariç), atıksu bedeli ise toplam su bedelinin %40’ı (KDV hariç) olarak belirlenmiş. İçme suyu m³ birim fiyatları İstanbul 8,33; Ankara 6,32; İzmir 7,03; Bursa 4,98; Konya 3,44 TL.
Antalya’da ulaşım büyük ölçüde otobüsler ve tramvaylarla yapılmakta. Tramvayların önceki AKP’li belediye başkanı tarafından yapıldığını, o dönemde başlatılan ve ilerleyen bir hattın bu dönemde bitirildiğini belirtmeliyiz. Toplu taşıma araçları belirli saatlerde hayli kalabalık ve bekleme süreleri de (birkaç hat hariç) oldukça uzun.
Antalya Büyükşehir Belediyesi ulaşımda da en pahalı şehir unvanına sahip. İstanbul her ne kadar son zamla ulaşım fiyatlarında Antalya’nın üstünde yer alsa da oranın coğrafi konumu, trafik akışı, otobüs-tramvay-metro gibi toplu taşıma araçlarının gittiği mesafe bakımından kıyaslandığında alınan ücretlerin Antalya’dan çok daha ekonomik olduğunu söylemek olanaklı. Diğer şehirlerle de Antalya’yı karşılaştırmamak gerekir. Antalya’nın bir ucundan diğerine bir insanın iki-üç saatte yürümesi mümkün olduğu gibi şehrin merkezinin, merkez ilçe mahalleleriyle kilometre olarak uzaklıklıları da diğer kentlerle (İstanbul, Ankara, İzmir) kıyaslanamaz. (Merkez ilçelerin mahalleleri haline getirilen köyler bu saptamanın dışında tutulmalı.)
Antalya’da toplu ulaşım fiyatları şöyle: tam 6,70; indirimli 5,70; öğrenci 3,40; İstanbul -tam 7,67; indirimli 5,47; öğrenci 3,72 (abonman uygulaması var ve bu uygulamayla Antalya’nın çok altında bir tarifenin hayata geçtiğini söylemeliyiz. Bu uygulama Ankara’da ve başka şehirlerde de var.) Ankara – tam 6,50; indirimli 4,25; öğrenci 3,50; İzmir – tam 6,50; indirimli 5,61; öğrenci 2,26; Bursa – tam 5,25; indirimli 4,50; öğrenci 2,25; Konya – tam 2,50; indirimli 1,55 (öğrenci de buraya dâhil)…
Bu başlık altında bildirgede yer verilen özellikle “GİRİŞ: HALKÇI BELEDİYECİLİĞİN ESASLARI” başlığı altında yer alan halkçı belediyeciliğin manifestosu sayılabilecek bu bölümde: “en başarılı ekipleri kurmak, tüm atamaları ve görevlendirmeleri, liyakat kurallarına ve şeffaflık ilkelerine göre gerçekleştireceğiz”, “doğrudan demokrasinin olanaklarını geliştireceğiz. Bunun için, Kent Konseylerine işlerlik kazandıracağız; Mahalle Konseyleri ve Semt Meclisleri gibi girişimleri teşvik edeceğiz. Yerel kalkınma politikalarımız, hayat pahalılığına son vermeyi; çokça üretmeyi ve hakça bölüşmeyi hedefler. Barınma, gıda, ulaşım gibi gündelik yaşamda ihtiyaç duyduğumuz tüm alanlarda, hayat pahalılığını giderecek tedbirler alacağız.”
Alıntıladığımız bu bölümlere ilişkin Antalya Büyükşehir Belediyesi’nde, Başkanın istedikleri ve ekipleri dışında bir liyakat ve şeffaflık görmek mümkün değildir. Partiye rağmen getirilen Genel Sekreter, danışman kadrosunda görülmeyen ama herkesçe danışman olduğu bilinen bir konfederasyon genel başkanı (Bu konfederasyonun kamuda örgütlü olduğunu ve işverenine danışmanlık yaptığını da hatırlatalım, üyeleri neden ses çıkarmıyor anlaşılır gibi değil. Memur Sen’e nasıl itiraz ediyorlar? Onlar da hükümetin danışmanlığını ve temsilciliğini yapmıyorlar mı?), rektör danışmanlığından alındığı için ittifak ortağı partinin isteği üzerine rektörlüğe dolayısıyla AKP’ye misilleme yapmak için getirilen (bizim itirazımız bu getirilme nedenine ve biçimine yoksa öğretim üyesinin danışman olmasına, liyakatine değil) bir öğretim üyesi… Bunlar şeffaflık ve liyakate gölge düşüren atamalar.
Doğrudan demokrasi olanaklarını geliştirmek adına mahalle konseyleri, semt meclisleri girişimine ilişkin de sanırız sadece Antalya’da değil tüm Türkiye genelindeki CHP’li belediyelerde böyle bir uygulama yok. Ancak Antalya’da olmadığına eminiz. Kent Konseyleri uygulaması ise AKP’li belediyelerde de var, işlerliği hepsi için sorun…
“Yerel kalkınma, çokça üretme, hayat pahalığına son verme, barınma, gıda” konularında ve “hayat pahalılığına son vermeye” dair ise “halk et” ve bir ara çocuklara dağıtılan “halk süt” dışında bir uygulama ile karşılaşmadık. Halk süt artık dağıtılmıyor, talep formu dolduruluyor ve buna “belediye yetkilileri” karar veriyor. Halk etin, eti nereden tedarik ediliyor bilinmiyor. Dört şube açılmış ve bir de mobil TIR olduğu; dana kıymanın 95,90 TL’den, dana kuşbaşının ise 119,90 TL’den satışa sunulduğu belirtiliyor. Halk ekmek uygulaması ise bugünkü belediye yönetiminden kaynaklanmasa da tam bir komedi… 2006 yılında Halk Ekmek Fabrikası özelleştirilmiş. Şimdi yeniden ekmek fabrikası yapılıyor.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nde, 2019 Yerel Seçim Bildirgesi’nde belirlenen CHP’nin belediyecilik anlayışımız diye duyurduğu uygulamalara rastlamak pek olası görünmüyor. Hatta daha önceki AKP’li belediye yönetimi ile CHP’li belediye yönetimi arasında pek fark olduğunu söylemek de mümkün değil. Genel Merkez broşürü dışında Belediye Başkanının da seçildiğinde neler yapacağına dair dokümanlar da var. Oradaki vaatler de uygulanmıyor. (Bir başka yazıda belediye başkanının vaatlerini ele alalım.) Öyleyse seçim dönemlerinde bu yazılıp çizilenler de neyin nesi diyesi geliyor insanın.
Belediyeler nerdeyse tüm partiler için büyük bir “rant kapısı” ve işe alma-yerleştirme, hatta parti üzerinde etkili olma aracı (bu son durum CHP için geçerli nedense…) konumunda… Belediyeler, dolayısıyla belediye başkanları seçilmiş il başkanını değiştiren hatta parti genel merkezine, genel başkana da kafa tutan bir merkez niteliği gösteriyor. Ne zamana kadar derseniz yeni bir seçime kadar. Pekiyi o yeni seçimde belediye başkan adaylarını kim belirliyor? Tabiî ki Genel Başkan… Ama şu anda görevlerini sürdüren belediye başkanı, sonraki seçim döneminde, iş bitiriciliği ve maharetiyle, yeniden aday edilir ve seçilirse tekrar kendi muhtariyetini de kazanmış oluyor. Tuhaf bir paradoks değil mi?
Kaynaklar:
CUMHURİYET HALK PARTİSİ 2019 YEREL SEÇİM BİLDİRGESİ
https://www.antalya.bel.tr
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.