Abdullah Özkucur, Köy Enstitülerinin yaşayan canlı tarihi. Kitabı imzalayıp bana gönderdiğinde 100 yaşındaydı. 2022’de 101 yaşında ama eğitimin o atılımının heyecanı ve sorumluluğu ile “Köy Enstitülü Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı” adlı dördüncü kitabını tamamlama gücünü de taşıyor
Eğitimin içinde bulunduğu vahim tablo nedeniyle bugün Köy Enstitüleri üzerine daha çok konuşur olduk. Ki köreltici, ezberci, laiklik ve bilimsel olmaktan uzak bugünkü eğitime karşılık, üretim içinde öğrenmeye ve yaratıcılığa dayalı bir model olan Köy Enstitülerine gerici cepheden sataşmanın bir nedeni de bu olsa gerek.
Daha iyisini yapamadığımız için Köy Enstitülerini konuşmayı, yazmayı sürdürüyoruz. Elimizde Köy Enstitüleri ile ilgili yüzlerce kitap, makale, öykü, anı gibi koca bir derme bulunuyor. Kim yazmadı ki? Enstitülerin mimarı H. Ali Yücel’den İ. Hakkı Tonguç’a, enstitü kurucu müdürlerine, öğretmenlerine, öğretmenlerin yetiştirdiği köy öğretmenlerine, köy öğretmenlerinin çocuklarına değin eli kalem tutan çok sayıda nefer Köy Enstitüsü aydınlığının ışığını hiç söndürmedi. O ışıktan birbirini takip eden duyarlı yeni kuşaklar güç ve enerji almayı sürdürdüler. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı ile Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği de bu konuda sistemli araştırmalara ve yayınlara imza atmayı sürdürüyor.
Bilindiği gibi enstitülerde eğitimci olması yanında adı sanı duyulmayanlar dahil çok sayıda yazar, şair, ressam, müzik insanı da yetişti. Eğitimin o coşku ve heyecan veren yaratıcı ortamı, yokluklar içinden kopup gelen çocuklar için rüya alemine has bir varsıllık içeriyordu. Zamanı geldiğinde yaşadıkları o güzellikleri sonraki kuşaklar bilsin, anlasın diye kitaplaştırdılar. Bunlardan biri de Abdullah Özkucur’un yazdığı “Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü” kitabıdır. Abdullah Özkucur, Köy Enstitülerinin yaşayan canlı tarihi. Kitabı imzalayıp bana gönderdiğinde 100 yaşındaydı. 2022’de 101 yaşında ama eğitimin o atılımının heyecanı ve sorumluluğu ile “Köy Enstitülü Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı” adlı dördüncü kitabını tamamlama gücünü de taşıyor.
Abdullah Özkucur, yaşayan bir tarih olarak Köy Enstitülerinin henüz resmen kurulmadığı 1937’de Mahmudiye Köy Öğretmen Okulu’nda meslek öğrenimine başlamıştı. Enstitü yasası 1940 yılında çıktı. Kendisi mezun olmadan 1941 yılı Haziran ayında Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nün yapım çalışmalarına katıldı. 1942 Kasım ayında da Çifteler Köy Enstitüsü’nden mezun bir köy öğretmeni olarak Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde yüksek öğrenime geçti ve 1945 yılında Köy Enstitülerinde okuyan öğrencilerin yapıcılık ve resim öğretmeni oldu. Çok partili döneme geçişle birlikte Köy Enstitülerinin yapısı bozuldu ve 1950’de kapatıldı. Ama 17 bin enstitü mezunu, onları yetiştiren öğretmenler ülkenin her yerinde aydınlanma ve atılım yapma bilinciyle canla başla çalışmayı, mücadele etmeyi sürdürdüler. Köy öğretmenleri DP döneminin takip ve ihbar ağı kıskacında yaşarken örgütlenmeye, aralarındaki iletişimi sürdürmeye önem verdiler. O yüzdendir ki 1961 Anayasası’nda çalışanlara sendika hakkı tanınmasıyla birlikte Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın kuruluşu kamu çalışanlarında yoğun ilgi yarattı. Kimi eğitimciler için oğul, kimi için ağabey, kimi için kardeş/arkadaş olarak Abdullah Özkucur tüm bu süreçlerde aktif rol aldı. Öğretmenlikten 1976’da emekli oldu.
Dikkat çekmeye çalıştığımız asıl nokta ise Abdullah Özkucur’un ta köy öğretmen okulundayken not alma alışkanlığına dayalı olarak enstitülerin kuruluş mücadelesi, eğitim ortamı, öğrenci öğretmen ilişkileri üzerine kaleme alıp enstitü aydınlığını bizlere yansıttığı yapıtlardır. Ki üçüncü kitabı olan Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nün ilk baskısı 1990 yılında yapılmış ve tez tükenmiştir. Kitabın genişletilmiş ikinci baskısını 2013 yılında Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı yapmıştır. Akademik bir okul niteliğindeki kitap 583 sayfa, artı fotoğraflıdır. Köy Enstitülü olmanın heyecanını, bilincini hiç kaybetmeyen Abdullah Özkucur, başka bir Köy Enstitülü şair Ali Yüce’nin 1998’de yazdığı ve kitapta da yer verilen şiirindeki gibi “kapatılmamış bir Köy Enstitüsü”dür.
“Yolunu kesince haydutlar
Kırk yerinden kırıldı türküsü
Köylü diyorlar O’na yanlış
O kapatılmamış bir Köy Enstitüsü”
(s. 535)
Mahmut Makal, Özkucur’u “Yeni İnsan, Köy Enstitüsü çıkışlıların prototipi”(s. 580) olarak niteler. Enstitülerin kurucularından M. Rauf İnan ise söz konusu kitap için “Şunu ilk kez olarak sana yazayım: Köy Enstitüleri uygulaması, hele Çifteler uygulaması Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde olsaydı ünü dünyaya yayılmış olurdu. Doğululuğun gericiliği onları yok etti, unutturmak istedi. Senin kitabın onlar için konuşan bir anıt oldu” der. Ömrüyle, kitabıyla ayakta duran kapatılmamış bir Köy Enstitüsü toprağımızın zenginliğidir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.