Bugünlere nasıl gelindiği sorulduğunda bütün gençler “2019” devriminden söz ediyorlar. Ama herkes biraz daha geriye giderek anlatmaya başlıyor süreci: 2018 kadınların şiddete karşı ayaklanma aylarındaki örgütlenme pratikleri, 2011-2013 öğrenci protestoları, 2006’de liseli gençliğin “penguenler” ayaklanmaları diyerek, bugün artık hükümette olan bir kuşak kendi siyasi mücadele sürekliliklerini 1970’leri unutmadan ama 21. yüzyıla odaklanarak aktarabiliyorlar
20 Aralık 2021’de beklenmedik bir halk cephesi ittifakı ile Şili’de başkanlık seçimlerini kazanan Gabriel Boric, 11 Mart 2022 günü yemin ederek göreve başladı. Boric’i başkanlığa taşıyan süreç son derece heyecan verici ve öğretici. Öte yandan Boric yönetimini bekleyen sorunlar ve muhtemel engeller de bir o kadar ciddiye alınmak zorunda. 11 Mart günü Santiago sokakları Venceremos tütüyordu. Devlet töreninin bütün ağırbaşlılığına karşın, Boric ve çoğunluğu kadınlardan oluşan hükümetin görev sürecini şekillendirecek olan bu sokaklardaki öfke, sevinç ve heyecan kadar parlamentodaki cepheleşmeler olacak.
11 Eylül 1973’te, başkanlık sarayının tepesinde Amerikan savaş uçakları dolanırken, katledilmeden (veya daha doğrusu intihar etmeden) önce son kez görüldüğü kapıdan içeriye girerken Boric’in, Allende’nin büstüne selam vermiş olması sadece Şili halkı için değil bütün dünya sosyalistleri için gerçekten göz yaşartıcı bir tablo idi. Tam yarım yüzyıl sonra Şili halkı yeniden bir sosyalist devlet başkanını, üstelik gencecik bir öğrenci liderini bir kez daha seçimle işbaşına getirebildi. Bu süreç hiç de kolay yaşanmadı.
Santiago sokaklarında duvarlar, hala darbe sonrasında katledilen gençlik liderlerinin afişleri ile kaplı. Hemen yanı başlarında ise, 2019 “devriminde” hapsedilen gençlerin afişleri var. Özellikle her 8 Mart’ta, 70’li yıllardaki çeşitli fraksiyonlarından kadınları resimleri ve nasıl katledildiklerinin bilgilerini içeren afişler yeniden yeniden duvarlarda boy gösteriyorlar. Oysa Şili’de 8 Mart’lar artık çok farklı kutlanıyor; siyasi fraksiyonlardan daha çok kadın kimlikleri ve talep çoğunluğu ile şekillenmiş geniş bir yelpaze toplumsal cinsiyet mücadelesine şekil veriyor artık. Ve bu çok renkli feminist mücadelesi bugün artık Şili’deki merkezi siyasi yapıya da damgasını vurmuş durumda.
Bugünlere nasıl gelindiği sorulduğunda bütün gençler “2019” devriminden söz ediyorlar. Ama herkes biraz daha geriye giderek anlatmaya başlıyor süreci: 2018 kadınların şiddete karşı ayaklanma aylarındaki örgütlenme pratikleri, 2011-2013 öğrenci protestoları, 2006’de liseli gençliğin “penguenler” ayaklanmaları diyerek, bugün artık hükümette olan bir kuşak kendi siyasi mücadele sürekliliklerini 1970’leri unutmadan ama 21. yüzyıla odaklanarak aktarabiliyorlar.
Uzun uzun konuştuğum Rosa, Boric ile aynı üniversiteden mezun, hatta bir okul partisinde dans bile etmişler, Boric, parti sonrası ortalığı toparlamaya başlamadan az önce: “Ben Boric’e bugüne kadar saydım, beş defa oy vermişim” diyor kahkahalarla. “Bizim hukuk fakültesi, öğrenci hareketlerinin merkezi idi ve Boric aslında en radikal öğrenci liderlerinden biri değildi. Ancak babası Nazi olan ve kendisi Pinochet’den övgü ile söz eden Cast’a karşı mecburduk Boric etrafında kenetlenmeye. Ve bugün yaşananlar bizim ittifaklar kurabilme başarımızın sonuçları” diyerek, Boric’in ardındaki toplumsal mücadelenin stratejik becerilerine dikkati çekiyor 30’lu yaşlarına henüz ulaşmış genç kadın.
İsa ise, her şeyin liselilerin “penguenler ayaklanması” ile başladığını söylüyor: “Üstümüzdeki okul üniformalarımız yüzünden bize penguenler diyorlardı. Gerçekten de penguenlere benziyorduk. Toplu taşıma ücretlerinin artmasına karşı başladı direnişimiz 2008 yılında. Metro turnikesinden ücret ödemeden ilk atlayan, bir liseli kız idi. Onun ardından başladı direniş ve giderek büyüdü.”
Aynı liseli kuşak, üniversite çağına geldiklerinde eğitim masraflarının hızla yükselmesi, sosyal sağlık sistemindeki eşitsizlikleri protesto etmek üzere ayaklanıyor. 2010 yıllarında üniversite hocalarının arasından kimileri “on yıla kalmaz bu bir toplumsal ayaklanmaya dönüşecektir” dediklerinde, gençler pek inanmıyorlar bu olasılığa. 2018 yılında kadın hareketleri aylarca sokakları tutup eşitsizlik ve şiddet karşısında artık sessiz kalmayacaklarını tüm dünyaya duyuruyorlar. Ve 2019 bir “ekim devrimi” bu kuşak için. Neden “devrim” ifadesini kullandıklarını şöyle açıklıyorlar: “Protesto ettiğimiz her şeyin birbiri ile alakalı olduğunu, birbirinden bağımsız olmadıklarını, bir sistem sorunu olduğunu anlamıştık artık ve yoksul kitlelerden kopuk gençler değildik.”
Öğrenci hareketlerinin üniversitelere sıçraması sırasında işbaşına gelen Harvard mezunu milyarder Piñera, 2019’da “bu bir savaş, biz savaştayız” dediğinde Şilili generaller bile bu davete kesin bir dil ile hayır diyorlar: “bu gençlerin arasında biz düşman görmüyoruz”. Bir yıl sonra Şili halkı yeni bir Anayasa yazılması gerektiğini onaylıyor. Bu toplumsal patlamayı öngören üniversite hocaları o gün bugündür, 155 kişilik Anayasa Komisyonu’nda yer aldıkları için gençler yeni anayasadan çok umutlular. Merkez sol parti, bu süreçte kendisinden beklenen performansı gösteremediği, gençlere vermiş olduğu sözleri tutmadığı için, radikal grupların en ılımlı liderlerinden Boric, partiler üstü bir “Toplumsal Yakınlaşma” oluşumuna öncülük ediyor.
Ancak 2021 başkanlık seçimlerinde bu Anayasa yazımı sürecinin Cast gibi bir askeri diktatörlük hayranının işbaşında iken sürdürülmesi olasılığı ortaya çıkınca, karşısındaki muhalefet Boric etrafında kenetleniyor.
Kısacası Boric’i başkanlığa taşıyan sürecin iki stratejik ayağı var: toplumsal muhalefetin sokakları boş bırakmaması ve zamanı geldiğinde ittifak politikalarına burun kıvırmamaları. Bu sayede toplumsal ortalamanın politize olmamış kesimleri ile kucaklaşabiliyorlar. “Boric’in en kıymetli özelliği her kesimle konuşuyor, herkesi dinliyor olması” lafını sık sık duymak mümkün. Radikal sol yapılar Anayasa Komisyonu ile ilgili mutabakat belgelerine imza koymayı reddettiklerinde, Boric “Toplumsal Yakınlaşma” oluşumu ile bu yapılanmaya müdahil olarak kitlelerin sempatisini kazandığını söylüyor gençler. Özellikle bazı kadın örgütlerinin “ben oy vermem, sokaklarda örgütlenirim” perspektifini de önemli ama eksik buluyorlar. “Yeni anayasa yazılırken güvendiğimiz birisinin başkan olmasını sağlamak zorundaydık” diyerek resmi politikayı sırt çevirme zamanında olmadıklarını dile getiriyorlar. Bu sayede hem resmi partilerin dışında kalarak hem de ülke çapında yeni bir siyasi yapılanmanın içerisinde olunabileceğini sergilemekteler.
Pinochet rejiminden hala daha “askeri yönetim” diye söz edildiği, ders kitaplarında diktatörlük denmediği bir ülkede böylesi bir muhalefeti yükseltebilmiş olmak, kendi kayıplarını ve acılarını 70’li yılların acıları ile birleştirebilmek ve bütün bunları düzen partilerine rağmen ta başkanlık sarayına taşıyabilmiş olmak gerçekten dikkatle okunması gereken bir başarı. 2019 yılında atılan gaz bombaları ile 21 yaşında gözlerini kaybeden psikoloji öğrencisi Gustavo Gatica “ben kör oldum ama halkın gözleri açıldı” diyerek Boric’in başkanlık sarayına girişini kutluyor. O günlerde gözlerinden en az bir tanesini kaybeden çok genç var. Hala hapiste olan genç kadınlar ve erkeklerin yakında serbest bırakılma umudu ailelerini ayakta tutuyor. Öte yandan, Boric’in parlamentodaki desteği kıl payı sayılabilecek kadar yarı yarıya. Ekonomi pandemi ile tamamen dengelerini yitirmiş durumda. Bütün bu imkansızlıkların da herkes farkında.
Michigan Grand Valley Devlet Üniversitesinde uzun yıllardır Şili üstüne çalışan arkadaşım Profesör Joel Stillerman, bugün yaşanmakta olan iş ve işsizlik sorunlarının COVID-19 ve sekiz aylık kapanma dönemi ile yakından ilgisi olduğunu söylüyor ve şöyle ekliyor, “Gerçek rakamlara ulaşamazsak bile, kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin ve küçük işletmelerin bu dönemde çok arttığını görüyoruz. Boric’in iktisadi programında özellikle bakım krizinden olumsuz etkilenmiş kadınları destekleyerek ekonomiyi yeniden canlandırmaya yapılan bir vurgu var. Neler yapabileceği ise büyük oranda parlamentoya ve küresel ekonomideki gelişmelere bağlı. Şili ekonomisi dış yatırımlara ve ihracata dayalı bir ekonomi. Enflasyon ve yükselen petrol fiyatları da göz önüne alındığında önümüzdeki yılın dünyanın her yerinde olduğu gibi Şili ye de neler getireceğini kesin söyleyebilmek çok zor.”
Konuştuğum, Venezüella göçmeni bir restoran işletmecisi ise Boric’i hiç desteklemediğini söylemişti: “Böyle tecrübesiz, üstelik komünistlerle kol kola resimler çektiren genç bir adamdan ne beklenir ki? Gör bak ülkeyi Venezüella’ya benzetecek sonunda. Fakirler hep korkak olur, o yüzden oy verdiler buna.” Bu “ülkeye komünizm gelecek” temasını Boric’in karşısındaki aday Cast kampanyası boyunca çok işlemiş olduğu için gençlerin gözünde pek kıymeti yok. Bu seçim sonuçları, Allende’ye karşı yapılan kanlı darbe hala akıllarda olduğu için, bu darbe destekçilerinin artık meşruiyetlerinin kalmamasının göstergesi olarak da algılanıyor.
Sokakları tutan halk kesimleri, devlet-i âli’nin çarklarına girmiş olan Boric hükümetini kolay kolay benimseyebilecek mi diye de ciddi bir sorunu var Şili’nin. Boric’in yemin törenini bekleyen kalabalıklar arasında 75 yaşlarında bir teyze, başkanlık sarayının etrafındaki polis kordonu ile kavga ediyordu, “Boric benim başkanım, bana nasıl engel olursunuz” diyerek. Kırmızı siyah giyinmiş liseli gençler sokaklar boyunca efelenirken Boric’i canları pahasına korumaya hazır olduklarını ama hoşlarına gitmeyen bir hareketi olduğu takdirde canına okuyacaklarını açık açık söylemekten çekinmiyorlardı. Gerçekten de 11 Mart gecesi her türden anarşist, feminist muhalifler başkanlık sarayının önündeki kutlamaları bir yana bırakıp, göstericilerin yıllardır sembolik kendi alanları haline gelmiş olan Onur Meydanı’nda toplaşarak “sömürü ve kapitalizme karşı kendilerini görünür” kıldılar. Atılan ev yapımı ufak bomba sesleri ve yakılan lastiklerini kokusu altında Boric yönetimine “gözümüz üstünde” dendi.
Allende 11 Eylül 1973’te askeri saldırılar altında yaptığı son konuşmasında “ülkemin işçileri, benim Şili’ye ve geleceğine güvenim var… Unutmayın eninde sonunda yollarımız yeniden açılacak ve o yollardan özgür adamlar yeniden geçecekler” demişti. 11 Mart 2022 günü yemin töreninden sonra aynı yerde yaptığı ilk konuşmasında Boric “özgür erkekler ve kadınlar geçsinler diye açıyoruz bu yolları” diyerek herkesin anladığı bir gönderme ile göreve başladı. Caddelerden “Venceremos”, yani zafer bizim olacak, sloganının yerine, “Seguimos”, yani yola devam sloganı yükseliyordu.
Santiago Şili, 12 Mart 2022
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.