Kadın Zamanı Derneği: “Kadın örgütlerinin deneyimini dikkate almadan, dayatma yöntemle yasalaşması öngörülen teklifin, şiddeti önlemede etkili olmayacağı açıktır”

Kadın Zamanı Derneği, Kadına Karşı Şiddet ve Sağlıkta Şiddetle Mücadele Kapsamında Yapılması Öngörülen Değişiklikler Hakkında Kanun Teklifi’ne dair açıklama yaptı

Kadın Zamanı Derneği: “Kadın örgütlerinin deneyimini dikkate almadan, dayatma yöntemle yasalaşması öngörülen teklifin, şiddeti önlemede etkili olmayacağı açıktır”

Kadın Zamanı Derneği de Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) ve Mor Çatı’nın ardından 16 Mart 2022’de TBMM Başkanlığına sunulan Kadına Karşı Şiddet ve Sağlıkta Şiddetle Mücadele Kapsamında Yapılması Öngörülen Değişiklikler Hakkında Kanun Teklifi’ne dair açıklama yaptı. Kadın Zamanı Derneği, yaptığı açıklamada “Kadın örgütlerinin deneyimini dikkate almadan, dayatma yöntemle yasalaşması öngörülen teklifin, şiddeti önlemede etkili olmayacağı açıktır” dedi.

Kadın Zamanı Derneği, “Göstemelik yasal değişikliklerle erkek şiddeti önlenemez” başlıklı açıklamasında “Erkek şiddeti ceza hukukuna sıkıştırılamaz” dedi.

Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında 2/4290 esas numaralı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Teklifi, 16 Mart 2022’de TBBM Başkanlığına sunulduğunu hatırlatan Kadın Zamanı Derneği, teklifte takdiri indirim nedenlerinin sıralandığını, tutuklamada katalog suç düzenlemesinin geçtiğini, suçun kadına karşı işlenmesinin nitelikli hal kapsamına alındığını, ısrarlı takibin suç olarak TCK’da düzenlendiğini, ısrarlı takibin “uzlaşma” kurumunun uygulanmayacağı suçlar kısmına eklendiği ve şiddet mağduru kadınlar için avukat görevlendirildiğine dair düzenlemelerin yer almakta olduğunu belirtti.

Kanun yapılırken demokratik işleyişle hazırlanmadığı, kadına yönelik şiddetle mücadele yürüten kadın örgütleri başta olmak üzere barolar, ilgili meslek oda ve sivil toplum örgütlerinden görüş alınmadığı açıklanırken 22 Mart 2022’de TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nda (KEFEK) maddelerin tek tek görüşülmediği belirtildi.

“Mevcut yasaların uygulanmasına ve kadına yönelik şiddetle mücadelede bütüncül politikalara ihtiyacı var”

Kadın Zamanı Derneği süreçle ilgili açıklamasında “Kadın örgütlerinin deneyimini, bilgisini ve politika yapma süreçlerini dikkate almadan, kadına yönelik erkek şiddetinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığını görmezden gelen, dayatma yöntemle yasalaşması öngörülen bu teklifin, kadına karşı şiddeti önlemede etkili olmayacağı açıktır. Bizlerin PR çalışması olduğu açıkça belli olan göstermelik yasal değişikliklere değil, mevcut yasaların uygulanmasına ve kadına yönelik şiddetle mücadelede bütüncül politikalara ihtiyacı var” dedi.

“Yanı sıra bu suç için öngörülen ceza sürelerinin ceza ertelemesi kapsamına gireceği, dolayısıyla ‘cezasızlığın’ devam edeceği ortadadır”

Açıklamanın devamında teklifte en çok övülen maddelerden birinin ısrarlı takibin bir suç olarak düzenlenmesi olduğunu vurgulayan Kadın Zamanı Derneği şunları söyledi:

Oysa bu suçun oluşabilmesi için ‘ciddi bir huzursuzluk oluşması’ gibi belirtilen kriterler muğlak ve keyfi yorumlara açıktır. Yanı sıra bu suç için öngörülen ceza sürelerinin ceza ertelemesi kapsamına gireceği, dolayısıyla ‘cezasızlığın’ devam edeceği ortadadır.

“Kadınların kimlikleri, hayat tarzları erkek şiddetine mazeret olarak gösterilmekte”

Öne çıkan diğer bir maddenin TCK’nın 62’nci maddesiyle failin pişmanlık göstermeyen davranışlarının takdiri indirim nedeni olarak değerlendirilmeyeceği olduğu vurgulanarak şunlar söylendi:

Özellikle bu değişiklik maddesiyle kravat takmak, takım elbise giymek gibi takdiri indirim nedenlerinin önüne geçileceği algısı yaratılıyor, hakimlerin patriyarkal yaklaşımına dayalı uygulamalarının üzeri örtülüyor. Bilhassa kadın cinayetleri davalarında yasal koşulları oluşmadığı halde cinsiyetçi gerekçelerle ‘haksız tahrik’ ve ‘iyi hal’ indirimlerinin uygulandığı sayısız örnek mevcut. Kadınların kendilerinden beklenen toplumsal cinsiyet rollerine uymamaları, kimlikleri, hayat tarzları mahkemelerce olayla bağdaştırılarak erkek şiddetine mazeret olarak gösterilmekte.

“Esas olanın uygulama ve bütünlüklü politikalar olduğunu bir kez daha vurguluyoruz”

Bir başka değişiklik maddesinin de işkence suçunun kadına karşı işlenmesi halinde cezanın alt sınırı artırılması olduğu belirtilerek şunlar söylendi:

Rojbin Çetin, Garibe Gezer, İpek Er örneklerinde olduğu gibi kolluk asker eliyle gerçekleştirilen suçların cezasızlıkla sonuçlandığı göz önüne alındığında esas olanın uygulama ve bütünlüklü politikalar olduğunu bir kez daha vurguluyoruz.

Özellikle son yıllarda İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere kadınların yasal kazanımlarının geri çekilmesi veya yasal haklarının fiili engellemeleri üzerine kurulu bir politika izlendiği göz önüne alındığında bu teklifin de kâğıt üzerinde kalacağı açıktır.

Kanun Teklifinin samimi olmadığı…

Açıklamanın sonunda şunlar söylendi:

Kadına yönelik şiddetle mücadele; şiddetin önlenmesi ve şiddet gören kadınların korunarak güçlendirilmesini kapsayan bütüncül bir politika gerektirir. Oysa salgınla cinsiyet temelli ayrımcılıkların kadınların yaşamı üzerindeki etkisi artığında, bu riski önlemek için acil durum planlamasının yapılmaması, şiddetle mücadeleden sorumlu kamu kurumlarının pek çok uygulamasında salgın bahane edilerek kanun ve yönetmeliklerin açıkça ihlal edilmesi, İnfaz Kanununda değişiklik yapılarak kadınlar için şiddet tehdidi oluşturabilecek erkeklerin hiçbir tedbir alınmadan salıverilmesi, kayyımlar aracılığıyla kadınların şiddet karşısında destek alabilecekleri mekanizmaların ortadan kaldırılması, 25 Kasım, 8 Mart ve İstanbul Sözleşmesi eylemleri gerekçe gösterilerek kadınlar gözaltına alınması, çocuk istismarını meşrulaştıracak af düzenlemesi arayışının sürmesi, kadınların nafaka hakkının tehdit edilmesi ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz uygulamalar, Kanun Teklifinin samimi olmadığı gibi sorunları da çözmeye yetmeyeceğinin göstergesidir.

İlgili haberler:

Sendika.Org

Sendika.Org'u destekle

Okurlarından başka destekçisi yoktur