AB ticaret ve yatırımlarının Rusya ve Çin ile artan entegrasyonu, hem ABD’nin Avrupa’daki kurumsal gücünün egemenliğini hem de ABD küresel hegemonyasını tehdit ediyor. En az etkilendiği bir çatışmayı alaycı bir şekilde kışkırtmak ama bunu da AB’deki kapitalist rakiplerinin en ağır yükü taşıyacağı bir bölgede yapmak ABD’deki kurumsal gücün çıkarınadır
İnsanlar 25 Şubat’ta Rusya’nın St. Petersburg kentindeki bir ATM’den Amerikan doları ve avro çekmek için sıraya giriyor
Sismik bir değişim küresel ekonomide şok dalgaları yaratıyor.
ABD emperyalizminin egemen olduğu ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yürürlükte olan köklü kapitalist düzensizlik sallantıda. Rusya’ya uygulanan aşırı ekonomik yaptırımlar, tüm dünyayı 24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinden çok önce başlayan bir savaşa sürüklüyor.
ABD’nin Rusya’ya büyük külfet getiren yaptırımlara hangi ülkelerin uymak zorunda bırakılacağı büyük bir hesaplama gerektiriyor. Dünya nüfusunun çoğunluğunu temsil eden ülkeler, egemenliklerini toptan Wall Street kontrolüne bağlamaya istekli değil. ABD savaş stratejistlerinin şok olmasına neden olan, Latin Amerika’nın neredeyse tamamının, Karayip Adaları’nın, Afrika’daki birçok ülke ve Asya’nın çoğunun Rusya’ya uygulanan yaptırımları reddetmesi.
Birçok ülkenin ve büyük ticaret bloklarının açık meydan okuması, ABD’nin ekonomik gücünün zayıfladığının çarpıcı bir teyididir.
ABD’nin Avrupa’daki ve küresel olarak ekonomik hakimiyetinin, Rusya ve Çin’in artan Avrupa Birliği ticareti nedeniyle zorlandığı iyice kabul edilmektedir. Çin ve Güney Asya’dan Orta Asya ve Rusya’dan Avrupa’ya uzanan Avrasya ülkeler bloğunun artan entegrasyonu, ilgili ülkelere büyük bir ekonomik avantaj sağlıyor.
AB ticaret ve yatırımlarının Rusya ve Çin ile artan entegrasyonu, hem ABD’nin Avrupa’daki kurumsal gücünün egemenliğini hem de ABD küresel hegemonyasını tehdit ediyor. En az etkilendiği bir çatışmayı alaycı bir şekilde kışkırtmak ama bunu da AB’deki kapitalist rakiplerinin en ağır yükü taşıyacağı bir bölgede yapmak ABD’deki kurumsal gücün çıkarınadır.
ABD, Rusya’yı NATO üsleriyle kuşatarak, sürekli askeri operasyonlar düzenleyerek ve Rusya’nın sınırlarına ateş açması için Ukrayna’ya ağır silahlar sağlayarak bir krize neden oldu.
ABD şimdiye kadar dünyada nükleer silah kullanan tek ülke. 1945’te Hiroşima ve Nagazaki olmak üzere iki şehri kül etti. “İlk Kullanım Yok” nükleer politikasını kabul etmeyi reddeden dünyadaki tek ülkedir.
Avrupa’ya nükleer silahlar yerleştirerek ve Rusya’nın sınırlarına nükleer kapasiteli silahlar kurarak, Rusya’yı meşru müdafaa için açıkça vurmaya kışkırtıyor. ABD nükleer tehdidi sadece Rusya’ya değil, Avrupa Birliği’ni Moskova ile ekonomik ilişkileri kesmenin AB çıkarlarına aykırı olmasına rağmen Rusya’ya sert yaptırımlar uygulamaya zorlamak için kullandı.
ABD, AB ve özellikle Rusya ile tüm ilişkileri bozacak yaptırımlar uygulamak istemeyen Almanya ile sertleşmeye başladı. Başkan Joe Biden, Rusya’nın Ukrayna’daki askeri operasyonuna başlamasından iki gün sonra, 26 Şubat’ta, AB’yi, ABD yaptırımlarına katılmazlarsa “Üçüncü Dünya Savaşı olacağı” tehdidinde bulundu.
“İki seçeneğiniz var. Bir, ya Üçüncü Dünya Savaşı’nı başlatın, Rusya ile savaşa girin, fiziksel olarak. Ya da, iki, uluslararası hukuka bu kadar aykırı davranan bir ülkenin bunu yaptığı için bir bedel ödeyeceğinden emin olun… Bu yaptırımların tarihteki en geniş yaptırımlar, ekonomik yaptırımlar ve siyasi yaptırımlar olduğunu biliyorum.”
Blog yazarı Brian Tyler Cohen’e verdiği röportajda Biden, “en başından beri amacının” NATO ve Avrupa Birliği’ni “aynı sayfada” tutmak olduğunu söyledi. (tinyurl.com/22dbb5d7)
Almanya’nın hâkim olduğu kapitalist ekonomilerden oluşan bir blok olan AB, özellikle de buna uymadıkları takdirde Avrupa’da nükleer savaş tehdidi altında olduklarında, ABD hegemonyasına doğrudan meydan hem okuyamaz hem de zaten buna isteksizdir. AB, ABD’nin talep ettiği tüm yaptırımları uyguladı. Uyguladıkları yaptırımlar Washington tarafından uygulananların tamamen aynısı. Bununla birlikte, ABD ile yapılan bir anlaşmaya dayanarak Rusya’dan hala bir miktar gaz satın alabiliyorlar.
2014 yılında Kırım’daki Rus nüfusunun büyük bir çoğunluğunun Rusya’ya yeniden katılmak için oy vermesi sonrasında Rusya’ya yaptırımlar uygulandı. Bu, Ukrayna’nın başkenti Kiev’de ABD destekli faşist bir darbeden sonra oldu. O dönemde, Doğu Ukrayna’daki iki bölge -Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri- Kiev’deki faşist çeteden ayrıldı.
1999’da ABD/NATO’nun Yugoslavya’yı bombalamasından bu yana ve kendi siyasi stratejistlerinin bile sürekli tehlike uyarılarına rağmen, ABD hükümetinin politikası daha fazla Doğu Avrupa ülkesini NATO’ya dahil etmeye devam etmek, Rusya etrafında NATO üsleri inşa etmek, asker ve paralı asker toplamak ve eğitmek, Rusya sınırında provokasyonlar yaratmak ve Ukrayna’yı tüm bölgeyi istikrarsızlaştırmak için bir piyon olarak kullanmak olmuştur.
Rusya’ya yönelik bu yıllardır devam eden ekonomik ve askeri saldırılar ABD ve AB’de halktan gizleniyor.
AB/Rusya ticareti ve entegrasyonu ABD emperyalizmini neden bu kadar tehdit ediyor?
AB, Rusya’nın en büyük yatırımcısıdır. Kuzey Akım 2 adı verilen yeni ve daha büyük bir çift boru hattı, Rusya’dan Baltık Denizi üzerinden Avrupa’ya ucuz doğalgaz taşımak için inşa edildi. Bu gaz, AB endüstrileri için yakıt ve milyonlarca ev için ısı sağlar. Bu gaz aynı zamanda yüksek kirletici kömür ve petrole olan bağımlılıktan bir uzaklaşma sağlar.
AB’nin Rusya’dan ithalatının %62’si enerjidir. Rusya’dan alınan bu doğalgaz, Kırma teknolojiyle (fracking) elde edilmiş LNG gazının (Sıvı Doğalgaz) dünyadaki en büyük ihracatçısı olan ABD’den gelen gazdan çok daha ucuza mal oluyor. Bu ise, ABD için yeni pazarlar açmakta bir zorluk çıkarır. Savaş ve yaptırımlarla, ABD gaz ve petrol şirketleri yakıt fiyatlarının fırlamasıyla derhal kâr edecek ve Avrupa pazarının gelecekteki kontrolünü garanti edeceklerdir.
Çatışma bir gaz boru hattından daha büyük. ABD ekonomisi askeri üretime odaklanmış durumda ve dünyada en büyük silah sistemleri ihracatçısıdır. Ancak ABD emperyalizmi Çin’in Kuşak ve Yol imar planlarıyla başa çıkamıyor. 138’den fazla ülke yeni limanlar, demiryolları, sanayi merkezleri ve düşük faizli krediler için imza attı bile.
Çin’in Kuşak ve Yol geliştirme kredileri, ABD silah sistemlerinden ve IMF ve Dünya Bankası kredilerine bağlı sert kemer sıkma planlarından çok daha caziptir.
ABD finans sermayesi, Avrupa Birliği üye ülkelerinin üçte ikisinin Çin’in Kuşak ve Yol Geliştirme projelerinin resmi üyeleri olarak imza atmış olması nedeniyle endişe içindedir. Yunanistan, İtalya, Portekiz ve Macaristan’daki liman şehirleri yeniden inşa ediliyor. Yeni enerji projeleri devam ediyor. Avrupa’nın Çin ile ticareti artık ABD ile olan ticaretini aşıyor. (tinyurl.com/5bw7t6yv)
ABD emperyalizminin baskın konumunu koruma mücadelesinde, hızla gelişen ve keskin bir şekilde rekabet yaratan bu ekonomik ilişkilere karşı tek bir aracı vardır: savaş. Hem askeri savaş hem de ekonomik yaptırım savaşı.
Yaptırımlar savaşa karşı caydırıcı olmaz veya savaşın yerini tutamaz. Aslında onlar savaşın bir biçimde tırmandırılmasıdır.
Doların dünya ekonomisindeki baskın rolünü kullanan Washington, Rusya’ya 5.500’den fazla yaptırım uyguladı ve diğer ülkeleri de ekonomilerini bu aşırı ekonomik cezalara uyacak şekilde yeniden yapılandırmaya zorluyor. Rusya’ya uygulanan yaptırımlar dünyanın en aşırı ekonomik savaş araçlarıdır. (tinyurl.com/2p95893c)
Yaptırımlar hiperenflasyon, yapay kıtlıklar, toplumsal karışıklıklar ve sivil halkları cezalandıran sağlık krizleri yaratıyor. Bombalar kadar ölümcül olan yaptırımlar bir savaş eylemidir. Bu yaptırımlar İnsanlığa Karşı Suç olarak doğru bir şekilde etiketlenmişlerdir.
Yaptırımlar ABD emperyalizminin konumunu geri kazanmada başarılı olacak mı? Hesaplamanın bu olduğu çok açık.
Uluslararası Para Fonu kıdemli genel müdür yardımcısı Gita Gopinath, mali yaptırımların Rusya’yı “derin resesyona” sürükleyeceği ve “küresel ekonomik düzeni değiştireceği” yönündeki bu beklentiye yetkili bir görüş bildirdi… “Bildiğimiz küresel ekonomik düzen üzerinde etkileri olacak.” (tinyurl.com/2chjw8fe) Diğer haberler de Rus ekonomisinin “buz oluğundan aşağı kayacağı”, “yuvarlanacağı”, “serbest düşüşe gideceği” vb. yönünde.
Bazı ekonomistler de bunun küresel ekonomiyi etkileyeceği konusunda uyarı yapıyorlar. Bankacılar ve finansörler için bu ekonomik etkiler, ABD içinde bile milyonların çekeceği acılar, yeter ki daha sonra parçaları toplanabilecekse, hiçbir endişeye yol açmaz.
Tahmin yürütücüler “savunma” endüstrilerinin ve enerji şirketlerinin kazançlı çıkacağını öngörüyor. ABD ve Avrupa’daki tüm finansal tahminler, bu ekonomik etkilerin Avrupa ekonomisini çok daha sert vuracağı yönünde.
Bugün dünya nüfusunun üçte birini kapsayan 40’tan fazla ülke, Washington tarafından uygulanan ekonomik önlemler altında zaten acı çekiyor. ABD Küba, Venezüella, Nikaragua, Çin, İran, Irak, Suriye, Filistin, Afganistan, Zimbabve, Etiyopya, Sudan ve diğerlerine zaten yaptırım uygulamış durumda. ABD yaptırımlarının hedef seçtiği ülkelerle ticaret yapan ülkeler ağır para cezalarıyla karşı karşıya. Bu ölümcül ekonomik savaş biçimi tüm çevre ülkeleri etkilemekle birlikte bölgesel kalkınmayı da yok ediyor.
Ancak bu ülkelerin çoğu, yaptırım uygulanan ülkelerin sayısı arttıkça gelişen karmaşık takas ve değişim programlarıyla hayatta kalmanın yollarını buluyor.
ABD’nin istikrarsızlaştırıcı bu sert önlemleri ve mal varlığına el koyma yaptırımlarının vurduğu ülkelerin neredeyse tamamı Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi geliştirme programlarına imza attı. Venezüella, Küba ve Suriye de dahil olmak üzere yaptırım uygulanan ülkelerin çoğu, Rusya’dan ihtiyaç duyulan güvenilir yakıt ve tahıl sevkiyatlarını alıyor. Gereklilik yoluyla geliştirilen bu yeni değişim biçimleri, amaçlanan ekonomik boğulmayı zayıflatmaya başlıyor. Rusya, ABD yaptırımlarının ötesinde ihracatı için hala güçlü bir pazara sahip.
Rusya aynı zamanda Şanghay İşbirliği Örgütü üyesidir. Bu örgüt, Avrasya alanının yaklaşık %60’ını, dünya nüfusunun %40’ını ve küresel gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) %20’sinden fazlasını kapsayan dünyanın en büyük bölgesel organizasyonu olan bir ekonomik ve güvenlik ittifakıdır. Bu ticaret bloğunun 14 üyesinden altısı zaten ABD yaptırımları altında olmasına karşın normal ekonomik ilişkilere devam ediyor.
Washington’un savaş stratejistlerini şoka sokan şey, şu anda ABD yaptırımları altında olmayan birçok ülkenin, Rusya’ya uygulanan ABD ve AB yaptırımlarına uymayı reddetmesidir. Bugüne kadar Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Endonezya, Güney Afrika, Kenya, Tanzanya, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar, Brezilya, Arjantin, Bolivya, Meksika ve daha küçük ekonomilere sahip pek çok diğer ülke, ABD’nin kendi ticari ilişkilerine zarar veren önlemlerine uymayı reddetti.
Bunlar büyüyen ekonomilere ve büyük nüfusa sahip ülkelerdir. Daha önce Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan ve şu anda Avrasya Ekonomik Birliği’nin (EAEU) bir parçası olan Belarus, Ermenistan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi birçok ülkenin buna uyması pek olası değil.
ABD’nin ekonomik gazabına açıkça karşı çıkmak istemeyen çok sayıda ülke, belirsiz ve kararsız bir dille, ancak Rusya veya Çin’in vetosunun böyle bir oylamayı olanaksız hale getireceği BM Güvenlik Konseyi tarafından uygulanacak yaptırımlara uyacaklarını belirttiler.
ABD’nin tüm bu ülkelere uyması için yönelik ekonomik ve siyasi baskısı önümüzdeki dönemde yoğunlaşacaktır.
Çin’in en üst düzey bankacılık regülatörü Guo Shuqing şöyle diyor: “Bu tür yaptırımlara katılmayacağız ve ilgili taraflarla normal ekonomik ve ticari ve finansal borsalarda alışverişleri sürdürmeye devam ediyoruz.” (New York Times, 11 Mart) Mastercard ve Visa’nın faaliyetlerini durdurması üzerine Rus bankaları, 180 ülkede ödeme seçenekleri sunan Çinli UnionPay’e yöneldi.
Çin henüz Rusya’ya ekonomik veya askeri yardımda bulunmadı. Sadece normal ekonomik ilişkilerini kesmeyi reddetti. Bu Biden yönetimini çileden çıkarıyor.
ABD, Rusya’nın yaptırımlardan kurtulmasına yardım ettiği için Çin’i açıkça tehdit etti. Çin’e en büyük iki ticaret ortağının ABD ve Avrupa Birliği olduğu hatırlatıldı. Çin’in bu pazarlara erişmesi gerekiyor.
Beyaz Saray ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan, Çin’in Rusya’nın yaptırımlardan kayıplarını “karşılamasına” yardımcı olması durumunda “bunun kesinlikle sonuçları olacağını Pekin’e doğrudan ve özel olarak iletiyoruz” diyerek Çin’i doğrudan tehdit etti. “Bunun devam etmesine ve dünyanın herhangi bir ülkesinden gelen bu ekonomik yaptırımlar için Rusya’ya can simidi olmasına izin vermeyeceğiz.”
Sullivan, Çin ve tüm öteki ülkelerin bir ceza ödemeden ” Rusya’yı kurtaramayacakları, Rusya’ya başka seçenekler veremeyecekleri” konusunda dikkatleri çekildiğini söyledi… (tinyurl.com/j35ueywt)
Çin’e bu tür ve aşağılayıcı tehditler açıkça yapılıyorsa, diğer ülkelere daha sert tehditler de savurulmaktadır.
Yeni ticaret ve değişim biçimleri ABD dolarının hegemonya gücüne meydan okuyor. Ancak Rusya’ya uygulanan aşırı önlemler, küresel ölçekte artan enflasyon ve işsizliğin yoğun ekonomik acısını artıracaktır.
ABD egemen sınıfı, ABD Kongresi ve ABD kurumsal medyası, yeni pazarlar kazanıp rakiplerini yok ettikleri sürece, insan hayatı için ne kadar yıkıcı olacaklarına bakmaksızın, bir ekonomik savaşı ve hatta askeri bir çatışmayı oybirliğiyle desteklemektedirler.
Demokratlar, Ukrayna’yı silahlarla doldurmak için Build Back Better (Ülkenin yeniden inşası için Biden’ın özellikle eğitim ve iletişim teknolojilerindeki ekonomik programı) vaatlerini ve bir COVID-19 sağlık paketini hızla gündemden çıkarttılar. Bunun bedelini hem ABD’de hem de Avrupa’da çalışan insanlar ödeyecek.
Artan tehlike, bu ölçekte bir ABD emperyalist savaşının, tüm dünyanın da buna katılması talebiyle birleşince, çok tehlikeli bir şekilde tırmanabileceğidir.
[workers.org’daki İngilizce orijinalinden Mehmet Bayram tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.